28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

FATMA ORAN Boksör, yazar, ressam, senarist, aktör, yönetmen: J ohn Huston' 5 Ağustos 1906, NevadaMissouri/28 Ağustos 1987, Middletown, Rhode IslandABD... Ağustosta doğup ağustosta dünyaya veda eden bu yaz sonu çocuğu, Kuzey Irlanda asıllı ABD'li karakter oyuncusu Walter Huston'ın oğluydu. Çocukluğu babasının sahneye çıktığı çeşitli kentlerde geçti. Walter Huston müzikal komcdiden drama kadar hcm tiyatroda, hem dc sinemada çok başarılı tipler çizmişti. Mühendislik eğitimi gördüğü halde, bu işi ancak dört yıl yaptı ve 1909'da ikinci eşi Bayonne Whippfe ile birlikte yeniden sahne çalışmalanna döndü. Birlikte şarkı söyleyip dans ettikleri gösterileri 1924'e değin sürdü. Huston .anılannda babasına ve ailesine çokça yerveriyor. Çizgi dışı ve serüvenlerle dolu bir yaşam süren Huston'ın hayatı gelişigüzel, bölük pörçük, kesik kesik bölümlerden kuruldu. (Kendisi böyle diyor) Beş eş; bazısı evliliklerden daha hatırlanmaya değer pek çok ilişki. Av, bahisler, safkanlar, resim, koleksiyon, boks. Altmıştan çok filmde yazarlık, yönetmenlik, oyunculuk. Huston, yapıtlarına baktığında, bir filmden diğerine uzanan bir devamlılık görcmediğini söylüyor ama dikkati çeken nokta, filmlerinin birbirinden ne kadar farklı olduğu. Evliliklerinde de bir tutarhlık bulamıyor sanatçı: Eşlerinin hiçbirisinin ötekilerle uzaktan yakından alakası yok; ayrıca hiçbiri kesinlikle annesine benzemiyor. Karışık bir grup: Okul çağında bir kız; bir nanımerendi; bir film aktristi; bir balerin; ve bir timsah. Gençlik yıllarında kısa süreli işlerde çalıştı Huston; maymun iştahlılığından değil, hayatı tanımak istemesindendi tüm bu girip çıktığı, merak sardığı işler. Önce okulu bırakıp hafif sıklette profesyonel boksörlük, daha sonra Meksika ordusuna yazılıp süvari olarak askerlik, ardından gazetecilik, bir derginin yayın yönetmenfiği, öykü ve oyun yazarlığı, oyunculuk. Âh, evet, en önemlisini unuttum; Resim. Huston'un resim dünyasını keşfedişi. Kaliforniya'nın önde gelen tüy sıkletlerinden biri olduğu ilkgençlik yıllarına rastlar. Nasıl mı? John, bir gün Hearts gazetesinin pazar ekinde modern sanat üzerine hazırlanmış bir sayfa görür. Duchamp'ın Merdivenden Inen Çıplak'ın röprodüksiyonları, bir Picasso, bir de Matisse vardır ve makalede sanatçılarla alay edilmekte, onlara "Fütürist" denilmektedir. Huston'ın ise 'ne oldukları' hakkında en ufak bir bilgisi yoktur ama büyülenmiş ve makalenin aptalca olduğunu hissetmiştir. Eli kalem tuttuğundan beri resme karşı belli bir yeteneği olmuştur ama bu makaleye rastlamadan önce güzel sanatlar bilincinde özel bir yer işgal etmemiştir. Şimdiyse yanıp tutuşuyorcfur. Halk kütüphanesine giui'p Kübizm ve PostEmpresyonister adlı bir kitap alır, kütüphanede modern sanatla ilgili tek kitap budur. Tamamı resimlidir ve Huston çok etkilenmiştir. Annesine güzel sanatlar okuluna gitmek istediğini söyler ve Los Angeles'taki Smith Güzel Sanatlar Okul.u'na kaydolur. Birkaç ay sonra Sanat Öğrencileri Cemiyeti'nin adını işitir; bunlar Main Street'te kiraladıkları ufak bir yerde haftada üç kez toplanan bir grup sanatcıdır ve John onlara katılır. Burada herkesin kendine özgü bir stili vardır; avnı modelle çalısıyor olmalarına rağmen nerkesin resmi farklıdır. Onlara katıldıktan sonra iki ressam hakkında tartıştıklarını duyar: Stanton MacDonaldWright ve Morgan Russel. Wright ve Russel iki dünya savaşı arasındaki aönemde eğitim için Fransa'ya gitmiştir ve Paris'te karşılaşmışlar, Picasso ve Braque gibi yakın bir işbirliği kurarak Senkronizm adını verdıkleri, bir şekli tanımlamak için çizgi, ışık veya gölee yerine renk kullanan bir resim akımı başlatmışlardır. Wright, atesli bir entelektüeldir. MacDonald ve wright, giderek Huston'ın sahip olduğu eğitimin temelini Varlığıyla hayatı zenginleştiren sanatçı: John Huston Nisan Yayınları, Irma Dolanoğlu'nun mükemmel çevirisiyle dilimize kazandırdığı "sinemayı sanat yapan" büyük usta John Huston'un 1980 yılında kaleme aldığı "An Open Book/Açık Bir Kitap" adlı otobiyografisini yayımlayarak sinemayla ilgilenen okurların gönüllerinde taht kurdu. Kitabı, kitap kurdu sinemaseverlere hararetle öneriyoruz.. Gençllk yılları dönüşünde, o zamanlar Amerika'da vasaklanmış olan Joyce'un Ulysses'ini kaçak olaralc ülkeye sokar. John resim yaparken Dorothy bu kitabı ona yüksck sesle okumaktadır "Bir kitabın bana yaşattığı cn büyük deneyimdi bu. Kapılar açılmıştı." Hiç paraları yoktu, demiştim. Çünkü o zamana kadar para karşılı&ı yaptığı tek is, boks ve Ncw York'taki kısa aktörlük denemeleridir. Sonunda para kazanmak için karşısına çıkan en iyı seçeneği değerlendirir: New Vork Daily Graphic'tc muhabir olarak iş bulur, o da annesi orada çalıştıgı için. 1929 yılında İki Anıerikalı adlı bir kısa filmde yaptığı aktörlükten sonra arkadası Herman'ın aracılığıyla Goldwyn stüdyolarında sözleşmeli yazar olarak çalışmaya başlar. Huston'ın yöncttiği ilk film olan Malta Şahini (1941), gerçekçi diyalogları ve sert karakterleriyle sonraki filmlcrine ilk örnek oluşturur." ilk yönetmenlik görevime çok iyi hazırlanmış bir şekilde geldim. The Maltese Falcon (Malta Şahini) yalnız sahne sahne değil, kare kare büyük bir titizlildc kurulmuş bir senaryoydu. Her karenin bir taslaöını yaptım. Pan ve Dolly ile bir çekim olacaksa, onu da belirtiyordum. Aktörlerin veya kamera ekibinin karşısında zor duruma düşmeyi kesinlikle istemiyordum. Willy Wyler'la beraber taslakların üstünden geçtik. Birkaç öneride bulunduysa da genel olarak yaptıklarımı onayladı. Taslakları prodüktörüm Henry Blanke'e de gösterdim. Blanke'in söylediği tek şey, "J°hn, çektiğin her sahnenin rilmin en önemli sahnesi olduğunu unutma yeter," oldu. Genç bir yönetmene verilebilecek en iyi tavsiye budur herhalde. Disiplinsiz bir şekilde, haftada ortalama üç dört kitap okuduğunu da öğreniyoruz Huston'ın Açık Bir Kitap'ından. Bu, çocukluğundan beri böyle süregelmiş. Ninesi, en sevdiği yazarların kitaplarından ona yüksek sesle okurmuş: Dickens, Tolstoy, Marie Corelli. Ayrıca Shakespeare'den tiradlar okuyup John'a tekrarlatırmış. Erken buluğ çağlarında bir yazarın "stili" hakkında konuşurlarmış. "Bu kelimenin anlamını çözmeye çalışırdım. Bir yazarın stili, kcndini diğer yazarlardan ayırmak için kelimeleri düzenleme şekli miydi? Stil bu kadarla kalmıyor olsa gerekti canım! Bir cün bir vahiy gibi indi bana; insanlar farklı farklı yazarlar, çünkü farklı farklı düşünürler. Orijinal bir fikir yepyeni bir yaklaşım gerektirir. Öyle ki, "stil" yazarın bir uydurması değil, merkezi bir fikrin ifadesidir." Bir yönetmen olarak bir stili olduğunu düşünmüyor Huston. "Olduğunu söylüyorlar ama ben bunun farkında değilim." diyor. Bergınan, Fellını, Bunuel gıbı yönetmenlerc hayranlık duyar Huston. Çünkü onların filmleri kenui özel hayatlanyla bir şekilde bağlantılıdır, ama Huston'ın yaklaşımı hiç de böyle değildir. O, 'derlemeci' biridir. Kendinden Daşka kaynakları kuilanmayı sever; ayrıca, Huston, kendini yalnızca, başlı başına ve sonsuza dek bir sinerria yönetmeni olarak da görmez. Hayatta kendisini tek bir amaca vakfetmek Huston için imkânsız bir şeydir. Boksörlüğe, yazmaya, resme, atlara olan ilgisi, hayatın belli dönemlerinde, film yönetmeye duyduğu ilgi kadar önemli olmuştur onun için... Marilyn Monroe, Humphrey Bogart, Liz Taylor, Gregory Peck, Errol Flynn, Burt Lancester, Clark Gable, Audrey Hepburn, Montgomery Clift, Susannan York, Orson Welles, feanPaul Sartre, Ernest Hemingway, Robert Mitchum, Ava Gardner, Bibi Ânderson, Paul Newman, Jacqueline Bisset, Anthony Perkins, Sean Connery, Sylvester Stallone, Max Von Sydow, Jack Nicholson, Katleen Turner, Tenessee Williams ve oyuncu kızı Anjelica Huston'a otobiyografisinde büyük ölçüde yer veren John Huston çalıştığı kameramanlardan ve yönetmen yardımcılanndan da söz ediyor kitabında ve tüm yönetmenlik yaşamı boyunca sadece iki harika yönetmen yardımcısı olCUMHURİYET KİTAP SAYI 318 Derlemeci' John Huston oluştururlar. Ikisi de Huston'ı sadece güzel sanatlarda değil edebiyatta da yönlendirirler. Rabelais, Flaubert, Balzac, Verlaine ve Baudelaire'i derinlemesine onların sayesinde okuma fırsatını bulur. Huston, 1924'te New York'a yerleşince Sanat Öğrencileri Cemiveti'yle olan ılişkisi de haliyle son bulur. Huston, aktörlüğü ilk kez 1924 yılında tadar. Bu, Shenvood Andcrson'ın Yumurtanın Zaferi adlı tek perdelik bir oyundur. Bunu Hatcher Hughes'un Perişan adlı oyunu izler. Hastalıklar, ameliyatlar, birkaç aylık Meksika seyahati sonunda yeniden Amerika'ya dönüş derken Kaliforniya'aa eski arkadaşlarıyla görüşür ve ilk aşkı Dorothy Harvey'le olan ilişkisine bıraktıgı yerden başlar. Dorothy, felsere okuyan ve sair olmak isteyen yetenekli bir kolej öğrencisidir ve mutlu son: Evlenirler. Hiç paraları yoktur. John, Dorothy'nin onlarca resmini yaparken, o da, John'a Kant, Leibniz ve üniversitede okuduğu diğer felsefecilerin eserlerini okumaktadır. Bu dönemde John'ın annesi Avrupa'ya gider ve SAYFA 10
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle