25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

9 K U RL AR A "tnsanoğlu, yasamı mresince, kkiliğini çok yönlü boyutlandıran i'tkenlerle iç içedir. Özelde kendi yaşamırnızı, genelde bütün yaşarmarı zenginlcştiren iç dinamikler wz konusudur. Hangi meslegHn adamı olursak Aalım, işimiziyaparken laman ve mekânın bizc tunduğu güzelliklerle iç ; çe olmanın, yaşamırmza sağladığı wnsuz kazanımlar oardır. Çoğu kişi klasik bir öğrenimi tamanılamayt, belli bir düzeye 'dasmamn ölçütü olarak kabul edcr. Oysa durum hiç de öyle değildir. însan, yaşadttiı toplumia dtş zenginîigHni ne ienli oluşturursa ıluştursun, iç zenginlig'i yoksa, düş kurma yeteneğinden yoksunsa, kültür ve sanatın kırlannda bir kez olsun gezebilme zamanı bulamamıpa, yaşamı daha vtlamlt ktlan bir kitap okumamışsa, bir müzik dinlememişse, bir lergiyi duyumsayarak f'zlememişse, yeni bir kente sabah vakti ^irmemipe, en önemlisi de kimlMni havalanaıran, ona yepyeni dünyalar kazandıran bir insanla karştlaşmamışsa, o insanm şu yerkürede; yasamın hakkını vererek yaşadıg'ını kimse ileri süremez" diyordu AhmetÖzer 14Ağusl los l )95 tarihlibir yazısmda. Özeradmı andığı tüm bu etkinlikleriyaşamuj ve kitaplarınaa okuruna aktarmış bir yazar olarak çıkıynr karşımıza, şimdiye kadar yayımladıg'ı an iki kitabında. Ozer'i tanıttnaya çalışttk sizlere. Bolküaph günler!... Roman ve tonlum T urgay Fişekçi'nin 20 Ocak 1999 tarihli Cumhurıyet'tc yayımlanan yazısının başlıgı şöyle: "Roman vc toplum". Turgay, Kaan Arslanoğlu'nıın Kımlık adlı romanının ikinci baskısı için yazdıgı dcöinmede, "Romanın önce konusu ilgimi çekti. Nicedir günümüz toplıımuna ilişkin yapıtlara rastlamadığımıayrımsadım. Romanolarımız nedense uzak dönemlerin konularına daha çok ilgi duymaya basjadılar." dcdiktcn sonra bcnim Türkıye'de Roman ve Toplum salDeğişme (1981) adlı kitabımdan sözediyor, "Bu kitaba bakarak hemen her dönemde toplumsal sorunlarımızın roman sanatımızda Dİr karşılık bulduğunu" bclirtiyorveşuyargıyavanyor: "Ancak 1980'den bu yana geçen yaklaşık yirmi yıllık süre için aynı şeyi söylcmek zor. 1980'lerin başlarında yayımlanan kiıııi romanlar 1980 öncesinin hcsaplaşmasını yansıtsalar da, döneme bütünlüklü bir yaklaşım gösteremediler." mik "düzclme", özel sanayicilerce gerçeldeştirilebilir. Adalet A^aoğlu, "roman kisisinin" düşüncelerineöylesine ınanıyordu ki o günlerde Nokta dergisinde yayımlanan konuşmasmda, belki cıe ilk defa bir romancı nın söylediği sju sözleri söylüyordu: "Ekorıomiyi çok iyi bilen bu sanayici tipi ilgililerce tartışılırsa ben bir romancı olarak görevimi yerine getirmis olurum." Romanın yayımlandığı günlerde de "Ferit Sakarya"nın görü^Ieri yanlıştı anıa aradan geçen süre içindc bu görüşlerın yanlıştan da öte giilünç olduğunu yajjam ortaya çıkarmıştır. Tarık Ruğra'nın Dünyanın En P/s Sokağı (1989), son romanı, en kötü romanlarından biri: Roman yapısından yoksun, acemiliklerle dolu, sadece belirli bir dünya görüşüne hizmet etmek için yazılmış bir roman. Solcu aydına, solcu gence oylcsinc kin dııyuyor ki Tarık Buğra, solcu aydınların yetenekli gençleri güzel kızlar sıınarak kandırdıklarını bile yazabiliyor! YaşarKemal, lnceMemed4'ü 1987'deyazarak dört cildi otuz yılı aşkın bir sürc içindetamamlamışoldıı.Türkhalkının 1950'de çeyrek yüzyıllık bir siyasal iktidarı niçin degistirtliğini anlamak için toplumbilimsel inceiemeler okumak elbette gereklidir, clbctteyararhdır; ama bcncc Ince Mcmcd 4'ü, bu, rcsmi tarihin dışında yazılmış romanı okumak, bu iktidar değişiminin nedenlerini anlamak için yeter. Orhan Pamuk, 1980'li yıllarda eser vermeye başlayan ve kısa zamanda büyük üne kavuşan bir romancı. Bir özelligi. her romanında yeni biçimler denemesi: İlk romanı Ccvdet Bey ve OSulları (1982) tipik bir "klasik" romandı; ikinci romanı Scssiz Hv'âa (1983) bilinç akışından yararlandığı görülür; üçüncü romanı Bcyaz Kalc (1985) "tarihî" roman dcnilcbilecck bir roman. 1980'lerin Türk romanı, (incc Mcmed 4 dışında) edebiyatın asli görevinin kurulu dü zene nıuhalelet olduğunu unutmuş, görünmektedir. 1980 sonrası Türk rornanı, Türkiyc'dcki alt üst oluşun yalnızca siyasal yanına biraz ilgi göstermiş, bunu yaparken de kurulu düzenin yanında yer almıştır; ekonomik ve top lumsal yaşamdaki degişjmlcr romanımıza yansımamıştır. O romanları kısaca anımsamakta yarar var. Ahmet Altan'ın Sudaki Iz (1985) adlı romanı, tipik bir " 12 Eylül" romanı. "12 Mart" romanlarıyla " 12 Eylül" romanları arasındaki en önemli icerik farkı: "12 Mart" romanlarında, hapislcre düşen, işkcnccler gören, öldürülen "devrimci' gençlere ağıt yakılırken, "12 Eylül" romanlarında "devrimci" gençlere saldırılmaktadır, bu gençler asağılanmaktadır. Sudaki h, bu tip romanların ilk örneği. Okurun sagduyusunu böylesine küçümseyen, kendi kuşağından gençleri böylesine aşağılayan, egemen güçlerin kamuoyuna kabul ettirmeye çalıştıkları "dev rimci prototipleri"ni (Yani taşradan gelen, yalnız ve doyumsuz, hor görülen, kızlarla iliijki kuramayan delikanlılar ile şımarık, ukala, analaı ına babalarına bzmayı topluma baş, kaldırma sanan, scrüven bitince sınıflarının bağrına dönen zengin veletleri...) "devrimci gençlik" diye böylesine pervasızlıkla betinıleyen bir ba^ka roman okumadım. Ayla Kutlu da Jiojfu Kal Umut (1987) adlı romanında teslimiyerçi edebiyatın tipik bir örneğini vermişti. Cîençlik hareketlerine katıldığı için 12 Mart döneminde tutuklanan, sekiz yıl hapis yattıktan sonra koşullu olarak salıverilen Oruç'un "dışarıdaki" bir bııçuk aylık yaşamını anlatıyor Ayla Kutlu. "Devrimci" Oruç, yanına sıgındıöı bir burjuva kadınına, " Yaşamaya başlamalıyım. Nasıl olacagını bilmiyorum. Siz biliyorsunuzdur." diyor. Ayla Kutlu, "dünyayı defiiştirıne görevinin kendisine vcrilmiş olmadığını" kabullenmeyi övmekte, "dünyaya uyum cabası"nı "yetinme bilinci" olarak tantmlamaktadır. Adalet Ağaoglu, Üf Beş Kışi (1984) adlı romanında, "milli sanayici" Ferit Sakarya'yı şöyle konuşturuyor: "Olene dek savunacagim. Ülkemizdeyerli, ulıısal sanayiimizi kuracak kaynaklar var. Tek şey yok. C, ünlük cıkarları için o kaynakları harckete geçirmek le ters uüîjmeyecek adanı. lnsanını seven adam." Ferit Sakarya'nın ıkı savı vardı: 1) Ozel girişimtiler, "kendi kârları" için tlegil, "ülke ekonomisinin düzelebilnıcM için, çalışabilirler ya da çalışmalıdtrlar; 2) Ekono SAYI 469 188(ri8rde Tiirk romam hep Avrupa'dan ithal edilirdi, Orhan Pamuk bu "geleneği" yıkıyor, Amerika'dan "postmodernizm i ithal ediyor. O. Pamuk'a göre yazarın işi, "eski, çok eski, çok çok eski hikâyelcri yeniden kaleme almaktan ibaret"tir (s. 426). Daha önemlisi, O. Pamuk'a göre, yazarın görevi "eğlendirmek"tir. Dog rusu, değer yargıları alt üst olmuş, halkı geçim derdinde, aydını bezgin, karamsar, umutsuz bir Türkiye için edebiyatın başka işjevlerini bir yana bırakma özelliğiyle eeçerli bir anlayış, uzlaijicı bir edcbiyat için oiçilmiş kaftan. Orhan Pamuk Yeni Hayal'ı 1994'te yayımladı. Bu romanında "biçimi" gene değiştirmiş: "Eski hikâyeleri kaleme almak", hikâyelerarasında işlcvsel bagiantılar aramamak, yerini güncel hikâyeler anlatmaya, metinler arasmda göndermelcr yapmaya bırakmış. Ama O. Pamuk, yeni romanını, gözlemlediği bircylcrdcnve toplumsal ger çeklikten çıkarmak yerine birtakım önyargılara dayandırmayı tîaha uygun hulmuş: "Insanlar kurulu düzenin degişmcsinden fazla da yana değiller. Solcular da böyle, sağcılar da böyle." "Bir başbakan... Bir milli piyango bileti ve bütün nayatımız düzelecek. Bu çesit umudun renkleriyle teselli bulan bahtsızıar dünyasında yaşıyoruz ve hepimiz de öyleyiz." Gerçekten değerli bir yazar ve bilim adamı olan Tahsin Yücel, Peygamherin Son lieş LJünü (1992) adlı romanında, 1940'lardan kalma "komünist" bir "§air"i anlatarak, bu şairin ki^iliğinde "komünist"i rezil etme çabasında. Bunu yaparken, o günlerin koijul larını da, "komünist"lerini dc tanımadiginı apaçık ortaya koymakta. Tahsin Yücel, biçim olarak, Don Kişot'tan epey yararlanmış. Yücel'in Peygamberin Son Bcş Günunü önce hikâyc ofarak tasarlaması, sonra bu hikâ yeyi roman biçiminde yazmaya karar vermesi, romanı yazarkcn de romancı bakışıy la değil hikâyeci bakışıyla yazması, kendısini belki de pek istemedıği sonuçlara ula^tır mıştır. Hani hep "Öz, biçimi bclirlcr." deriz ya, bu romanda "Biçim, özü belirlemiş,". Tahsin Yücel'in daha sonra yayımladıgt (1975'teki ilk baskısının gözden geçirilmişi) Vatanda} (1996) ise bir başyapıttır. 2000'li yıllara doğru romanın geleccginden umutluyum. "Roman yazanların" sayısı gitgide artıyor, zamanla "romancıların" sayısının da artacagına inanıyorum. Son yıllarda adlarını duyuranOya Baydar (KediMvktuplart, Hiçbirycr'cDönüş), Kaan Arslanoğlu (Devrtmaler, Kimlik, Çağrısız I layalim, Kişilikler, Ötckı Kayıp), Habib Bektaş (Gölge Kokusu), hikâyeden romana geçen (^emil Kavukçu (Dönüş) ve en genç romancımız Ahmet Karcılılar (Yağmurtlüznu) romanımızın gelece^inc umutla bakmakta haklı olduğumu gösteriyor. 1980'lerin, 1990'ların romanına kısa bir bakış, bir anımsatma... Pek iç açıcı degiJ... Nâzım'ın bir dizesini deöiştirerek bitireyim bu yazıyı: "Hcrhalilcrdcdtryaz\\acak romanların en güzellert" • 199(riartaTüri(Pomanı Orhan Pamuk, Kara KıtapVd (1990) biçim değişiklikleriyle de yetinmiyor, yeni bir roman akımı içinde yer alıyor. Türkiye'ye edebiyat alanmdaki yenilikler şimdiye kadar TURHANGÜNAY KİTAP Imtlyaz Sahlbl: Beıin Nadl O Basan ve Yayan. Yenl cün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.ş. o Cenel vayın Yönetmeni: Ortıan Erinç o Cenel Yayın Koordinaturu: Hikmet çetlnkaya oYazıişleri Müdürti: Ibrahlm Yıldız • Sorumlu • Mudür: Fıkret llkiz 0 Yayın Yönetmeni: Turhan Günay • • Craflk Yönetmen: Dllek ilkorur v Reklam: Medya C L CUMHURİYET KİTAP SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle