25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

zaman sermayesinin tükenişidir. Baudrillard'a göre, insanlık modernizmle tüm ütopyalarına ulaşmış ve artık ulaşılacak bir ütopya olmadığından bir metastaz, bir çüriime hali yaşamaya başlamıştır. Her şey cinsiyetini yitirip birbiri içinde yokolmaktadtr artık. Diyalektik, türlerin birbirini dcngelcyen karşıtlığı bitmiştir: "Dünyamızı olumsuzun gücüyle düzen leyen terazinin ayarı bozuldu. Olaylar, söylenıler, özne veya nesneler ancak dcğerin manyetik alanında, o da ancak iki kutup, iyi ya da kötü, doğru veya yanlış, eril ya da dışil arasındaki gerilimle varolabilir. Oysa bugün bunlar kutupsallıklarını yitirmiş olaraktan gerçekliğin ayrımsız alanı içindc dönüp durmaktadırlar." (s. 82 Fotoğrafın nesnel büyüsü; alabildiğine bir sessizlik. Ncsneyi çevreleyen ne varsa, şiddet, hız, gürültü, fotoğraf her şeyi sessizliğe teslim eder. Fotoğrafı çekılen her nesne, geri kalan şcylcrin kaybolmasının bıraktığı izden başka bir şey değildir. Fotoğrafın sessizliği. Sessizliğin dayatıldığı ama bunda da başarılı olunmadığı sinemadan, telcvizyondan, reklanılardan farklı olarak, fotoğrafın en kıymetli niteliklerinden birisidir bu. Dünyanın gürültülü bağlamından koparılan nesnenin sessizliği. uzamdan ve zamandan koparılan ölüm. "Fotoğrar, gerçek zamanda birgörüntü değildir. Olumsuz (negatif) kertesini, olumsuzun askıya alınışını, dünyanın veya nesncningörüntü içinde yokolmasından önce, görüntüye varolma olanağını tanıyan bu belli belirsiz zaman far ını barıntlırır içinde gerçekliğin daha baştan kaybolduğu bireşim görüntüsünde, bu olanaklı değildir. Fotoğraf, kaybolma anını ve dolayısıyla daha önceki bir yaşamın gerçeğiymişcesine, gerçeğin çekiciliğini sürdürür." (s. 104) Baudrillard'a görc, fotoğraf eylemindc vaılıkları nesne gibi görmek değil,onları nesneyedönüştürmek, dolayısıyla onları öteki kılmak, bir başka deyışlc oldukları gibi almak söz konusudur. Ve eğer yanılsamanın biçimsel eücünü dünyaya geri vermek gerçekliği daha belirgin kılmak olabilseydi, fotoğraf şeylerin arasında bir şey olmaktan öteye geçebilirdi. Hani çoğumuz biliriz o cşsiz miti. Tanrı katma ulaşmak için insan ların göğe dayadıkları bir mcrdivcn olacaktı Babil. Ama kızgın Tanrı, tarihin bu ilk gokdelenini yerlc bir etti ve savurup attı insanlan dünyanın farklı köşelerine, iletişim kuramasınlar diyc karma karışık etti dillerini. Bugün ise efsaneye eş düşen bir gelecek gibi 'Ortak Dil' mırıltıları yükscliyor Batı'dan. Bugünkü söylence "Globalizm". Ötekiliğin yok sayıldığı benzcşim programları. Biteviye aynılaşmak, kapitalin benzettiği kadar uzaklaşmak ken dinden." Sanal dillerle birlikte, antiBabil'i, evrenscl dili, içinde tüm dillcrin birbirıne karıştığı vc kcndilerini biıbiıine pcşkcş çcktiği ger çek Babılona'yı icat ctmek üzereiz. Ötekiliğin büyülü yanılsamasıya karsıtlaşan gerçek bir iletişim pczevenkliği" (s. 109) Sankidillcrbirbiriylc uzlaşabılirmış gibi!.. Farklı, birbirlerincletı sadece (arklı olsalardı yine gerçekleşebilirdi bu. Ama dillcr farklılığın dcğil ötekiliğin ta kendisidir. Çoğul değil, tekildirlcr. Ve tckil her şey gibi uzlaştırılamazlar. Tekili, çoğula yeğlemek gerekir. Dillerin kaçınılmaz ayrılığını tüm nesnelere yavmak geıekmektetlir. Çünkü dil ötekiliğin temcl göstcrge si, varlığııı garantisidir. Dil, iletışimin zoraki ışbirlikçisi Fotoğralın nesnel büyüsü dir biçimi aracılığıyla, seslerin ve ritmin tinscl vc maddi imgelcminden, dil olayı içinde anlamtn dağılmasından yararlanır. Artık dcijifreetmck değil, şifrelemek söz konusudur. Ueyecanıı bir oyunla açık olanı bilmecemsi, çok fazla anlaşılır olanı karmaşık, olayın kendini okıınmaz kılmak geçcrlidir. Büyük bir iletişim savurcanlığında, düşünce kıyısınm çok uzaklarına düştük. Çünkü bizleryasaklamanın tam ortasında bulunmaktayız. düşünce, son derece az bulunan, yasaklanmıs ve kısıtlayıcı, gizli kurallar uyarınca gizli yerlcrde üretilmesi gereken bir bcsine dönüştü." (s. 125) Öyleyse dilinve düşüncenin temel kuralı, dünyayı bize verildiöi gibi anlaşılmaz ve olanaklıysa biraz daha fazla anlaşılmaz kılarak iadc etmcktir. Bütünde Docalamaktansa ayrıntılarda telef olmak yeğdir. Sanalla, yalnızca gerçeğin ve göndergeselin ortadan kaldınlması çağına dcğil, aynı zamanda ötekinin yok euilmesi çağına da giriyorıız. Bu yalnızca şu ya da bu topluluğun hedef alındığı etnik bir arındırma değil, ama bunun bütün ötckilik biçimlerine karşı saldırıya geçen bir eşdeğerlisi olacaktı r. (s. 129) ülabilecek tüm tedavi biçimlerini devreye sokarak savuşturulan ölüm çağı ristetik cerrahi ilc tuzağa çekilen yüzün ve bedenin çağı Sanal gerçeklik aracılığıyla silinen dünyanın çağı Bireyscl hücrelcrin kopyalanmasıyla günün birinde yok edilecelc olan bizlerin çağı. CtaayettaötaUyüzü Ve sürekli iletişim içinde düpedüz çözünmekte olan ötekinin çağı. Fğer bilişim, gerçckliğe karşı işlenen kusursuz cinayete sahne oluyorsa, iletişim de ötekiliğe karşı işlenen kusursuz cinayete sahne olmaktadır. Artık öteki değil iletişim. Artık düşman değil, pazarlık. Artık avcılık değil, birlikte yaşamak. Artık olumsuzluk değil, mutlak olum lulıık. Artık ölüm dcğil, kopyarun ölümsüzlüğü. Artık ötckilik değil, özdeşlik ve farkhl.k. Artık yanılsama dcğil, cinscl ayrımsızlık. Artık yanılsama değil, aşırı gerçeklik, Virtual Reality. Artık yazgı değil. Kusursuz cinayet var. Ötekiliğin yokedilmesi, farklılığı göz önünde bulundurmaksızın hcr şeyi aynılaştırmak, kendi yokoloşumuzu çağırmak anlamına geliyor. Ötekinin cerrahisi, yaşamın yüzüne uygulanan her türlü estetik müdahale kcndi yapay cennetimize sürüklüyor bizleri. Oysa, ötekinden yoksun kılınmak, kenainden yoksun kıhnmaktan çok daha önemfidir. Ötekinin ötekiliğinin elindcn alınması, yabancıtaşmadan daha da beterdir. Yüz çizgilerimiz, cinselliğimiz, hastalıklar dcğiştirilerek bize ait olmayan bir ncsneye dönüştü. Beden bile ötekiliğin değil özdeşlcşmcnin alanı durumuna indirgendi. Kıısursuzlaştınlması, onarılması ile toplumsal bir değiştokuş unsuruna dönüştü beden. "Madonna ounun Babll sendromu l ideal örneğidir. Bizim adalelileştirilmiş Meryem Ana'mız, bizleri bedenin zayıflıklarından kurtaran kaslı meleğimizdir O." (s. 146) Freııd, tensel ve mutlıı bir özgöndergelilik içinde, bir tür içsel aynayla yaşayan insanlardan söz eder. Bu narsist ideal bitti; kas gcliştirme onu, Ben'in jimnastik ideali aclına yok etti. Beden bir zamanlar rulıun mctaloruydu, sonra cinselliğin metaforıı olmuştu. Oysa bugün hiçbir şeyin metatoru dcğil. Bir cinayetin izleri gibi bedenlerimizle, yabancılaşma oyununun yersel gölgelerine dönüştük. Sanallığı böylesine gerçek kı lan fantazmalarımızla, cinsiyetsiz bir yaşamın mikroskopik yüzleriyiz. "Kısa bir süre sonra her birimiz dckoder aradarına dönüşeccğiz. Kendiliğinden gelişen herilişki, arzunun herdoğal hareketi teknik nedcnlerden dolayı işsizlik içine dü şeceğinden, arzunıın teknik işsizliğinin yerini teknik ritüelin alması gerekecck." (s. 147) Marc Guillaume'un sözünü ettiği ycni hayalet çağı aracıhğı ile ve ötekiliği dijital bir gömlekmiş gibi sırtımızagecireceğimiz Sanal Gerçeklik çağını beklerken durum budur. Elimizde bir tek görme sinirlerimiz kaldı ama bütün sinirlerimiz çıkarılıp alındı. Geriye görüntülerin teknik dııyarsızlığına denk düşen duyarsızlığın zihinsel elcranından başka bir şey kalmıyor. "Bombardımanda ölen bir kadının bedenine ölü bir kediye bakar gibi göz atan Saraybosna sokaklarından gclip geçcnlcr gibi." (s. 166) Görme çağındayaşıyoruz, kayıtsızca izlcme.Tüm olup bitenleri anlamlandırmadan kabullenme çağında yaşıyoruz. Gözümüzün önünden geçen bu hızlı film karelerini durdurmamızın imkanı yok. Oliimün böv lesine sıradanlaştığı bir dünyada yaşamın da bir anlamı olamaz. Baudrillard'a göre; iki yünlü bir girişim karşısında bulunmaktayız: dünyanın, eksiksiz bir gerçeğin tamamlanması girişimi vc 1 liçin sürdürülmesi girişimi. \ leı ikisi de başarısızlığa uğramaktan kurtulamayacak. Ama, bir tamamlama girişimi ister istemez olumsuzken, yok etmc girişimi de ister istemez yaşamsal ve olumludur. Ne olursa ol sun başansızlığa uğrayacağmı bilen düşünce dc, böylece, kendine cinayete ilişkin amaçlar belırlemelidir. Olumlu amaçları hedefleyeıı bir girişim, kolay kolay başansızlığa teslim olamaz. Cinaycti amaçlayan düşünceyse basarısızlıktan kaçınamaz. Kötülük ilkesinin iyicesulandırılmış uygulaması böyledir. (s. 175) Fğer düzen. bütün olma girişi minde başansızlığa uğrarsa, ondan geriye hiçbir şey kalmayacaktır. Fğer düşünce hiç olma girişimindc başariMzlığa uğrarsa, ondan geriye bir şeyler kalacaktır. Yüzümüzü yapıştırdığınıı/ so ğuk cam bizi iletmiyor artık. Donuk, ölü bir zaman manzarası kar şısında iç geçirip, sanallığın kefeniyle gerçekliğin cesedini sarmalıyoruz. Kayıp çığlığımızı jramak için geri döncrken tüm yıldızlar bir bir sönüyor gökyüzündc. Karanlık bir rüzgâr alıyor nefesimizi, biz sürükleniyoruz... • (1) Aynalar Ulkesi: Borges'in "Aynalar llalkının tntikatnı" adlı hikâvesindeki tlüşsel ülke. (2) Pcter Schlcmihl: " Prag'lı Ög renci" Bkz. "Tüketim Toplumu" Jean Baudrillard Baudrillard'a göre, dünyanın bir yanılsama olması, onun kökten kusurtuluğundan kaynaklanır. Eğer her sey kusursuz oısaydı. açıkçası dünya varoimazdı ve kötu bir rastiantıyia kusursuzluk nitellOlne yenlden kavussaydı. varlığı açıkça son bulurdu. Cünkü kusursuz bir cınayette \ze rastlanmaz, oysa yasam bu cinayetin Izlerlnl dört bir yana sacmıs durumdadır. Her birimiz mutiu bir denek olarak bu cinayetin Izlerlnl taşıyoruz "Kusursuz Cinayet"/ \ccm Battdnllard/ Çevırcn Necmettın Sevıl/ Ayrıntı Yayınları/ tstanbul 199S/ 176 v KİTAP SAYI 465 SAYFA 16 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle