03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kapak konusunun devamı.. bu yaklaşımını nasıl değerlendiriyor Şairler, yaşadıkları, yetiştikleri toplumun ürünüdür. Elbetto şürlerini halkın sözcükleriyle kurarken o dili de geliştirirler. Dil bir insan topluluğunun varhğını, benliğini geliştirir. Elbette halkın dilini işlemek o halkın şairinc, yazarına düşer. Gclişcrek yaşayan bir dil, gelişeıek var olan, varlığıyla insana değerler katan bir insan topiuluğunun işarctidir. Eliot büyük bir şair. Dilin ve halkın aknğı yatağı iyi görmüş. "Sergilık" başlıgı altındaki üc şiirde (ken saro unıva, ananta toer ve ismaıl beşikçi) hilinçli, özgün, vurucu bir düşünce ve yaşam bırliğı var. Bu taptamadan yola çıkarak Edıp Cansever'in "Tek sesli şiirden çok scui şiire geçmek" düşünceünive "Şıırmyapnında, şiirin dukusunda bilincIt, özgün, vurucu bir düşünce ve yaşam btrlıgının yer alması gerekiyor" yargısını nasıl değerlendırtyonunuz? Türk şıtrtnde Cansever'in önerisi gerceklfjtı mu Sanırım Cansever'in bunu söylediği günlcrden daha kütü bir durum var bu anlamda. Düşünce ve yaşam koşutluğunu ne yazık ki tutukevlerindeki insanlar gerçekleştirmiş görünüyorlar. Oysa onlar içeride olmadan da böyle yaşıyorlardı. Asıl dışarıdakilerin, düşünce savaşımına katılması gerekenlerin yaşam ve düşünce koşutluğunu kurmaları beklenir. Bu, aydın olmanın zorunluluğudur. Kendini aydın sörmeyenlerin, yazdıkları başka, yaşadıkları başka olanlann Eliot'un dediği gibi "halka hayat" vermeleri beklenemez. "Büyük Babçe"yi okurken G. Ungarelli'nin "Şiir, yalnızca ıtnanı bütünleştınr" tümcesini anımsadım. Kant, hem kendimiz hem de başka ınsanların kımliklerıyle buluştug'umuz bir evren. Siz de bunu diZelerinizle ustaca yansümışsınız Ungaretti'ye dönersek, şiir insanı gercekten bülünleştiriyor tnu? "Büyük Bahçe"den kent de anlaşılabilir elbette ama ben ülkeyi düşünmüştüm. Bu anlamda ülkcdcki insan varlığının doğadaki ya da bir bahçedeki bitki varlığından pek bir ayrımı yok. Egitilmesi gereken, bieimlendirilmesi gereken, güdüleri evcilleştirilmesi gereken varhk olarak insana şiir, sanat elbette çok gerekli. Onu önce anlayıp.parçalara ayırarak varlığını evrensel bir ınsanlık bilinciyle geliştirmek önemli. Insanın bütünleşmesi ortak varlık nedenlerinin bilincine varmasıyla olurmuş gibi geliyor bana. Şiirin de bu anlamda önemli bir işlevi var. Şiir okuru ve şatr içın gelenekçilik ve ilericilik kavramlanm biraz açar mtstntz? îlericilikten yaşama bilimscl bakışı anlıyorum. Bilimselbakışnedir? Kısaca; her an değişen dünyanın somut verilerle incclcnebilmesidır. Bunun sonucun dan insanlığın yararlanabilmesi için de toplumsal adaleti, insanların eşitliğini, emeğin dünyayı değiştiren biricik güç olduöunu benimsemek ilerici bir bakış, a(,ısıdır. Toplumumuzun rengini, evrensel değerler içinde geliijtirerek koruyan geleneklerin incelıkler içerdiğini duşünüyordum. Şiirde de örneğin nalk şjiri gelenekseldir. Ancak kullanan kişilere, kullanım biçimine görc ilerici ya da gerici olabilir. Şairler, toplumlarının tarihsel §i ir birikiminden yararlanmadan, sağlıklı bir biresjime gilmcden, kendi şiirlerini kuramazlar bence. Yazınsal eleştiri ve şiir eleştirisi kunuiunda neler düşünüyormnuz? Bugün, dergilerde yayımlanan şiir yazılanna, ya da öteki türler için yazılan yazılara bakalım: Çoğu tanıtma yazısı olmaktan öte gitmiyor. Ne şiir çözümlemeleri görülüyor, ne roman, ne öykü. Birkaç kişi sayılabilir bu tip cözümlemelere yönelen, ama onlar da naklı olarak SAYFA 4 'Konuş Benimle' diye seslenen bir şair ilgilerini çeken yapıtları, yazarları, şairleri yazıp duruyorlar. Kimi yeni adlar gö rüyorum dergilerde, ycni o^rendikteri bir eleştiri yöntcminin bir iki uygulama sını yaparak orada kalıyorlar. Bunu bir eleştiri olarak söylemiyorum. Eleştiri adma yazı yazanların da çoğu kez duygusal olabildikleri görülüyor. Oysa eleştiri olumlu ya da olumsuz nesnel bulgularla yanılır, yapılmalı. Bunun nedenleri de ayrı konu. Eleştiri yazanları da güdü^ leyen yalnızca edebiyat sevgilcridir. Sonuçta getirisi edebiyat anlamında da pek yoktur. Şıırde içseslcr, üz ve biçim konusunda neler diyeceksıniz? Içseslerin şiirdeki lirizmc önemli katkısı vardır. Öz ve biçimse en klasik deyişle birbirini belirler. Sözün vuruculuğu nasıl bir biçimle verilebilecekse ben ona yöneliyorum. Sözcüklerin dize kurarken ses olarak da, anlanı olarak da Karakus Romanları iistüne yüklendi^i görevi tam yapması gerek. Dize yapıları dizelerin şiirdeki sıralanışları da söylenilmck istenenegöıe değişebilir. Belli bir dize yapısını kımlik befirtisi olarak algılamıyorum. Mcillarmc'nin "Şiir sözcüklerle kurulur" yaklaşımıyla, Octavio Paz'tn "Şairin görevi olmayant yaratmaktır" yaklaşımını nasıl değerlendırıyor.sutıuz? Bunlar birbiriyle çelişen anlayışlar değil. Biri şiirin kurulusuyla, yazılışıyla ilgili anlamsal, biçimsel Dİr önerme, öteki şairin sanatsal varlık nedeniyle ilgili bir anlayış. Birbirini bütünleyen bakışlar bunlar. "Yag'murlar Nereye Yağar?" sizin ilk romanınız Bıraz bu rnmandan söz edebilır mıytz? 1980'de yazıp birirdiğim bir romandı. Romanın ne olup ne olmadığını onu yazarken öğrenmiştim dogrusu. Ancak özellikle bizim gibi ülkeler için geçerli olan bir konusu vardı. Köyden çıkıp kentte yaşayan aydmlann hem köydeki lere, hem kendi yaşamlarına, hem aytlın oluşları nedeniyle topluma, dolavısıyla geleceğe dönük duydukları sorumiuluklarla gerilip kdlan yaşamlannı anlatmaya çalışmıştım. "üykusu Derin Şehir'in ilginç bir öyküsü olduğunu duymuştum Uykusu Derin ijehir, ülkede bir tane degil doğal ki. Dahası diinyada geleneklerin, bilimden ve dünyadaki düşünsel, kültürel ve sanatsal gelişnıelerden beslenmeden yalnızca teknolojinin ürünlerini kullanarak uygar olunamayacagının altını çizen, birey olma yolunda gerekli bilinçten yoksun insanların kendi sorunlarına karşı da duyarsız kaldıkları, dahası en yakınlarının cenazclerine bile sahip çıkamadıkları bir dönemi vermek istemiştim. "Yağmurlar Nereye Yağar?" 1.981 'de, Menmet Ali Yalçın Roman Ödülü'nde Burhan Güncl'in "Acının Askerleri" ile üçüncülüğü paylaştı. Bu ödülde birincilik ve ikincilik de verilmemişti. İlk roman olarak beni yüreklendiren birsonuçtu. "Uykusu Derin Şehir"de 1991'de Ferit Oğuz Bayır üdülü alarak yayımlandı. Romanda da istediğimi he' Hidavet Karakus'un romanları man üdülü"nü (Mehmet Güler'in "Istanbul Kantlı Ben" adlı romanıyla birlikte) kazanmıştı. On yıl arayla sunduğu iki romanıyla da ödül kazanan Hidayet Karakus'un bu iki roman arasında ve daha sonraki yıllarda şair kimliğinin öne çıktığını ("Kemeraltı Şiirleri", "Hangi Leylasin Sen", "Scsini Bana Bırak", "Konuş Benimle"), rad yo oyunları ve çocuk romanları yazdığını görüyoruz. Ama bu iki roman, yazarımn bunlarla yetinmeyip ycni romanlarıyla okurlannın karşısına çıkabileceği ve romancı kimliğini de sürdürebileceği gibi bir izlenim veriyordu insana. Bu beklentiyle Hidayet Karakus'un yayımladığı iki romanda kısa bir anımsatma gczisine çıkalım şimdi: "Yağmurlar Nereye Yağar" (May Yavınları, 1981, 266 s.). Hidayet Karakus'un kendi deyimiyle bir ayağı köyde olan aydının ama aynı zamanda her yağmurda akan toprak damlı cvlerin romam. Ihsan üzerine kurulmuş romanda, Sevcan, Anagız, Rıfkı, Sinan gibi kahramanların tüm serüvenleri onun ekseninde geliştiriliyor. însan'ın kendisiyle konuşmalarında görülen başan siyasal bildiri bölümlerin de romanın kesintisiz anlatımına bir duraksama getirse de romanın genel olarak sürükleyici bir roman olmasını engellemiyor. Ihsan'ın yaşlı annesi ve babasıyla sürdürdüğü sevgi dolu yaşamın her zorluğu aşmada verdiği güç ve buna eklenen Sevcan sevgisiyle büyüyen bir yaşamı izliyoruz romanda. Romanın asıl kurulduğu tcmel çatısız bir evdir: Anagız Kadın a, "Eller kiremitledi evini. Damları saray oldu... Biz öylece kaldık. Bizden başka dam yuğan yok. Kararıp durur kiremitlerin orta yerindc. Utancımdan ev lafı edemem" dedirten bir ev. Bu evin damı her yağmurda akar. Akan ycrleri sürekli onarırlar bu kez başka yerîeri akmaya başlar. Damı akan ev, aynı zamanda tüm yoksunlukların, yoksulluklann da simgesi gibidir. Toplumsal gelişmeden yeteri kadar pay alamayan insanların dramının anlatıldığı romanda Sıhhiye Hasan'ın onarmaktan bıktığı toprak damlı cvini, onu yıkarak kurtulması gibi trajik bir çözüm yöntemiyle buluşuyoruz. Bu yöntem dünyayı değiştirme isteğinin yarattığı bir yöntemdir. Romanın asıl kahramanı ve geleceği kuracak olanlann simgesi olan Ihsan'ın ağır hastalığına karşın "ben ölmem" demesi, aynı zamanda insanın direnme umudunun tükenmeyeceğini de gösterir. ülümden kurtulması da bu umudun pekişmcsinden başka şey değildir. Kahramanların kendi yazgılarıyla baş başa kalmadıkları romana, zaman zaman ' C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 5 1 0 ONER YAGCI Y azın serüvenine Günaydın Gül Yaprağı adlı şiir kitabıyla başlayan Hidayet Karakuş, dosyayla katıldığı "Yağmurlar Nereye Yağar" adlı romanıyla "1981 Mchmet Ali Yalçın (May) Roman Odülü"nü (Burhan Güncl'in "Acının Askerleri" adlı romanıyla birlikte), yine dosyayla katıldığı ikinci romanı "Uykusu Derin Şehir" adlı romanıyla da "1990 Ferit Oğuz Bayır Ro İnsanların dramı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle