25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

0 KURL A R A "1934 yılında doğan ve 1989'da, en verimli, en olgun çağında yitirdiğimiz, Fransız dili ve Edebiyatt Profesörü, Dilbilimci ve Türk Dil Devrimi'nin yılmaz savunuculanndan Berke Vardar, daha çok dilbilim alanındaki yapıtlanyla tanımr. însan bilimleri alanındaki bu genç bilim dalımn Türkiye'de yerleşip belli bir yaygınltğa ulaşmasında, terimselaçıdan zengin bir donanıma kavuşmasında onun özgün çalışmaları ve çeviri etkinlikleri büyuk biryer tutar. Dilbilimin genel kavram ve ilkelerini ele aldığı Fransızca ve / ya da Türkçe olarak yazdtğt özgün çalışmaları, dılimizekazandtrdığı Ferdinand de Saussure, )useph Vendryes ve Andre Martinet gibi, bu alandaki büyük kuramalann temel yapıtlan, hazırladıg'ı dilbilim terimleri sözlükleri hep Berke Vardar ın engin bihisinin ve tükenmek bilmeyen çalışma isleğinin ürünleridir. Berke Vardar'ın temel uzmanlık alanı Fransız dili ve Edebiyatıdn. Başka bir deyişle, dilbilime Fransızca üstüne yaptığı çalışmalaryoluyla girmiştir Vardar. Bu atanda uzmanlaştıkça da, Atatürk'ün başlattığı Dil Devrimi'ne ne denli sağlam ve usçul bilimsel dayanaklan bulunduğunu görmüş ve kendisini bu büyük" atıltmın savunulmasına . ve geliştirilmesine adamıştır." diyor îsmail Yereuz, Berke Vardar'ı anlatırken. Dilbilimin bu önemli adının yapıtlan toplu olarak yayımlanmaya başlandı. Dil konusunda duyarlı insanlanmızın bu yapıtlan kaçırmamalan gerekiyor. Bol kitaplı günlerf... FETHINACI Divan SiiPi isenin 10. sımfındayken edebiyat dcrslerinde bir yıl boyunca divan şiirini okumuştuk. Yıl, 1944. Okuduğıımıız kitap, Necmettin Halil Onan'ın Açıklamalı Divan Şiiri Antolojisi idi Yahya Kemal'in şiirlerini bir yıl önce okumuştum, şiir dcfterım, onun şiirleriyle doluydu; pek de bilinçli olmayan bu ön hazırlığın divan şiirini scvmemde etkili olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca, Divan Şiiri Antolojisi lise öğrencilcri diişüniilerek hazırlanmış bir antolojiydi; kitabın sol sayfalarında seçilmiş örnekler, sağ sayfalarında bu örneklerin Türkçesi verilmiştijbununla yetinilmemiş, öğrenciler için gerekli açıklamalar da yapılmıştı. Alınan her örneğin aruz vezni belirtilmişti. Kitabın sonunda bir de "Sözlükçe" vardı. O yıl edebiyat dcrsleri benim için çok keyifli gcçmişti: Bütün bir yıl şiir okumuştuk... Kahmetli Asım Bezirci, Turhan Gürkan (Cumhuriyet'te Türk filmlerini tanıtıyor) ve ben "Duvar gazetesi" çıkarıyorduk.Yazıların çogunu biz yazıyorduk. Memet Baydur'ıın babası Suat Baydur dalgacı bir öğrenci olduöu için ailc kararıyla Erzurum Lisesi'nde okumaya mahkum edilmişti; Suat da bizim "gazete"nin yazarlan arasındaydı. Ben "şiirler", "denemeler" yazıyordum. Aruz vezni üzerinde o kadar çok çalışmıştım ki bir gazelin daha ilk beytinde veznini bulabiliyordum. Bir gün gazel yazmaya karar verdim. "Ne güzcldir' redifli bir gazel. Yalnızca ilk dizesini anımsıyorum: "C.ânanla berabcr$ebisevda ncgüzcldir". O "gazel"i bizim duvar gazetesinde yayımladık mı, yayımlamadık mı, anımsamıyorum. Necmettin I Falil Onan'ın bu değerli antolojisi Sosyal Yayınlar'ca yayımlandı. 504 sayfa, birinci hamur kâğıt, özenli bir baskı. Antolojiyi okurken "gençliğimi yeni baştan yaşadım." Necmettin Halil Onan, Antoloji'nin birinci baskısı için 1940 yılında yazdığı "önsöz"de şu önemli saptamaları yapıyor: "Divan Edebiyatımızın oluşum ve gelişiminde, Arap ve Iran edebiyatlarının hem de önemli derecedeetkileri oldıığu malumdıır. Fakat, Osmanlı lmparatorluğu devrinde, ulusumuzun aydın zümresinin bu edebiyat iirünlerindc, belirli şartlar ve imkânlar içinde, kendi düşünüş ve duyuş yeteneğiyle inceliğini, kısacası uygarlık düzeyini yüzyıllarca aksettirmiş oldugu da mu haKkaktır. / Divan Edebiyatı zamanında yazılmış olan eserlerin önemli bir kısmı, bugün için ve halis sanat kriterine göre, dı ya dcğcrdcn düşmüş seylerdir. Fakat, geriye kalanları, daima değerlerini muhafaza edecek ve kültür hazinemizde saklanacak eserlerdir..." Divan şiirinde "birim", "beyit"tir. Şair, söyleyeceğini bir beyitte söyler; sonraki beyitte bambaşka bir şey söyler. Yani divan şiirinde "bütün" güzelliöi yoktur. Bazen bir beytin biîe, bakarsınız, bir dizesi çok güzeldir, öbiir dizesi berbat. N. H. Onan, şiirlerin seçilişinde çok doöru bir yol tutmuş: "...her yüzyılın muhtclif şairlerinin eserlerinden mutlaka örnek vcnnek düşüncesinden çok, zcvk alınıp yararlanılabilecek parçaları almak maksatlı giıdülmüştür. F.dcbiyat tarihi, okuma zevki ve anlama yeteneği elde edildikten sonra öğrenilir ve ancak bu takdirde yararlı olur. Burada, gençlerin bu ihtiyaçları göz önünde bulundurulduğıı L içindir ki yalnız güzel olan eserlerden, kitap hacminin elveruiği ölçüde, seçmeler yapılmıştır. Bu amaca göre, bir manzumeyi ya tümüyle, ya birkaç beytiyle almak, ya aa bir manzumeden bir beyit, hatta bir mısra seçmek sakıncalı görülmemiştir." Divan şiirinden seçmeler için doğru bir yöntem... Ama bu yöntem, divan şiiri ile çağcıl şiir arasındakı büyük farkı da açıkça gösteriyor: Çağcıl şiirde, bırakın bir şiirden dizeler çıkarmayı, tek sözcüğü bile yerinden oynatamazsınız. Cîenç şairler divan şiirinden nasıl yararlanabilirler? Belki sevecekleri beyitler, dizeler bulabilirler; belki o beyitlerin, o dizelerin "ses"lerini, divan şairlerinin ustalıklarını sevebilirIer. Sözgelimi Ataç'ı en iyi bilenlerden Konur F.rtop'un sabırlı bir çalışmayla dcrlcycbileceği Ataç'ın sevdiği beyitler" antolojisi bu konuda çok yararlı olabilir. Daha fazlası? Daha fazlasım yıllar önce Yahya Kemal Beyatlı yapmış. Bir şairimiz, "Bütün gcnçligim eski yazınımızda iyi bir ozan aramakla geçmiştir; etkileneceğim, yararlanacağım, geleneğini yakalayacağım Bir ozan." Soruna böyle yaklaşınca olumlu bir sonuca ulaşmak, o "bir ozan"ı bulmak olanaksızdır: Çünkü öyle bir "ozan" yoktur es ki siirimizde. Divan şairlerinde ancak güDİVAN ŞİİRİ zel beyitler, çogu zaANTOLOJİSİ man güzel beyitler bile değil, sadece güzel dizeler bulunduğuna de^inmiştim. Ahmet r|||iınınnllıı11~ı ıı 1 lamdi Tanpınar, ölümünden sonra yayımlanan Yahya Kcmal adlı incelemesinin bir yerinde şöyle diyor: "Yahya Efendi'de, Nailî'dc, Ncşatî'de mevcut bazı güzel mısralar, bu sonuncusunda bütün bir gazel ve birkaç beyit, dilin güzellik haddini tayin etmişe benzer. Bu asrın sonunda yetişen Nabî'de ;ok güzel birkaç mısra yahut beyit vardır." 2. baskı, 1982, s. 138) Lvet, on yedinci yüz yılın, koca bir yüzyılın şairleri ve Tanpınar'ın befienisine göre sadece "bazı güzel mısralar ', "bütün bir gazel birkaç beyit", "birkaç mısra yahut beyit"... Hepsi bu. Bir sayfa önce de şu yargısını okuyoruz Tanpınar'ın: "Hâlâ bilc Türkçc'de yerine oturmuş mısra, velveleli, sakin, her şeklinde dilin hakkını veren mısra, umumî zevkin eskilerdcn zamanla seçtiği birkaç yüz mısradır. Astl klasiğımiz kabul edilmesı tcap eden bu birkaç yüz mısraın (Vurgulama benim F.N.) çoğu da bilhassa başta Fuzıılî, Bakî, Nedim, Galip, Nefî, Neşatî olmak üzere sekiz dokuz şairin eserinden gelir." l Tanpınar'ın sözünü ettiği dizelerden birkaç örnck: "Meyhane mukassi vörünür tay raaan amtnâ/ Bir başka ferah başka letâfet var içinde" (Nedim) / "Hem kadeh hem bâde hem bir şuh sâkidir eönül" (Nefi) / "Neler çeker bu gönül uiylesem \ikâyet olur" (Yahya Efendı) / "ASlarım hâtıra geldikçe gülüştüklerimiz" (Mânir) / "Gittin ammâ ki kodun hasret ile cânt bile / lslemem sensiz olan sobbetiyârânı bile" (Neşatî) / "Kadem kadem gece teşri/i Nailî, o mehin / Cihân cihân elemi intizâra değmez mi" (Nailî). Yahya Kemal, içinde yasadığı dönemin, "Edcbiyatı Cedide'nin, "lisânından, zevkinden, şiir telakkisinden" kuıtuluyor. Yetmiyor bu; Türkçe'yi çıkmazdan, yanılgılar batağından kurtarmak, aydının da nalkın da anlayacagı bir Türkçe'ye, Yahya Kemal'in deyişiyle, "Türk"ün, "evde ve sokakta konuştuğu dil"c (Edebiyata Daır, s. 258) ulaşmak, bu Türkçe'yle bir şiir dili kurmak gerekiyor. O dönemde bir şair için üstesinuen gelinmesi gereken o alabildiğine güç iş buydu. Fransa'da on yıl yaşayan, Batı'yı ve Batı şiirini tanıyan, daha ön ceki şairlerimiz gibi bu şiirin sadece içeriğine değıl, biçimine de, diline de nakmasını öğrenen Yahya Kemal, "eski şiirimizden yararlanarak", yeni bir şiir dili kıırmuş, bugün bile tartışılmakta olan bir sorunu XX. yüzyılın başjarında çözmüştür. Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makalcler'de şöyle diyor: "Yahya Kemal'i başka bir milletten bir şaire benzetmek lâzımsa Puşkin'e benzetebiliriz. Onun gibi gelecek nesillerin hesabına kapılar açmış, bize, dilimizle milletimizin şuurunu getinniştir." Ben de Yahya Kemal'in gelecek kuşaklar hesabına kapılar açtığına inanıyorum, uluslaşma sürecinden önce şiirimize ulusal dili getirdiğ'ine inanıyorum. Bunun için Yahya Kemal'e "Osmanlı şairi" diyenlere.geçmişine kadar özlcrse özlesin, Türk şiirini Osmanlıca'dan, Osmanlılık'tan kurtaran, Türk şiirini Türkçe'ye kavuşturan bir şaire haksızlık edenlere... şaşıyorum. Şiirimizin en gelişmiş edebiyat dalı oluşu, bir gelcnegin içinden gelmiş olmasının sonucudur: l lalk şiiri, Divan şiiri. Romanımızın bir türlii tizlenen düzeye gclemeyisinin nedeni de "roman"m "it hal mab" bir edebiyat türü olması değil midirı' • SAYFA 3 TURHAN GÜNAY Imtlvaz Sahibl: Berin Nadi o Basan ve Yayan: Yeni Cün Haber AJansı Basın ve Yayıncıiık A.$. O cenel Yayın Yönetmeni: Orhan Erinç o Cenel Yayın Koordlnatörü: Hlkmet çetlnkaya oYazıişleriMüdürti: Ibrahim Yıldız Sorumlu Müdur Fikret llkiz Yayın Yönetmeni Tiırhan Cünay Craflk Yönetmen: Dilek llkorur Reklam: Medya C KlTAP T CUMHURİYET K İ T A P SAYI 460
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle