Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
'Yeraltrndan üc kitap 1996'dan 1998'e kadar art arda çıkan bu üç kitabın yazarı Erol Çatma, Zonguldaklı olup madenci bir ailenin çocuğu; babası eski bir ocak işçisi, ölmüş olan abisi maden mühendisi. 1971'de, Zonguldak Ereğli Kömürleri îşletmesi'nde işçiliğe başlayan yazar, 1981'de siyasal nedenlerlc tutuklanıp üç yıl hapis yattıktan sonra yeniden maden işçiliğine başlıyor. İRFAN YALÇIN ça olumlu görünse de, onlardan bazıları işe alışık olmadıgından, koşulların dayanılmaz sertliğinden çok çabuk hastalanmış, sakatlanmış ya da ölmüştür. Yazar, "Hukümlü" işçilerle ilgili olarak benim yukarda kısaca özededigim bilgileri kılı kırk yararcasına belgelendirmiş; konuya iliskin yasalan yıilara uöre açıklamış; anlattıklannı çizelgelerle, eski işçilerle yaptığı mini röportajlarla, fotoğraflarla, o günkü yetkili kışilerin "Hukümlü" çalıştınlmasına ilişkin olarak aralarında sürdürdüğü kimi yazışmaların fotokopileriyle beslemiş ve ortaya değişik bir emek döneminin somut tablosunu çıkarmıştır. raltı işçilerine dağıtılması. toplam 47 bin işçinin sadece on yedi bininin bu haktan yararlanması anjamına gelnıektedir. Üstelik, yapılan dağıtım da acfil deöildir. Kimileri on iki lira alırken, digerlerinin arasında yirmi beş kuruş alan bile olur." (Sayra 46) b "Kalabahktan sesleryükseldi:" Bİ2İ köle gibi çalışmaya zorluyorsunuz. Ustabaşının maaşına beş lira zam, mühcndisin maaşına on iki lira zam, bize de sadece on iki kuruş zam verdiniz. Sendikacılar sadece paraya önem veriyor. Biz onları istemiyoruz. Çavuşların sopası altında çalışmak istemiyoruz." (Sayfa m) Yazar yine DU bölümde, Zonguldak Maden Işçileri Sendikası yöneticileriyle EKİ yönetimi arasındaki uyumu belirgin bir biçimde vurgulamakta, o yıllarda tirkaç kez sendika başkanlıgına seçilip sonra da olağanüstü kongrelerIe düşürülen, tek başına işçiden yana sava şım veren ve DlSK in kuruculan arasına giren Mehmet Alpdündar'a yapılan ayakoyunlarını ayrıntılı olarak gün yüzüne çıkarmaktadır. Mehmet Alpdündar'ın bu baglamda yer alan zehir zemberek bir bülteni, (16 Aralık 1963, Bülten: 12) doğrusu ya, Türkiye İşçi Tarihi'ne geçecek niteliktedir. (Sayfa: 42) Erol Çatma dan, madencilerin yaşamından kesitler dak, yeraltı işçisi ve "Direniş"le ilgili şiirleri yer alan "Kömür Tııtuşunca"nın bazı bö lümlerini okurken,]. Steinbeck'in "Bitmeyen Kavga"sını anımsadım nedense hep. AskerlşçilerO) Erol Çatma, "Asker İşçiler" adlı kitabında, öz olarak Zonguldak Kömür Hölge si'nde çalıştırılnıış asker işçiler konusunu ele almış olsa da, vapıtının başında, pek de kısa sayılmayacak bir genelleme yaparak, bu konuyıı Osmanlı Imparatorluğu'nun ilk yıllanna dek götürü|i, daha o zamanlarda, "piyade"lerin ve "nıüsellem"lerin, sonralan da," Acemi C )cağı" ve" Yeniçcri Ocağı" askerlerinin çeşitli yerlerde isçi olarak çalıştırıldıklarını belirli kaynaklara görc açıldıyor. Ama yazar, bu arada, Osmanlı lmparatorluğu'ndaki askerlik nıesleğinin inanılmaz vahşctini, örneğin, Anadolu'nun köylerinden baskınlarla, köpeklerle, zincirlerle toplanan asker adayı gençlerin Şam, Bagdat, I licaz demiryolları yapımında nasıl perişan edildiklerini, daha doğnısu, "işgal kuwetlcri"nin bile yapamayacağı zuürnü Osmanlı yönetiminin kendi çocuklarına (!) nasıl yaptığını da yine alıntılarla diîe getiriyor. Kitabın "Madenlerdc Asker İşçiler" bölümünde, Zonguldak Kömür Bölgesi'yle ilgili ilk bilgiler aktanlmakta, bu baglamda, maden ocaklannın resmi kayıtlara göre 1848'de açıldığı belirtilip bölgeye ilk gelen Ingiliz mühendislerin saptamalanna dayanarak yine bir Ingiliz amiralin (Amiral T. Spratt) yazdığı aynntılı bir teknik rapora yer verilmektedir. (Yıl 1877) Bu raporda Zonguldak kömür bölgelerindeki tüm kömür damarlannın kalınlıklan ve nitelikleri bir bir açıklanmakta olup ilginç aynntüarın üstündedurulmaktadır. Yazar titiz bir araştırma sonucunda, kömür işletmeciliğinin başladığı ilk yıllardaki (185O'li yıllar) işçi gündeliğine ve memur maaşlanna o zamanki "masraf ve kayıt defterleri"ni çözümleyerek ulaşmış olup cmek ve ücret konusunda kıyaslamalı bir tablo çıkarmıştır. Örnek: "Maaş müdürü Kauri efendinin maaşı üç bin kuruş; maaş katibi îsmail Efendi'nin maaşı üçyüz kuruş; kazmacı Mısırlıoğlu Mustafa'nın gündeüği se kiz kurus; Armutçuk ocagında asker işçi olarak çalışan Süleyman Anmet'in gündeliği iki buçuk kııruş..." (Sayfa 7476) Asker işçilerin adlarına ve aldıklan gündeliklere ilk olarak 18531954 yıllanyla ilgili "orijinal kayıt defterleri"nde rastladığını belirten yazar, kitapta art arda yer verdigi otuz dokuz "bclge"yle (bölgeden sonımlu yöneticilerin yazışmaları) özellikle şunları vurgulamaktadır: a) işçi ücretleri gülünç derecede azdır, bazen de hiç ödenmemektedir, b) Çalışma koşullarının inanılmaz güçlügü gerek "Dilaver Paşa Nizamnamesi"ne göre "mükelleP olan işçilerin, gerek asker işçilerin firanna neden olmaktadır, c) Madenlerde büyük bir işeücü sıkıntısı vardır, d) 1878 OsmanlıRus Savası (92 Harbi) sırasında durum daha da kötüleşmiş, 1873'de 142 bin ton olan kömür üretimi 1880'de 55 bin tona düşmüştür. Bu dönemde malzeme ve işçi azlı^ı inanılmaz boyutlara varmıştır, e) lşcücü azlığını gidermek için"rediftaburları (yedek asker taburları) oluşturulmuştur, f) Ki^ mi yerlerde çok az ücret alan ya da hiç ücret alamayan asker işçiler ayaklanmıştır. Yiyecek bulamayan askerler için bir ycrlerden mısır ekmeîi getirtilmiştir, g) Iş kazalan inanılmaz ölçüdedir. Kitabın bundan sonraki bölümlerinde, Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasındaki (19201923) "asker işçi istihdamı" kısaca incele nip 18.1.1940 tarihli Milli Konıma Kanunu'yla yeniden gündeme gelen "asker işçi istindamr (Zorunlu çalışma yasası) yasa metinleri, üretim çizelgeleri, firar listeleri, türlü sorunları içeren yazışma tutanakları, iş kazalannı ve işçilerin yakalandıklan hastalıkların sayısını gösteren istatistikler, röportajlar, çok gerekli yiyeceklerin fiyatlan ve işçi ücret tablolanyla somut bir biçimde anlatılmış, Zonguldak köylülerinin K İ T A P SAYI 4 7 3 ZongtıMak Madenlertnde Hükiimlüifçlard) Y azar, kitabın bir sayfalık "Giriş"inde, Osmanlı döneminde "Hükümlülerin inşaat ve tanm işlerinde köle olarak çalıştınldıklannın kabul edildiftini belirttikten sonra, birinci böliimde, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda "Hükümlülerin', gerek asker açığını kapatmak, gerek tanmdaki üretim azalmasını önJemcK için ücretli olarak çalıştınldıklannı vurgulayıp Türkiye'de "hukümlü" çalıştırmanın ilk yasal statüsünün 26 Nisan 1922 tarihli ve 1525 sayılı kararnameyle oluştuğunu belirtiyor. Bu kararnameye göre, cinayetten mahkum kişilerden ceza sürelerinin bitmesine üç ay kalmış olanların serbest bırakılıp... tarımla uğraşmalan uygun olacaktır.." Yazar, daha sonra, "Hukümlü" ve tutuklulann çalıştırılmalarını düzenleyen çeşitli yasalan ta 1810'dan 1985'e kadar ıığradıkları değişikliklerle anıp sözü, bugün gcnel çizgİicriyle uygulanmakta olan 1.5.1985 tarihli yasaya getiriyor. Bu bölümde, 19651995 yıllanndaki bazı cezaevlerimizin özelliklerini (açık, yan açık, kapalı oluşu; banndırma kapasitcsi yatmakta olan mahkum sayısı) gösteren çizelgelcr; usta işçiler, usta olmayan işçiler ve çıraklaruı gündelikleri; cezaevlerinde görülecek işlerin türleri; üretilen bazı malların birim fiyatlan istatiksel veriler olarak yer alıvor. Erol Çatma, "Hukümlü" işçilerin calıstırılması konusunda on altı sayfalık DÖyle bir genelleme yaptıktan sonra özgül konusuna geciyor; Zonguldak Taşkömürü Havzasında Hukümlü işçiler. Zonguldak Kömür Bölgesi'nde ilk üretim 1848'de başlamış, Osmanlı Yönetimi, işgücü eksikliği nedeniyle Arnavutluk, 1 iırvatistan, Karadağ, Sırbistan, Fransa ve Ingiltere gibi ülkelerden madenciliği bilen, nitelilui işçi getirmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında Ankara Hükümeti "bazı tertiplere" askerliğini ocak işçisi olarak yaprırmışsa da, uzun sürmcmiştir. Yeraltı işçisi olarak çalışmanın ogünkü zorluklan, ocakların ve üretim teknolojisinin inanılmaz ölçüde ilkelliğinden, işçiyc hcmcn hemen hiçbir sağlık nizmeti verilememesinden, ocak dışında barınacak yerlerin ahırdan beter oluşundan, en önemlisi de, verilen ücretin son derece azlığından yag\ tuz parası kaynaklanmaktadır. 19371950 yıllan arasında rnadende çalıştırdan "mahkum" işçiler mcslckten olan işçiler kadar ücret almaktaoluponlarlaaynı sosyal haklara salıiptirler; dahası, madende çalıştıkları bir gün, hapisliklerinden iki gün eksiltmektedir. I lak ettikleri paranın yüzde yirmisi cezaevi müdürü tarafından alakonmakta, biriken para hapislik bittiiinde verilnıektedir kendilerine. Böylesi biruygulama, "Hukümlü" işçi için olduk Kömür Itatuşunca (1966 Madenci Nrenişinin Oykiisü) (2) Erol Çatma, 1930'ların ikinci yarısında, Zonguldak Kömür Bölgesi'nin yabancı firmalarca Etibank'a devredilişinin ardından, yeraltı işçisiyle onlann yöneticisi durumundaki bürokratik kadro arasında oluşmuş büyük çelişkiyi, iki grup arasındaki inanılmaz yaşamsal uçurumu vurguladıktan sonra, bölgenin 1848'den bu yana, geçirdiği evrelcri kısa ve çarpıcı betimlemelerle an latıp Zonguldak işçisinin acılarla dolu tarihinin izini sürüyor ve sözü 1965'de Zonguldak'taki büyük ve kanlı işçi direnişine getiriyor. Yazar, "direnişi* anlattığı üç bölümden ilkinde (Bardağı Taşıran Son Damla) yıllar yılı insanlık dışı koşullar altında, çok az bir ücretle, üstelik "kiifür ve dayakla" köle gibi çalıştırdan o günkü Zonguldak kömür işçisini çileden çıkaran olgunun, yani "bardagı taşıran son damlanın", "Liyakat Zamtnı" denilen bir zam olduöunu vurguluyor. Bu zam şöylebirşey; EKÎ nin yıllık kânnın çok büyük bir bölümü, işletme yöneticilerine ve kimi ayncalıklı işçilere san zarflar içinde "ulufe" dağıtılır gibı dağıtdıyor. Ama ne ki, kömürü yerin altından yaşamı pahasına çıkaran ocak işçisine sembolik paralar veriliyor ya da hiç verilmiyor: a "... Paranın daftdımı ise şöyle gerçekleşir; yüzde altrruş beş EKİ yöneticilerine, yüzde otuz beş yeraltı işçilerine. Yüzde otuz beşin ye Yazar, "Uzun Yürüyüşte İlk Adım" adlı ikinci bölümde, "9 Mart 1965, Birinci vardiya, Saat 16.00"da GelikKaradon'da başlayan, (jlaydamar ve Asma ocaklanndan sonra Kozlu'ya sıçrayıp Ereğli'den getirtilen askerlerle işçiler arasındaki çatışma sırasında Satılmış lepe ve Mehmet Çavdar adlı iki işçinin vurulup ölmelerinin ardından 13 Mart Cumartcsi akşamı sona eren işçi direnişini başından sonuna dek gün gün, vardiya vardiya, saat saat, adeta günîük tutar gibi kaleme almış. Aynntılar öylesine somut ve gerçekçi bir biçimde diîe 'etirilmiş ki, okurken belgesel bir film izer gibi oluyor kişi. Bir yanda yeraltının doğal zindanlanndan uşkınp haklannı arayan kömür işçilcri, bir yanda onlara ihanet etmiş, yönetimle bütünleşmiş sendikacılar. "KömürTutuşunca"yı okuduktan sonra, ben de o günleri çok yakından izlemiş biri olarak şunu daha iyi anladım ki, işçilerin kabul edilmesi hiç te zor olmayan istekleri kabul edilmiş olsaydı, onlann karşısına çıkıp konuşan yöncticilerin biraz olsun işçi ve kide psikolojisinden haberleri bulunsaydı elbette işçisiyle asker karşı karşıya getirilmez, boşu boşuna işçi kanı dökiilmezdi. Ama o günlcrde çok moda olduğu gibi, işin içinde hep "komünist parmagı" aranmış, olanlardan "TIP" suçlanmış ya da kolaya kaçılarak, o tarihte Zonuuluak Maden lşçileri Sendıkası Başkanı olan Osman tpekçi'yle eski başkan Mehmet Aipdündar arasındaki "rekabet"ebağlanmıştır 1965 işçi direnişi. Yazarın da belirttiöi gibi, bazı çevreler hep dışardaki kışkırtmalarcfan söz etmişler, ama kömür işçisinin on yıllardır uöradığı haksızlıkların, zuaimlerin kışkırtmalarını göz önüne getirmemişlcrdir hiç. Belgclerle ve tanıklıklarla dolu bir araştırma kitabı olan, sayfaları arasında Kemal Erol çatma, art arda vazt*ğı üç kttapla. bu hakkı vemT*. msan yeıtie Özer'in, F.H. Dağlarkonmame, getecefle hlcttr zaman oüvenle bakamamıs. ama üfcestnln ca'nın, Sennur Sezer'in kalknması yolunda en zor kosuteraa çaksm$, cakşırtcen en kötü hastahköra yakalanmR. sakaöanmts. «mus msantar adna adeta Wr pğtk C.A. Kansu'nun Zongul Î atıyor. SAYFA 6 C U M H U R İ Y E T