Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ni tamamlayan şeyler... Başka şeyler de olabilir. Bu editöryal bir seçim. H.T.: Kitap fuarındaki değişik standlar üzerine birkaç söz... P.MM.: Kitapçılık aslında çok kasvetli bir iş. Kasvetli dükkânlar, naylonlu tezgâhıar... Değişiklik yapmak istedik. Hem de gençlere nitap etmek için... ODTÜ'de öğretmenlİK yaparken, büyük bir istekle ders kitapları getirttim. Çocuklar geldiler: "Hocam biz size ne yaptık? Bizi sevmiyor musunuz? Altı kitap birden, niye? Insaf... Onlar okunur mu?.." Artık dünya değişti, CDROM'lar filan. Bir "okumama"ya doğru gidiyoruz, kültürden uzaklaşıyoruz. Kitap çok önemli bir olay.,, S.Ö.: Tasarımcı isimleri zamanla değişti. Hepsinin farklı estetik anlayışları var. Neden isimler değişti? P.MM.: Tasarım bir lezzettir. Bir şeyden on tane yaptıktan sonra insan kendini tekrar etmeye başlayabilir. Bir dekadans başlıyor. C.Ç.: Nasıl değişik çevirmenleri ve şairleri seçiyorsak, tasarımda da öyle. Böylece değişik yaratıcıların, değişik isimlerin kendıni gösterme şansı doğuyor. Bu işi seven grafikerlerle çalışıyoruz... S.O.: Tasarım serbest mi; yoksa yönlendirme de olabiliyor mu? P.MM.: Konuşuluyor, tartışılıyor. Bir kapak heyecan yaratmak zorunda. Tek ölçeğimiz bu. Tasarım gençlere hitap edıyor. Neruda, Rexrotn'un kitabının yara bantlı kapağı örneğin... Bir anket yapılsa kaç kişi tanıyordur Neruda'yı. En fazla iyimser bir tahminle beş bin kişi biliyordur adını. Dünya nüfusunun yarısı telefon kullanmamış mesela. Neruda'yı istikrarlı olarak basmak lazım. Yeni bir jenerasyon karşılayacak Neruda'yı. Marquez Amerika'da üçüncü jenerasyon tarafından karşılandı. Canlı olmak önemli. Çağdaş sanat gibi... dönem dönem değişebiliyor tasarımlarımız. Puşkin'in kitabındaki kurşun delikleri Türkiye atıcılık şampiyonuna ait. Rilke'nin Duino Ağıtları'nın büyük boyunu ben tasarladım. Hoşuma gitti. Sonradan standart boyunu da bastık. îki boyutu da güzel. Biz bir talebi sezdik, gidiyoruz. Daha karşılığını görmedik henüz, ama göreceğiz. Buna inanıyoruz. C.Ç.: Üniversitelerimizde kitapçı dükkânları olması lazım. Bu çok önemli. P.MM.: ODTÜ'de bir tane var, ama yeterli değil. Üniversite gençiğine sorduğumda "Bu gece ne yapıyorsun?" diye, kimse aktivite olarak, 'Kitap okuyacağım" demiyor. "Boş vakitte ne yapıyorsun?" "Kitap okurum." Boş vakit... adı üstünde; boşa geçmesin diye kitap okunuyor. Hep böyle cevaplanıyor. S.Ö.: lyi Şeyler'in çıkışından sonra öbür yayınevlerinin şiir kitaplarında bir "özen" var. Sizin etkiniz oldu mu? P.MM.: Bunu söylemek bana düşmez, ama bunu ben de gözledim. Ama bu özen zaten olması gereken bir şey. Ülkemizin mevcut potansiyeli var. Koç ve Sabancı üniversite açıyorsa bu önemli. Ama bu potansiyefe yayıncılık sektörü hazır mı, yazar kadromuz var mı; bu tartışmaya açık. Ama talep gelecek, genç nüfus talep edecek. Biz numunelik kitaplar yapıyoruz diyebiliriz. Sorulduğu zaman, "Işte bizde bunlar var" diyeceğiz. Bizim oyuncağımız kitap, yani çok ciddi bir oyuncağımız var. Heyecan artacak. Şu anda hiçbir belirti yok gibi, ama "indicator" olarak var. Bu yalnız benim düşünccm de değil. Yazarlara, çizerlere çok iş düşecek, çünkü şu anda üretim çok az aslında. Türkiye'nin entelektüel nayatı için çok yazara, eleştirmene ihtiyaç var. Dergilerin sayısı yeterli değil. Ben talebin geleceğine eminim." CUMHURİYET KİTAP SAYI 318 Sevgi Özel, öykülerini topladığı kitaoına "Aşk Bir Boncuktur" adını vermiş. Gerçekten, aşk bir boncuk mudur? Kitaptaki öyküleri okuduğumuzda, aşkın insanlar arasında rıeyi yansıttığını görüyoruz. Özel, samyorum Kİ, bir boncuğun ışık durumlarına göre değişik renkler gösterdiği gerçeğinden yola çıkmıştır. Ama, kitabın kapağında da nazar boncuğu görülüyor. Aşka nazar değdiğini mi vurguluyor yoksa? MUZAFFER UYGUNER itaptaki öyküleri okuduğumuzda, hemen hepsinde toplumumuzdaki aile yaşantısının değişik yönlerini ortaya koyduğunu anlıyoruz. Sevgi Özel, bu değişik oluşumları değişik kurgulamalarla öyküleştirmiştir. Olaylara ve olgulara, bu durumları anlatmak amacıyla Daktığını görüyoruz; ama, bunları anlatırken, bir olayı olay kurgusuyla değil, öyküleme, öykünün kendine özgü kurgulamasıyla önümüze sermektedir. Hemen her öyküde değişik kurgulama ile karşılaşırız. Sözgelimi, kitabın ilk öyküsü olan Birbirimizi Öldürdük" adlı öyküde, bir lokanta ortamında, kadının ayrı, erkeğin ayrı bir düş ortamında evliliklerinin nasıl bir anlaşmazlık içinde bulunduğu anlatılmıştır. Orada, öykü kişileri "Gülçin'le Erol'un bakışları, son kez aynalarda buluştu, ancak birbirini yakalayamadı. Aynalara yansıyan binlerce ışık arasında eridi, bu kırgın, küskün bakışlar. Tıpkı sevdaları gibi" (s.23). "Yürek Kaymaları" adlı öyküde de sevişerek evlenen bir çiftin zaman içinde birbirine ters düşmeleri, bu yüzden ayrılmaları anlatılmıştır. Zuhal'in evli bir erkekle gizli buluşup sevişmeleri, böylece aile yaşamının nasıl bir bozukluk içinde oluştuğu anlatılmıştır bu öyküde. Ama, durumu anlayan Zuhal, sonunda ayrıldığı kocasıyla düzenli bir birliğe yönelmiştir. Özel, kitaptaki onüç öykünün büyük çoğunluğunda aile yaşamına dönük değişik durumları ele almıştır. Bu aile yaşamında aşk kırgınlıkları, aşkın çeşitli görüntüjeri yer almıştır. Sözgelimi, "Birbirimizi Öldürdük" adlı öyküde aşkın nasıl öldüğünü, iki kişi arasına nasıl soğukluk girdiğini biliyoruz. "Her Kapıyı Açan Ânahtar"da da erkeğin başka bir kadınla ilişki kurmasının anlaşılması üzerine eşinin bırakıp gitmesi ile, ilk günlerdeki aş kın böylece sona erdiğini anlıyoruz. "Şimdi Daha Güzelsin" adlı öyküde, "korkma sevgilim" der erkek, "bizim saadetimizi ölüm büe bozamaz" (77). Zaman içinde ise her şey değişir. Bir filmin bittiği konusu ortaya atılır. Bir konuşmada şunları okuruz yanıt olarak: "Bilmiyorum, süre çok uzun.. Bu kadar zamanda demir çürür, ağaç kurur. Sevdalar ayakta kalır mı bilmiyorum. Neler geldi insanların başına, tuğla düşseydi, bu denli sarsılmazlardı belki. Bence senin filmindekı adam yanılıyor, o yeni bir sevgili buldu. Yeni sevgilisi, eskisine benziyor yalnızca. Bu, sandıktan çıkarılmış gcçmişe özlem kokulu bir sevda olamaz" (ş.. 88). Öyküdeki bu yanıt, bir bakıma Özel'in genel eörüşüdür. Bir başka öyküde, "Kestaneîer Çatlamadan"da, şu satırlan okuyoruz: "Atkestanesi âşık olduğum güzclliklerden yalnızca biri, yanılmadıklarımdan da biri. Onun çiçeklerini onurlu insanlarla özdesleştiriyorum. Başları dik, yüzleri ak, sabırlı insanlarla.. Meyvelerini tıpkı insanlar gibi taşıyorlar. llkyazın, doğanın tüm canlıları uyandıran sevgi şölenine, tıpkı gözü gönlü açık insanlar gibi katılıyorlar. Tıpkı onurlu insanlar gibi, yerlcrini ve kim olduklarını biliyorlar. Gölcelerini csirgemiyorlar" (s. 93). Sevgi Özel, Aşk Bir Boncuk mudur? böylece, bu konudaki görüşünü değişik bir anlatımla bütünleştiriyor. "tnsan sevgilisiyle birlikteyken içinden gelen hiçbir şeyi esirgememeli. Evinin anahtarını vermesi yetmez" (s. 95). Özel, atkestanelerinin geç çiçek açıp tohumlarını da uzun süre tutmasını, insanlar arasındaki aşk için örnek olarak almıştır. Aile toplumun en küçük birimidir. Aile içindeki bu gibi olumsuz oluşumları toplumda da görürüz. Toplumun bir birimi olan aile içindeki tatsızlıklar toplumun da olguları değil midir? Gerelcsiz anlaşmazlıklar görülen aile, toplum için de bir aynadır. Içkili durumda eve gelenler ve eşlerini rahatsız edenler de bu.toplumun birer ferdi değil midir? Özel, "Yürek Kaymaları" adlı öyküsünde belirtir ve erkeğin eve "rakı şişesinden cıkmış gibi" döndüğünü söyler. Bu içlcili durumlar başka öykülerde de görülür. "Kurşun Ata Ata Bitmezmis" adlı öyküsüncfe, Osmangazi Mahallesi'ndeKİ olaylara değinmiştir. Oradaki toplumsal hareketlerin toplum içindeki acıfara, gereksiz durumlara yol açtığını öyküleştirmiştir. Ölen Feyzi nin arctından anasının haykırışlarını buluruz. Bu, topumda çokca gördüğümüz durumlardan biridir. "Her Kapıyı Açan Anahtar"da da toplumsal bazı kıpırdanışları buluruz. "Şimdi Daha Güzelsin" öyküsünde de, Sema'nın birkaç kez, siyasal görüşleri nedeniyle düzensiz yıllar geçirdiği belirtilmiştir. "Savaşın Kadınları" öyküsünde, savaşın insan ve toplum yaşamındaki olumsuzluklara yol açtığına değinilmiş; Kurtuluş Savası'ndalci yaşam içinde günler geçirmiş Üîkü Hanım, Bosnalı ve Çeçenyalı kadınları da düşünüp durmuştur. O, "savaşın acılı kadınlarınoan biriydi. Şimdi, televizyondaki Çeçenyalı kadınları izlerken üç beş dakıka içinde neler neler anımsamıştı" (s. 58). Toplumda sanatın da bir yeri vardır. "Asma Sakal Takma Bıyık" adlı öyküsünde bir konuşmaya çağrılan Munsin Bey'in bir günkü yaşantısı ortamında sanata ve sanatçıya dönük görüşlerini buluyoruz. Konuşma için çağrılan Muhsin Bey'in uyuyup otobüsü kaçırması da ayrı bir durum göstergesidir. Muhsin Bey in hazırladığı konuşma metninde, sanat ve sanatçı ele ahnmıştır. Bu metinde, çeşitli görüşler tartışılmıştır. Böylece sanat ve sanatçı tanımlamalarındaki aykırılıklar belırtılmiştir. Sevgi Özel, öykülerinde bazı kişileri dış görüntüleri ile betimlemeyi, öykünün geniş boyutları içinde küçuk küçük noktalamalarla yapmıstır. Dış betimlemeler yanında, kişiîerin düşüncelerini ve duygularını da yansıtmıştır. Böylece, insanların iç dünyasının betimlenmesıni yapmıstır. "Uyur uyanık" öyküsünde, bir yolculuk sırasında, iki kişinin duyumsamalarını bir düş ortamı içinde verrniştir. Öykülerinde çevre betimlemeleri de var elbette. "Savaşın Kadınları"nda, Erhan'ın evini betimlemiştir: "Portakal bahçesine açılan pencereleri, on onbeş basamakla kıyısına inilen havuzu, balkonlarıyla, girişte iki, ikinci katta üçer odası, geniş salonlanyla saray yavrusu gibiydi ev" (s. 54). "Şimdi Daha Güzelsin" adlı öyküde bahçe içindeki bir ev çıkar karşımıza: "...çevresini ağaçların kuşattığı bir bahçeye girmişlerdi. Asma çardağı, kuyusu, yöreye özgü çiçekleriyle, sıraaan bir köy eviydi. iki katlıydı/ .../ içi insana küçük dilini yutturacak denli, iyi döşenmişti. Alt katta kocaman bir salon, bir çalışma oası, bir mutfak", çalışma odasının "üç duvarı da kitaplarla kaplıydı... Çok güzel camdan bir masa, üzerinde bilgisayar, bir sürü süslü kırtasiye. Birküçük şömine" (s. 80). Suat'ın evi, Selma'yı şaşırtmıştı. Daha başka betimler de görülür öykülerde. Özel, bunları da belirli bir ölçü içinde yapmıstır. Sevgi Özel'in Aşk Bir Boncuktur adlı bu kitabındaki öyküler, değişik kurgulamalarla, yalın bir anlatımla kişilerimizi, aile ve toplum yaşantımızı ortaya koymuştur. Öykülerde, gerek kurgu, gerek anlatım ve gerekse kişilikler bakımından bir özgünluK görülmektedir. Olaylar ve durumlar, ustaca bir kurgulama ve düzenleme ile, insanı bıktırmayan bir ölçü içinde öyküİeştirilmiştir. • Aşk Bir Boncuktur/ Sevgi Özel/ Öyküler/ Ümtt Yayıncılık / Ankara 1995/ 134 s. Sevgi Özel'in öyküler toplamt: Aşk Bir Boncuktur Baömiemaler M e ve toptum K Sevgi özel'in Ask Bir Boncuktur adlı bu kitabındaki öyküler, değl$lk kurgulamalarla, yalın bir anlatımla klşllerlmlzl, aile ve toplum ya$antımızı ortaya koyuyor. SAYFA 9