Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hazırlayan: Cevat Çapan s/Miaa John Ash/ Şiirler Dünyanın en büyük, en kaba katedrali yükseliyor şimdi sağınızda; solunuzdaysa koca bir mozolenin uzamış otlarla kaph ön avlusu. Orada yatan kim? diye merak edersiniz ve niçin imkansızdır çieekçideki tüm çiçekleri eve götürmek: yalnız mor, sarı laleleri, üzerine kan damlamış zambakları değil, bir türlü adlarını öğrenme sabrını gösteremediğibütün çiçekleri. Evet, karıştmyorıım şimdiyle geçmişi, ama hoşuma gidiyor bu: mümkün değil zatcn yaşamak başka türlü. Bungalovlar suyun üzerindc aldırışsız sürüklenip kayboluyor gölün derinliklerinde. Yalnız iyi bakılmış gül ekili çiçek tarhları üzerinde suyun. Eğri basamaklar iniyor genç söğütlerin, yeni yeni süren yabani otların arasından çamur deryasına, sazlıklarabu köhne krallığın pınarlarıve işe yaramayan günbatımları yansımıyor suya artık. Bir zamanlar, giineşin adını yazdığı verde, yalnızca beyaza boyanmış bina girişlerinin oval kemerlerinde, lon başlıklarında varolan geçmişin hayaliyle yaşadık. Şimdi güçlü bir lider var aramı/.da, vc bu yüzden hiçbir şey bilmiyoruz artık. Oelecek, kilitli bir fabrika kapısı. Binlerce yaprak yapışıyor zincirlerle örülü parmaklıklara, ama yaşadığım tüm evleri gölgeleyen, bulııtlardan bile büyük o ağaçlar kesilip biçildi. I latırlıyorum yanmayan mumların narlaklığını, esrikliğe yakın dııvgıılarla çocukların mezarlıklardan topladıkları eilalı, tahtadan mücevhere benzeyen s>eyleri (çok zaman oldu onlar kaybolup yılların kalın pcrdesi aıdında yiteli). Çatının üstünde uzanan gökyüzü kırlangıçlarla kaynıyordu. Gözlerimizden daha ufak deliklerden bakıyorduk dışarı, leylağın ölüşünü, şehali ağacmın alev ahşını izlemek için. Çeviren: Banu Tcllioğlu "geçmiş kimsenin durduramayacağı akla yatkın, dokunaklı bir ezgi gibi sürer gider" 1 948'dc Manchester'da doğdu. Birmingham Üniversitesi'nde îngiliz Edebiyatı okudu. Ilk iki şiir kitabı Manchester, son ikisi New York'ta kalemc alındıaşağıdaki şiirler son kitabı Yanık Sayfalar'dan (The Burnt Pagcs/ 1991). 1995'te Bir Bizans Gezisi başlıklı kitabı yayımlanan John Ash, Boğaziçi Üniversitesi'nde öğretim görevlisi. Carolyn Kizer onun şiirini, "Auden'dan bu yana belki de en olumlu çıkış," diye nitelerken, John Ashbery şunları söylüyor: "... kendini sessizce diretmcyi sürdüren aşırı saydam ve mantıklı bir söylemden okuru çekip olan olağanüstü imgelerle donatılmış capcanlı bir şiir. Hem bildik hem değil, soylu ve komik, romantik ve dengeli." YAĞMUR ÜLKESÎNDE (îcçmişten bir görünüme dönüştü şimdiden yanılsamalı renklerle yol yol bezenmişbütünüyle değişti, çılgın bir açının eğimiyle, bir yağmıır ülkesinin ender günışığında parladı, bütünüylc olanaksız gibi senin yıllar yılı yaşadığın yer olmasına karşın buranın. Bütünüylc aşağtlarda, gcrılcrde, kavrulmuş mavi tcpclerden kıvrılarak gelen dizginlenmiş o ırmak viyadüğün kırmızı dev kemerleriyJe aşılan (bir dana görünmcyccck, sislcr arasından yalnızca), batıp giderken bir belirgin bir bıılanık, Efes gibi yenilgiye uğradığını bilerek büyük gemilerin uğramauığı bir liman, terkedilecck bir kent. Küçük, sımsıkı kapatılmış pencereyi çevreleyen bir naldeydi dünya, ve sen başını pencereden çevirdin şaşkın, gözlerinde yaşlarla ycni bir yörüngcnin cşiğindc. Vardı^ında hava nc de gü/eldi, parktaki ağaçlar çiçek acmışti sanki, yıl sona ermekteydi oysa, görkemli bir sonla üstelik. Okyanusu aşıp gelmiştin. Caddeden oval seklindeki hole attın adımını ve bir kadın heykeline gülümsedin. Kıvrılan merdivenlerin tepesinde şaraplar sunuldu, onca bekJemeye değecek insanla, bambaşka bir yaşamdan gelenlerin yüzleriyle doldu aynalar. Hcr birinin başında kutsal bir taç, her gülümsemede geccyi örten pcrdclerin ütesinde sürecek bir anlaşmanın ezgisi SAYFA 14 niz Çoğalacak, ıı/ayıp gidecckti bütün bıınlar, ölümsüz izlek ü/erine çoksesli çe^itlcmclcr soylu bir vadinitı yıkıntıları arasından kıırtarılan bir akçaagaç yaprağı gibi dinde tuttuğun. Soğuktan kıılakların uyu^ursa ya da Ycdinci Caılde'nin acıması/. rüzgârlarında paltonun eteklcri savrulursa, hiç sorıın değil müzik satın almaya ya da aşkı yc^ertmcye gidiyorsun sen, Geriye dönüş yok artık, geçmiş kimsenin durduramayacağı akla yatkın, dokunaklı bir ezgi gibi sürer gider. Olup biteni düşünmemek olanaksızBir eakal gibi babamın üzerine çullanan,onu neredey.se yaşamdan koparıp alan dehşeti. Annem mi? Annem için için acı cekiyor, gözyaşlarıyla gam yapan bir piyano, uzaklarda bir piyano. Çcviren • luncr Karakoç DUZGUN SONATLAR Kızıla çalan laleler oyuncak tabancadan fırlar gibi açılırmışçasına sabahlar şaşjrtır siziyeniden, ve yeni aeılar şimdiden eski acılar gibidir yaşamın bu kötü yönetiJen oyununda, nareket etmeli yer açmalı eski acılar, çekilmeliler ki yeni acılar alsın yerlerini tıpkı bilekteki cam kesiği gibi. Sayfa öyle düz durnıaz artık, göz kırpar, yükselir. Sözcüklcr ycşil vc sarı giysilere bürünür ve tıpkı o yapay nezakctin kol gezdiği ön bürolardaki isminizi hatırlamamakta direnen sekreterler gibi işgüzar işgüzar kapar yolunuzu: ve görünmcz olursunuz yeniden tngilterc'de bir bardaymışçasına. Ani bir şok, bir dalga, ağır bir yük, mcdcni barbarlığın kafesinde kar yagışı kadar Dasit vc cvin cşiğindcki sarmaşığın adı bilc gclmezken aklade o kitabın kayıp onuncıı bölümünün bir yerlerin UNUTUŞ Çok uzun yaşadım şchir dışında, belki hiç unutamam bunıı. Yine de o giinler bir sarhnşlıık anının ayrıntıları kadar belirsiz; belki düşman kcsildiniz birilerine ya da birilerine ilanı aşk cttiniz o zamanlar, sis ve ayışığının minesi çökerken ıssız kanala. Neredeydi o markctlcr sabahın üçünde aradığınız zaman? Sizinlc aynı sokakta yaşayan bir sürü insana hemen duyııverdiğiniz o dostluk hissine ne oldu? a modernizmin yaşadığı felaketi anlatan iki ciltlik kitabınCUMHURİYET KİTAP SAYI 385