Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
yazmak için fırsat geçtiğini düşünür ve öykünün pe şine düşer. Eric Ambler'in 1939 yılında yazdığı bu roman, İkinci Dünya Savaşı öncesi Türkiye' sinde egemen olan bulanık havayı olağanüstü bir gerçek lilde resmediyor. Dimitrios'un Maskesi'nde olduğu gibi, yazarın diğer kitapları olan; The Light Of Day ve Korkuya Yolculuk'ta da mekân olarak Istanbul seçilmiş. Yazarın, The Light Of Day adlı romanı Ju les Dassin tarafından Topkapı Adıyla filme çekilmiş. Yine Orson Welles ve Norman Foster tarafından fil me çekilen Korkuya Yolculuk'ta bir Ingiliz mühen disin Istanbul'dan Cenova'ya kadar uzanan gemi yolculuğu boyunca yaşadığı gerilim dolu saader ko nu edilmiştir. Alakarga / Christian Bobtn / Çeviren: Seyra Faralyalı / Can Yaytnları / 79 s. Christian Bobin, her kitabında, şürli diliyle, zamanımızdaki ileti şimsizliğin, insanlar arasındaki kopukluğun nedenlerini arayan bir yazar. Alakarga, iki bin üç yüz kırk iki gün önce ölüp bir gölün dibinde yatan kırmızı giysili bir kadındır. Alakarga, kendi dünya sındaki yalnızlığından sıkılır, bir gün altı yaşındaki Albain'e gö rünmeye karar verir. Bedenini kaplayan buz tabakasının alttndan, çocuğa gülümse meye başlar. Albain yeni arkadaşının desteğiyle, bü yürken içindeki çocuğu korumayı da öğrenir. Alakarga ona, önceden tasarlanmış, belirlenmiş görevle rini değil, muduluğun peşinden koşmayı öğretir . Kendi kurallarını uyguîamayı, yürekli olmayı da... Gölgede Kırk Derece / înci Aral / Can Yayınlan / 176 s. Înci Aral, edebiyat dünyasına iiKiAi.il 1977'de dergilerde yayımlanan 1.6I.C.FDV öyküleriyle girdi ve ilk öykü kita KIKlv » I R H 1 bı olan 'Ağda Zamanı' ile 1980 yı lında Akademi Kitabevi İlk Kitap Öykü Başarı Odülü'nü aldı. 'Kı ran Resimleri', 'Uykusuzlar' ve 'Sevginin Eşsız Kışı'ndan sonra Înci Aral'ın yeni öykü kitabı 'Gölgede Kırk Derece' yayımlan dı. Yazarın ayrıca 'Ölü Erkek Kuşlar' (1992 Yunus Nadi Roman Ödülü), 'Yeni Yalan Zamanlar' ve 'Hiçbir Aşk Hiçbir Ölüm' adlı ro manları bulunuyor. Gölgede Kırk Derece kitabının ekseni, kadın. Ancak öykülerde erkekler de eksik değil. Înci Aral bu öykülerinde okuru kadın coğraf yasında dolaştırıyor. Başkaldıran, koşullara uyum sağlayan, yenilen ya da çekip giden kadınları, kendi yalnızlıklarının ve mutsuzluklarının içinde kaybol muş kadınları anlatıyor ve bireyin yaşamının derinli ' ğini sorguluyor. Kitapta kitaba adını veren Gölgede Kırk Derece ile birlikte dokuz öykü bulunuyor . Sanat Üzerine Denemeler / Ahmet Cemal / Can Yaytnları 1275 s. Sanat Üzerine Denemeler, bugüAlııııı ı ( iMii.il ne kadar sanatla ilgili olarak Ah S\N\I İ /I.R1Mmet Cemal'in kaleme aldığı yazı DIM \ll I I'U ların büyük bir bölümünü bir araya getiriyor. Sanatın hemen bütün dalları çerçevesinde eğitim ve uygulama sorunlarını deşen bu yazılar, sanatın tarihi, estetik öl çütler, sanat felsefesi ve sanatın toplumbilimi gibi açılımları da içeriyor. Ahmet Cemal'in yazıla nndaki çoğu çıkış noktaları, okurun salt okur olarak kalmasına izin vermeyip, onu sanat bağlamında ken di bağımsız değer yarguarını oluşturmaya bir anlam da zorluyor. Eşekli Kütüphaneci / Fakir Baykurt / Adam Yayınlan / 143 s. Eşekli Kütüphaneci, Fakir Bay kurt'un (19291999) son ürünü. Roman, biribirine sarılmış üç öy küden oluşmakta. Birincisi, Lari salı Dimitrios'la Ürgüplü Aziz'in, bu kentleri kardeş yapma yolun daki savaşımı. Ikincisi, Ürgüp' te Eşekli Kütüphaneci derin bir ki rap sevgibi olan Mustafa Güzelgöz'ün öyküsü. L SAYFA 22 Üçüncü öykü, Ürgüplü Refik Başaran'ın kısa yaşamı. Anadolu Aydınlanmacısı Fakir Baykurt / Hazırlayan: Fertdun Andaç / Evrensel Basım Yayın / 253 s Toplumcu bir yazar, öncü bir öğretmen örgütlenmecisi olan Fakir Baykurt'un yaşamı ve eser leri ile ilgili önemli bir belgesel oluşturuyor elimizdeki kitap. Özellikle yazarın kendi kalemin den yaşamı ve yazış biçimi ile ilgili bölümler ve ilk kez bu kitapta yer alan fotoğraflar önem taşıyor . Güneş Giderken / Necati Tosuner / Doğan Kitapçılık/ 84 s. Bir ruhun çırpınışlarını dindiren balkon sefaları, sinemadan bozma bir kahvede toplanan emeklilerin muhabbetleri, eski sevgilinin bir hastane odasında ölümle yalnız bırakılışı, bir çocuktan daha masum bir yüz taşıyan bir kız çocuğu fotoğrafı, aynaların kırık parçalanndan görüntüler salıyor içimize ve bu aynalar, çok eski yaralanmıza hiç dokunmadan, hemen kapanan kesikler açıyor içimizde... Necati Tosuner'e Sait Faik Armağanı'nı kazandıran Güneşe Giderken, Doğan Kitapçıhk tarafından tekrar yayımlanarak sunuluyor okura. Yazarın Kambur'da yer alan "İki Gün" adlı öyküsü TRT Öykü Başarı Ödülü'ne (1971), Sancı.. Sancı... adlı romanı Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'ne (1978), Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi'nde yer alan "Armağan"adlı öyküsü Haldun Taner Öykü Ödülü'ne (1997) değer görüldü. Yalnızlıktan Devren Kiralık / Necait Tosuner / Doğan Kıtapçthk / 301 s. Yalnızlıktan Devren Kiralık, Ne cati Tosuner'in, Sancı... Sancı...' dan 25 yıl sonra yazdığı yeni ro manı. Tosuner'in kaleminden ta nıdık yüzler, bildik öyküler ve de yaşadığımız mekânların iç içe geçtiği şiirsel bir roman Yalnızlıktan Devren Kiralık. Ufuk Çizgisi / Antonıo Tabucchı / Çeviren: Münir H. Göle / Can Yayınlan / 90 s. Ufuk Çizgisi, çağdaş Italyan yazar Antonio Tabucchi'nin bir gel.'Fl K rilim romanı. Romanın kahrama(l/.UISl nı Spino, Italya'nın bir liman kentinde, morgda görevlidir. Getirilen cesetleri, özelliklerine göre sınıflandırıp bir deftere kaydeden Spino'nun, cesetlerle arasında duygusal bağlar kurmak gibi garip bir özelliği vardır. Ama bir gece gelen bir ceset, her şeyi değiştirir. Öldürülen bu delikanlıyı kimse arayıp sormaz. Delikanlıyı kendi gençliğine benzeten Spino, onun yaşam öyküsünün peşine düşer. Antonio Tabucchi, "Kurbanın değil, araştıranın kimliği üzerine, olmayan bir romanın hikâyesi" olarak adlandırıyor bu ilginç romanını. Fildişi Karası / Yekta Kopan / Can Yayınlan / 136 s. Fildişi Karası, genç yazar Yekta Kopan'ın ilk öykü kitabı. Yekta YlklJ lsO|wn III.DIV Kopan 'Hayalet Gemi' dergisi KAKASI okurlarının yakından tanıdığı bir öykücü. Olaysız öyküye yönelen pek çok genç yazarın aksine, Yekta Kopan, çağdaş bir anlatım içinde, olayı dışlamadan, hatta iyice vurgulayarak, klasik öykünün izini sürüyor. Kopan'ın öyL ^ külerinde insan ve insanlık halleri, ağırlıklı olarak yer alıyor. Günümüz toplumunda değişen değer yargılarını, birbirine yabancılaşan insanları, uyumsuz evlilikleri, yürümeyen birliktelikleri ve bütün bunları yaşayan bireylerin konumlarını son derece duyarlı bir gözlem gücüyle, son derece nesnel bir yaklaşımla verebiliyor. • FETHİ NACİ "• 3. sayfadan devam... nasıl nefret ettikleriydi. Benimle ilgili her şeyden nefret ediyorlardı. (...) Orada, o çamdan çatının altında oturup ağladım,..." (s. 93) Zdena, kızının düğünü için geliyor: "Onu gördüğüm zaman, ne diyeceğim ona? Yalan söyleyemem." Trende rastladığı Tomas, "Yalan söylemek gerekmez. Gerekli olan soğukkanh olmak." diyor./ Zdena'nın hıçkınklan giderek artıyor. (...) Daha sonra şöyle diyor:"... nasıl da kara bir dağ/ Dünyayla aydınlığın arasına girmişy Vaktidir Vaktidir Vaktidir/ Tanrıya biletini geri vermenin." (s. 107) Jean Ferrero, kızı için bir parfum almak istiyor. Tezgântar luzın sorularına kestirmeden cevap veriyor: "Düğün için. (...) Onun kendisini bir kraliçe gibi nissetmesiniistiyorum." (s. 121) "Zdena gazetede okuduğu bir yazıdan belli bir bölümü kopya etmiş. Sayfanınbaşıncla büyük büyük harflerle ve kurşunkalemle Acı sözcüğü yazılmış. / "Hastalık için tedavi görenler, diyor bir doktor, çoğu zaman bu hastalıktan çektikleri aa için tedavi görmezler. Oysa fiziksel acının yarattığı kaygı giderek o acıyı artınt AIDS'in baş göstermesiyle vücudun karşı koyamadığı virüsler ve parazider korkunç kaşınmalara, mide bulanmalanna ve kramplara, ağızda varalara, radyoterapi sonrası migrenlere, bacaklara OK gibi saplanan sancılara ve insanı elden ayaktan kesen bir yorgunluğa yol açarlar, üstelik bunların hepsi art arda gelir. Bunun sonucu olarak da bazı iyi niyetli uzmanların açıkladıklan gibi dünyası kararan hasta başka bir şey düşünemez. Acı hastanın çevresinden kopmasına, kendini soyutlamasma ve hiçbir şey yapamaz duruma gelmesine neden olduğu gibi, onda tam bir başarısızlık ve yeniklik duygusu yaratır. Çoğu zaman AIDS hastalannın ciddiye alınmalan için, çektikleri acının başka hastalan rahatsız edecek bir yoğıınluğa ulaşması beklenir ve ancak o zaman hafifletici birtakım önlemler alınır..." (s. 128129) Ninon ile Gino'nun "Evlenme töreni Gorino kilisesinde saat 11:30'da başlayacak./ Daha sonra, düğüne çağnlı yüz kişiyle köylüler köy rneydanında bekleyecekler. Onun çevresine yerleştirilen masalann üzerine düzinelerle pırıl pırıl şarap kadehleri konmuş, masalann bir kenarına da koyu yeşil renkli köpüklü şarap şişeleri dizilmiş. (...) Okuldan çoeuklar da gelmiş düğünü seyretmeye./ Şöleni gördün mü? (...) Aklına ne gelirse var kavun, jambon, kuşkonmaz./ dondurma?/ Koyun da çeviriyorlar./ Kuzu o./ Peki, ne bekliyorlar?/ Dur bakalım, daha yeni başhyor, düğün dediğin böyle olur." (...) O anda gelinle güvey görünüyorlar. Bir pirinç yağmuru./ Ninon'un duvağtna çarpan hava, dantel kıvnmlanyla uçuşan beyaz eteği, gelinliğinin bilekleri sıkıca ilikîi kabaran bol kollan, ayağındaki pırıl pırıl lame pabuçlan..." "Evlendiler, diye bağınyor bir adam. Yaşasın Gelin!"(...) O kadar güzel ki, diyor pasta ustası Luca'nın karısı Mimi, o kadar güzel ki, on tane çocuk doğurmah!^(s. 139) "Garsonlar herkese kadehlerle köpüklü şarap sunuyorlar." / "Son fotoğraf da çekildikten sonra, Ninon kocasının kolunu çekiyor... (...) Bugün her şeyi yapmalıyun... her şeyi, anlıyorsun, değil mi?" "Çevresinde otuz kişinin toplandığı büyük bir masada yan yana oturacaklar ve Ninon olup biten her şeye dikkat edecek. Gözünden hiçbir şey kaçmayacak. Düğün yemekleri insanlann en mutlu olduklan yemeklerdir..." (s. 140) Marelle: "...Gino'ya da sabırhol, dedim. Ona Ninon'un ölü olduğunu söyledim. Ölü. Onun öğrendiğini öğrenmek öldürür insanı. Gino'ya beklemesi gerektiğini, o zaman belki ikinci bir hayatı olabileceğini söyledim; bu da ancak onu gerçekten istiyorsan diye ekledim. Bana ne dedi biliyor musunuz? Onun ikinci hayatı bizim düğün günümüzde başlayacak, dedi." (s. 141) "Herkes yiyor, içiyor, konuşuyor, şakalaşıyor." Ninon, "Sağ elinde, şimdiye kadar hiç takmadığı, beş saat önce Gino'nun parmağına geçiriverdiği ve o parmağındayken öleceği nikâh yüzüğü." (s. 145) "Müzik kanına karışıyor Ninon'un, lenfosiderin, NK'lerin,Beta2'lerinsayılannabaşkaldırarak. (...) Ninon, elleri Gino'nun belınde, parmaklan Gino'nun kemerinin altında, yahnayak dans ediyor. " Konuklar daha önce hiç böyle bir düğün görmediklerini söylüyorlar birbirlerine." Düğüne için alışıla gelen eleştiriler yazılamaz, bence. Tepeden urnağa acı bir kitap, Düğüne. Ben de eleştiri yazmadım. Yazamadım: Yazdığım, trajik bir hikâCevat Çapan ın çevirisi nefis. • CUMHURİYET KİTAP SAYI 560