Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YÜCEL KAYIRAN E ıKv.ııd Said, cntelekıiıelin konumuıuı ııdelerken, onu epistemolojik bir yaklaşımdan çok, ontolojık bir vaklaşımla ele almaktadır. Entelektüel hakkmda, varolandan ko puk, bilgiscl bıı çalışmadan çok, onun varolandaki, içındc yaşadıgımız çağ içindcki komımunu irdeleyerek düşünsel sonuçlara ulaşıyor. Bu noktada Eckvard Said'in bir diğcr kaygısı ortaya çıkmakl.ıdıı: Entelektüel'e ilişkin "aklını kullanma tlü/.eyinc gelmiş, bilgi uretcn, urettıği bilgi ile çevresini aydııılatan birey. ' gibi mevcut tanıınlarla, mcvcut episteme ile hesaplaşmak. Eckvard Sadi'e göre, "doğu ", "batı , "millet" kavramlaıı gibi entelektüel'e ilişkin tanımlar da modern öncesine ail tanımlardır. Bu nedenlc bugün içe riği boşalmış ve hayali tanıın konumıına gclmiştir. Çiınkü içcriği gerçekliğe tekabül ctmeyen kavramlar hayali kav ramlardır. Yani mevcut entelektüel ta nıını, bugün artık onun gerçeklikteki konumunu, varoluşunu, fiili durumıınıı açıklamada yctcrsiz kalmaktadır. Said'e göre, entelektüelin çağ içindcki varoluşunu anlamak için, onun tanımından çok, imgesine, imzasına vc fiili durumuna bakmak geıekir. Entelektüelin nc oldııgunu, bi/e tanımı değil, imgesi, im/.ası vc liili durumu gösterir. Entelektüelin göründüğü ycr ise modern kamusal hayattır. Ancak "Modern kamusal hayat, bir işletmc ya da sosyolojik bir çalışmanın nammaddesi olarak değil dc ancak bir roman ya da dram olarak görüldüğü takdirde, entelektücllerin nasıl olup da sadcce gizli ya da büyük bir toplumsal hareketi değil , aynı zamanda salt kcndilcrine özgü, biraz tııhaf, hatta yıpratıcı bir hayat tarzını vc toplumsal performansı da temsil edebildiklerini anlayabilmcmiz mümkün olur." (29) Dolayısıyla, modern kamusal hayatı içeren yazınsal metinlerin gctirdiği yeni entelektüel imgcsıni irdeleyerek başlıyor işe Said. Ona göre, Turgenyev'in Bazarov'u, Joyce'un Stepnan Dedalus'u, I'laubert'in Moreau'su, kamusal hayat içindcki varoluşları bakımından ycni bir entelcktüel imgesinin izdüşümlerini içerir. Bazarov'da ilk larkedilcn şey, "ailesiyle bağlarmı koparmış olduğudur; hiç anauabası olmamış gibi, kendi kcndini yaratmış biri gibi görünür; adetlcre kafa tııtar, vasatlığa ve klişelere saldırır, akılcı vc ilcrici nitcliktc olduğunu duşiındüğü yeni, bilimsel, duygusallıktan uzak değerleri savunur. " (30) Bazarov, Said'in modern entelektüeldc aradığı varoluş özellikleri nin prototipini oluşturur. Stcphan Dcdalus ise, ona gore, "İstcr evim, istcr yurdum, istcr kilisem olsun, inanmadığım şcye hizmet etmeyeceğim: Ve kendimi olabildiği kaclar bütünlüklc dilc getircceğim bir hayat ya da sanat tarzı bulmaya çalışacağım, kendimi savunmak için de kııllanmasını bildiğim silalıları kullanacağım: Scssizlik, sürgün ve kurna/lık.' (3132) derkcn entelektüelin amentüsünü dilc getirir. Morcau ise, Sadi'e göre, cntelcktücli gazcteciliğin, reklamcılığın doğuşuna sahnc olan, insanlann bir gündc ünlü olabildiklcri, tiim duşiıncclcrin pa/arlanabilir, tiim değerlerin dcğiştirilebilir hale geldiği, tiim mcslcklcrin kolay para kazanma vc çabucak başarılı olnu arayışma iıulirgcndiği sürckli bir tlolaşim alanına donuşmüş" (3 3) bir mekam/manm içine girtligi takdirde, kişiliğindc potansiycl olarak varolan cntclcktiıclliklc ıralanan amaçlannı gerçckicştircmcyeccği koşullara süriıklcnmesinin örncğini oluştıırur. Ba/arov, Dcdalus vc Morcauda açı Edıvard Said'den "Entclektüel" Yeniden tanımlanan Entelektüel... ü Edward Sakl, "Entelcktücl"dc, entclcktüelin yazınsal yapıtlar daki imgesinden harekct ederck, cntelekrüelin bıı yüzyılda, özclliklc üçüncü dünya tDpIumlarında görülen dcncyimlerini irdelcyerck ycni bir entclcKtücl tanımına ula^ıyor. Onun cntelektüelc ilişkin bu tanımı, bir yeniden tanımlamadır. Bir düşünürün di^er düşünürlcr arasındaki "duruşunu" ve bu durusjundaki farklılığı g(')sterme anlamında bir yeniden tanımlanıa değil; geçerlikteki entelektüel tanımına ait içeriğin sınırlannı, Batı'nın kültürel ve düşünsel coğrafyasının meveut sınırlarından, Batı dışındaki, özellikle Ortadoğu, Asya, Afrika gibi üçüncü dünya toplumlarının kültürel ve düşünsel coğrafyasının sınırlarına doğru bir genişletme anlamında bir yeniden tanımlamadır. ğa cıkan nitelikler, Edward Said için, entelektüel tanımının ontik verilerini değil, imgcscl ufkunu gösterir. Entelcktüel tanımının varlıksal verilerini ise, Said, Frantz Fanon, Virginia Woolf, Noam (^homsky, Tagore, Jose Marti, Pablo Ncruda gibi 20. yüzyılın trajik düzleminde yer alan yazarların varoluş tarzlarında nulur. Eckvard Said'e göre, entelektüelin temel özelliklerinden biri milletinın ve geleneklerinin gücü karşısında pcs cı memesi ve bu güçlerin bakış açısına boyun eğmemesidır. Said, millet kavramını, burada "ulus devlet" haline gelmiş bir millet tanımından çok, bağımsızlığını hcnü/. kazanamamış, kazanma sürecinde olan vc sömürgeci devletle mücadele halindc olan millet anlamında kullanmaktadır. Bu bağlanuia, cntelektüclin mille tinin yanında ve içinde yer alnu>ı gerekir. Ancak ezilcnlerin içinde de, bir ezen ve ezilcnlcr oldıığu olgusunun varolduğunu, buna göre, ycrinin daima czilenlcrden yana olduğunu ıınutmadan. Yani Said'e göre, entelektüelin milletiyle ilişkisi, ezilcnlerin yaşadığı trajedi düzlemindcdir. Dolayısıyla entelektüel, kendi milleti içindeki ezenlcre karşı da eleştırilcrinı ifade ctmekten geri durmamalıdır. Ed\vard Said, millet kavramını, burada, biri sömürülmekte olan üçüncü dünya toplumları, diğeri ise sömürgeci Batı toplumları olan birinci dünya iilkcleri bağlamında ele almakta, dolayı Sesslzlık, sürgün ve kurnazlık sıyla bunıınla bakışımlı olarak bırbirindcn hırkh iki cntelekluel tıpine işaret etmektedir. Ona gore, üçüncü dünya entclektüelleri otorite vc iktidara darıa ınesaieli dururken, birinci dünya ülkclcrindeki cntclcktüeller kendi ctnik ya da ulıısal toplulukları adına yapılan kötüliıklcre kör ve sağır kalmalarına vol açan, kcndilcrini üstün görmc ve lıaklı çıkarma tarzındaki tLi/.aklara düşmektedirler. Entelektüelin varoküju, onun, sür gün ve nıarjinal bir düzlemde yer almasıyla ıralanır. Sürgünluk, Edvvard Said'e göre, "asla tamamen uyumlu olmama: kendini her zaman, deyim yerindeyse, 'yerlıltr'in işgal ettiği aşina muhabbct dünyasınm dı^ında hissetnıe; çoğunluğa intibak etmck vc milli çıkarları gözctnıek gibi tuzaklardan" (58) uzak durma cğiıiminde olnia, iktidarda yer edinmcmc, onunla işbirliği yapmayıp direnmeyi tercih ctme (57) anlamına gelmektedir. Edward Said, entelektüelin varoluş özelliklerinden biri olarak sürgün nitelemesini yaparkcn, bu yüzyılda, genellikle üçüncü dünya toplumlarında yaşanılan kıtlesel surgünlük olgusuna dikkat çckmektc, tanımı bu vcrilerlc ıçcriklcndirmektcdır. Said, entelektüelin varoluş özclligi olarak tanımladığı sürgün kavramını, "modern öncesi" döncme ait olarak göıdıiğü özellikle bizim kültürel dünyamızda yaygın olan sürgün tanımından, yani bazı bireyleıc yönelik bir ceza olarak, tekil olarak bireyin yaşadığı yerden, ailedcn ve aşina mekânlardan uzaklaştırılması anlamındaki sürgün tanımından ayırıı. Modern döneme ait olgularla içeriklcndirdigi yeni tanımlamada Said, sürgün kavramıyla, daha çok açlık, savaş, kıtlık gibi gayrı şahsi güçlerin istcnmcyen bir sonucu olarak; öıneğin Eilistinliler'in Filistin'den, l^rnıcniler'in Anadolu'dan, Solcu vc Kürtler'in 12 Eylül ile birliktc Türkiye'den sürgüne gitmcsi gibi, bir toplumun ya da bir lıalkın toplu sürgünü olarak, pcrifcridcn mcrkc/.c, vcya pcriferiden perilcrivc sürülmcsi olgu suna dikkat çckmckicdıı Said'e göre, modern öncesi dönemlerdcki sürgün için temel güçlük, yuvadan u/akta yaşamak zorunda olmasınd;m kiivMîikhın/rkcn; nuuiorıı cioncmlcıdeki surgıın için temel güçlük "sür gün oltluğuıuı, vuvasının aslında pck dc u/akta olmadıgını hatırlatan birçok şeylc birliktc yaşamasından, çağdaş günlük hayatın normal akışının onu eski yeriyle sürckli ona ulaşacak gibi olduğu, ama bir türlü ulaşamadığı bir lc mas halinde tutmasindan" (54) kay ııaklanır. "Bu yüzden sürgün bir arada C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 3 5 3 Entelektüel yerleşik değildır SAYFA 10