Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
nedcn oda müziği, yani neden müzik serüveninin yalnızca bir halkası? Burada aslında Necatigil'e bir gönderme var, çok dolaylı bir gönderme. Bunu benim dışımda kimsenin bilmesi ve de anlaması pek mümkün değil. Necatigil'in "asıl şiirler bekler bazı yaşları" dizesindeki gizemi ya da bu dizenin ortaya attığı soruyu düşün. Belli bir olgunlaşmayı, bir şiiri iyice anlayabilmek için belli bir yaşa gelmenin gereklüiğini anlatır. (Aynı zamanda şaire de dönüktür, yani bir şiiri yazmak için de belli bir yaşa gelmek gerektiğini düşündürür.) Oda Müziği de, anlayabilmek ve tat alabilmek için belli bir yaşı bekler. Besteciler için de oda müziği son derece kişisel bir anlam taşır. Çoğu bu türde verdikleri yapıtlan fazlasıyla önemsemişlerdir. Onların olgunluklarının ve ustalıklarının birer kanıtıdır onlar. En az talep edilen bu türe neden bu denli önem vermişlerdir ki? Oda Müziği'ne gircn şiirler de benim için benzer bir anlam taşıyor. Sorunun asıl yöneldiği yere gelince, müziğe şiirin üzerinde bir yer veriyor muyum? Bilemiyorum, ama besteci olmayı çok isterdim. Yaratım süreçlerinde hiçbir sanata bir ötekinin üzerinde yer verme eğilimini taşıdığımı söyleyemem, ama müzik benim için nep ayrı bir yere sahip oldu. Plaklara kitaplardan daha çok para yatırdım. Ama şiirsiz ve müziksiz yaşamayı asla düşünemem. Olağanüstü bir şiirle, olağanüstü bir müzik yapıtı bende hep benzer heyecanlar uyandırdı. Şiirle müziğin birbirlerine yaklaştıkları yeri sevdım hep, ama müzik dınlemek gerekiyorsa genellikJe çalgı müziğini yeğledim. Sanatların prensi hangisi? Bence üstün sanat yapıtı için bu soru anlamsız. Burada ne Hegel'e, ne de Schopenhauer'a hak verebiliriz ya da her ikisi de haldı. "îhanetPerisininSoğukSarayı'ndaşiirinin tanıdık özelliklerine yepyeni bir bo yut ekleniyor: Humor. . Gerci yazılanndakı kadar acttıcı değil ama her şeye giilümseyerek biraz da gülümseyerek bakıyorsun artık sanki. En başta da kendıne. Yaşlanıyor musun yoksa? Gerçekten de belli bir yaştan sonra dünyaya daha hoşgörülü bakaDİliyorsun. Eskiden seni kızdıran şeyler şimdi daha az önem taşıyor. Buna karşılık yaş insanın bir şeyleri rahatça söylemesine olanak veriyor. Yani insanların senin hakkında ne düşünecekleri senin için önemini yitirince hoşuna gitmeyen şeyleri onlann yüzlerine karşı söyleyebiliyorsun. Humor biraz da böyle mi ortaya çıkıyor? Ben şiirle insanları gülümsetmeyi aslında hiç amaçlamadım, şiirin böyle bir amacı olabilir mi, onu da hiç düşünmedim. Birileri bunu çok güzef yaparsa ona alkış tutarım. Humor, ironi... Bunlar zekâyı yansıtır, zeki insan hep hoşa gider, ben de severim, ama şiirin yalnızca bir zekâ ürünü olmasına hep karşı çıktım. Çünkü bazıları yalnızca zeki şiiri seviyor, şiirin yalnızca zekâdan ibaret olduğunu sanıyor. Humor ve ironi bence şiir içinde bir unsur olarak bulundukları zaman daha bir hoş oluyor. Benim durduğum yere gelince... Sanırım, kişiliğimden de kaynaklanıyor olabilir, ben nep sarkastik biri oldum. Günlük yaşamımda da, bir insana bir şeyi anlatabilmemin imkânsız noktaya geldığini görünce onu hafifçe alaya almaya başladım. Bazen bunu yaptığım için kendimden nefret ederim, ama dediğim gibi bu kişililde ilgili olmalı. Sözü, senin şu en çok tepki alan yanına getirmek istiyorum: Şiirlerinin aksine çok bırçınsın bu yazılarda. Hatta lafını estrgememenin de ötesine geçebiliyorsun. Sanırım bu biraz önce söylediklerimle bağlantılı. Hırçın olduğumu sanmıyorum, çünkü yaşamımın hiçbir anında öfke ve kızgınlıkla yazı yazmadım. Gün oldu hakkımda hakarete varan cümleler yazıldı. Aynı üslupla kimseye yanıt vermedim, ama alay ya da dalga geçme dersen... Onu yapmadım diyemem. Dikkat edersen karşındaki insanı en çok yaralayan şey, onun kendisiyle dalga geçildiğini nissetmesidir. Alaycı insan hem seviJir hem nefret uyandırır. Alay size yönelmiyorsa çok hoşlanırsınız, size yöneldiği zaman o kisiden nefret edersiniz. Ben kendimle dalga geçmeye çalışan insanlara hemen aynı üslupla yanıt veririm. Burada amaç karşındakini küçük düsürmektir, işte lafını esirgememek oracîa başlıyor. Ama bunu yapabileceğin ve yapamayacağın insanlar vardır. Bazı insanlarla başka türlü anlaşabilmek ne yazık ki mümkün olmuyor. Ama diyeceğim şu ki, bana bu üslupla yaklaşan insanlardan da hiç nefret etmcdim. Bu işi iyi yapan insana ancak hayranlık duyabilirim. Bedrettin Aykın'ın yeni şiir kitabı: Yalnızlıklar Acıların yalnız bırakmadım şair Yalnızlıklar, Bedrettin Aykın'ın daha çok kendini ele aldığı, kendini deştiği şiirlerden oluşuyor. Kendinden yola çıkarak toplumla bütünleşmeyi deniyor bu kez. Önceki şiirlerinde toplumdan yola çıkıp yine toplumun bağrında yer alıyordu dizeleriyle. Giderek yalnızlaşan bir şairin yüreğinden süzülen duyeularla oaşbaşayız Yalnızlıklar'aa. GULTEKİN EMRE edrettin Aykın'ın yeni şür kitabı Yalnızlıklar (Temmuz 1997) Hera Yayınları'nın 11. kitabı olarak şiirseverlerle buluştu. Şairin şiirseverlerin kitaplığında yer alan öteki şiir kitaplarını da anımsayalım: Her Mevsim Acılarda (1982), Gecede Söylenen Türküler (1984), 1984 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü Eksik Bir Gökyüzü (1985), Yaralı Ükyaz (1990), Ansızın Güz (1992) ve Sevda Sureleri (1994). Bedrettin Aykın, acıyı şiirlerinde çok sık ağırlayan bir şair. Acı, onda toplumsal sorunlardan süzülerek, emilerek şiirine girer. Kendi bireysel acılarını pek göstermez, yansıtmak istemez. O, daha çok içinde yaşadığı topluma çevirmiştir antenlerini, Yemen'den.KurtuluşSavaşı'ndan 12Mart'tan, 12 Eylül'den nice sıkıntıları süze süze gelen bir ülkenin evladı olarak ölümlere, hapisüklere karşı çıkıyor şiirleriyle. Elinden gelen budur onun, o da dizeleriyle, yalın imgeleriyle kötü gidişe, toplumda onulmaz acılara neden olanlara karşı şiirini silah gibi kullanır; acılann ortasına sevgi tohumları eker. Yaralı günlerimizin üstüne eğilir, yaralarımıza sareıbezi olur, ilaç olur kitaplarıyla. Onun şiirinde her mevsim yüreğimizi dağlayan acılara karşı yılmaz bir tavır alır. llkyaz yaralı olsa da umudu aşılar; ışıktır kör karanlıklara. Yaz, üstü küllenmeye yüz tutmuş hüzündür, burukluktur, kırgınlıktır, biraz bezginliktir, çarcsizliktir, ama sızlanmadan bir durum saptaması olarak. Kış, daha çok karamsarlığa yakın durur Bedrettin Aykın'ın şiirlerinde. Direncc, karşı duruşa bulaşan bir çığlıktır, bitmeyen bir çığlık. Gülmeyen anaların babalann çığlığıdır, sarıldıkça kanayan yaralardır. Işsizfiktir ülkemizde durmadan kol gczen, korkuları deşen, sürekli dehşet sa Hep sen bana sorardın çan, bir türlü giderilemeyen. Karanlıktan ve yanıt verirkcn epeyce kurtulamayan sokaklardır mutsuzluğu yasıkıntı çekerdim. Ştmdı kasında onursuzca taşıyan. Büyük kentlerin sıra bende • Nıye uzunca boğazını giderek daha fazla sıkan gccekonbir süredir az şiir yazıdulardır yazılan, patlamaya hazır ve Doğu'yu durmadan boşaîttıran bir zihniyettir karşı yorsun? çıkılan. "Cehennemdi güzelim yaz/ Yanı Bu sorunun yanıtı asyordu çarşı pazar/ Ekmeğimiz sevgimiz yal'nda bütün bu konuşnıyordu/ Bir samyeliydi yaşam kavrulmuştuklarımızda saklı. Başka tuk". Sözünü şöyle sürdürüyor şair: "Bir şeyler de var tabii. Bu öykavgayı yaşarız/ Kıyısında ölümün". Şair le bir ülke ki insanda nasılbir ülkedc yaşıyor dersinizt* "Acıların hiçbir şey yapma hcvcaynası"nda "Hüznün ülkesi"nde. Bedrettin si bırakmıyor. IlavAykın, hüznü de acı kadar sık yaşar ve şiirindar'a yeni bir mekde bu iki sözcüğü çok sık kullanır çekinmetup gönderdim, den, sürekli yeni anlamlar yükleyerek. Onun isterse bu soruşiirinde acı "dost"ttır artık, hüzünse yorgun nun yanıtını bir "güz". Acı, "değişmeyen adres"tir "Sookur isterse kaklar kan gölü can pazarı"yken. Şair, acıoradabulsun. nın dilidir elbettc "Ben acının dili ozan/ Doçallıkla o yazmayacaksam eğer/ Neye yarar ozanlım c kt u p 1a rı ğım". Ulkenıizdekı toplumsal düzenin boilksenoKiıyazukluğunu şu dizeler ne kadar çarpıcı gözcağından, ya ler önüne seriyor: "Sevgiler deyetmez artık/ nıtı da ılk scn Akan bunca kanı yutmaya/ alabora oldu tekne/ Bal ararız tutunmaya". göreceksin. • B Bedrettin Aykın, hüznü, acıyı lirik bir anlatım içinde ele ahyor. Onun için onun şiirleri slogancı değildir 70'li yılların şiirine yakın dursa da, söylemi o ydların şiiriyle çakışsa da. Devrimci düşünceyi benimsemiş bir ozanın kaba yakanşları değildir şiirlerinden kalbimize süzülenler. "Nice acılardan süzüldük/ Hüznü nakışladık yüzümüze/ Yüzyıllar süren bir eeceden/ Geldik elyordamıyla gündüze", derken uzun bir mücadele dönemini imlemiyor mu sımsıcak? O, şöyle soruyor bir dizesinde: "Kokmayan gül, susan dil neye yarar?" Susmayan şairIerdendir o. Bedrettin Aykın, yaşam felsefesini şöyle açıklıyor: "Ozanım dayanamam gözyaşlanna/ Ak gömlekler dikerim acıya/ Sıcak sevgi kumaşından". Bir şiirinde de ülkemizin halini şöyle dizeleştiriyor: "Bir bulanık sudur Doğu/ Kıyısında kuşatılmıs yorgun bir umudun/ Unutulmu; bir uzak akraba coörafyada/ sesi ağıtlara yatkın acı dolu/ tşlemediği bir suçtan hüküm eiymiş/ Doğuştan kendi cezaevinde tutuklu". Bir ülke hapishaneye dönüştürülmüşse, ne yapar şair yazarak direnmekten, "kaynağına acının" inmekten başka? Ozancabaşlıklı şiirinde de ydmadan sürdürdüğü çabasını şöyle gözler önüne seriyor: "Bir sonsuz koşudayım/ Ekmeğin şiirin peşinde/ Yaralı yüre6im yorgun/Yanıyor dört mevsim/ Bir tutkunun ateşinde". "Ey ekmeğin sevginin gurbetinde gezen/ Bir türlü sılasına donemeyen yolcu , diye seslenirken kendine, bir saptamada bulunuyor: "Ve çok iyi bilirsin ki/ Yüreğinde gezdirir sılasını/ Bütün gurbetçiler sürekli". Ülkesinde sürgün bir şair gibi duyumsuyor kendini o. Yaşanan sıkıntıîı günlerden kurtulma savaşımıdır aslında yaşananlar, şair de bu yolun bir yolcusudur. "Gündemin ilk maddesi sevmek", diye yola çıkan bir şairdir Bedrettin Aykın.' Tükenmeyen sevgilere sözledi seni şair", derken de ömrü şiir olanı, kendini imlivor. Bedrettin Aykın, son kitabı Yalnızlıklar'a dek yayımladığı 6 şiir kitabında yumuşak bir şüri sürekli temize çeker. tmgeleri yalın ve pek değişmez. Söyleyişinde inişler çıkışlar yoktur, sıcaklığını nep korur. Acı, hüzün, yara, ilkyaz, yaz, güz, kış, sevgi, aşk, mut, gurbet, türkü, kusatma, yangın, mühür, güneş, tşık arasında dokur kencfine özeü şiirin kumaşını. Doğası belli, rüzgârı belli, ekini belli, biçeni belli, savuranı bclli, söyleyeni belli, gönderileni bellidir. Bedrettin Aykın da bunu istiyor sanıyorum. Yedinci şiir kitabı Yalnızlıklar, daha çok kendini ele aldığı, kendini deştiği şiirlerden oluşuyor. Kendinden yola çıkarak toplumla bütünleşmeyi deniyor bu kez. Önceki şiirlerinde toplumdan yola cıkıp yine toplumun bağrında yer alıyordu dizeleriyle. Giderek yalnızlaşan bir şairin yüreğinden süzülen duygularla başbaşayız Yalnızlıldar'da. Kendini eksen aldığı şiirlerinde hüzün ve acı sözcüğü geçmeden hüzün ve acıyı sağıyor okur. " Yıllarca yurt edindim/ Hvim sandığım bir gurbeti/ Aradım durdum sürekli/ bir yerlerde unuttuğum bir şeyleri". Sevgilisi şiir olan bir şairdir Bedrettin Aykın yüreğinde kırgınlıkları, buruklukları taşısa da. "Gidecek hiçbir yerim yok/ Kendimden kederimden başka/ Hiçbir yere ait değilim anladım/ Bütün yönler benim için artık aynı". Yüreği deprcmlcregcbeolsada Bedrettin Aykın'ın, Güz Lirikler'iyle gözünü açtığı hü/ündür. Şu iki dize de onun içinde bulunduğu ruhsal durumu çarpıcı bir biçimde gözler önünc seriyor ve okurken ürpeıtivor: "Geri döndüm güzün kapısından/ Yakamda gün boyu ülkesiz bir hüzün". • Yalnızlıklar/ Bedrettin Aykın/ Hera Şıır Kıtapltğt/ Temmuz 1997, Utanbul/ 77 s SAYFA 7 CUMHURİYET KİTAP SAYI 405