Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bektaş bu denemelerinde, "Bir kişi kendince önemlt olanı yazar, benim için politika bu, en geniş anlamıyla." diyen Hans Magnus Enzensberger'den "Gözünün nurunu sevdtğim Koca Sinan/ On parmaSı on ulu çınar misali her yandan yükselen " diyen Bedri Rahmi Eyüboğlu'na; Kadri Paşa Yalısı'ndan Pir Sultan Abdal'ın Köyü Banaz'da halkla birlikte yapılan Pir Sultan Anıtı'na: Afrodisias ve Kula'dan "Pamukkale'de bugün de hiçbir şey daha iyiye gitmiyor. Pamukkale'de bugün de yapılanma sürüyor Bugün de Hıerapolis kentı, kendi ülkcsinde yabancılanmanın acdarına, yaraları gitgide büyürken bile dayanmaya çalışıyor' diyerck hüznünü aktardığı Pamukkale'ye ve gezdiği gördüğü daha birçok yörcye iiişkin gözlemlerini, saptamalannı, düşünccIerini yazıyor. 23 denemenin yer aldığı Yuva mı Mal mı?'da (88 s.) Bektaş, "Toplum için konu bır 'ev'le başlayıp bitmemektedir. Evlerden oluşan çevre, temel sorunlardan biri olup çıkmaktadır " düşüncesiylc "ev" olayına ışıldağını çeviriyor. "Konunun mimarlık açısından açılımı", "Mimar açısından konu" ve "Deneyim Örnekleri" altbaşlıklarıyla "evin yuva mı mal mı olduğunu tartışıyor, mimarlığın neredc başlayıp nerede bittiğinin yanıtlarını arıyor, mimann toplumla ilişkilerini ve yapabileceklerinin sınırlarını irdeliyor. Kimin Bu Sokaklar, Alanlar, Kentler'de (122 s.) "daha duyarlı bir çevre, daha iyi bir mtmarlık için bu konulann toplumun gündeminde tutulması gerekiyor." düşüncesiyle yazdığı 19 denemeşini okuyoruz Bektaş'ın. Önce, yayalara, çocuklara, yaşlılara düşman sokakların; ağaçsız, çiçeksiz, böceksiz, bizden olmayan çirkin yüzler takınan sokaklann; alışveriş caduelerinin, anlamadıöımız dillerden tabelalara boğulmuş caddelerin kimin olduğunu; o tabelaların kime seslendiğini, kimler için takıp takıştırdıklarını soruyor; sonra da ekliyor: "Kendi ülkemızde ne zaman yabancı düştük biz?.. Nasıl oldu da höylesine yitirdik sılamızı?" Sonra yanıtlarını üretiyor denemelerinde, Sahip çıkacağınız bir sokak edinin." diyor, bir cadde edinin; bir alanımz, bir kentiniz olsun." Sahip çıkmak deyişinin çevre bilinciyle, tüm yaşama bilinciyle ilgili olduğunu söylüyor. Boğaziçi'ne ve gözümiizün ve yüreğimizin gördüğü içimizin çevresine uzanıyor. Mimarlık duyarlığını, çevre bilincini açıklıyor; Kurtuluş Savaşımızın mimarisini anlatıyor. Bir geçiş dönemi mimar" dediği Clemens Holzmeister'i ve yapıtlarını inceliyor. Mimarlık kültürünü, kültür mimarlık ilişkisini irdeliyor ve bir kez daha selamlıyor Mimar Sinan'ı. Sıra Bektaş'ın ilk kez kitap olarak yayımlanan denemelerine ve dizinin altıncı kitabı Kent'e (84 s.) geliyor. Kitaptaki 11 denemesinde kenti tanımlıyor Bektaş, kenti anlatıyor. tarken şiirmimarlık, şiirkent, şiirözgürlük ilişkisini değerlendiriyor, "ktmiz biz?" sorusunun yanıtını arayıp yapıtını "Anadolu'nun ozanı Yunus~ Emre'ye mımarca,bakış"]a bitiriyor. Hoşgörünün Öteki Adı: Kuzguncuk (158 s.) adlı kitabında "Ak ınejhn atladıgı yer" ve "Kuzguncuk'un yerleşme yeri olarak genel özellikleri" başlığı altında Boğaziçi'nin ve Kuzguncuk'un mitolojik tarihini anlatıp bugünlerine kadar resimlerle, çizimlerle anlatıyor. Kitapta bu iki yazının tngilizceleri ve "kaynakça" da yer alıyor. Sokaklarından evlerine, insanlarından değişik kültürlerine, söylencelcrden tanıklıklara kadar Kuzguncuk'u, Ccngiz Bektaş'ın emeğiyle ve scvgisiyle tanımış oluyoruz böylelikle. Ev Alma Komşu Al'da (162 s.) 38 yazısı var Bektaş ın. Yazılann tümünün ingilizceleri de kitaba konulmuş. Son 40 yılda kentsel nüfusumuz altı kat artmasına karşılık fiziksel mekanların, fiziksel altyapının aynı hız ve düzenle büyümediği; buna uygun toplumsal altyapının oluşturulamadığı, kentlerde yaşayanların gerçekte kentlileşmemiş olması gibi sorunlardan yola çıkan Cengiz Bektaş, gecekondulaşma ve kaçak yapılaşmanın niteliksizliöi yanında, kentlere gelenlerin, kentlerde yaşayanların çevrenin sorunlarına katılmadıklarını da söylüyor. Bu gerçeklerin çarpıcı bir biçimde görüluüğü ve geçmişi boyunca kentliliğin okulu ofmuş olan Istanbul'un, artık kent kültürü üretemez hale geldiğini belirten Bektaş, "Istanbul'u görmek, tstanbul kaldınmı çığnemek bir uygarlık ölçütüydü oysa," diyor. Kent kültürü üretme görevinin aydınların görevi olduğunu ve kültür üretimine "halkın kattîımı"nın zorunlu olduğunu da vurgulayan Bektaş, bu katılımın "kültürel demokrasiye ulasmanın da aracı ve amacı olduğu"nu belirtiyor. Sokaklarıyla, duvar rebimleriyle, sokaktaki Karagöz kuklayla, basketbol alanıyla, sokalcta tiyatroyla, çocukların tencerekapak bandosuyla, çocuk parkı haline getirilen çöplükle, Perinan Abla Sokağı'yla, ilkokulun onarımıyla, uçurtma yarışmasıyla, halkın seçici olduğu dükkân vitrinlerine asılan çocuk resimleri yarışmasıyla, çocukların hazırladığı yılbaşı kartlarıyla, sokakta aşureyle, kâğıttan kuşlarla, yazma baskısı ve sergisiyle, ycşile gözkulak olmakla, herkese açık kitaplıkla, pikniklc, tepkilerle... "Kuzguncuk olayı"n\ gözler önüne serip bu örncklerin yargınlaştırılması dileğini iletiyor. Yaşama Kültürü (80 s.) ise dizinin 2 deneme içeren son kitabı. Çevrenin ve çevreciliğin, kent olmanın, kentli olmanın, insan gibi yaşamanın ne olduğu konulannın işlendiği bu kitaptaki denemelerde yine Cengiz Bektaş'ın gözüyle mimarlık ve çevre sorunları irdeleniyor. Cengiz Bektaş, sevgisizliğin; doğaya, insana, yaşama lcarşı saygısızlığın egemen olmasının gerçek nedeninin, yalnızca çıkar için pazarlanan, sö'züm ona yükselen değerıerin yalancı, ikiyüzlü ptrıltılarından kurtulup baktığımızda 'Kültür Kirlenmesi' olduğu"nu söyleyip ekJiyor: "Dilimiz, düfünce düzenimiz, değer yargılarımız, insan ilişkilerimiz, ktsacası kültürümüz kırlenmeye haşlayınca, su da, hava da, toprak da kirleniyor elbette." Kültür kirlenmesinin nasıl önleneceği konusunda da şunları söylüyor: "Yasaklarla, zorlamalarla mı? Olabılir mi? Hiçbir zaman olmamij, olamaz. Önce aydınların halktan kopmamaya özen vöstermeleri gerekıyor. Kendinı halk kültüründen koparmıs bir aydının kültürünün gerçekliği olamaz. Sonra da Sorularla Yazarlar Mimarlıkta Eeleştiri / Cengiz Bektaj / Tasarım Yayın Grubu/65 s. Benim Oğlum Bina Okur/ Ccngiz Bektaş / Tasarım Yayın Grubu/77 s. Ayten Sürer'den On yılı aşkın bir sürede, kimini şahsen, kimilerini yapıtlarından tanıdığı toplam 22 yazar ve şairle yaptığı söyleşileri "Sorularda Yazarlar" adlı yapıtında toplamış Ayten Sürer. ERENDİZ ATASÜ yten Sürer edcbiyat öğretmeni ve çok iyi bir edebiyat okuru, sürekli ve kapsamıı okuyan, okuduğu üstüne ve satır aralarında ulaştığı yazar kimliği üstüne düşünen ve duyumsayan. Bana kalırsa Ayten Sürer'de gizli kalmış bir edebiyat yeteneği var. Niye yeteneğine sahip çıkmak yerine, yazarlara, şairlere sanip çıkıyor? Bellci kadınlara özgü çekingenliğinden, belki özgecil yapısından, Ayten Sürer röportajın ardındaki kisinin konumuyla yetiniyor. Belki de toplumuna ve alanına duydu;u öğretmen sorumluluğundan yazararı okura insan olarak da benimsetmek yolunu seçiyor. On yılı aşkın bir sürede, kimini şahsen, kimilerini yapıtlarından tanıdığı toplam 22 yazar ve şairle yaptığı söyleşileri "Sorularda Yazarlar' adlı yapıtında topladı Ayten Sürer. Cahit Külebi'den Özdemir Ince'ye, Nazlı Eray'dan Erhan Bener'e, Cemil Kavukçu'dan Emre Kongar'a geniş bir yelpaze bu. Yalnız kimi yazarları tanıtmalda kalmayıp, ülkenin toplumsal yapısının ve tarihsel dalgalanmalarının da bir izdüşümünü sunuyor Ayten Sürer'in yapıtı. Duvarlarm Dışı da Senin/ Cengiz Bektaş / lasarım Yayın Grubu / 103 s Yuva mı Mal mı?/ Cengiz Bektaş / Tasarım Yayın Grubu/87 s. A khnln bu sokaklar, • » alanlar, * f Kimin Bu Sokaklar, Kent/ Cengiz Alanlar, Bektaş / Tasarım l/ Yayın Grubu/83 Bektaş / Tasarım Yavtn Grubu/121 Kuzguncuk olayı hora*öteki adı: rünün kuzgurH, Kültür Kirlenmesi /Cengiz Bektaş / Tasarım Yayın Grubu/117 s J^oşgörünün Oteki Adı: Kuzguncuk /Cengiz Bektaş / Tasarım Yayın Grubu/157 s Kentffllk eğltlml Istanbul ve Denizli'den örnekler vererek kentlileşmeyi, kentlerdeki kültürel kirlenmeyi, çarpık yapılaşmayı, kentlilik eğitiminin ne olduğunu açıklıyor. "Göraüklerini, incelediklerini saptadıklarını, yaşadıklarını" yazıyor. Kentlilcşmenin "kültürümüz için, insanltk için yaşamsal bir sorun" olduğunu vurguluyor inatla. Kültür Kirlenmesi'nde (118 s.) yer alan 14 denemesinde insançevrckültürsanat ilişkisini irdeleyen Bektaş, "izleyici değil yaratıcı bir gençlik"\e kültür kirliliğinin önünün alınabileceğini söylüyor. Kültürümüzün sorunlarına ışık tuCUMHURİYET KİTAP SAYI 363 Ev Alma Komşu Yaşama Kültürü Al / Cengiz Bektaş /Cengiz Bektaş / / Tasarım Yayın Tasarım Yayın Grubu/161 s. Grubu/7 9 s. çağdaş, insancu, her zaman ileriye dönük kültürümüzü, her alanda bugün de üretebilir durumda olmamız gerekiyor Kültür üretiminin yollarını açık, sağlıklı tutmak, kirlenmeyi önlemenin tek önlemidir ve bu sorumluluk herkesten önce aydtnlara düşmektedır " Cengiz Bektaş'ın duyarlığa çağrısı karşılıksız kalmamalı. • Ayten Sürer usta ve özgün bir röportajcı. Hiçbir yazara yönelttiği sorular, bir diğerine sorulana benzemiyor. Basmakalıp hiçbir soruya rastlanmıyor. Besbelli Ayten Sürer röportajı yapmadan önce, yazar üstüne hayli dıişünüyor ve sorularını yazann iç dünyasını ve bu dünyayla yapıt arasındaki bağlantıları ortaya çıîcartmak üzre yönlendiriyor. Kitabın girisindeki "...Bu kitabın değeri kendi alanlannda değerli ürünler vermiş sanat ve kültür insanlarımızın sorularıma verdiklcri yanıt(lardadır.)" ifadesini gereğinden çok alçakgönüllü bir yatclaşım buluyorum. Röportaj sorularını yanıtlayan herkes bilir: Zihni açan, düşünme şevki veren sorunun ta kendisidir. Ayten Hanım'ın kitabına aldığı yazarlar ve şairler ise soruların hakkını vermişler. Yanıtlar gerçekten ilginç ve en önemlisi içten. Günümüzde kitaplann, şiirlerin arkasındaki insanları merak cden kaldı mı, bilmiyorum. Türkiye'de edebiyatın bu denli dışlandığı bir başka dönem kendi yaşantı sürecimde, doğal ki Saygın blr glrlşim anımsamıyorum. Böyle bir ortamda "yazar"a sahip çıkmanın saygın bir girişim olduğu apaçıktır. Ayten Hanım böyle bir girişimin emekçisi. Kültür ortamımızın bir bölümünü yaratanlarla söyleşiye girmek isterseniz, Ayten Hanım'ın yapıtını kaçırmayın. • Sorularda Yazarlar/ Ayten Sürer/ Suteni Yayınctlık/ 202 J. SAYFA 13