25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ütü Bütün askların masalı Îki Arası Yalnızlığın / Suna Aras / Beksav Yayınlart / 62 s. Tay Dedim Cız Dediler / Suna Aras / Beksav Yaymlart / 80 s. În Însana / Suna Aras / Beksav Yayınlart / 61 s. Hamur Ana Öldü Yaşasın Kral / Suna Aras / Beksav Yayınlan / 62 s. Suna Aras'ın şiiri Dört kitabı yayımlandı Suna Aras'ın. "îki Arası Yalnızlığın"la duyduk adını, "Tay Dedim, Cız Dediler"le tanıdık. Sonra "în însana" ve ardından "Hamur Ana Öldü, Yaşasın Kral" adlı çalışmaları, bir Suna Aras özgünlüğüyle buluşturdu bizi. ADNAN YUCEL ir kadın, taa Iğdır'dan kalkıp elinin hamuruyla şiire bulaşmış. lyiki de bulaşmış: Şiire kadın eli değmiş, kadın olmayı kapsayarak aşan ince bir duyarlılık, şiiri güzefleştirmiş. Şiir okuyucusunun hiç unutmaması gereken temel gerçektir: Bir kez okumakla bir şiir kavranamaz; dahası bir kez okunan şiirin tadına da vanlamaz. Suna Aras'ın şiirini incelerken, bu gerçeği yeniden anımsıyor insan. Her okuyuşta imgeleri çoğalıyor Aras'ın, konulan zenginIeşiyor. Her bir dizesi, masal ile gerçek arasında, hayal ile hatıra arasında, savaş ile banş arasında, aşk ile yalnızlık arasında, bir köprü olup çıkıyor. Dört kitabı yayımlandı Suna Aras'ın. "îki Arası Yalnızlığın"la duyduk adını, "Tay Dedim, Cız Dediler'*le tanıdık. Sonra."în Însana" ve ardından "Hamur Ana Öldü, Yaşasın Kral" adlı çalışmaları, bir Suna Aras özgünlüğüyle buluşturdu bizi. O özgünlüğün dört boyutu var: Birincisi, Aras'ın kendine has bir tarz yaratmış olmasıdır. Nitekim, dört kitap boyunca sendelemeden/ savrulmadan kendi çizgisinde derinleşen bir süreklilik görüyoruz. Ikincisi, sahicilığidir; şiirlerini yaşamın içinden çıkartmasıdır. Hayatın doğallığından bu denli çarpıa dizeler yaratabilmek için, ancak yaşamış olmak gerekir. Belli kı, Sunsı Aras yaşayarak, hissederek yazıyor. Üçüncüsü, O'nun bir kadın ve bir Azeri olma özelliğini dizelerine yedirmesi, fakat şiirlerini bunlarla asla sınırlamamasıdır. Oyle olmasaydı, zenginliğinden/kapsayıcılığından da söz edemezdik zaten. Ve dördüncüsü, Suna Aras şiirinin siyasal bir siir olması gerçeğidir. O'nun en bireysel şiirlerinde bue, toplumsal ve siyasal hayattan izler, kesitler vardır. Tikel ile tümel arasında bu denli ustalıklı bağlantılar kuran, hele de bunu şiirin bir niteliği durumuna getiren şairlerin sayısı, eünümüz "postmodern" ortamında hiç de fazla değil. Suna Aras, söz konusu özelliğiyle, kendisi ile şiiri arasında uyum da sergiliyor. Zira O, kişisel hayatında da, tıpkı şiirlerindeki gibi, sosyal ve siyasal mücadelenin içindedir; müdahil bir muhaliftir. S şairler, onlann özellikleri maddelerle sınırlandrnlamayacak kadar zengindirler. Bu olgu, Aras için de geçerli. Sıraladığımız genel dört başlık, dizeler eşelendıkçoğalıyor; kendı içinde sayılamayacak dar fazla ara başlığa dönüşüveriyor. B Suna Aras şiirinde hayatın içinden dikkat çeken ilk özellik. yoğun tanımlamalara başvurmasıdır. Oyle ki, bir duyguyu, bir olayı ya da bir kavramı tanımladığı şiiri yok denecek ölçüde azdır. Dört kitabı için de söylenebilir bu. "Yüreği kalabalık bir şiirdir yasamak" ya da "Çığlık: Bir ananuı rahminın bağırmasıdır" dizelerinde olduğu gibi... Bazen aşkı, bazen hayatı, bazen kendisini, bazen memleketini tanımlıyor Suna Aras. Ama hep tanımlıyor. Ve bir de bakıyorsunuz ki, hiçbir şeyi tek başına tanımlamıyor; özdeşlikler, benzerlikler kurarak pek çok şeyi aynı anda tanımlıyor: Örneğin, "Adın ki, bir duruştur yaşamın gizlisinde" derken, yaşamın giziyle sevcui arasında benzerlik kuruyor ve belki de "illegal" bir aşkı tanımlıyor. Yahut "aşk, yaşamayı tatmaknr her defasında" dizesinde: aşkı yaşamla özdeşleştirdiği hemen görüfüyor. Tanımlama yoluyla kurulan dızeler o kadar çok ki, saymakla bitmez: "Duygular ki, ömrümüze merdiven" "Ağrı: iki memesidir anamın, ağrdı" "Aşk: uğruna gönüllü yenildiğim/ Tek ana tann" "Ağrı: ikiz iki gelin duvağını hiç açmaz". "Yıllann yaşlanması ömrümüzdür." "Aşk: büyükbabası her güzelliğin" vb. Bunlar, Aras'ın herhangi bir kitabında kolayca görebileceğimiz birkaç "tanım dizesi". Suna Aras kavramlann içeriğini, duygulan öylesine yoğun yasıyor ki.lıep tanımlıyor, bir daha tanımlıyor. Hayatın abc'sini yeniden, yeniden kavratmak istiyor sanki. Suna'nın tanımlamalara sıkça başvurması, bir tanım şiiri yazmakla yetindiği anlamına gelmemeli. O'nun özgün tarzında "tanım"ın ağırlıklı yer taşıdığı doğru; fakat betimlemelerin, öykülemelerin, karşılaştırrnalann, örneklendirenlerin de olduğu bir tarzdır bu. Imgeleri yaratıcı, konulan zengindir Aras'ın. Bireysel ve toplumsal olan her şeyi, Suna Aras'ın şiirinde bulmak olanaklıdır. Ve her dizesiyle yaşamın içinde olduğunu, insanı çarparak/şaşırtarak hissettiriyor Suna Aras. O'nun imgesel dünyasında her gerçeğin bir masalı, ner masalın bir gerçeği var. Şair de budur zaten: Masal ile gerçeği bazen buluşturan, bazen aynştıran, bazen de karıştıran bir biiyücü... Hamur Ana Öldü, Yaşasın Kral'ın arka kapağında şunları okuyoruz: "Yokluğumdan sıkılıp bende dünyalı olunca, Iğdır'da baktım ki azeri diyorlar bana. Türkülerimizi çok sevdim. Bir sabah uyandım ki, yaşlardan onaltıda, iki çocuk gülümsüyor, çocuk bakışlarımda. Onlarla büyümeyi öğrendim. Yaşadıfeım dünya bana sığmışn, ben ona sığamadım. Itayıtı tsmiıyııı dtnbr Sımrtara drenen Ur dünyalı Bir şairi, hele de tarzında zenginlik ve süreklilik yaratabilmiş bir şairi, maddelerle anlatma çabasında bir parça yüzeysellik ve yetersizlik daima vardır. Özgün SAYFA 14 Içimdeki beni alıp kapıyı açtun. Ateş vurdu yüzüme. Kalkıp şiire gittim. Söz seçtim, dize kurdum, şiir giyindim. Yıkadıkça doğrulup umudu tazeledim. Oradayım. Her soıcakta, her şehirde, her yüzde gülümserim. Merhaba. Yükiim yaşamdır şimdi. Aşk içindeyim." Dostlan bilir, Suna Aras'ı en güzel kendisi anlatmış. Gerçekten de çok zengin ve şaşırtıcı bir hayat öyküsü var Suna'nın. Bu öykü, belirttiğimiz gibi, şiirlerine de sinmiş. Oyle ki, Aras'ın bir dizesini çözümlemek, O'nun hayatının bir anını ya da kesitini öğrenmek anlamına geliyor. Aşklarıyla, savaşlanyla, acıları ve sevinçleriyle bu kadar sahici, bu denli hayat içi bir şiir... O nedenle olsa gerek, başlı başına bir otobiyografi şiiri yazmamış Aras. Sanki her şiirinin zaten hayatından bir parça aktardığını, yansınığını okur anlasın istemiş. Ve bunu kimfleyin özlemle, kimileyin umutla, kimileyin yalnızlıkla yazdığı dizelerine giydirmiş. "Ben Iğıdır'da bir yaz günü/Tozlu küçelerinin tezek kokularında/ Yürümeyi özledim aksama doğru/ Çeşmeye giden kızlarla! ( ) Beyaz cibinlikü komşu çardakta/ kızaran sessizliğinde bir karpuz tarlasının/ kayan yıldızlara dilek tutarak/ Sevdalı sesinde bir yanık türkü/ Yarasına ses verirken uyumayı özledim/ Dam üstünde rüzgârlara serip gönlümü/ Aylardan Ağustos'ta" (Hamur Ana Öldü, Yaşasın Kral) Bu dizeler, hem sözünü ettiğimiz yasanmıslığın hatırayla buluştuğu katıksızîığı anlaüyor; hem de sınırlı bir "yerellik" içeriyor. O yerellik, aynı kitapta oulunan "Bu Yıl da Al Obnadı Iğdır'ui Elmalan" şiirinde olduğu gibi, bazen dolaysız bir memleket vurgusuyla çıkıyor okurun karşısına. Fakat Aras ın Âzeriliği, daha çok Azeri ağzını/dilini kullanmasıyla belirgjnlesiyor. Zaman zaman barış zaman zaman aşk şiirlerini Azerice yazmış Suna Aras. Ve böylece, galiba, şairin kunliğinde dilin tuttuğu temel yeri, farklı farklı açılardan hissettirmeye çalışmış. Dünyalı bir Azeridir Suna. Ve bir dünyalı olarak yükü ağırdır. O da dizeler böler bu yükü. Açlık vardır, savaş vardır, ayrılık vardır; yalnızlık, ihanet, tükenmişlık vardır. Dünya insanı olarak yaşadığı acıyı "tn tnsana"da, "Ben dünya insanıyım diye düştüm yollara/ bütün parmaklar bana sınırları gösterdi." dizeleriyle anlatır. Bu dizelerin anlamı büyüktür; Suna Aras ve şiiri için adeta bir çıkış noktası, bir yaşam ve yazma gerekçesi özelliği taşır. O, bir dünya insanı olarak, sınır ve parçalanmışlık tanımamaktadır; kendisini dünyanın her tarafına, dünyanın her tarafını da kendisine ait görmektedir. Oysa bütün parmaklar sınırları göstererek dramatik bir gerçeği bölünmüşlüğü ve eşitsizliği, O'nun yüzüne çarpmıştır. Aras'ın şiirindeki toplumculuk, işte bu trajediyi tespit etmesiyle başlıyor; Hâlâ bir dünyabaır, ne ki gezegenini sınırlara bölenlere, eşitsizliğin/parçalanmışlığın tohumlarını savuranlara karşı duran bir dünyalı... Şiirini bir direnç odağı olarak kurgulaması, en çok da Kürtlerin, kadınlann, yoksullann ve aşkın sancısını yazması, bundandır. Nitekim în Insana'da "Istiyrem barış gele/ masala oturah/ Özümüze/ GüzeJ günler yurt tutah/ Umut özündedir/ Ay güzel bala/ Hele bir silkelen/ Bir ayağa kalh" dizeleriyle şimdi daha çok tartışılan banş özlemini vurgular. O'nun, yerel kimliğini tutuculukla yüceltmek yerine, yöresel zenginliğini dünyalı olma çabasına akıtması, muazzam bir ilericiliktir. Yine aynı kitabın "Kadın Görüntüleri bölümünde, uAanın/ Vatanı kimliği sınırı yoktur/ Her dilde aynı çekilir/ Ama ağıdım Kürtçe'dir" yeraian dizeleri de bu bağlamda çok değerlidir. Suna, burada, yerellikevrenselDk ilişkisine çok değişik bir boyutta, güclü kadülarda bulunmuş. Hem dünyalı olma kimliğini vurgulamış, hem de "Sırurlar" gerçeğini gözardı etmeyerek bir başka yerefliğin güncel gerçeğini anımsatmış. Bu duyarnlığın içinde değişime yeniye özlem ve inanc da var. Dikkat ediîirse, Aras, tanımlamakla yahut tespit etmekle yetinmiyor; "olması gereken i, "olabilecek olan"ı da anlatıyor. Aşk şiirlerinde de var aynı özellik. Bu basımdan edilgin ve hareketsiz değil Suna'nın şiiri; dönüşümcü, aktif, "tezu" talep edicib ir şiir. Ûstelik yalnızca duygu zenginliğinden de kaynaklanmıyor bunlar, felsefi dayana.klara yaslanıyor. Örneğin Hamur Ana Öldü, Yaşasın Kral'da, "Dünya durtnuyor ki, düşler yerinde saysın/ Gün güne benzemiyor yaşam içinde" derken Herekleitos'a gönderme yapıyor. O temel ilkenin, değişimin altını çiziyor. Aras'ı dünyalı yapan, O'na Azerice banş çağnlan yapunp Kürtçe ağıt yaktıran ve sınırlan bir türlü kabullendiremeyen şey, işte bu değisim inancından beslenen insancıllıktır. Savaşlan, aşklan, kıyımlan, açlıklan anlatan şiirlerinde ise bunlann daha yalın örneklerine rastlıyoruz. O şiirlerde, Suna Aras'ın düşünsel kaynaklan ile duygusal zenginliklerini içine çeken ve toplumculukta birleştiren devrimci şair kimliğini görüyoruz. Afkta vs savtşta şlr Suna Aras'ın bütün şiirlerinde öne çıkan iki temel izlek, aşk ve savaştır. Ama onun şiirlerinde, aşk da, savaş da çoğulcu anlamlar içerir. Aşk şiirlerinde yazdığı, yaşadığıdır yine. Çok sayıda aşk şiiri yazmış Aras; bir aşkta yaşanabilecek tüm duygular, çelişkiler, sevinçler, acılar o'nun dizelerinde var. Aşksız yapamıyor ve yaşamıyor. Son kitabının başında şu dizeJeri okuyoruz: "Ne zaman adın geçse/ Ağzımda şiir tadı/ Seni bütün askların ağzıyla öpüyorum/ Dişlerimin arasında gül dalı ... Evet, aşk, şiir ve gül... Sonra, gülün ömrünün az olduğunu da kabul etmek istemez gibidir. Zıra bir başka yerde "Kaç zamana yayılmış 'keder ve gül'/ Gülüm dersem ömriin azalır mı ki diye sorar. "Aşka hamal olduğu doğrudur" ve bundan rahatsız değiluir Suna Aras. Nitekim "aşk gelse ayrılığı takar peşine/ yakıla kınla ustalaşacak/ Ötesi var mı" derken, bir çaresizliği değil, bir kararlılığı vurgulamaktadır. "Kınlırsa su yoluna kırılsın testim/ Aşk acıyla çoğalır/ Incinse de yüreğim" dizelerinde deöyle... "Omuzdan düşürülen testinin suyu kaçü/ Kınlanla dökülen bir daha kavuşamaz" dediğinde ise, korktuğu başına gelmiştir. Artık gerçekçi ve bir o kadar da kınlgan bir âşıktır O. Dizesini aşkın acısıylaTkurar, danası bu acıyı över: "Ne güzelde yaraşıyor sevgilim/ Tuz koyduğun yaralanm şiire" der. Aras'ın siirlerindeki aşk, savruk ve "aşk olsun da, nasıl olursa olsun" türünden bir aşk değlidir. Aşkı "Doğrulurum! Aşktır dengem" diyecek kadar önemser. Derinlikli, "ilkeli , emekçi bir aşktır bu. Bütün şiirlerinde görülebilir bu; ama HaCUMHURİYET KİTAP SAYI 530
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle