Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ifhan &erk AŞK ELÇİSİ Kadar/ ///?(/// /i<r/' /Arda\ Yayıııları / 239 v. Aşk Elçisi Eski Zamanlardan 1965'e Arthur RimbaudSeçilmiş Şiirler/ Çcvıcıı.llhan Bcrk /AdamYayıııları / 120 t. Avluya Diişen Gölge/ ///w; Bcrk /Adaııı Yayıulıin / 120 s Logos Deneme / llhan Bcrk / Yapı Krcdı Yayıııları / 61 v. şamı yoktur. Şiirleri vardır, şiirlerdeki yaşama, yaşam diye bakarlar. Başka bir yaşam bilmczler. Hiçbir şey şiirin önünc konmaz, konamaz. Şiirle giinlük yaşam arasındaki ilişki mi? Yaşam kullandığım ölçüde vardır benim için. Kullanmadığım yaşama bakmam. 'Yönetilmeyiz biz.' Cîün beni değil ben günü climin altına alarak çıkarım. Bir dal düşmüştür, kaldırırım; bir yaprakcığı düzeltirim. Varolmanın yorumcularıdır şairler. Yaralı doğmuşlardır! Sözse, sııyıın dibindedir. Mcıııcl iııat'ın söylcdiğı "llhan Bcrk, dokııınltığıı her $cyt $ttre döııiişliiri'ır," söziiııii \ız ııa\ıl yornntlııyorsıtıııız^ 'Memet I r uaun flhan Berk dokunduğu her şeyi şüre dönüştürür." söziinü nasıl mı yorumluyorum? Yorumlamıyorum. Her şair dokunduğu şeyi şiıre çeviıir: Eger şairse, elbet. Ben bir ayrıcalık değil im! Sızııı Allas, (ia/a/a vc Pcra adlı kıtaplarıııız pck çak oktır ıçın bırer cofcrafya k.ıtahı ı^levı de ta\ıdılar Ycryiızunün pek çok noktasını bu \ıtrlerle tanıdılar licıı ştırı sokaklarda adını adını ızlcdiğıııızı dü^ünüyoruın. Bıı kıtapları yazarken a\ıl anıaçladı&ııuz neydP Galata ile Pera'yı yazmaktaki amacımı biraz tarih, biraz da coğrafya olan sevgim diye özetleyebiliriın. Büyiik ölçüde de bu tarihe tanıklık etnıek diyebılirim. Böyle bir cografyanın varlığı ilgilendirdi beni, o çıksın, vıırsun dedim bir yazıya. Ozcllıklc Pera'da, kitaptaki sokakların pek çoğıı bııgiın yok artık. Yalnız sokakların mı? Insanların da elbet. Cialata'da öyle, yarın o da yok olacak. (îalata'nm çetelesini çıkardım ben. Adınıladım, her karış topragı numaraladım bıraktım. Cîalata daba çok nesneler kitabıdır. Bunu ta baştan ıstedim de. Nerdeyse ınsan.sız bir coğrafa: Yalnız evler, sokaklar, kuleler, alanar, çarşılar, diikkânlat. Bir kadostracı gibi çahştım. lişyanın görüngübiliminin tarihini yaptını. Brauue 'nesnc şiirseldir' der; işte bu şiirsel dünyayı vermek isiedim. Ağaçlar, kuşlar, böcekler, Cîalata fareleri, bıı sessiz dünyanın bir göstergeler tarihi oldıı. Bunları anlatmak amacımdı. Ama asıl amacım yazınsaldı. Ben düzyazıyı, yaratıcı düzyazıyı çok scvcrim. Böyle bir biçem pcşinc düştüm. I ler iki kitap bu deneyimin sonucu çıktı. İki, üç efle yaztlım. Dil, böyle bir biçem deneyinde sarsılır, yöniinii yitirir, allak bullak olur: Başı döner. Bu baş dönmcsini yazmak istedim, benim için bıı çok onemliydi. Bunu ne ölçüde başardım bilmivorıım. Dilin bu başdönmesi hcnı Cîalata'ya, hcm de Pera'ya uygun düşertli diye düşündüm hep. Sanırım tanıklık tııtkıım ılilin bu serhoşluğuna pek yüz vermedi gibi gelir bana. Bunu bir eksıklik gibi görüyorıım. Yazık! liirk.ee'ı/ıizdckı cıı giizcl a$k şiirleriın yazi'/ii yıırlcrdcn birtsiııtz. Askla <ıiir iiretkcıılığt arasında nasıl bir ılı^ki gtirüyonnnıız' Ben 'en güzel aşk sıirlerini yazdığımı' bilmeın elbet. Aşkla şiirin üıetkenliğine gelince: Ben bıına 'üretkenlik' ycrine, yaratıcılık diyeceğim. Ikisinin ağırlık noktası yaratıcı olmasıdır. Böyle bir ilgiden söz edilebilir sanırım. Sonra da özgürlüklerine düşkün olduklarını söyleyebiliriz. !)iir, yazın alamnda yaratıcı olan tek tiirdür. Şiiri başka türlü k av rayam ayız. Aşk da, şiir gibi yaratıcRİır. Yaratıcıılır, çünkü aşkda insanın varlığı biitiinüyle ayaktadır. Ikisi de doğası gereği özgiirdiir. İkısinin de yaratıcı olmaları, ıer seyden önce burdan gelir. Asılı Eros / tlbıiıı Aşkda, şiirde gerlicrk /Yapı Krcdı çeği aşan durumYayıııları / 14) \ far hep vardır. Sonra da ikisi de benzersizdir; dahası; ıkisi de yönctilmezdir. licıı }//>//; dünya vc ınsanlar ıçın en tcıncl vereksıııımlcrden hiri oldujLuna, iiırin dünyayı güzcllctjtircccginc, aüzcltcccgıııc inanıyorum Stzin bu konuda söylcmck ıslcdıklvriınz var mı? Şiirin dünyayı 'güzelleştireceğine, düzelteceğine' ben de inanmak ister dim, büyiik bir şey oldurdu bıı kıı^ku suz. Ama ben şairlcrin yaşama, dıınyaya bir anlam vermeve geldiklerine in.ı nırım: I lepsı bu kaıdesjm. Başka bir umudu yoktur şairlerin. Bu da az şev değildir. Dünyaya, yaşama bir anlam vermck 'bizi kendimizden başka biri yanmaya çalışan bu dünvada 'kendimiz Kalmak, kendimiz olmaktır bu. Şiir elbette insanlar için en 'tenıel gereksi nimlerden biridir', özünde dcvrimcidir çünkü. Cîramsci gibi söylersek: 'Şiir tıpkı gerçek gibi, daima ihtilalcidir.' Şiirin gerçeğinde yatan da budur. Tarihin devrimci anlamından hiç avrılabilir nıi şiir? Kimi zaman devrimden de ayırt edilemez. Hüzünlü gerçekcilerdir şairler: Umutsuzlukları, umutlarıdır bu yüzden. Teşekkürlcr. • ı; İlhan Berk'in Avluva Düsen Gölae'si ONAY SOZER ££ T^*v ilin doğasında sözün sıfıra I 1 intliği bir dil vardır" diyor I J llhan Berk "Dili o sınırda tutmak, ordatı yazmak... " Bu satırları açıklanıaya gerek var mı? (lerck olsun olmasın şunları ekliyor: "Bu çıkmayı ilkin Saussııre'un dil (langue) ve söz (parole) deyimlerine verdigi anlamlara göre okumanı istiyorum. Şiir elbette kuraldan çok bireysel yaratıdır, özü yoktur şiirin, sözcüklerin raslantısından doğar, dolayısıyla dilin değil sözün, toplumun değil, bireyin bağrından kopup gelir. Bunlar bilinen şeyler. Ama benim yapmak istediğim bilinenden ayrı: Sözü sıfıra indirmekle şiirden her türlü bireyselliöi, ne bileyim istenci ve anlak'ı uzaklaştırdığıma inanıyorum. O zaman yine dile dönüyoruz ama artık dilin doğasındaki bir dile, smırdaki bir dile. Söz böylece dili besleyen siite dönüşüyor, anlıyor musun? Sözcüklerin birbirine değdiği ve birbirlerini kendi içlerine çekip yine de dışardı bıraktıkları olan... Işte oradan yazmak!" Cicrçekten de llhan Berk'in siirlcrinde çoktan bcri varolan bir egnime görc sözciikler birbirlerinin kesişme noktalarında, yani geometrik anlamında bir sıfır noktasında buluşarak anlam kazanıyorlar. "Avluya Diişen (iölge" şiirinde de gölgenin gerçekten avluya duştüğü filan yok, gölgc avlunun sıfır alanında varoluyor: Hatmilerin arasında başını çıkarmış bakıyor bir kaplumbağa Avluya gölgesi düşüyor Bu dizeler her ne kadar gcrçekçi bir bctimmiş gibi gelse de öylc değil. Tek tek sözcükler birbirini etkiliyor yalnızea. Berk bizi bütiin yoruınların, bütün anlamlandırmalann, bütün imlemelerin öncesindeki "sıfır im"in, kısaca text'in dünyasına sokuyor. Sözcükle tümce arasında ayrımın kalmadığı yerde tümce sözcüklerin birbirini izlemesine, dünya ve gerçeklik bir görüntünün geçişine indirgeniyor: Yiizün geçti bu görüntü yeter dünyaya ("Yiizün Cîeçti") Bütün bu işaretler me/.arlığı, bütün bıı 'sıfır sıhra elde var bir sözciik" demeler şairin günümüzün gerçeklerinolduğu dünyamızdan, hatta belki de ya sadığı Bodrum'dan, sonsuz kaçışının iz feri mi? Söz gerçekten mi sıhra iniyoı r oksa bu da "şairce" bir benzeime mir1 an Berk gerçeklikle mecaz ya da benzettne arasında hiçbir zaman karar veremedi. Ama herhalde bunun için günümüzün ve Türkçe'nin en iyi şairlerinden biri oldu. • SAYFA 5 den, reîclam, tcror ve piyasanın cgemen UMHURİYET KİTAP SAYI 353