19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kapak konusunun devamı. •" karsın.oipeklerçoğaltmayahazırlandığımız Idaptanla asarlar hepimizi. Çünkü o fcJaptan; yeni dünya düzeninin kavramlarıdır tiraz da, şiiri ve hayatı kuşatan. "Unutulmak ağırdtr en ağtr madenden" diyorsun birşiirinde. dmrideğilsin ama 'yeni bir çiçek edindim adını sakltyorum geliyorsonra. Yine kendı coğrafyanda "nasttmtytm dağlanmı düşündükçe dıken üstünde" oluyorsun. Bu izlek çcşitliliği serri yoruyor mu? Şair bu anlamda "kaygılt", "mahcup", "sitemkâr" olmalt mı dersin. Sonuçta beklentisi nereye aktyor şairin? Ne oiyor "Sürgün Abdal" seygili Cemal Süreya, şairin hayatı şiire dahil. Tabii ki, şiirini sağlıklı yorumlamak için şairin yaşam serüveninin bilinmesi (bazen) yararlıdır. Şunu söylemek istiyorum: Çocukluğum yalnızca bir dağı değil, koca bir coğrafyayı düşünerek diken üstünde geçti. Samimi sahici duygulardı bunlar, şairler farklı izlekleri yazabuirler, yaşananın yoğunJuğunda aranmalıdır bu. Bunda yorgunluk değil ama, büyük bir gövdenin bütün ayrıntılannı görmenin, görebilmenin ve oradan hareketle ortaya bir "§ey" koymanın keyfî olabilir. Tacir ve Cinayet" isimli kitabım ben, "dönemeç kitap" gibi algıladtm. Sertin şiir serüvenin içinde geleneksel olamn aidiyetlerini, günümüzünkapt eşiklerinden atlatarak şiirinde, modem dışı bir duşurasöyleme taşıma tercihin var. "lpekler coğaltmaya'ya buradan bakarsak; Nerede auruyorsun? Nereye gtdiyorsun? Telaştn ne? Modern dışdığı pek anlayamadım. Çünkü yaşadığımız çağ, içinde durduğumuz akıl ve gövde modernizme aittir. Bunun dışında görünmeyi, hele şiirimle görünmeyi asla istemem. Modern dışılığın bendeki çağnşımlan fundamentalizmi de içine alıyor Kİ, bundan ürkerim. îlk kitap, "Bir suyun kıyısında" ve ikinci kitap "Kırılan kar sesi" ikisi içinde söyleyebilirim ki, ilk gençlik yıllannın savrulmuş (biraz sairane) duygularının ürünüdür o şiirler. Uçüncü kitap "Babek" bir konulu şiir. Daha çok araştırmaya ve bilgilenmeye dayalı yazılmış siirler. "Tacir ve Cinayet", son yayınlanan kitabımdan yedi yıl sonra çıktı pıyasaya. Benim şiirimin unısını taşıyan ama (büyük ölçüde) içeriği farklılaşmış şiirlerdi. Daha uzun bekletilmiş, rafine. Yatağını enine boyuna genişletmiş şiirler. Daha önceki konuşmalanmda da altını çizmeye çalıştığım birşey var. Türk şürinin altından birtakım insanlan çekerseniz, geriye modern Türk şiiri diye bir şey kalmaz. Buradan hareketle söylersem, geleneği kavramadan büyük şiirler yazılamaz. Yani bilmeliyiz ki halk şürinin kalıplanyla dünyada söylenecek her söz söylenmiştir. Yani bümeliyiz ki özgür akıllarla daha söyleyeceğimiz çok söz var. Bir başka söyleyişle, gelenegi kavradığımız ve dönüştürdüğümüz ölçüde yazdığımız şiirin önünü açabiür ve zenginleştireDİliriz. Buradan "lpekler çoğaltmaya'ya bakınca, uçurumda durduğum hissine kapılıyorum. Yazılmış muazzam büyüklükte bir şiir var ve yazılmaya devam ediyor. Belki bütün dünyada ardarda ve bu kadar güçlü şiirlerin yazıldığı tek ülkedir Türkiye. Buradan nereye gidebilir insan, diye düşünebilir o sonsuz derinlik içinde kaybolmaktan başka. Durduğum yere gelince, söyledim: Uçurumdur şairlerin vurdu. Işte o uçurumun kıyısında tutunup bir dut ağacının gövdesine, ipekler çoğaltmaya devam etmekteyim. Şiir ıle uğraşmanm dtşında, yazt ve ele;tiriyle de ilgtlenen şairler var. Bunlardan baZtlart elinde kör bir kıltç akltna geleni yazıyor, Üstelikyazdıklansiirile, yazdmastnt istedikleri ftir arasında bir iç tutarlık yok. Sıir eleştirisi ile ilgili alanda oldukça boş auruyor. Yazılanlar ise yetersiz kar$tlanmaktadır. Şiir jaireleştiri ilişkisi senin pencerenden nastl görünüyor? Şiir eleştirisiz mi bu coSrafyada? Mevcut elejtirileryaztlan şiiribesliyor mu? Şiir, verili olan bir saldındır. Bir karşı duruştur. Özü gereği sistemin can alıcı noktalarına, eklernlerine bir karşı taarruzdur. Üretilen her imge, yazılan her şiir yeni bir Tuğrul Keskin Bir Suyun Kıyısında / Tuğrul Keskm / Piya Kitaplığt / 78 s. Kırılan Knr Sesi/ Tuğrul Keskm / Piya Kitaplıgı / 63s. lı.ıl)ck tatir\o cıı Şiirin çagırdıgı yerde duran biri... Jk Babek/ Tuğrul Keskm / Piya Kitapltğt / 63s. Tacir ve Cinayet Tuğrul Keskin / Piya Kitapltğt / 79s. Modern Türk şlri hayat önermesidir. (Olmalıdır) diye düşünüyorum. Buradan bakınca Veysel Çolak'ın "E dergisindeki 99'da yazılan şiir değerlendirmesine bir göz atalım. Şöyle ki; "...Yazılan şiirde fabrikalar, tarlaıar, okullar, boykodar, tersane, maden ocaklan, caddeler, ara sokaklar, grev çadırlan, kasabalar, kahveler, amele pazarlan, gençlik eylemleri, savaş alanlan, mağaralar, dağlar, varoşlar, gecekondular, otobüs durakları, kampüsler, alanlar, köprü aldan, açlık grevleri, hapishaneler, mülteciler... yok. Böyle olunca bu mekânlarda yaşayan işçiler, nakliyeciler, öğretmenler, hamaflar, hırsızlar, adembabalar, çöpçüler, kaçaklar, militanlar, şoförler, fahişeler, yalnızlar, köylüler de yok bu şiirlerde. Kimler var? Mekân, barlar, imaj üreten ortamlar, esrann, eroinin, içkinin bolca kullanüdığı, seksin yoğun yaşandığı evler, odalar, bodrumlar, randevu yerleri, avla avcının aynı niyede gittiği yerler, oyun salonlan, birahaneler, beledlye önleri, festivaller, medyatik tatU köyleri... olunca; şiirde özne olan ve derinleştirilen insan tipi de küçük burjuvalar, eşcinseller, travestiler, nedensiz umutsuzlar (hiççiler), dönekler, rantiyeciler, belleksizler, reyizyonisder, eyyamalar, ahlaksızlar, kariyerisder, hayatında hiç çalışmayanlar kenainden başka herkese düşman olanlar; yani bütün bu kimlikleri kendinde toplayan ve yansıtan bir nesne insan olmaktadır". Aslında bu kavrayış, 90'dan sonra yazılan şiirin bütününe egemen neredeyse. Çünkü yüzünü döndüğünde (ütopya) içinde durduğun hayat farkMaşunldı. Tabii bu, seksen sonrası başlayan süreçle vücut bulan bir olgu. (kimi) Şairler işte bu tuzağa düşürülmüştür. 99'da şair, içtenliğini yaşayacak bir köşe olarak kendini görmekte ve bununla yetinmektedir. Bu nedenle belki de farkmda olmadan kendinde kaybolmaktadır. tçtenliğin yitirilmesidir bu aa. Oysa şiirin mekânının bütün yaşam birimleri olması gerekir. Bu birimler, aynı zamanda şairin sorgulandığı, test edilcliği ortamlardır. Çünkü şaire kendini sorgulama olanağı da sunar bu yaşam birimleri; kendine hem estetik hem de etik açıdan yapılanmasının yollannı açar. Böylece şiirin nabzıyaşamın nabzı olur. Işte... şiirde bu yok. Şiir kendinde boğulurken yeni açıhmlarla da gündemde tutuluyor. Bir nitelik kaybı biriktiriyor şiir. Doğası gereği hep çelişmesi gereken toplumsal, kültürel öğelere benziyor. Kapitalızmin şiir düşmanı olduğu unutulmuş gibi, şiirin metalaşması, indirgenerek pazara sürülmesi herşeyi acıklıyor aslında. Usta şairlerden hazırlanan küçük küçük seçkiler, kaseder, CD'ler, televizyon programlan, eşdeğer antolojiler... pazardan pay alma telasının yansıması gibi. Böyle olması şairi aklamıyor. Burada şairden beklenen bu verili gerçeğe direnmesidir. Galiba bu da yok şimdilerae. Şair etik bir açmazı yaşıyor, şiir de... Eleştiriye gelince, evet! Şiir eleştirmensiz bu coğrafyada. En tanınmışlardan Mehmet H. Doğan'ı sonrasında ilk akla gelenler olarak Ornan Koçak, Tuncer Uçarol, Yücel Kayıran, Gökhan Cengizhan, Nurdan Gürbilek'i sayınca bir elin parmaklannı geçmiyor. Oysa bu ülkede binlerce insan şöyle ya da böyle şiire bulaşmış durumda. Böyle olunca şiirin sorunlannı derinlemesine tartışmak yine şairlere düşüyor. Eleştiriden yoksun olunca şiir, birbirini çoğaltan (bazen) birbirinden kopyalamış gibi duran yığma, popülist bir şiir egemen oluyor edebiyata. Senin de altını çizdiğin gibi "yazılmasa da olur" dedirtecek iç tutarlıktan yoksun, hiçbir önermesi, karşı duruşu olmayan bir şiir çıkıyor ortaya. Yukanda da söyledim şiir özü gereği muhaliftir. Her türden egemenlikçi iliştuye karsı bir duruştur. Baskaldındır. Şairler bunu kavradığında şiir, (bizzat şiirin kendisi) hayatın bütün damarlannı besliyecektir, besliyecek hayat önermesi şiirin içindedir. Ştir yartjmaları ve ödüller, ytllardır tarttjilan bir konudur. Şiir gibi özgün ve özgür bir çalifma alamnın at yartslart algısıyla 'leoJU pistine" indirgenmesi, bilinçli siir okuru için }iir adına bir inciticilik olarak durmaktadtr... "Kurumsal onay cemiyetleri', "sattf ve tanttım için vize', "yeterlilik onayt", "pi yasa için zorunlu geçiş köprüsü", "icazet belgesi" vbg. btrvaklasımı olanaklı kılan yartsma ödüller iliskisı saire başka bir şans tammıyor mu? Bu dünyada ilk başta seçicilere hiçbir borç ve aidiyeti olmayan şiirin fiğltğılpekler nı nereye sakuyacaÇoğalttnaya/7»^ğız? Yazan şairden barul Keskin / Piya ğtmstzlaşmış, her yerKitapltğt / 63s. de ve her zaman "iyi bir şiir metni" olmayı hak etmış şiirler, gökyüzünde buluşarak "birdirbir" oyunu oynamıyorlar mı yudızlarla? Şiir şairhayatduruş ilişkisini yakıcı bir biçimde ifade etmeye çalıştım ön konuşmalanmızda. Açıkçası şiir yayınlamaya başladığım ilk yıllardan itibaren şiirödül konusunda köşeli sözcükler kullanmaktan hep kaçınmışımdır. Bunun pek çok nedeni var. Birincisi ödül sosyalist kültürün açılımı. Yani geriye dönüp bakıldığında ödülbirey ilişkisinin miman sosyalist sistem. Ustüne üstlük ödül bir araç, önemli olan öznelerin onu işletmesi, işletme biçimi. Bir silah fabrikasından pekala özürlüler için tekerlekli sandalye üreten bir fabrika yapabüirsiniz. Dinamit bulunmadan önce doğada hep vardı, onu buldu diye Alfred Nobel'i suçlayabilir miyiz. Yani ödül kurumu suçludur fazla dillendiremeyiz. Çünkü nesnenin bilinci yok ki, buna karşüık öznenin (şairjüri) bilinci var. Demem o ki, nesneye adıyla seslenmeliyiz. Son üç beş yıldır bir trafik canavandır tutturduk gidiyoruz, "trafik canavan olmayın" iyi ama o trafik canavan sonucta Hasan, Hüseyin, Mehmet'ten başkası değil ki. Buradan bakınca ödülü üç boyudu düşünüyorum. Birincisi katılımcı (şair/sanatçı) ikincisi jüri, üçüncüsü adına ödül konulân kişikurum. Bunlar birbirini karşılıyorsa, bir ödüIe katılabilir şair. Bunu "icazet belgesi" gibi almanın en başta şiire ve şaire haksızlık olduğunu düşünüyorum. Bu manipülasyona açıic bir durum mudur diyorsun? Has şiir her şart alanda okuyucusuyla buluşur. Hem unutmamak gerekir ki; "Şiir, şairin davranışıdır" Şairler, Eflatun'un devletinden, din kitaplartna dek hep "kovulmuşlar""... lktidar otanın şairlerle bir derdi olmuş genellikle. Her türden iktidar ve egemenlik ilişkisinin karşısına düsmüs şiir. Doğal olarak şairler de. Bu "sistem dışıltK , "karşı koyuş","itaatsizlik" şiir için varoluşsal bir durum mu? Yaşamın tüm olanaklartnda yeniden ve yeniden üretilme sürecine katkı sağlamada nereye düşer şiir? I SAYFA 4 CUMHURİYET KİTAP SAYI 530
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle