25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Öyleyse yakılmalıdırlar... Yakıldıjar. Ismet Özel yananların, yakılanların yani mazlumların yanında değil, yakanların safında yer aldı. Bizim mektuplarımızda konuştuğumuz, andığımız insan başka bir insandır. Benim açımdan şiirlerdeki Ismet Özel'dir. Okurların hangi gereksinmeden yola çıkarak bu mektupları okumastm istersiniz? . Okuyucuya sunduğunuz imge?.. Bir mektup sıcaklığı, içtenliği içinde bir dönemin tanıklıkları... Eksiği kusuru ile, kusurları ile, insani zaafları ile iki şair imgesi. Her zaman şairi, dostluğu, dayanışma ve bölüşme duygularını önde tutmuşlar. Okuyucu da böyle bir imge, izlenim uyandırablir mi mektuplar? Bir de şu dünyanın en eski ama hâıâ geçerliliğini sürdüren mektup yazmak, mektuplaşmak gibi hevesleri uyandırabilir mi? Ozeılikle Ataol'un Paris'te Sorboune Üniversitesi'nde (politikgöçmen olduğu yıllarda) bir şiir tezi üstünde çalışırken benim sorduğum sorulara ilişkin söylcdikleri, irdeledıkleri genç, şair adayı arkadaşlara ve tüm şairlere yararlı olabilir mi? Yaşamı sevme, umut ve iyimserlik... Mektuplardan çıkarılabilecek genel imge bu olabilir belki... Söyleşı bıtmek üzere, son söz olarak''' Toplumsal Dönüşüm Yayınları sahibi Hayri Bildik mektuplarımıza duyarlı davrandı. Basıma emeği geçen herkese teşekkürlcrimi sunuyorum. • ATAOL BEHRAMOĞLU İLE... ektupları ele güne açma düşüncesı hangi gereksinmeden do&dıu Metin Demirtaş, mektuplarımızda şiirle ilgili bölümleri daha önce bir dergide yayımlamıştı. Benim şiirlc, daha doğrusu "imge" kavramıyla İlgili düşüncelerimin bilinmesini istiyordu. BenMctin'e bu konularda düşüncelerimi yazarken onların yayımlanabileceği aklımın ucundan geçmemişti. Aramızda bir söyleşi, bir deney ve görüş aktarımıydı bu. Metin, birçok mektupta şiir üstüne söylediklerimi bir araya getirerek bir bakıma sistemleştirdi. M Öncelikle böyle bir arkadaşlığın, şiire ve dostluğa böyle bir saygının altını çizmek isterim. Mektuplanmızın yayımlanma düşüncesi de yine Metin'den geldi. Şiir üstüne düşüncelerimin yanı sıra cezaevi ve sürgün deneylerimin de bilinmesini istiyordu. O zaman, mektuplanmızın birlikte yayımlanmasının daha doğrusu olacağını söyledim. Şaşırdı. Çünkü benim çalkantılı yaşamımda, CUMHURİYET KİTAP SAYI 405 onun mektuplarını muhafaza edebileceğimi düşünememişti. Oysa yaklaşık yirmi beş yıllık bir sürede bana gönderdiği mektupların bir teki bile yitirümemişti... Böylece çalışmaya koyulduk. Bir bakıma, yetmişlerden bugünlere hayatımızı gözden geçirmiş olduk... Kıtaba aldıg'ınız mektupların seçtmınde nelere dıkkat ettıntz? Mektupların hemen hemen tümü kitapta yer aldı. Yaytmlanan mektuplardan çıkardığınız bölümler?.. "Kooperatif" vb. konuları da ayrıntılar, belki bazı tekrarlar çıkarddı. Bazı kişi ve kurumlar haklunda mektupların yazıldığı dönemlcrin koşullarında söylenmis, bugün gereksiz yere incitici olabilecek bazı ifadeleri de çıkardık. Fakat bunlar, diyebilirim ki, birkaç sözcük ya da bir iki cümleyi geçmez. Mektupların temel ızleğı sıır Şıırlerınız ve şıır açısından okura, edebıyat araştırmaaları açısından da araitırmacılara önemlı malzenıeler tçertyor. Attila 11han'ın sıır kıtaplanndakı "Meraklısı Içın Notlar" gıbı bir ışlevı de var, santrım Ne dersınız'' Mektuplarda şiirle, imge konusuyla, şiirin çeşitli sorunlarıyla ilgili bölümlerin genç şiir okuru için yararlı olacağını düşünüyorum. Şitr yanında, doğal olarak yaşamtmzdan ızler de var Bu ayrıntılarda şiirle ılgıli Örneğtn sizın mektuplarımzda anadilınden uzakta yaşamantn sancılarınt seztnliyoruz. Polıtikgöçmen olduğunuzyıllarda "mektup" ne anlam içenyordu sizin açınızdan ? Metin Demirtaş'a yazdığım mektuplarda, birbakıma, yaşadıklanmın, düşündüklerimin dökümünü yapıyordum. Ona yazmak, benim için vicdan muhasebesi gibi bir şeydi. Yurtdışında zorunlu bulunus yıllarımda ise, Metin'le mektuplaşmalanmız benim için ülkemle en sıcak, en somut bağlantımdı. Daha seyrek mektuplaşıyor olsak da, dostluğumuz, ona yazdığım mektuplara ve onun mektuplarına verdiğim önem aynı niteliğiyle sürmektedir. Yayına hazırlanan mektuplanmıza gelince, bunlar, kişisel yaşamlarımızdan da, ülkemizin yaşamının da çok önemli dönemlerinden kesiderdir. Birbirimize ilk mektupları yazdığımızda otuzlu yaşlann başlarındaydık. Şimdi ellili yaşların ortalarında ya da sonlarındayız... Türkiyeisebusüreçlerde 12 Mart vesonrasını, 12 Eylül ve sonrasını yaşadı. Mektuplarınızdan nasılbıryankı beklıyorsunuz ya da yayımlanmasından beklentılerimz var mı? Mektuplar kuşakdaşlarımızın, bizi biraz daha yakından tanımalarına yardımcı olabilecektir... Çünkü hayatlarımız bir bakıma onların hayatları da demcktir. Böylece, mektuplarımızı okuduklarında, bu dönemlerdeKİ kendi yaşamlarına bir göz atmış olacaklar... Şiirle ilgili düşüncelerimiz bu konuya ilgi duyanlara yararh olabilecektir. Genç şair yazar arkadaşlan, genel olarak insanlan birbirlerine mektup yazmaya özendirirlerse, bu da mektuplarımızı yayımlamanın yararlı bir sonucu olacaktır. Özel bir soru Mektup bugün de aynı nlevı görüyor mu yaşantınızda yoksa telefonla girdığı savaşta cepheden çekıldı mı? Buna bağlı olarak da, gelecekte mektup da olacak mı insanın dünyasında? Bugün eskisi kadar mektup yazmıyorum ve eskide olduğu kadar mektup almıyorum. Hayatlarımızda okumanın yerini TV ekranlarının, mektuplaşmanın yerini telefon ya da rahat "modern" görsel habcrleşme aygıtlarının aldığı bir gerçek. Yine de, kendi payıma, bir mektup yazıya verilen emeği ve mektuptaki kalıcılığı önemsiyorum. Mektup, aynı zamanda yazınsal bir türdür. Çocukların, gençlerin birbirlerine mektup yazmalarının, onları telefon konuşmalarından daha çok geliştireceğini düşünüyorum. • Meöer Soz Avluda Sina Akyol'un "Avluda"sı Yapı Kredi Yayınları'ndan; "Meğer Söz Gümüş"ü ise Varlık'tan çıktı. Ve her ikisi de ödül aldı. îlkiyle Yunus Nadi Şiir Ödülü'nü (1996), ikincisiyle Cemal Süreya Şiir Ödülü'nü (1996). Şiirde geldiği yeri bu ödüllerle gösterip pekiştirirken asıl ödül, bu iki kitabın yayımlanması oldu. Peki kimin için. Şairlerin kitapları hem okuyucuya ödüldür, hem de diğer şairlere. METİN CENGİZ Avluda, "Yetinmek Sevindirir" (2 şiir), "Belki Yettim Yetmedim Anlayıp Onarmaya" (12 şiir), "Cehennemin Dudakları"ndan (11 şiir) olmak üzere üç bölüm ve toplam 25 şiirden oluşuyor. Meğer Söz Gümüş ise "Hırkam Bilir" ve "Bilmem Küllerini N'aparım" adlı iki bölümden oluşuyor. tlk bölümde 4 ve ikinci bölümde, 22 şiir. Toplam 26 şiir. Sina Akyol'un şiirleri gizli (kapalı) şiirler. Yani ilk bakışta çok anlaşılır gibi geliyor insana. Oysa, okudukça, derinliğini bu açıkhğın oluşturduğu gözüküyor. Sade olanın ardında karmaşık olan gizli. Açık olanın ardındaysa kapalı olan. Bu iki kutupluluk, hadi birine pozitif yan diğerine ise negatif yan dersek, birbirini doldurup tamamlıyor. Birinin sedası diğerinde yankılanıyor. Biri olmasa diğeri olmayacak gibi duruyor. Hatta biri ancak diğeriyle vücut buluyor. O gizli kapalılık olmasa, şairlerinde gördüğümüz açıklık, yalınlık da olmayacak (sanki). Kısa şiirler yazıyor Sina Akyol. Kısalık onun kimliği gibi. Dizeler de kısa. Cümlelcr de. Öyle ki, bazen aynı dizede ikişer kısa sözcükten iki cümle. Ama hece sayısı sekiz, en çok dokuz. Kısalık, sürükleyici bir yavaşlıkta akıp giderken, birden müthiş bir nıza ulaşıyor okuma. Kendi zıddını yaratıyor yani kısalık. Hızdaki uzunluğa ulaşıyor insan. Hız da kısalığın aktığı atmosferdeki yavaşlıktan oluşuyor. Kimlik dedim. Kimseden herkese nasıl ulaşılırsa, kendinden halka gidiyor ve bu iki yolun aynı yol olduğunu da gösteriyor. Kendisi kimse gibi, çünkü o kadar çok kişi ki ve o kadar çoğalmış durumdaki birinci tekil kişi kimseye ulaşmış sonunda. Kimse de elbetteki herkestir. Kimse kendisiyle herkes de halk. Bu duruşun dışında da sorumluluk duyan bir yürek ve anlayışa sahip Akyol. Bazen acıya dönüşmesi dizelerin bundan. Kenaini gittikçe doruğunda katlayan bir şair; kendi doruğunu aşmak için yöresini dolaşan. Başka duyarlıklara ulaşıp daha çok insani dile getirmek için. Acının bir nedeni de bu. Akyol'un duyarlıkları deyince, öyle büyük davaların, büyük olayların (büyÜK derken insani derinden sarsan, insanlığı, ülkeyi, ulusu etkileyen demek istiyorum) hakkında duyulan duyguları kastetmiyorum. Günlük olaylar içinde, anlık yaşantılarda insani etkileyen olgu ve olaylardan duyulan duygulardır bunlar. Ama şaşırtıcı şekilde derinleşip gizemli felsefi iç anlamlar ediniyorlar bu duyarlıklar. Gittikçe mistık bir öze de ulaşıyorlar. O gündelik duygu, o anük duygu/ duyarlıklar başka bir öze ulaşıvor başkalaşıyor. "Sunu" adlı kısacık şiire bir bakalım, "Hüznün ince teyelini/ ey oğul kimler atar/ kimler söker, ey oğul?/.../ tğne! Sadece iğne!" Bu şiirde, bir duygu (hüzün) derin ve mistik bir anlam kazanıyor iğne sözcüğü ve çağrışımlarıyla. Akyol'un kitapları bence daha çok bu duygular, bu düşünce1er1e okun malı. • SAYFA 9 İki kitabıyla Sina Akyol GbU şllrler A vluda ve Meğer Söz Gümüş. Art arda çıkan iki kitap. Sina Akyol'un deyimlerden, ata sözlerinden, halk söyleyişlerinden, halkm günlük konuşmalarından yararlanan, açık, yalın sözcüklerle oluşturduğu iki şiir destesi. Son yıllardaki birikimlerini değerlendirdiği. Ve de gerekli ilgiyi hemen gördüğü. Avluda, Yapı Kredi Yayınları'ndan; Meğer Söz Gümüş ise Varlık'tan. Ve her ikisi de ödül aldı. îlkiyle Yunus Nadi Şiir Ödülü'nü (1996), ikincisiyle Cemal Süreya Şiir Ödülü'nü (1996). Şiirde geldiği yeri bu ödüllerle gösterip pekiştirirken asıl ödül, bu iki kitabın yayımlanması oldu. Peki kimin için. Şairlerin kitapları hem okuyucuya ödüldür, hem de diğer şairlere. Sina Akyol'un verdiği ödül için de aynı şeyleri düşünüyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle