Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
L Haıırlayan: Cevat Çapan Edmond Jabes (19121991)/ Şiirler/ Çeviren: Nuriye Yigitler (AELY) ÖNCÜKÎTAP III Bir hart düşüyor adımızdan ve yaşamıyoruz artık biz. I "Yaşam, kitabın kalıtımn ancak bir payına sahiptir: Yoksul pavına. 11 Edmond Jabes 1957 yılına kadar Kahire'de yaşadı. Yahudi bir aileden gelen Jabes, gençlik döneminde Fransızca eğitim aldı.l957'de Paris'e yerleşti. Ve şiirlerini 1959'da Je bâtis ma demcure'de topladı. Ardından uzun bir kitap yolculuğu olarak kabul edilen "Sorular Kitabı" dizisine başladı. 1967'de Fransız vatandaşlığına kabul edildi. îtalya ona 1987'de Pasolini Ödülü'nü gönderdi. Jabes, son çeyrek yüzyılın şiirini Paul Celan ile birlikte etkileyen bir yapıtın sahibi olarak gösteriliyor. Bu yüzden de yüzyılın "en gizli, gizemli" şairlerinden biri. Jabes'in Biricik Bir Son Kaygısı adlı bir şiir kitabı Enis Batur'un çevirisiyle îyi Şeyler Yayınları arasında 1995'te çıktı. ... işte bu yüzden hiçbir sınıflandırmaya girmeyecek, hiçbir türe ait olmayacak ama bunların tümünü içerecek bir yapıtı; tanımlanmakta; güçlük çekilecek, ancak bu tanımlanma olanaksızlığı yüzünden belirgin bir biçimde tanımlanacak bir yapıtı; hiçbir ada yanıt vermeyecek, ancak onların tümünün sorumluluğunu yüklenecek bir yapıtı; hiçbir sınırı, hiçbir kıyısı olmayacak bir yapıtı; gökyüzündeki topragın, yeryüzündeki gökyüzünün bir yapıtını; yalnızlığından ve düzensizliğinden kuşku duyulmayacak boşlukta yayılmış tüm sözcüklerin birleşme noktaları olabilecek bir yapıtı; yerlerin ötesinde, Tanrı saplantısının, saçma bir arzunun, doyurulfnamış arzusunun yerini; son olarak da kendini ancak her biri bir kitabın doğuşu olabilecek parçalara teslim eden bir kitabı düşledim ben. Bitip tükenmeyen bir araştırmanın konusu kitap; Musevi geleneğinin Kitap'ta gördüğü şey değil mi bu? "Dudaklarımıza gelen sözlerdiyordubize kadar ulaşan çağların derinliklerinden gelen sözlerdir. Başka çağlar için yineliyoruz onları biz. Işitilmeyen sözdedir çöl. Tanrı, Tanrı'nın içinde eriyen Tanrılarda. (O demişti ki: "Çelişkilerimizin bizi bocalattığı yolların kavşağında bir uyum arama. Sonra eklemişti: "...ölümle titreşen ayna olan kitabın her anında. Hiçbir şey yitip gitmez. Ölüm tarafından toplanıp saklanır kafada tasarlanmış sözler ve hareketler. Ah, Yael, köklerin bulunduğu karanlıkta, bir günlük çiçek ölümsüzdür ancak.) Yatırımım nereye mi gidiyor? Kitabın gereksinimine. Bilinmeyenin karşısında yalnızdır kitap ve yazar da kitabın yalnızlığında tek başına. Çölde bir çakmaktaşı. Taşı ikiye böielim. Günyüzüne çıkan kaygan yüzlerini cilalayalım özenle. Taştan bir kitap yarattı öldürücü bir yara. Ah, ölüm saati çaldığında, bizden gayri kim gerçekleştirecek mucizeyi üzerimizde? Kitapta olmayan şeyi malediyorsun bana; onda keşfettiğini sandığın şeyi. Böylece ben, onun, isteğin dışında ifade ettiği ve belleğinde tuttuğu şey tarafından hırpalanıyorum yeniden. Yaşam, kitabın kalıtının ancak bir payına sahiptir: Yoksul payına. Yaşantım boyunca, ölüme sabırla gitmek için inatçı bir kılavuzum olan bir sözün kalıntısını çıkaracaktım ortaya. Adı uğruna böyle ölür bir Musevi. Adın nedir? Yiizüme bak. Adın nedir? Ellerime bak. Adın nedir? Yola bak. îşaretlerin labirenti içinde şafaktan şafağa algdanan kökenlerin kaygı verici çağrısı oldu öteki dünya. SAYFA 14 CUMHURİYET KİTAP SAYI 331