Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Almanya'da yaşayıp Türkçe yazan biryazar Günev Dai rirseniz," diye konuşur bu anlatıcı. Ancak, farklı olanlara yelken açrnış bu anlatının içinde yer alan "Onlar Ustüne Doğrulamalar" başlıklı bölümde, 'toplumcu misyoner' görevini geride bıraktıgını anıştırmaya çalışan yazaranlatıcı, belki de Âlmanya'daki göçmen Türk işçileri ile ilgili olarak cdebiyat düzleminde söylenmiş en nesnel, en çarpıcı, en etkileyici saptamalardan birini yapar. Büyük bir ustanın, Nâzım Hikmet'in şiirinden esintiler taşıyan bu ritmik düzyazı, söz konusu anlatı kitaplarında bir doruk oluşturur: "Gcldikleri, doğup büyüdüklerı topraklarda kıtlık vardı, denemez Ama ycterince doymuş olduklan da wylencmez' Korktuklarından göç ctmeye güç kazanJılar' Onlara deltcesine güç veren koruklanndan biri yarmlanydı; iocuklarıydı! Çağrıldılar, geldder1 '. Çagrılmadılar; gene geldiler! Kovuldular, unır tetten altından sürünüp girerek bir kez daha geldder! Gönüllerınce döncnleri de oldu, kalanları da' Kalanlar onulmaz hasretleriyle buradadırlar, değışmekte ve değiştirmektedirler! " Geleneksel anlatımın yanı sıra, yazarın estetik arayışının kilometre taşları görünümündckı avangard metinlerin de yer aldığı kitaplardır nunlar. Alman eleştirmcn 'fragmanlar'dan olustuğunu düşünür "YanlışCennetın Kıışlan" kitabının; onlarla, Polonyalı yazar Jerzy Kösinski'nin "Steps"i arasında koşutluk kıırar (Hilsenrath...). Artık edebiyatın artıstik yönü ağırlık kazanmaya başlamıştır Güney DaPın metinlcrinde O'nun bundan sonraki yaranları, seksenli yıllarda üzerinde yoğunlaijUgı biçim arayışının ve kuramsal alandaki araştırmalarının kurmaca düzlemdeki deneysel uzantıları görünümündedir. Seksenlerden bugüne olusturduğu romanlarında, Dal'ın, 'kurgulama' ve 'biçimlendirme'yi edebiyatın ana ögesi olarak gördüğünü anlarız. "Benim ve Âlmanya'daki işçilerin sorunlarını ele alan diğer arkadaşların kitaplarına, bir bakıma cdebiyat kitabından çok, sosyal araştırma kitabı gibi bakıldığına defalarca tanık oldum, (Gergedan / 1988) dive yakınır, kendisiyle yapılan bir söyleşide. Yazar, "sanatın kurallarından asla ödün vermeden hareket ctmelidir (...) Roman yazacak bir kişi mudaka üçbeş katmanda, romanının açıcı anahtarlarını okuruna vermclidir. Roman her zaman bir buzdağıdır. Onun su yüzünde görülen kısmı yazılan romandır. Ancak asıl anlatım suyun altındadır. Anahtarları vereceksiniz, bunları ele geçirebilen ler, belirli kapılardan airip, sizin romanınızdan daha çok zevk alacaklar" (agy). Postmodernist kuramcıların, relativist alımlamacıların diliyle konuşuyordur Güncy Dai artık. Kuzey Amerikalı postmodernıstlerden Thomas Pynchon'u okur; çağın Latin Amerikalı avangardistleri Borges'ten, Carpentier'den, Fuentes'ten, Lima'dan, Puig'den, Llosa'dan, Marquez'den öv güyle söz eder: "Her biri bir biçim delisi, bir biçim kaşifidir bu romancıların: Katedrallerin mimari yapıları, her türlü labirent biçimleri; kozmoz ve güneş sistemimiz (...) konçertoların ve sonatların melodik düzcnlemcleri (...) roman iskeleti olusturmakta aracı, örnek olmuş(tur) (Gösteri/Ocak 1988) bu romancılara. Arjantınli yazar Julıo (.ortazar'ın 'Rayuela" ("Seksek") adlı romanı isc onu derinden etkiler; "postmodern akımın tacı" (agy) diye adlandırır bu kitabı. Romanı okuduktan sonra, "uzun yıllar sürecek bir iç hummasına tutul(up), o zamana değin yazdığı (...) üç adet kıymetsiz romanın inkârı cıhetine git(tiöıni)" (agy) söylcr. "Neden sonradır ki, 'Kılları Yolunmuş Maymun' adıyla bir roman yazdım," (agy) diye anlatır. Gerçckten de "kılları Yolunmuş Maymun" (1988) Güney Dal'ın, o güne değin yaratıcılık serüveninde vardığı en uç noktadır. Yine 'yalnızlık', yine 'sürgünde yaşıyor olma' izlckleri vardır bu romanda. Ama asıl odakta olan konu, 'yazma edimi'nin kendisidir. 'Kurmacanın kurmacası' demektir bu. "Kılları Yolunmuş Maymun", postmodern edebiyatın 'üstKurmaca' düzleminde soluk alır; Oğuz Atay'ın "Tutunamayanlar"ı, / "Tehlikeli Oyunlar"ı ve Orhan Pamuk'un "Beyaz Kale"si ıle birlikte, Turk edebiyatındaki ilk 'üstkurmaca' örncklerinden biridir. Son derece titiz bir kurgu çalışmasının ürünüdür "Kılları Yolunmuş Maymun". îsimleri, yazarlan Güney Dal'ın ismiyle, tınısal ya da anlamsal düzlemlerde çağnşımlara açık bir iki roman kişisinden her birisi, metnin iki ana bölümündcn birinin taşıyıcısıdır. Birinci bölümde Omcr Kul, evindc bir 'duvar gazetesi' çıkarır,. bu gazetenin tek 'yazar'ıdır. "Gerçeğin Şoku" ya da "Benim Doğrularım başlıklı bir kitap yazmak isteyen bu 'gerçekçi' yazara, ironik bir kurguyla, biçim olarak 'duvar gazetcsi'ni uygun görmüştür Güney Dai. Gerçekçi/tezli edebiyatın sloganını da, bu 'gerçekçi' yazarın yapıtına (gazetesine) bir yafta gibi koyar: "Gazetemiz Bir Araçtır, Amaç Degildir."(KYM. 112) Gazete metinlerinin monte edildiği bu bölümde, grotesk yazar Kul, özde yazmanın güçîükleriyle boğuşmakta, ciddi bir yazar sorunsalı yaşamaktadır. Yaratıcılığın ana nedenlerinden birini bayrak yapmıştır kendisine; "hayatımtn anlamını dışlaştırdığım; ölümün, yok olmanın karşısında kendimi savıınduğum bu çaIışmam," (KYM. 80) diye söz eder yapıtından. Edebiyatın/yazmanın odakta olduğıı bu romanda, 'gazeteci' Kul, yazarı Güney Dal'dan izler taşıyan görüşleriyle 'ro man ölüyor mu' konusunu kutsal kitap dilini çağrıştıran bir dille irdeler: "Degişcn roman yazma biçimlerinc bakıp anlamadan vc sinemanın ve tclcvizyonun ve videonun bulunuşunu romanın sonıı olarak görenler; roman artık ölmüştür diyenler bizden değillerdir (...) onlara dendi ki, iki eliniz kanda da olsa, alıp bir roman okuyun. Çünkü romanlar sizın bılmcdiğınız iç dünyanızın hariıalarıdır. Içinizin haritası olmadan, siz kendiniz bilc bir yerden bir yere gidcmc'zsinİ7." (KYM. 121122) Romanın ikinci bölümıınün ana kişisı tbrahim Yaprak ise, romanın birinci bölümünü kaleme almış olan yazardır öz' CUMHURİYET KİTAP SAYI 458 Postmodern akırnın taa Kupgufama' ve 'biçimlendlrme' Kapak konusunun devamı. "E5"i. Gerçekten de, bu ikinci romanında artık daha farklı kurguluyordur Cîüney Dai. "E5"te metin, gurbetteki yalnız/endişeli/ezilen adamın belirli sorunsallannı açıklamak için yalnızca bir araç değildir. Gelenekselgerçekçi anlatımın zamandizini; geriye dönüşlerle, anılarla, Çanakkale Savaşı öy küleri ve fantastik yatır söylenceleriyle delinmcyc başlanmıştır. Gcnellikle Oztürkçe kullanma endişesiyle oluşturulmuş olan dil ise, kimi yerde destansı/mitik/masalsı bir tonlamayla gerçekçi yolundan az da olsa saptırılır. Romanın biçim düzleminde, gelenekselgerçekçi çizgidcn yantığı bu sapmalar, Giincy Dai ın estetik duzlemde bir arayış içine girdiğinin de göstergesidir. Bu romanı için, "daha fazla roman özelliği taşıyor," (Gergedan/1988) der; onun, "yazınsal kalitesi daha çok öne alınmış bir roman" (agy) olduğunu söyler. Yazarın 19761983 yılları arasında kaleme aldığı ve "Bıızııl Döneminden Haberler" (1983) ile "YanlışCennetin Kuşlan" (1985) başlıklarıyla kitaplaştırdıgı öyküleri, yinc farklı bir uzamda ve farklı koşullarda ayakta kalma çabasındaki Türk insanını anlatır. Dillcrini bilmedi;i insanlaı arasında tutuklu yatan Türk eri, fahişclik vapan Tiırk kızlarını, satılan kaçak işçileri, onları satan solcu aydın maskelı kışılcrı ve "yalnız, çok yalnız" insanları anlatır. Işçi Kemal, "Çok çalışıyordu, cvet. Çok paraları birikmişti, evet. Çok yal•* nızdı; evet, evet.... Vay be!... Bu 'yalnızlık' işi karışıktı. Kime? Nasd anlatmalıy dı bunu?" (75) Duygunun yaşanmadığı ürkütücü bir topıumdaki 'yalnızlık', "Buzul Döneminden Haberler" başlıklı öyküde, güneşin yok olduğu, buz tutmaya başlayan bir dünya imgeseli içinde anlatılır. "Soğukran donmuş duygular", güneşe yeniden kavuşmak için Daşkaİaırı düzenleyen insanlar vardır bu oyküde. Yazarın iki öykü kitabında da yer verdigi "Merhaba Berlin" (1980) adlı metinde anlatıcı bir itirafta bulunur: "Onları artık düşündüğüm, dert ettiğim yok. 'Onları' dcdığim: Buralara çalışmayagelmişlerdi." Oykü; anlatıcının 'kendisi', 'karısı', 'Berlin' ve 'zaman' üstüne bölümler içerir. Kendisini "toplumcu misyoner ve yazar" diye ironik bir tonlamayla adlandıran metnin anlatıcısı, farklı bir arayışın icindeki bir yazar kimliğinin oluşmaya başladı^ının da habercisidir: "Şimdi birazcık sanat yapmama izin ve ( Kılları Yolunmuş Mavmun / Gunvy Dai / \nter Yayınları / 360 s. E5 / Gıtmy Dai / Mrflıyet Yayınları / İ60 ( Geliboluya Kısa Bir Yolculuk / Gü ney Dai / Sımavı Yayınları / 224 v Aşk ve Boks / Giincy Dai I Sıstcm Yaytnahk / 360 J SAYFA 4