Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ye en uygun bir işi yapıyor. Elbette cline hiçbir şey gcçmeyeceğini bile bilc, şiir gibi kendisi clc 'beyhude' bir çaba üstüne yazmak da 'beyhude' oluyor haliylc. Fakat Mehmet H. Doğan da 'olsun' diyenlerden ya, şairler gibi 'beyhude iyiliklcr'in peşinden koşuyor: Sorarlarsa cski gökyiizünü göstcrecektir simdi şiirin ycryüzündcn. Kimbilir belki dc aynı sonsuzluk duygusuyla yüzüyordur hem göğün hem şiirin koynunda. Fakat ilginç, gökyüzünde uçarken dc öylc tniydi bilmem ya, şiirde yüzerken ayağı ycrdcn kesilmiyor, ayağını sağlam basıyor: Bu yüzden hem yalnız, hem dostluklarıyla birlikte bir rcsim veriyor. Bcn onun ilk resmini, yanılmıyorsam "Tekrann Tekrarı"nın arka kapağında görmüştürn, belki de gökyüzünden ycni inmişti (i sırada: Gökyüzünde yaşamanın o her şeyi aşan sakinliğiyle bakıyordu, siyah beyaz bir resimdi ya, belliydi o adamın mavi bir sakinliğin gözleriyle hayata ve şiire baktığı. O gündcn beri de öyle bakıyor, hangi yazısına rastlarsanız bakın, siyahbeyaz yapraklarıh üstünde, harflerin mavi, kelimelerinse sakin olduğunu göreceksiniz. (CaJiba o günlerde, 1S)78 olmalı, üniversite yıllarında tanıdığım bir sakinlik, şimdi bu konuda konuşmamı kolaylaştırıyor: Oğlu Fıkret'lc tanışmıştım, hayatımda gördüğüm etı dııru, en yalın insanlardan biriyle. Oğlundan sonra babasını, babasından doğru oğlunu tanıyınca da, şükürlcr olsun, yanılmadığımı anladım: "Kardeştir babayla oğul!" Sakınliğın Kardeşleri). 45 yıl önccsine kadar Izmir'de, tzmir'c gitmeyi de sevmezdim, aslında fazla bir sebebim de yoktu. Şimdi üç sebebim var: Eşimin ailesi orada oturuyor, Mehmet H. Doğan ve Sina Akyol da orada oturuyor. Demek ki üç sıkı scbep, üç güzel bahane var artıkizmiriçin. (Demek ki üçünedesebep olduğuna bakılırsa, şiir o kadar da beyhude bir şey sayılmazmış!) Mehmet H. Doğan ı tanıyınca, o kitabın arka kapağındaki adamı da tanımış oldum, bunu her sefcrinde tekrarlayabilirim. "Tekrann Tekran" iyidir, bazen "Şiirin Yalnızlığı"nı yaşamak için, bazen de kurtulmak için "Şiirin Yalnızlığı"ndan, o resmi görmek, o adamı tanımak, o sevgiyi anlamak gerekir. Ve gençlere ve şairlcre şöyle söylemek gerekir: Ey gençler, ey şairler, îzmir'dc 'genç' bir adam oturuyor vc sizin için 'genç' kalmayı sürdürüyor. Adı Mehmet H. Do;an'dır ve bütün iyi şiirlcrin, iyi şairlerin lostudur. • Cidtii bir clcştirmen MEHMET SARSMAZ ehmet H. Doğan, Ataç'tan son ra "cleşürimizde" kendine özgü bir kimlik oluşturabilmiş ender eleştirmenlerimizden biri. Her ne kadar uğraşını "denem/c/leştiri" olarak vaftiz etmeyc başladığından ve bu deyimin tutmadığından söz edilsc de, ben bir "denem/e/leştiri" kitabı olan son yapıtı "Şiir ve Eleştiri"nin bu doğrultuda kurtancı bir yönü olduğunu vurgulamak durumundayım. Çünkü "şiir" söz konusu olduğunda, yüzeyde kalan bir eleşti rel tavrın yeterli olmadığının, "deneme"nin o sulak alanında gezinme zorunluluğunun ayrımındayım. Nitekim Ataç da bunu başarabildiği oranda ctkili olmuştur diyebilirim, ama "eleştiri" ve "denenıe" sınırlarını uygun bir biçimde dengeleyebildiği oranda doğal olarak... Bir "eleştirmende" ciddiyet aramanın anlamı da burada beliriyor, yine doğal olarak; ama bütün o katı "ciddiyet"lerin ardında da korkunç bir mizah gizilgücü olduğunu da bilerek. M ütuza yakın kıtap çcvirisi bulunan Doğan'ın, Tekrarın Tekrarı (1973) adlı yapıtıyla TDK'nın 1974 Eleştiri Odülü'nü almasının ardından, Birikime Dayanmak (1979), Şiirin Yalnızlığı (1986), Çağının Tanığı ülmak (1993), Yazıdan Bakmak (1993) adlı "denem/e/leştiri" yapıtları yanında, 100 Soruda Estetik başlıklı bir incelemesinin olduğunu ve antoloji niteliğinde olan Turgay Göncnç'le birlikte hazırladığı tkinci Yeni Şiir Antolojisi dışında, Hece Taşları (İyi Şeyler Yay., 1997), ve 1939495969798 Adam Şiir Yıllıkları'nı hazırladığını da biliyoruz... "Şiir ve Elcştiri"sinin Sunu'sunda, kitaptaki yazıların son beş yıldan dcrlenmiş olmasının güncel yazınsal sorunlara ağırlık verildiği anlamında yorumlanmaması konusunda bizleri uyaran Doğan, gerçekte yapıtının ağırlık noktasını birinci bölümdc anılan genel yazınsal konuların oluşturduğunu da belirtmekteğan'ın eleştiri sanatındaki ustahğına koşut olarak, çeviri sanatında bir usta olduğu asla unutulmamalı. Şiir vc Kleşttrırim alınlık sayfasında verilen yaşamöyküsünde ustanın otuza yakın kitap çevirdiğini öğreniyoruz, üstelik felsefeden insanbilime, estetikten romana, öyküye, şiire değin çcşitli dallarda, Âristoteles'ten Ralph l'llison'a dek. Ve okuduklannı başkalarıyla paylaşma aşkıyfa... "Çevirirken kendi yazıyormuşçasına heyecan duyduğıı, ama suskunluk karşısında kendi göbeğini kesmek zorunua kala rak", çeviıdifii kitaplan anlatıyor 'Okumalar'ııı sonlarında: Kaymond Radiguct'ten içımızdekiŞcvtan ile (Jrgcl Kontu'nun Balosu, Janıes G. I'razen'dan Altın Dal adlı inceleme ve Amy Tan'tan l'alıh Kuşu romanını sun,uyor Doğan bize, çeviri öyküleriyle birlikte. Şıır ve Elt^tırı, clinizi attığınızda kolayca açılan bir kapı. Hem, sanırım, kitabın arka kapağında yazıldığı gibi yalnızca "şiirin sıkı takipçileri için" degil, tüm okurlar için, zenginliklerle dolu şiir dünyasına açılan bir kapı... • Doğan'ın çevirllerl Mehmet H. Doğan, Ataç'tan sonra 'elestlrimlzde" kendine özgu bir kimlik oluşturabllmls ender eleştirmenierimlzden bln. dir. Yapıtın ikinci bölümünde son yılların çok tartışılan konusu 80 sonrası şiir üzerinde tlaha çok durulurken; üçüncü bölümde, okumalarla şiirlerin dışında, anılara, romanlara, kimi kitapların ve soruşturmalara verilen yanıtların yapıtın ikinci bölümündeki tartışmalarla yakından ilişkili olduğu belirtüirken, başta andığımız çcrçevedeki eleştirel tavır, Ataç'tan yapılan bir alıntıyla, "Eleştiri yazısı (neden) bir şey öğrenelim diye değil de, herhangi bir sanat yazısı gibi, zevk almak için okunmasın ki!" diyerek netleştirilir. "Şiir ve Odül" konusunu ele alırken, dünyanın en tanınmış ödülü olan Nobel'in gcçmişine baktığında, Nobel'e dcğer görülmüş birçok yazarın ve şairin bugün dünya yazın tarihinde o kadar önemli kişilikler sayılmadığının görüldüğünü saptayan Mehmet 11. Doğan, kendisi de kimi ödül seçici kurullarında yer aldığından olsa gerek şu saptamayı yapmaktan da çekinmemektecıir: "Ote yandan ödüller giysilere benzer, brneğin bir gömleğe; kimisinc bol gelir, kimineysc dar." Bu durumda kişinin kendi olçüsüne uygun gömleği bulacağı bir ödüle başvurması gerektiğini salık verir. Çünkü jüri düzeneğinin iyi işlemediği durumlarda gömleğin ya dar ya da bol geleceğinin ayrımındadır. 1994 Nisan'ında ya/dığı "Tanışma Anları" başlıklı yazısında Ataç'la olan tanışma anlarından söz eden eleştirmenimiz, Ataç'tan aldığı olumlıı etkinin; Ataç'ın Garipçilcre duyduğu yakınlığın yapay, taktik gereği bir tavır olmadığını saptayısının; kendisinin dc 1938 Adana doğumlu oluşuyla, Ataç'ın Adana'ya olan özel sevgisinin; "içtenliksizliği bağışlamayan" eksiksiz portresini görüşüniin kimi uğraklarına dcğinirken; şiirlerinde cömert, sevecen, içten, açık sözlü, açık yüıekli bir kişilik çizen bir şairin, gerçekte nekesin biri, ün düşkünü, arkadan konuşan, kendini kurtarmak ya da yüceltmek için yalana bile başvurmaktan kaçınmayan biri olduğunu anlayınca düştüğü "hayal kırıklığından" da dem vurur. "Eleştirmen: O Sefil Yaratık" başlıklı yazıda da, Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın kendisi üzerine yetkin bir inceleme yazmış olan Cemal Süreya'ya "Sen şiiri bırak, inceleme yaz..." deyişi üzerine Ce mal Süreya'nın bu övgüye (!) verdiği ya nıttaki: "... şiir beni değiştirmiştir. Şiir insanı değiştiren bir şeydir. Onun bu gü cünü saptadıktan sonra daha küçük bir şeye yönelmem" sözünü alıntılarken, 'cıaha küçük bir şeye" sözcüklerinin altını çizerken, Cemal Süreya'nın sözünü tutmayıp, o "daha küçük şeyde" de ne büyük işler, ne güzel şeyler yaptığını da tescil eden Mehmet H. Doğan'da derinden derine duyumsanan "şairlere" yönelik bir sitemi de görmcmcmiz olası mı? Doğan, "Gerçeküstücülük veTürk Şiiri" başlıklı yazısında da gencl yazınsal konulara değinirkcn, büyük harfli Sür realizme yaptığı vurguda, 'küçuk harfli sürrealizm' diyebileceğimiz, şiiri daha çok ilgilendiren bir alandan söz ederken, şiirimiz adına iyimser bir tavrı da sür dürmcktedir... Elbetteki sürrealizmin ateşli güncelliğini koruması olgusu, şi irin poetik kuramsal boyutunda ele alındığı zaman daha sağlam bir yere oturtulabilecektir. "Tek Tip Şiir Üzerine" başlıklı yazısında da, Seyyit Nezir'in, Cemal Süre ya'dan yaptığı bir alıntı olarak, "Yenibütüncü manifesto güzeldi ama, bu arkadaşların şair olarak pek ağırlıkları yok" sözünün Cemal Süreya tarafından söylenmediğini belirten Doğan, zamanın Yenibütün manifestosunu, şiirlerle desteklenmediği için, daha doğrusu bir şiir pratiğinden, bir şiirler topıamından çıkmadığı için "kadük" haline getirdiğinden ue söz etmekten çckinmemektedir. Edindiğimiz izlenim Yenibütün Manifestosu'nu Seyyit Nezir'in birinci sırada imzası olduğu halde Mehmet 11. Doğan kadar bile savunamadığı doğrultustındadır... Yazarımız 7O'lı yıllar şiirinde kullanılan kimi ortak sözcüklere değinirken, tek tek sözcükleri ele alırken adeta "şov" yapmaktadır, o dönemdc yayımlanan şiirlerden rastgele seçtiği dizelerlc oluşturduğu şiirin, o dönenıde yayımlanan dergilcrdeyayımlanacağındanemindir... Nezir, "Şair, 80'lerde kendine saldırdı. Bu saldırı mistisizme yol açtı" dcrken Yenibütün'de "Venüsün ölümsüzlük gizi'nden" söz ettiğinin ayrımında mıdır? Bu "ayrımında otmama ' durumuna kar şın, Mehmet H. Doğan, "ciddi bir eleştirmen" olma tavrını sürdürmektedir alabildiğine bir içtenlikle... "ŞiirveEleştiri"nin üçüncü bölümün deki bir "Şiirce"sinde Roni Margulies'in kuşağına haksızlık ettiğine değinen Doğan, bu tavrı Attilâ tlnan'ın 1982'deki genç kuşak şiirinc ilişkin tavrının daha ilcriye götürülmüş bir biçimi olarak ortaya koyarken, Attilâ llhan'ın "Ayrılık Sevdaya Dahil"ine ilişkin Roni Margulies ve küçük lskender in değcrlendirmelerini de karşılaştırıyor ki, yazısının son tümcesindeki sorusuyla herşeyi ortaya koyuyor: "Yoksa soğuk bir şaka mı bu Roni Margulies'in yazısı?" Doğan'ın, Margulies'in köktenci tavrına haklı tepkisi, yapıtının dördüncü bölıımüne aldığı dergilerde yayımlanan konuşmalar ve soruşturma sorularına verilen yanıtlarda belirginlik kazanıyor: Mayıs 1993 tarihli Varlık'ta yayımla nan, "Mehmet H. Doğan ile 1993 Şiir Yılhğı Üzerine Söyleşi, 1994 tarihli "l'c ridun Andaç'ın Sorularına Yanıtlar", Mart 1995 tarihli "Varlık Dergisiniu So ruşturmasına Yanıt" ve en son 1995 tarihli "Dördüncü Yeni Dergisi ile Söyleşi"yle, "Şiir ve Eleştiri"nin ikinci bölümündeki tartışmalarla kurduğumuz yakın ilişki, eleştirmenimizin hangi boyut larda sorgulanıp anlaşılması gercktiği konusunda ycterince ipucu vererek, şair ve "şiir okuru"na yeni bir kapı aralarken, eleştirmenini tanımayan bir kuşağın kendini de zor tanıyacağı konusunda adeta bir uyarı niteliği taşıyor. Ama ne yazık ki, yalnızca "bin adet asılmış" bir uyarı... • SAYFA 7 70li yıllar şHrl Tanışma Anları" münde 'şiiri dışına uzandığını' söylüyor, ama 'Şiirce' ve 'Şiirler... Şiirler' adlı şiir okuma notları toplam kırk sayfayı aşıyor. Yazarbizi sırasıyla Sina Akyol, ()rhan Alkaya, Roni Marguiles, Metin F.loğlu, Ozdemir Ince, C"an Yüccl, Turgut Uyar, 1 Iıılki Aktunç, küçük lskender, Zafer Şcnocak, Gülten Akın, Enis Batur, Sunay Akın, Ahmet Oktay ve Güven Turan'ın kitaplan ile tanıştırıyor. Mehmet H. Do CUMHURİYET KİTAP SAYI 430