Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ADNAN BINYAZAR hmct 1 laşim, gezgini "harikuladelikler avctsı" sayar. Gczilip görülen ycrlcr üzcrine bir şeyler yazmanın değlşmez kuralıdır bu; olağanüstülükler göreccksiniz, görmezseniz de onlan uyuurup yazacaksınız... Evliya Çelebi'nin anlatı geleneği böyle yansımıştır. Oysa, Evliya Çelebi'ye yakışan anlattm başkasının üstünden nasıl dökülür... Gezgin sıradan olayları anlattığında yazdıkları pek üginç bulunmazdı. Evliya Çelebi'nin olamayacak şeyler anlatması, başka ülkelerin doğal yaşamı kabul edilmis, okuyanlar, anlatanuan böyle şeyler beklemişlerdir. Bu anlatı geleneği öylesine yaygınlaşmıştır ki, gidip görmedikleri yerleri hem dc gariplikleriyle anlatan kahve meddahlan türcmiştir. Çağdan çağa her şeyin değiştiği bu alanda da görülüyor. Sanatçılar, gözlerini dış dünyanın "narikuladelikleri"ne dikecelderine, duyarlıklannı kendi iç bilinmezliklerine yöneltiyorlar. Bir yerden kalkıp başka yerlere gidenler, kendileriyle baş başa kalmayı yeğliyorlar. Günlük işlerin tekdiizeliği, dış dünyanın çekiciliğini yok ediyor, kişide kendî yarattığı ortama sığınma duygusu yaratıyor. Kendimdcn biliyorum, gideceğim yer şöyle denizli, kumlu bir yer değilse, kentleri bir uçtan bir uca bağlayan gri könrü demirlerinin acı soğukluğunu ta iliklerimdc duyuyorum. Kendimi bu soğukluktan ancak "kendim"le kurtarabileceğimi düşünüyorum. Üstün Akmenin yazılan A Bip Gunluk Dost Sevmek, güzellikleri duyumsamak, gerektiğinde ironinin yıkırn getirmeyen inceliklerine sığınmak... Üstün Akmen Bir Günlük Dost'ta okuruna bunu tattırmaya çalışan bir duygu gölgesi gibi; kentlerde, kentlerin ancak kendisini Danndıracak köşelerinde, oyuncularıyla soluk soluğa yaşadığı tiyatrolarda, sergilerde, kalabalıklarla dolup taşmış barların içe dönük masalarında dolaşıp duruyor. Bir köşeye oturduğunda da dolaşıyor. Nesneler beynimizde döncnip durdukça, sığındığımiz hangi köşede devinimsiz kalabiliriz?.. maya özendiğimi anlattığımı anımsıyorum: "Siz kentlerin dilinden anlıyorsunuz. 'Lizbon' yazınız bu kanıyı iyice pckiştirdi. Bu özel bir dildir; birçok ağızda da bayatlamaya çok elverişlidir. Siz ncyi, nercyekadaranlataca&ınızı.hcmanlaümsal doz, hem gözlem alanlan yönündcn iyi kestiriyorsunuz. Kent anlatmalan hep tazeliğini koruyor, dilinizin 'şiiriycti' kentlerc ayrı bir bakış kazandırıyor. Italya'da bir yeri anlattığınızda da bu duygulanmı yazmak istcmiştim. Bir kente, yitirilmiş, ama hep var olan bir scvgili gibi bakmak, sevgili karşısuıda yaşanan bir teslimiycti yaşamak, kendi içinizde yarattığınız in sancalığınsanatsalbirdüzeyiolmalı." Bir şeyin tadına da özenscniz, gezgincilikte nerkes kendi kaşığmdaki balı yaiamak zorundadır. "Lizbon" yaziM üzerinde düşüncclerimi geliştirirken, Üstün Akmen'in Bir Günlük Dost kitabı çıktı postadan. Kitabın adı, kentlerle ilişkilcrinıizin özlü bir tanımı. Zaman, ister uzıın yasansm ister kisa, her şeyle ilişkimiz bir günlük dost gi bi. F.n büyük scvgilerimizden bile elimizdc "kü(,ÜK" zamanlar kalıyor (nıu)? Akmen'ın yazılarında, bilgeliğe özenmcyen kişilcrin hoşgörülü kımıldanışları var. Ya zılarmın sıralandıgı genel bölüm adları, cle aldıgı konuların kurgusunu, içcri^ini, biçemıni yansıtıyor: gczı/yorum. Akmen, bu ikilcmin iç içeliğinde bir yazma edası (biçemi) tutturmuş; yukarıdaki alıntıda da görüldüğü gibi, gezcrken yorum yapıyor, yorum yaparak geziyor. "Her geziyı bircysel değil, sanatsal bir etkinliğe çcviriyor", ama bircyliğinin sonsuz özgürlük ortamından da tam yararlanıyor. Kcsin biı amaca bafilanmış bu gezme isteğiyle, kendini kendi icindeki dingin bir limana yaklaştınnanın bir yolıınu bulmayı bili yor. Sanatsallığın yarattığı içc kapanık bir ruh haliylc nasıl gezi yazısı yazılır? Üstün Akmen'in yaptığı tam böyle! Sanatsal ya ıatımdan uzaklaştıgı an, sığındığı mekânlarda ınekânsız kalıyor. Bu yazılar, Ak men'ı, bir "yitirilmis"in ardında arayışa çıkmış bir derviş gihı dinginliğe itiyor. Gürültü patırtı ortanunda bile dinginliği yaşatan biı barın "pils" kokan bardaklarında dünyayı kucaklıyor. Bu, insanın kcndine yctmesinin bir göstergesi değil de tıedir?.. Yazarın, alışılmış yaşam koşulla rından kendini ba^ımsız kılıp icindeki "öteki ben"ın özgürlüuü ardında koşma sı bireyscl bir başkaldırıdır. Bunda, "sanat" yapıtlannı anlam üretme açısından olağanüstü nesne olarak bcnimsemesinin etkisi dedüşünülmelidir. Akmen, bu kaynaktan beslcndiği için, vazılarmda, hem topluınun bütün koşullannm ayrımında, hem de içindc yarattığı "öteki ben"ine süıekli bir iç mekân arayişı içinde. Biçemindcki dingin havanın kaynağı da bu. Yazarken, bir yerin taşını toprağını, ağacını yaprağını tanıyacaksuıız. Gezi ve görgü Cgörmek"ten) yazılan yaşamı yaşamla biitünleştinniş bir kültürü gerektiriyor. Bir de, dinginleşmiş bir scvme duygusunu. Birkültüreyalcın olmadan,o kültürde sanatsal üretim yapılamaz. Akmen'in kültürlerle ilişkisi böyle. Italya'da, Sicilya'da, Fransa'da ya da Almanya'da nasılsa Beyoölu'nda da öyle. Her yeri kendinin kılacak özgür bir kültür yurttaşı... Kendinc barınak olacak kültürü, kendi koşullarıyla yaratıyor, ruhunu ılıtacak sanatsal bir yuvaya sığınıvcriyor. Akmen, her sözcüöünü severek kullanıyor, her şeye sevgiyle bakıyor, yaşadıklarını kendine özgü bir duyumsamayla sindiriyor içinc. Sevmediklerini, aöırlığını çektiği duygulan, ince, çok inee bir ironiylesavuşturuveriyor: (Geçen akşam bir dostum telefon etti: "Rumeli Konserleri dizisinde 'Cahide'de var. I lem de 'Cahide'yi Nükhet Duru okuyor," dedi. Teşekkür ettim: "Ben almayayım, siz buyurun, yanıtını verdim.") Sevmek, güzellikleri duyumsamak, gerektiöinde ironinin yıkırn getirmeyen inceliklerine sığınmak... Üstün Akmen Bir Günlük Dost'ta okuruna bunu tattırmaya çalışan bir duygu gölgesi gibi; kentlerde, kentlerin ancak kendisini barındıracak köşelerinde, oyuncularıyla soluk soluğa yaşadığı tiyatrolarda, sergilerde, kalabalıklarla dolup taşmış barların içe dönük masalarında dolaşıp duruyor. Bir köşeye oturduğunda da dolaşıyor. Nesneler beynimizde döncnip durdukça, sığındığımız hangi köşede devinimsiz kalabiliriz?..• Bir Günlük Dost / Üstün Akmen / C.umhuriyet Kitapları / 150 r GüzeMderf duyumsamak Üstün Akmen'ın C.umhuriyet'te yayımlanan "Bcn bir şelırc geldiğim vakit..." başlıklı Lizbon izlenimlcrini okuduğumda da, gezip görmenin benim algıladığınıdan çok başka titreşimlerc yol açtığını düşünmüştüm: "Bir kente ilkkez gelir ve beğenirseın ya da bcğendiğim bir kente ycniden gclirsem sevdiğime kavıışmus, gibi olurum. Lizbon'da da aynı duyguyu rattım. Kcntin, baiı ve güneydc Atla.s Okyanusu, güncydnğuda ise Tajo Irmağı'mn oluşturduğu haliçlc çcvrili olmasını, sevdanın 'o'nu sınırsız bir coşkuyla sarmalamasına benzettim. Otuz bir yıl öncc su baskınına uğramasını isc kendimleözdcşlcştirdim. fçindenbirdizikırık (fay) gcçen kent, yüreğim gibi ince depremleretanıkolmuştu. Bcnzerliklere (bcnzctınclercde)saştnnkaldım.TajoIrmagı, sevda dııygularım gibi, kcntin girişindc gcnişleyerek Satnan Denizi (Marde Palha) olarak atllandırılan bir koy oluştunıyordu. üturdum, içimdckı ılıman iklinıde zaman zaman salıncak gibi sallanan vc de ncyi, ncden, nereyc, ne dcnli bağladığını bir turlü çözetncdiftinı bir koprünün tııpkibtnı, koyun hemcn balibindaki Batı Avrupa'nın cn uuzun asma köprıisiinü kuyun gibi izlemeye başladmı. Sonra Tajo IrmagVndan Ticaret Meydanı'na (Praça de (.omercio) doğru yükselen geniş mcrdivonlcrdetı ki kcntin rcsınigiıişi olarak kabuLlenılıyfjr tımıanmayubaşladım. Kcndimcküskünbirgüntimdcyiın, o ncdonle olsa gcrek, mcrdivcnlcrc, yukarı yonclmek itin babtık^a, sanki mcrdivcnlcı ayaklarımın altından aşağı douru kayıyor, yüksclcmiyorum gibimc gcldi. Ncybc, sonuçta vardım varacağım ycre." Göriiyorsunuz, insanı mekândan arada bir dc uzaklaştırsa, gezi, özcl bir dil gcrektiriyor. Gczcrkcn, duyarlılığınız bir projcktür gibi, görüntü ve dııygu casusluğu yapıp şamata yaralınayacak, siz kendi icinize yönelip mınldanacaksınız; mücevner kutunuzdaki ışıltıyı sczen sezecck! Kimileri gezip gördiiklcri yerleriyazarken, adamların elindcn tulup, onlan alan alan dolaştırıyorlar, kilise çanlarıyla kulaklarını patlatıvorlar, cami minarelerini gözlerine sokuyorlar... Duygulanmı Üstün Akmcn'c yazarkcn, bu dingin gczgiıutliğin tadına varSAYFA 16 Uzbon izlenimleri Ged/yorum BERFIN IttMMYAYIN Comşld Bendtn Yenl Çıkan Kltaplar KÜRT KIZI ZENGE CevatAkgonül AŞAĞI BAHÇE (Askeri Anılar) Ccmşıd Bender KÜRT KIZI ZENGE (3. Basım) Tori Anadolu Küllurunde KÜRT ETKİSİ I 0 < ;t\(lıır»ttturk '• ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ w ü ^ ^ ^ m Aydm Öztürk YAĞMUR YÜREKLİM (Şiir) Can Ozan BİR ÖÖRETMENİN SAMİMİ İTİRAFLARI Sinâ Cimcoz FUTBOLİG (Futbol Fıkraları) 4. Izmir TÜYAP Kitap Fuarı'ndayız (9. Sokak) B E R F I N B A S I N Y A Y I N ve T I C . L T D . Ş I I . Cağaloğlu Yoku^u. Evreıı Han. Kal: V No: 56 Cağaloğlu 34440Ktanbul Tcl: (0.2l2)5n79(X) Kax: (0212)5123720 . Kitafjçılarda