Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kapak konusunun devamı. jnlanıı binı/. bııdur. Mcraklıları için (dilin lıayatı için) şu günlerde YKY arasındu çıkacak olan Logos'u önermek isteriın. Kıtabın yayıma hazırlanma süreande bir mcktııbumızda bu kıtaptakı \ıırlerin "gönel" dcgil, "ton"a dayandıg'ını, bugün ştırı/ıızı» gcldığı noktanın bıı oldug'ımu tfiylemışttntz Bıı noktayı bıraz açar mt\ıntZ'> Şöyle başlayayım bıı sorunun yanıtına: Wittgensteine: 'Trakl'ın şiirlerini anlamıyorum, ama tonunu seviyorum' der. Kitapta ilk bakışta dizelerin, sözcüklerin dızilişi/görsel izlenimini verecektir. Benim böyle bir kaygıtn olmadı, varsa kendiliğinden vardır. Sessizlik gibi, görsellik de önemlidir elbet. Şiirin yapısı buna hcr zaman açıktır: Ama elbet modern şiirin. Dizelerin sıralanışı sesin yükseklik, alçaklık derecesine göredir. Genelde benim şiirim yüksek ses şiiri değildir. Şiirin, çıkmaz da olsayapısal düzenlemelerine savaşım olmuştur, ama 'yüksek sese' kapalı kalmışımdır. Daha çok tonun alçak 'sesine' daha bir bağlanmışımdır. Bunu bile söylemek zor. Korkarım ben sesten, sessizliği, o beyazı yazmak istemişimdir hep. Gözle okunan şiire, bir ona inanmışımdır bilc diyebilirim. Avluya Düşen Gölge benim bunca yıl sonra ayırdına vardığım bir ilkeye gelip dayanmıştır: Ton. Bu şiirlerin yedi yıllık bir serüveni vardır. Belki yüzlerce kez dizelcr, sözcükler yer değiştirdi durdu. Yüz kez de yazıldı. Her şiir kâğıda geçmeden bu tonu yaşadı: Yerini uzun deneylerden sonra aldı. Bu ton bulununca da şiirin bittiğine inandım. Ton, sanki her şey oldu. Anlamın, yalnız anlamın mı? Şiirin öteki ilkelerinin yerini de aldı. Ton dediğime gelince: Ton, yapısı gereği çok sesliliği barındırır. Türk şiirindc tonla ilgili nüyük örnek Nâzım'ın şiirleridir, daha çok da yüksek sese dayanır. Nerdeysc de ton onda her eydir. ADG'de ton alçak mı alçak sese yürür, bir o egemendir. Bir örnek vereyım: Suyum ben bırak gideyim Dikkatle okunursa alçak ses, tonun yerini tutar. Ton burda çok anlamın yerini kuşanmıştır. Başka türlü dizildiğin dc yalnız tek anlamdan öteye gitmez. Alçak sese dayanan tona Ahmet Haşim'in: 'O Beltle' şiiri iyi bir örnektir diyebilirim. Anlam ağırlıklı bir şiir o ama, alttan alta tonun vurgusu batar çıkar gene de. Bir şey daha söyleyeyim: îbndan ben 'sesi' anlamam, tonun gizil dolaşımını, bir karabatak gibi dalıp çı kışını anlarım. Ses yoktur nunda ya da varla yok arasıdır; uzam ve zaman vardır, uzamın devimi vardır, boşluklar vardır: Düşüşler, çıkışlar, yitmeler, yeniden ba§ vermeler... Ton, ADG'de böyle bir işlcm yüklenmiştır. Okuma da yaratıeılık ister. Dahası, ben 'tonla' bu kitapta tanışıyorum gibi de buldum kendimi. Avluya Düşcn Gölge dosyau htrkaç yıldır clımzde bıtmij olarak beklıyordıı Bıt/nış bir dosyayı elınizde beklcltnek bir suır ıçtn zor Jeğıl mı? Zor, elbet. Ama şiirler beklemeyi sever. Bunu hcr şiir ögretmiştir bana. Kitap ise dahasını... Hiçbir şiir durdu6u yerde durrnaz: Devinir, ycni anlamlar üretir, yeniden doğar. Şiirse elbet. Bitti, dediğım bir şurin bir süre sonra bitmediğini gormüşümdür. Daha da önemlısi, bir türlü bitmcyen bir şiirin, bir süre sonra, bir sabah bitmiş olduğunu görmektır. Şair her şiirde yaşar bunu. Şiir çünkü yaratıcısından çıktık4 •" Dokundugu her şeyi şiire dönüştüren şair İlhan Berk tan sonra kendi serüvenini, kendi hayatını yaşamak ister. tş bununla da bitmez: Kendi kendini de antmaya, temizlemeye, gözden çıkarmaya da gider. Kimi şiirler de durduğu yerde yine yerine döner; oysa daha dün yırtmış, yok saymışsındır. ADG başlangıçta bugünkünün üc katıydı, ayıkfana ayıklana bugünkü halıni aldı. Şiir acımasızdır. Şair daha da. Asıl sorun da burda başlai" Temi/lik iki knlıl.m v.ıpılacaktır Hâlâ orda burda yırtıp attığım şiirlere rastlıyorum, kimılerinin kitaba girmediğine üzülüyorum. Ama şunu da biliyorum: Zaman önemlidir. Evet ama, zaman şiirlerin hem lehine hem de aleyhıne çalışır. Beğcnide (şairin herşeyi olan beni) yanılgılara açıktır. Bilinmez. Kısaca, zamanın da, begeninin de zordur işi. Gene de şiirler beklemeyı sever, diyeceğim. Bir kitap bitlığınde $aır olarak nasıl bir ruh durıımu ıçtnde olursunuz? Ycnı hır kitaba nasıl btışlarsnıız, tek tek şıirlcr yazarak mı, kıtabın bütününit öncedcn ta\arlayarak mu Ben şimdiye değin pek zorluk çeknıedim. Bir şiir, bir kitap bittiöindc; bir başkası başını çıkarmıştır, bekliyordur. Ama ılk kez öyle olmadı: Avluya Dü f K şen Gölge bitmiş, yeni şiirler yazamıyordum. Bu ikı yı! sürdü. Yeniden ADG ile gidip geliyordum, elimin altından düşmüyordu. 1 ler seferindc de bir ucundan tutuyordum. Bununla göneniyordum. Kimi kımıltılar oluyor, üstlerine yürüyordum ama bir türlü başaramıyordum. Yalnız yüzlerini göstermekle yetiniyorlardı, yanıma yaklaşmıyorlardı. tki yıl bunu deli gibi yaşadım. Sonra yavaş yavaş elimden tuttular: Bir buçuk yılda beş şiir yazdım. Bir şeyi bana, bir daha öğretti bu şiirler: Bir duvarın, bir evin clinden tutar gibi, taş taş üstüne koya koya bir duvar gibi bir şiir de çıkılır, yapılır. tsteyip de yazamamak korkunç bir şey. Günler, aylar geçer tıs yoktur, oysa her an bekliyorsundur, küçuk bir kımıltı yetecek ibi görünür, günlerce uğraşır, gene aşladıgın yere gelirsin: Büyük bir ooşluğa. Böyle zamanlarda korkunç sinirliyimdir, hiçbir şeyden tat almaz olurum. Kitaplar, şiirler deviririm, beni uyaracak her çareye başvururum, sonuç sıfırdır. Kendimi ıle boş bir çuval gibi duyarım. Lanet biri olurum. Siz, bayatınızda şıır dı^ında hiçbir şeye öııem vcrmeyen, hiçbir seyı şiırttı ününe koymayan yanınızla da ilginç bir şairsimz Btzi jitrle gunlük hayatııuz arasındakt ılışki iistihıe bıraz aydtnlatır mnımz? Her şeye şiir yazmak için bakan, dünyaya gelişini de nerdeyse buna bağlayan birinin bunun dışında bir yaşamı olabilir mi? Hem ben bunda yalnız olduğumu sanmıyorum. Şair, şairden başka bir şey olamaz. 1 lem daha önce de söyledim: Şairlerin ya • KİTAP SAYI 35. SAYFA CUMHURİYET