03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GENÇ BİR SİBYLLA Önce saf ve iffetli olduğunu sanırsınız, ama durunca sunağın önünde ayakta ve açınca ağzını ve sesi başlayınca homurdanmaya boğazında o kulakları delen gürültuyle deği^ir her şey. Gökyüzünaen mi alır gücünü onu sürüp götüren tanrı mıdır yoksa? Tapınak karanlık ama nârin biçim büyüvor, sankı çevrilmiş gibi bir ışıkla, kutsal bir Dulutla. Ahırların kokusu tütsuden daha güçlü şaklaması dizginlerin atların oynayan çeneleri kanştırır kenanetlerini. Kutsal kısrak, ki yaşı yok, Apollon'un bineği, çıplak toynaklarıyla, koşuyor dört nala geçmişle gelecek arasında. Kimi zaman savaşlar ba^latmıştır sözleri. Kusursuz ama tenlikeli, bilgece deyişleri gizîeri çıkarır aydınlığa çözümfer eski gizemferi ve yaratır onlardan yenilerini. Hazırlayan: Ceval Çapan Ruth Fainlight / Şürler / Çeviren: Gürhan Tümer Sîbvlla Siirleri AnadoluYunan mitologyasına göre, Sibylla, tanrı Apollon'un gönderdigi esinle, geleceği okuyan bilici kadınlara verilen addır. Pausanias, ilk Sibylla'nın, Herophile adlı bir kız olduğunu söyler. Azra Erhat ise, "Mitoloji Sözlüğü"nde, Cumae Sibylla'sının öyküsünü şöyle anlatır: "Apollon, kâhinine (...) ağzından çıkacak ilk dileği gerçekleştirmeye söz vermiş. Sibylla da, uzun ömür istemiş, ama sonsuz gençlik istemeyi unutmuş. Tanrı, kızlığını kendisine verirse, gençliğini de bağışlayacak olmuş, ama kız buna yanaşmamış. Bu yüzden de, ihtiyarladıkça ihtiyarlamış, buruşmuş, büzülmüş, sonunda bir ağustosböceği naline gelmiş; Cumae'dcki Apollon Tapınaöı'nda, bir kafes içinde kalırmış. Çocuklar ona^" Sibylla ne istiyorsun?" diye sorsalar, "Olmek istiyorum" cevabını verirmiş. Sibylla'ya, daha doğrusu, Sibylla'lara şürler yazan Ruth Fainîight'a gelince, o, Ingiltere'de yaşayan Amerikalı bir kadın ozandır. LÎBYALI StBYLLA Soyunuyor giysilerinden ruhun soyunduğu gibi maddesel dünyadan. Parıldayan kolları havada, fırlayacak bir dansçının rahatlığıyla: ayağını en yuksek tepenin üzcrine koyan maral. Göksel ışıktan kamaşan gözleri kapalı. Gcrekli mi söz? Söylediği bir övgü mezamiri. Geldi, akla karşı zafcri aşkın: Ölümsüz canlılık, esrime ve zerafet. SULARIN SÎBYLLA'SI Nuh'un kızı sulann sibyllası ilk sibylla en eskisi Sem, Hem ve Yafet ile görmüştü babasının çıplaklığını daha o zaman bilmişti olacağını tufanın Ve anlamıştı Tanrı'nın çıplaklığı olduğunu bunun. Kolları havada dua ctmck için, âyin yönetirken sunakta Nuh'un Gemisi'nin karaya oturduğu Ağrı Dağı'nda yerleştirdi yanan odunlan yüziinü koruyarak sonra bastırdı güvercini göğsünün üstüne. nı: KAÇAN SİBYLLA Gri ve yorgun gözlerinin dalgın bakışı geniş kenarlığının altından şapkasının, yüzünün beyaz ve ince derisi çamura bulanmış, karmakarışık sarkan saçları; Yorgun düşmüş rüzgârdan ve yagmurdan, sızıyor dumana boğulmuş kulübcsinin içine ve yılan gibi canlı, kuşkufu, orman hayvanları gibi sinsi, tırmalanmış elini uzatıp, bir yulaf kurabiyesi alıyor ocaktan, uralıyor ağzında onu, yutuyor oburca tanıkların sessiz çemberine bakıyor (yandaşı oldular onun hiç kuşkusuz!) sonra rahatlayıp dogruluyor birden, uzatıyor çenesini, yırtık pırtık giysilerini gevşctiyor, küçümseyici ve gururlu bir tavırla sunuyor kendien bilge sibyllası dünyanın. ŞtNTO'NUN SİBYLLA'SI Kutsal dağın uzerıne düşen kar beyaz, scdir ağacının dalları arasında sürüklenen bulutlar beyaz, beyaz ayı, karaca ve yaban domuzu dolaşryor orada. Güzelce açılmış patikayı belirleyen beyaz taşlar. Saygıdeğer hacılann giydikleri giysiler beyaz. Doğu'nun kaptsına saplanan şarak beyaz. Sibylla'nın sırtına dokülcn uzun beyaz saçlar, taeının dallarına asılı beyaz çiçekler. Parıldayan aynasının yansıttığı beyaz ışık, salladığı âsâyla uçuşan beyaz yılansılar. Miko'nun dansettiği terasın beyaz taşları, yumruklarının altındaki beyaz bavul ve çevik ayaklau beyaz. Şarkısının, anlayamadığım, beyaz gürültüsü. Olünr^ibi beyaz gözleri açık esrimiş yüzü. Sunağın iizerine konulan kartal tüyleri beyaz. Bana tek haberini ileten kuş beyaz: "Saf". HASTA SİBYLLA Sombahklarını ırmakiarda akıntıya karşı sürüklcyen esrime üremek ve ölmek için, yılanbalıklarım okyanuslara, tokları seviştikleri yerlere, ren geyiklerini yüzlerce mil kuzeye, peşlerine düşen kurtlarla, yaban kazlarını güneye doğru yıldırım hızıyla, böcekleri öldüren gece uçuşlanna, tümü birleşmiş varolıışu doğrulayan kasılmaylabu esrimeyi, ben niçbir zaman tanımadım: benim esrimem bütünüyle farklı, benim esrimem kendi kendısiyle bcslenen bir hastalık, kıskançlığı beni sorgulayanların ve bir olanların şehvet dünyasında yaşayan bir şeylcbeslcnen, kucaklanan, körleşen parlak sisle yalnızca benim natta gözlerimin delebildiği görmek için doğruyu, geleceği ve aşkın sonunu. SAYFA 18 CUMHURİYET KİTAP SAYI 465
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle