26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

• "mükellefiyet" diye andığı bu çok acılı dönem (19401947) çok çarpıcı olarak gözler önüne serilmiştir. Sanayi Devrimi'ni kaçırmış, tarihsel akışın kıyısında kaimış, hâlâ feodal öğeler içeren ve üretim güçleri zayıf olan kapitalist toplumlar için, bir dış sömürü söz konusu olmadığına göre, kırık dökük sermaye birikimi clbette köylünün ve işçinin ürettiği artıdeğere bağlı olacaktır. Osmanlı'nın askeri feodal merkezi yapısını yıkan 1923 devriminden hemen sonra, gerek altyapı, gerek üstyapı olarak tüm yapılanlar, köylü ve işçiköylü sömürülerek yapılmış; değişik zamanlarda dünyanın pek çok yerinde olduğu ve olacağı gibi kırsal bölgelerden gelen, proleterleşemeyip yarı kövlüyan işçi ya da lumpen proleter olaraK kalan insanlar ikinci sınıf bir yurttaş olarak görülmüştür. Sözgelimi, İkinci Dünya Savaşı sırasında Zonguldak köylerinde uygulanan madende zorunlu çaiışmayı (mükellefiyet) savunan yerel yöneticiler, "Savaş vardı, başka çare yoktu", derken, kömür ocaklarında zorla çalıştınlanlann tümünün köylüler olduğunu, iç* lerindc bir tane bile kent kökcnli olmadığını elbette biliyorlardı. Ama olay sınıfsaldı ve küçük burjuva nitelikli bir sınıf (?) olan köylü sınıfı en bilgisiz, en örgütsüz, en apolitik bir sınıftı. Iştc Erol Çatma, art arda yazdığı üç kitapla, bu hakkı yenmiş, insan yerine konmamış, geleceğe hiçbir zaman güvenle bakamamış, ama ülkesinin kalkınması yolunda en zor koşullarda çalışmış, çalışırken en kötü hastalıklara yakalanmış, sakatlanmış, ölmüş insanlar adına adeta bir çığlık atıyor. • Yeşim Eyüboğlu'ndan bir ilk kitap Sonuç Geleceöini Bilivordum Yeşim Eyüboğlu'nun öykülerini, son zamanlarda yaygınlaşan "zamandan, mekândan ve insandan" kurtulmuş, kendi üstüne kapaklanmış metinlerden ayıran anlatımındaki teatral yan. SENNUR SEZER Bu tür yanlışlan göze alamayacağıma geleceğini göre, Geleceğini Biliyordum'u yalnızca görselliği anlatım özelliği olarak kullanış özcllikleriyle değerlendirmem yeterli olmaz. Ayrıca, yazar, erkek egemen dili kullanmadığının, kullanamayacağının ipuçlarını veriyor. Daha doğrusu, (îkura apaçık gösteriyor. Virginia Woolf'un Kendine Ait Bir Oda adlı kitabından yaptığı alıntılar, Eyüboğlu'nun dil ve anlatım deformasyonlanrun savunusu kimliğini taşıyor; konu seçiminin de: "Kadın yazarfar kendi değer ölçütlerini, başkalarına uymak adına değiştirmişlerdi. (...) Kadının kalemi eline alır almaz ilk fark edeceği şey, kullanabileceği ortak bir cümlenin bulunmayışı olacaktır." (Ancak yaptığı dilbozmalan her zaman bilinçle yapılmış gibi gelmiyor okura. Kimileri yanlıs bilmekten kaynaklanıyor sanki: "dikkatini daha aa çoklaştırmalısın insanlara", "Umarsın mutsuzumdur. Sana evetlenmenin şansı artar", "Düz saçlım benim, masklım, şakacı sevgilim", "Tokat atarsın yine bacaklannla tekmelersin beni", "Kuvvetliydin, zaferliydin", "O pantolon giyinir di genellikle", "Ses bile veremem ne ki bir sözcük... Ses bile vereme, ne ki bir sözcük", "Soluk bile veremiyecek Mösyö Pavlov. Ne ki bir sözcük!" Yalnızca bir öyküden yola çıkıp, yazarın anadilini ya da yazdığı dili iyi bilmediğini söylemek de olası.. Bu tavır da yanlıs dcğilse de eksik olur. Çünkü Yeşim Eyüboğlu, bu öyküyc savunma bölümleri yerlcştirmiş: "(...) kısacık bir öykü okumanızı istcycccğim sizden. Kendi kuşağınızdan biri yazmış besbelli. lşlenmemiş, üstüne düşünülmemiş hissini uyandırıyor. Böyle yazıları scvebiliyorum. Plansız oluyorlar. Olup biteni sezebilmc fırsatı veriyorlar sanki. Fakat o kadar zor ki." "(...) okuduğunuz bir aşk hikâyesinin bayağılıöından söz edip, onca insanın içinde ağlamıştınız. Sonra da metelik etmeyen imgc ODurlarından sıkıldığınızı... Evet evet, ayncn oyle söylemiştinız 'metelik etmeyen bu imge oburlaından sıkıldıtn". "Bazen yazarın sezemediğini, yazının kendisi sezmiş oluvor, nc dersiniz? Bu türden yazıların yalpalamaktan başka bir çaresi yoktur.' y.l"n ,,o»ojıu T lk kitabını yayımlamış bir yazar için I yazmak zor ve tehlikelidir. Eleştiri I açınızı, "ilk kitabın coşkulu acemiliği", gençlerin dcnemek istedikleri yeni anlatım biçimlcrine yabançı olma korkusu" daraltır bir yandan. Öte yandan, ilk kitapların gereğince irdelenmediği, vcrilen ilk yargıların yazan yazarlığı boyunca izlediği bir ülkede yaşamakta olduğunuz gerçeği titizliğe zorlamaktadır sizi. Yazmak istediğiniz yazının, genç yazara yol göstermek amacı gütmesi temel doğru olsa da, yazınızın yazarın coşkusunu kırmaması, yayıncısıyla arasını açmaması, okuru yanıltmaması gerekleri de dayatılmaktadır sanki. (Bu dayatma bilinçaltınızda hazır beklemektedır, daha önce yaşadıklarımzdan birikmiştir.) En iyisi yargılarınızı kendinize saklayıp yazı yazmaktan kaçınmak, bu tehlikeli (1) MeskMaden/Sen Zonguldak Şubekonuyu başkalarına devretmiş gibi davsi, Yayın No: 1, 81 say/a, 1996 ranmak, sözlü cleştirilerle yetinmektir. (2) Hvrensel Basım Yayın, 16S sayfa, Ama bu kolaycılıktır, kolaycılıktan da 1997 (3) Ceylan Yayıncıltk, 184 .say/a, 1998 hoşlanmam... Yeslm Eyübooiu, ilk kltabıyla '1998 Inkılap Oykü ödülünü kazandı. yür yavaş yavaş/ sen çocuk büyütürsün analı baBalı" bölümünün müzikleneb.]leçeği, "Kucağında bebek taşıyan YÜZU OLMAYAN bir kadın 'YAK! YAK!' diye bağırıyor. 'Kaç ydlık düzenimizi bozmaya kalkmadı mı? Yakmazsan yine dikilir karşımıza.'" bölümünün dokümanterlerle desteklendiği bir biçimde düşündüğünüzde, öykünün sahnelenebileceğini anlıyorsunuz. "Soyunukken başkalarına daha çok benziyorsun" adlı bu metin, bir iç hesaplaşmadır. Sahnelendiğinde anlamı kesinleşccek bir iç dökme. Yeşim Eyüboğlu'nun öykülerini, son zamanlarda yaygınlaşan "zamandan, mekândan ve insandan" kurtulmuş, kendi üstüne kapaklanmış metinlerden ayıran bu teatral yanı. Kendinden önceki kadın öykücülerin (özellikle Leyla Erbil ve Sevim Burak'ın) metinlerini iyi tanıdığı belli olan bu genç yazar, ilk kitabında, okur/eleştirmenle, yerleşik anlayışla tartışmayı "alıntılar", "göndermeler", "altını çizmeler"le yapıyor ve o kadar çok tartışıyor ki, düzenlc çarpışmasının "kalbinuen, aklından, bedeninden yazıya taşan" görüntüsü gölgede kalıyor. îronisi, kadının toplumumuzdaki durumuna içten/dışardan getirdiği yorum ve eleştiri bu gölgelenmeyi yırtıyor gerçi. Ama Yeşim Eyüboğlu'nun bu ilk kitabındaki metinlerin, bir öndcyiş (prolog) olduğıı duygusundan da kurtulamıyorsunuz. "Yazarlanna rağmen" "dışarda yazılmayı sürdüren öyküler"i ne zaman yazacağını soruyorsunuz. "Dünyanınen kırılgan öyküleri" olmamasınıdiliyorsunuzbunların. "Ba/.ı camlara isabet etmeyen bazı taşların", "dünyanın en kırılgan taşları" olmadığını biliyorsunuz çünkü. Hedefine ulaşamayan taşlar ne kırılgandır ne de suçlu. Taş atmasını bilmeyen birinin eline düşmüşlerdir yalnızca. Eyüboğlu'nun fırlatacağı öykülerin, dilediği duvarları vurabitmesi kendi elinde. îlk kitaplar için yazı yazmak, hcm zor hem tehlikelidir, demiştim. Yazarını uyarma amacı gütse bile, bu tür yazılar kitaptan ve genç yazardan daha çok eleştirilir. Ben böyle bir tehlikeyi, öykülerini sokağa saldığı kedileri ya da ergenliğe ulaşmış çocukları gibi gördüğünü açıklamaktan çekinmeyen bir yazar için göze aldım. Bu öykülerle ilişki kuranlardan birinin düşüncelerini, Kuşkulannı öğrensin diye. Ne denir, ilk kitabını yayınlamış bir öykücüye? Yolun açıkolsun.. Yolun açık olsun Yeşim Eyüboğlu. • Geleceğini Biliyordum/ Öykü/ Ye^ım Eyüboglu/ Inkılâp Kitabevi Yayın SanJ 142 s. SAYFA 7 KadHHn toplumumuzdaki durumu bkkttap Hilmi Yavuz Dünya Aktüel Kitabevi Profilo Alışveriş Merkezi Cemal Sahir Sokak 26/28 Mecidiyeköy Tarih: 13Mart 1999 15.001700 C U M H U R İ Y E T K İ T A P Yeşim Eyüboğlu'nun Geleceğini Biliyordum'u bana ilk kitaplarda sık sık d,uydu&um sıkıntıyı yaşattı. 1998 tnkılâp Oykü Odülii almış bir kitap bu. Bir kadın yazarın ilk kitabı. Bu kadın yazar tiyatro uyarlamaları vc yörıetmenliği de yapıyor. tşi kolayından alsam, şöyıe bir şeyler yazıp kitaptan kurtulabilirim: "Tiyatronun, sahneleme tekniğini kullanan genç yazar, kadınların alışılmış, erkck egemen öykü anlatımını ve dilini kırarak, kadın dünyasının, anlatılmarnı^, anlatılmaya cesarct edilmemiş katmanlarınagötürüyorbizi. Bilgisayann, birsayfada çeşitli büyüklüktc hart kullanma olanağından yararlanan yazar, Shakespeare'in piyeslerinin elyazmalarını anınv satan düzenlemeler yapıyor. Seslerin şiddctini, olayların akışının hızını belirten bu tür satır farklılıkiarı anlatıya görscl bir boyut da katıyor. Yer ycr tekerlemeler den, yinelcmderin uyıımundan do&an alt ses, anlatıcının run durumu ile ilgili ipuçları veriyor." Bu yargı tümiiyle yanhij olmasa da ya nıltıcı bir yargı olur. Hele, öyküdc bu tür görsellikleri kullanan Sevim Burak, oykü kahramanının ruh durumunu anlatmak için yazım kurallarını değiştiren Leyla Ernil anılmazsa. Cerçi, edebiyatımızın Ker yeni yazarı kendinden öncekiler anımsanmadan de^erlcndiriliyor, ilk ve tek olarak. Kendinden önceki yazarların başlattığı tavır, anlatım dil değişim lerinden yararlanmış olması, onlardan bir adım ilerde olsa bile, neredeyse ayıp sayıldığından söz konusu edilmiyor. Genç yazar bir gelencğe bağlanacaksa, Güney Amerika gclcneğine ilistiriliyor. Kimse de, bu yazarın tspanyolca ya da Fortekizce bilip bilmediğini soruşturmuyor. ürhan Duru'nun dili kıriijina, Onat Kutlar'ın (ve Adnan üzyalçıner'in) ilk öykülerindeki fantastik/mistik havasına bağlanmış bir ilk kitap gereğince çağdaş olamayacağından Marquez'in devamı sayılabiliyor. Ornekleri yaşandı. 47 3 "Plansız", "iizerindeçalışılmamışhissiuyandıran", "imgeoburu "bayağıaşk hikâyeleri" için bir yol önerir Mösyö Pavlov (ya da Yeşim Eyüboğlu): Yüksek sesle okumak. Üstelik iki kişi tarafından, karşılıklı bir diyalog gibi. Bu yöntemin öykünün bütün aksaklıklannı sileceğine emin olabilirsiniz, dinlediğiniz cümle lerde aksaklıklar hemen fark edilemez ki. Ilele okuyan iyi bir aktörse. "Mösyö Pavlov gözlerini kapatırken, bütün gövdesiylekapatırdı" ciimlesi irkiltmez sizi. Şiirsel bile gelcbilir. "Sabahat Hanım Tcyzc 'Bir de yuva tutsanız kendinize evladım!' diyor imalı imalı. 'Ne kızlar biliyorum ki, tam ev olur hepsinden de!'" satırlannı okuyanın sesi, sizi ironiyi ustaca kullanan bir yazarla karşı karşıya olduğunuza inandırabilir. Bclki, Geleceâini Biliyordum'u "seslendirilmiş olarak düşünülüp kurulmuş metinler olarak bctimlemek gerekir. Melike Demirağ'm seslendirdiği Arkadaş şarkısının sözlerini anımsatan ya da ona göndcrmelerde bulunan "bir kıvılcım düşer önce/ sivasta bir beden yanar/ bü Seslendirilmiş metlnlep S AYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle