03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ali Akay, M.Foucault'nun bilgi, iktidar ve zevk eksenlerinden yola çıkmış İktidar ve Direnme Odakları Ali Akay, Foucault'nun çalışmalarının çerçevesini çizip kendi yaklaşımını ortaya koyarken, birçok başka düşünürün fikirlerini de tartışmakta. "Foucault: tktidar ve Direnme Odakları "adlı elimizdeki çalışma özgün bir Foucault yorumu olarak ve modern iktidar, birey, özne ve özgürlük gibi alanlara yaklaşımıyla önemli bir kaynak niteliği taşımakta. i. EMRE IŞIK Akay bize yukarıda söylediğim gibi, Foucault'nun yapıtlarının bütünsel bir Çerçevesini çi/mek istiyor. Bu nedenle işe düşünürün kitaplarını üzerine kurduğu üç eksenin adını koyarak başlıyor: Bilgi (Gerçek), iktidar ve Zevk (Akay, 1995:8). Bu kavramlar kaçınılmaz biçimde gündelik yaşamımıza sızmış kavramlar değil mi? Bir yanda bilgi (ve gerçek), öte yanda iktidar ve her şeyden daha fazla hazı merkezine almış bir toplumsal durumda zevk, kaçınılmaz olarak gelip tüm gündelik eyfemlerimizin merkezine oturuyor. Tam da bu eksenlerden harekctle Foucault düşünce çerçevesini oluşturuyor. Burada Akay, Foucault'u feminizm ve postmodernizmle ilişkilendirmeyi amaçlayan çalışmalardan uzaklaşarak onun modern yönünü ele almayı hedefliyor. Bu günümüzün her türlü tartışmasının merkczinde yer alan iktidar, bilgi (gerçek), kavramla derinden ıığraşmasından kaynaklanmaktadır. Genel olarak zihnimizde canlanan görüntünün aksine Foucault, devleti merkezine almayan ve iktidarın şekilsiz olduğunu iddia eden önemli savıyla karşımıza çıkmıştır. Bundan hareketle ilk olarak mikro iktidar biçimleri ve kavramını ortaya atmıştır. "Her tarihi uluşum kendi iktidar ve direnme biçimini ortaya çıkartır. Eski direnme güçleri ve odakları ile, ycni tip iktidar ile mücadcle ctmek, kaosu yaratır. Yeni iktidar biçimlerine yeni direnme biçimleri yeni öznellikler gerekmektedir" (Akay, 1995:131). Bedenin biyolojik varoluşunun ötesindej güç ilişkilerinin merkezinde bcden yer almaktadır. Bu cezalandırmaların üstündeki, iktidarın güç ılişkileri yoluyla bedenin 'üstünde, çevresinde ve beraberinde ruh üretilir: Gerçekliğe sahiptir: O siyasi anatominin aracı, yansımasıdır. Cezalandırılan o değildir'. Eski sözün aksine, Foucault'ya göre, 'ruh bedenin hanishanesidir'. Modern dönemde ise dışarıya kapatma, özgürlüklerle ruhların napsedilmesi söz konusudur. Foucault bu dönemi biopolitik kontrol ve iktidar çağı olarak ele alır. Akay, Foucault'nun deliliğin tarihi çözümlemesinin özünü kapatılanların değil de dışlananların tarihi olarak özetlemektedir (Akay, 1995:62). A. Akay, Foucault'nun "dışa açılan hapishane" kavramını ele alarak, XX. yüzyılın nasıl bir özgürlük hapishanesi geliştirdiği üzerinde duruyor. Okulun, ümarhane ve hapishanenin işe yaramadığı yerde dışarıya kapatmak, modern runların kontrolünün yolu olarak ortaya çıkmaktadır. "Burada artık iktidar ne bir devlet ne de kurumdur" (Akay, 1995:5960). Demokrasi ise burada karşımıza kendine bir sınır verme rejimi olarak çıkar (Akay, 1995:141). Iktidarbilmehaz düzlemlerinde günümüze gelene kadar oluşan söylemle ri ele alısını, gerek cinsellik ve delilik, gerekse ue cezalandırma mekanizmalarının ele alınışında, 'analiz ve resimleme el ele giderler ve bize gücün mikrofiziğini ve bedenin siyasaJ ele geçirilişini gösterirler'.(l) Nietzsche'de güç istenci bedenlere bağlı ve bedene işlevseldir. Foucault da bilme istenci, güç istencinin yerini alarak bedenlerin toplumsalı üretmek için ayrışmasına ncdcn olur. Sosyalleşme sürecinde cezalandırma pratikleri bir hafıza oluşumuna ncden olur, bu sadece cezalandırılanda değil tüm toplumda oluşur. Aslında; bu mekanizma tüm bireyleri belli kahplar altında tutmaya yönelik ödüller ve cezalar kümesidir: Tüm noktalardan geçen ve disiplin kurumlarını her an denetleyen sürekli cezalandırma, kıyaslamakta, farklılaştırmakta, hiyerarşik hale getirmekte, dışlamaktadır.(2) Davranış kalıplannın belirlendiği, hiyerarşinin oluştuğu bu düzlemde temel amaç normalleştirmektır Akay, "Kelimeler ve Şeyler"de tarih tcmasını ele alıp, Foucault'nun analiziııin özgün yönelimini ortaya koymaktadır. Burada çözümleme, tarihtcn çok arkeolojik bir nitelik taşımak durumundadır. Bu çözümleme bir süreksizliği, klasik çağı (17. yüzyıl) başlatan episteme ve modern çağa (19. yüzvıi) yol açan epistemeyi bize gösterecektir (Akay, 1995:72). Burada dilbilimden, antropolojiye birçok alanın içinden gelen tartışmalar tla dikkate alınarak Foucault'nun konumunun haritasını çıkarmaktadır. Normların hapishane gibi kapalı mekânları terk edişi ve 'daha özgür' alanlara doğru kayışını 'Bireyleşen mahkumlar: Modern iktidar' başlığı altında tartışılmaktadır (Akay, 1995:1014). Bu noktada önemle vurgulanan disiplin toplumu ve onun içinde iletişimin işlevidir. Normlar bireyleşenler arasında iletişimi mümkün kılmaktadır. Egemenliğin kraldan bir magma tabakasına geçişi sürecinde, yatay geçişlitransversal iktidar biçiminin ortava cıkışına dikkat çekilmektedir. Bu iktidar görünmezdir. Akay, "Bireyleşen ve normlara sokulan uysal bedenler modern eğlence toplumunun bildiğimiz üyeleri değil midir" sorusunu ortaya atarak, tecrit etmeden uzaklaşarak, birleştiren ve üretim mekanizmasının içine çeken yeni oluşumda modern bireyi ve modern iktidarı sorgulamaktadır. Foucault'nun bioiktidar çözümlemesinde, bir etki aracı haline getirildiğini iddia ettiği cinselliğin gelişimini, Akay şıı dört stratejik kümede ele almakta; a kadın vücudunun histerikleşmesi, b çocuk cinselliğinin eğitimbilimi, c çocuk doğurtucu hareketlerin sosyalleşmesi, d sapık zevlderin psikiyatrisi (Akay: 1995: 109110). Cinsellik sınıflandırıfdığı ve normalle patalojik ayrımı yapıldığı anda düzeltici teknolojiler işlcmeye başlamış demektir. Akay, Foucault'nun çalışmalarının çerçevesini çizip kendi yaklaşımını ortaya koyarken, bu temaslarla ilaiknmiş birçok başka düşünürün fikirlerini de tartışmaktadır. Foucault tktıdar ve Drrcnnıe Odakları adlı bu çalışma özgün bir Foucault yorumu olarak ve modern iktidar, birey, özne ve özgürlük gibi alanlara yaklaşımıyla önemli bir kaynak niteliği taşımaktadır. • (1) G. Deleuze, Foucault, Çeviren: S. Hand, University of Minnesota Press, Minneapolis, 1990, s. 24 (2) M. Foucault, Hapishanenin Doğuştı, s. 230 Michel Foucault: tktidar ve Direnme Odakları/ Ali Akay/ Bağlam Yayınlart/' Utanbul, 1995 Kml Emma'mn yasamöyküsü Anarşist devrimci Emma Goldman'ın (Kızıl Emma) özyaşamöyküsü "Hayatımı Yaşarken (Living My Life)", Metis ve Kaos yayınevleri'nin birlikteliğiyle yayımlandı. Iki ciltten oluşan kitabın bu ilk cildini Beril Eyübo"lu ( Tarih teması Güç illşkilerinin merkezl AYLİN KIRILMAZ H M ichcl Foucault hiç şüphesiz sonuna yaklaştığımız yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri olarak anılacak. Bu düşünürün yapıtlarının, düşüncesinin toplu bir çerçevesini ortaya koyan bir eser yayımlandı. tki önemli noktaya dikkat çekmek gerektiği kanısındayım. İlki, bu çalışmanın Türkçe olarak hazırlanmasıdır. îkincisi Foucault gibi geniş bir çerçevede dilbilim, tarih, felsefe, toplumbilim, psikiyatri gibi alanlarda Fikirler ortaya atan bir düşünürün kavranmasını ve daha yaygın bir biçimde anlaşılmasına kaynak oluşturma çabasıdır. tkincil kitaplann çevrilmesinden artık sıkılmadınız mı? Foucault ve diğer birçok düşünür bakış acılarının Türkçe olarak nazırlanmış çahşmalardan süzülmesi, herhalde ikincil kitaplann çevrilmesinden daha olumludur ve bu lcaynakları sadece Türkçeden izleyen okııra daha faydalı olacaktır. Bu kitap, Foucault üzerine Türkçe hazırlanmasıyla önemli bir görevi tüm tehlikeleriyle üzerine almış durumda. îsterseniz şimdi Ali Akay'ın kılavuzluğunda Foucault'nun düşünce evrenine biraz girmeve çahşalım. Belki dc böylece ölümünden sonra neden hâlâ onun üzerinde düşünüldüğünü de daha iyi kavrayabiliriz. KİTAP SAYI 359 ABD'de 1931 yılında yayımlandıktan sonra ikinci baskısı 1987'de yapılır... Türkiyeli okur, bu ilginç ve bir bakıma da belgesel kitaba ilk basımından altmış beş yıl sonra ulaşmış oluyor. Kitabın ikınci cildi gene aynı yayınevleri tarafından, Emine Ozkaya'nın çevirisiyle yayımlanacak. 1940 yılında, 71 yaşındayken ölen Emma Goldman, "tanrıtanımayan", "özgür aşk"ı savunan ve her türlü "devlet anlayışı"na karşı koyan kimliğiyle, olağanüstü bir mücadele serüveni yaşamıştır. Genç yaşta anarşist hareketin içinde ABD'yi baştan başa dolaşıp sayısız mitinglerde; bugün bile tartışılagelen, örneğin eşcinsellik gibi konularda savunularda bulunmuştur. I. Dünya Savaşı'nda, zorunlu askerliğe karşı çıktığından hapis yatar ve ABD'den sürgün edilir. 19.19'da da Sovyetlcr Birliği'ne gider. Ünü tüm Avrupa'ya yayılırkcn, Ispanya içsavaşında anarşistlerin yanında yer alır. Emma Goldman, yaşamı ile sözde feminist ve anarşistlere tarihsel bir yapıt vermiştir. "Hayatımı Yaşarken"de bu mücadelenin şiirsel öyküsü verilmektedir... Emma Goldman'ın kararlı mücadelesiyle oluşturdufiu bu yenilikçi kimlik, "kadının kurtuluş mücadelesi"ni de temel almıştır. En umutsuz günlerinde bile Emma Goldman, şunu söyler kendi kendine: "Hayır, hayır kendimi umut.şuzluğa kaptırmamalıyım. (....) Üzerime çullanan kara bulutları dağıtacağım." Freud'un derslerine de katılan Emma Goldman, Lenin'le de tartıştı... Omuzdaşlarına "Dans edemeyeceksem, devriminiz sizin olsun" derken, ideoloiik tavrını da ince bir şekilde ortaya koyuyordu... • Hayatımı Yaşarken (Birinci Cilt)/ Emma Goldman/ Çeviren Berıl Eyüboğlu/ Metıs ve Kaos Yay / 456 v SAYFA 13 ayatımı Yaşarken, ilk kez Mlchel Foucault CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle