Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
la, neoMarxistler, profesyonellerin, en kaba deyişle, devlctin vc üst sınıfın kölesi durıımunda olduklarına inandılar. Onlara göre, geçtiğimiz yüzyılda çok önemli toplumsal statülere sahip zeneatçi bu gruplar da yok olııp gideccklerdir. Her okuyucu ya da araştırmacı, bu iki eğilim içerisinden kcndi hayaf anlayışına uygun olanını seçip alacaktır. Ancak şıı da unutulmamalı ki, herıüz ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelertlcki profısyoncllcjiııc sürecini açıklayan gcnel bir kuraın yaratılmış değildir. Me.slekler Sosyolojisi'nde özellikle ülkcmiz açısından araştırmaya açık birçok konu vc sorun bulunmaktadır. Örncğin, hemen hemen hiçbir profesyonel meslcğin tarihi dcrli toplıı bir biçimde yazılmamıştır. Kısacası, Mcslcklcr vc Sosyoloji ncrcdeyse bakir bir alan olarak karşımızda durmaktadır. Sürgün Edebiyatı, Edebiyat Sürgünlerİ/ Ycıytna Hazırlayan Ycridıın Andac/ Bağlam Yayııılan/ V)l s Sürgünlük bir durumdur: Konumu bclirlcyen, bclirlcneni yansıtandır aynı zamanda. însanlığın trajik scrüvenini anlatır bize. Edebiyat içi zengin bir kaynak. Yazar içinde öyle: Çekilen acılar, yoksunluklar, sürüklenişler bambaşka bir duyarlılık evreni sunar ona. Joscph Brodsky, bunu, şöyle tanımlıyor: "Biz yazarlar için sürgün her şeyden önce bir dil olgusudur. Anadil bilincini geliştirir çünkü. Vc ona sığınışın ya da ondan kopuşun koşullarını oluşturur." Bu yönclişin koşulları hep değişkenlik getirir: Yazannsanatçının siyasal crklc, dcvletle, toplumla vcya toplumsal kurumlarla çatışması düşünsel plandaki muhalif kimliğinden kaynaklanan bir olgudur. Dayatma zorunlu sürgünlügü, değlşmeme gönüllü sürgünlüğü, çözülmeyozlaşma iç sürgünlüğü veya kendi kcndinin sürgünlüğünü getirir. Burada belirgin bir başka ayrım da şudur: Sürgüne gidenler, sürgünü seçcnlcr. Giden zorunlu, seçense gönüllüdür. Ortak paydalan ise: Kaçıştır. Sürgün, göçebe, gezgindirler. Bu kitapta sürgün edebiyatının bu yanlarının yanı sıra, tematik oluşumları, tarihsel boyutlan; sürgünlüğün dilde, yaşamda, yazındaki yansıma durumları ele alınmakta. Gri Yosun Yanıyor/ Thor Vilbjâlmsson/ Çeviren: Mükerrem Akdcniz/ Tclos Yayınalık/ 2SS s. "Bu garip kitap, tzlanda dilindeki metniylc bile, hem üslubunun VIIKIALMSSONİ hem de yapısının tuhaflığı nedeGRİ YOSUNI . YANIYOR niyle, yenilik tutkunu ve olabildiğince çağdaş bir okuru bile şaşırtabilccck nitelikte... Konusunu yaşanmış bir olaydan alan bu yapıt, hcr şeyden önce, bir şairin kalemc aldıgı bir romandır. Bu olguyu bir • an bile unutmak, romanı çarpıtmak olur." Ülkesinin "arşivleri"ni açan, benzersiz ve yürekli bir edebiyat ürünü olan ve 1988 yılında Kuzey Konseyi Büyük Ödülü'nü alan bu roman, çok katmanlı ve okuru hep uyanık kalmaya zorlayan göz kamaştırıcı bir yapıt. Laura'ya Dair/ Lara Cardclla/ Çeviren: Esin Bakla Özeren/ Tclos Yayınalık/ 96 s. Lara Cafdella, 'Güney'in ikindi vakitlcrinin boğucu sıcağY gibi sıkıcı, devinimsiz bir ortamla kuşatılmış 'bağımsız' bir genç kadının öyküsünü anlatıyor bu kez. 'Aşk evliligTnde mutluluk arayan Laura'nın, her evliliğin bir 'aile çevresi" oluşturduğunu anımsaması: Toplum kurallarına sıkı sıkıya bağlı ve bedel ödetici fedakârlıg'ın otoritesini kullanan bir kayınvalide; gerçekleşemeyecek kaçış hayalleri kuran, sıradan bencilliklerin tutsağı kardeşler; komşular... Tutkularla, kaygılarla, acımasız yargılarla, kuşkularla sürekli beslencn vc Laura'yı, kayınbiraderi ile tchlikeli bir düşsel oyuna iten ateş çemberi. Cardella, keskin gözlem gücünü, öfkesini, SAYFA 18 anlatı yeteneğiyle birleştirerek, Pantolon Istiyordıım'Ia başladığı, egemen değer yargılarıyla kavgasını siirdürüyor. Utanç/ Ihıgo Claut/ Çeviren lîsin Taltı Çelikkan/ Te/m Yayınalıh/ 15U. Romanın sıradışı kurgıısuna karşın, öykü, yarı sömürge Uçüncü Diinyıı ülkclerine özgü bir öykü: "Kurtiirıcı' nın /orba diktatöre, "Kıırtarıcı kadrosu"nun isc işkcnceciye dönüşmesi. Belçika'dan gtldiği anla^ılan bir tclevizyon ekibi, tsa'nın Çilesi adlı bir film çekmck üzere, "bağımsızlığına yeni kavuşnıuş" yitik bir adadadır. Film ekibi, kendini hiçbir ölçünün geçerli olmadığı bir dünyada bulur ve bu dünyada, başta inanç olmak üzere, her sjeyi, korku ve çılgınhk silip süpürmü^tür. Yazarın şiddcte dönüşmüş dili ve metaforları, öykiiye acımasız ve düşsel bir nitelik kazandırmaktadır. Cinnet vc ölümün insanla hcsaplaştığı bir ortamda, I lugo Claus, geleneksel ortaçağ dinsel oyunları ile en çağdaş dışavurumculuğu, Utanç'ın potasında bagdaştırmaktadır. Utanç, yazarın dört tutkusunun (resim, dramaturji, şiir ve roman) bireşimini yansıtan sıradışı ve yepyeni bir roman. Howard RoarkYeteneği, Aşkı ve Yaşamı/ Ayn RanJ (The Fountainhead)/ Çeviren • Şule Şencan/ HOH s. "Yirmibeş yıl önce Fountainhead adlı bu kitap, halk üzerinde müthiş bir heyecan yaratmış ve parlak zekâya sahip olan yazarının dünya çapında ilgi görmesine neden olmuştu. Bu kitap: doguştan yetenckli olan genç bir mimarın, geleneksel standartlara karşı şiddetli mücadelesi ve kendisini yenilgiye uğratmaya çalışan çok güzel bir kadın ile olan kuvvetli (patlayıcı)aşk macerasının hikâycsidir. Ayn Rand'ın orijinal felsefesini objektivizm, ilk defa bu kitapta cesaretle takdim edilmiş ve kendisine, çağdaş entelektüel muhitte en yüksek derecede uluslararası bir beğeni kazandırmıştır. "Müthiş güçlü bir yazar, ince ruhlu ve çok hüncrli aklı ile yeteneğini, güzcllikle ve de dramatik şekilde yazma gücü olan bir yazar... Bu anımsadığım kadan ile bu fikirleri ve düşüncclcri kaleme alan ilk Amerikalı kadın yazardır."Sözleriyle tanıtılıyordu The New York Times'ta 1968 yılında çıkan bir yazıda. Kitabı edinmek isteyenler büyük kitapçılara ya da 0212 559 63 30 numarılı telefona başvurabilirler. Yabancılaşma ve tktisat/ Walter A. Weisskop// Yaytna Hazırlayan. Prof. Dr Oya Köymen/ Çevirenler: Çağa/ay Koç, Yahya Madra, Değer Eryar, Kenan Erçel, Ceren Özselçuk, Alper Öndcr, Kemal Badur/ Anahlar Kitaplar Yayınevı/ 17# .ı 20. yüzyılın ikinci büyük dünya bunalımının (197172) hemen öncesinde yazılan bu kitap, "gelişmiş" ya da sanayileşmiş denilen Batı toplumlarının bir eleştirisidir. Tarihsel, iktisadi, felsefi ve psikolojik boyutların ışıgında insanın yabancılaşma süreçlerinin incelendiği bu yapıtta Batı toplumunda bütünsel, eleştirel aklın yerini nasıl teknikaraçsal akıl yürütmeye bıraktığı ele alınıyor. "Batı uygarlığının en büyük güçlcri oldukları sanılan bilim, tcknoloji ve iktisadi gelişmenin toplumu tehdit eden Pandora'nın kutusu olduğu anlaşıldı." En azından getirdikleri çözümler kadar sorun da ürctcn bu güçlerin yarattığı sorunları çözmek için Batı'da henüz anlamlı adımlar atılamadı. Neden? Batı toplumlarında insan kişiliğinin öncmli boyutlarının bastırılmasını, Batı'da yaşamın üstünc çökcn karamsarlık vc çaresizliği kaynağı olarak gören yazar, sorunun nedenlerini 200 yıl boyunca gclişcn düşüncc biçimlcri ve değer yaklaşımları çerçevesinde ele alır. "Bu kitap, yabancılaşma ve bunun iktisadi düşünccdeki yansımasıyla ilgilidir. Medya ile Politika/ Orhan Erinç/ Çcığdas Yayınları/ 192 s. Ülkemizin başına ne geldiyse hcpsinde dc yaşanılan kavram karmaşasının büyük payı vardır. Yüzyılların imbiğinden süzülcrck oluşmuş kavramları yeniden oluşturmak vc oluştururken dc yozlaştırma konustındaki u/.manlıgınıı/ en başanlı özelliğimizdir. Bu görüşün soınut örneklerini hcr an "Mcdya" vc "Politika" yaşamımızda bulabiliriz. Birbirine karşı ba^ımsı/lıgını korıımaları gerckcn bu iki güç, bu işlcrc soyunanların bir bölümünü kcndilcrini haklı vc yetkili sanmaları soııunda genellikle çıkmaz sokaklara götürmüştür. Bu tutum hcr iki gücü de büyük ölçüde yaralamış ve güvcnsizlik anketlerindc ilk sıralara yerleşmelerine ncdcn olmuştur. Gazetccilik, dünyada kullanılmaya en açık mesleklerden biridir. Haber kaynaklarından açıkça vcrilen ya da sızdırılan belge ve bilgilerin büyük bölümünün amacı, kamuoyunu bilgilendirirken verenin çıkan adına da yönlendirmektir. O nedenle gazeteci, elde ettiği haberi irdelerkcn bu gerçeği de gözardı etmeden meslek ilkelerini uygulamalıdır. "Basın"ımız "Medya" olmadan önce de benzer dönemlerdcn geçmiştir. Yakın tarihimizdcki "bcslcmc basın" nitelemesi herkesin aklında kalmış bir çarpık uygulamanın sonucudur. Ancak basınımız medya olduktan sonra ilişkiler daha da karmaşık bir nitelik almıştır. Bitkibilimindeki likenleri oluşturan yosunlarla mantarların ortak çıkar ilişkilerini bile geride bırakabilecek alışverişi sık sık gözlemlemck olasıdır. Gazctcciliği Medyacılığa çeviren en önemli etken, yapısal değişiklikten kaynaklanmaktadır. Çünkü gazetccilik; bankacılık, sigortacılık, pazarlamacıhk gibi siyasal iktidarın tercihlerine dayalı işlerle birlikte yürütülmeye kalkışılınca gereği gibi yapılamaz olmuştur. Böylccc de bugünlere gelinmiştir. Elbette bu yargı tüm basın organları ve tüm gazeteciler için geçerli değildir. Ama istisnaların kaideyi bozmayacağı da kesinleşmiş bir kamuoyu yargısıdır. Bu kitabın genelini "Cumhuriyet'ten Okurlara" başlığı ile pazartesi günlcri yayımlanan kimi tespit ve örnekler oluşturmaktadır. Edebiyatımızda unutulmayan ilişkileri yansıtan "Leylâ ile Mccnun", "Kerem ile Aslı", "Yusuf ile Züleyha" gibi adlardan esinlenilerek kitaba "Medya ile Politika" adı verilmiştir. Ancak anılan yapıtlardaki karşılıksız sevgi ve ilişkilcrle bir benzcrlik kurup onları küçümsediğimiz sanılmamalıdır. Dileğimiz medya ile politikanın yine eski ycrlerine dönmeleri ve tüm mensuplarını eskisi gibi gönendirmeleridir." diyor sunuş yazısında Orhan Erinç. Bir Erken Demir Çağ NekropolüVan/Karagündüz/ Veli SevinErsin Kavaklı/ Arkeolojı ve Sanat Yayınları/ 93 s. Türkiye'nin doğu ucundaki Van, bugün gclişmcyc çalışan gösterişsiz bir il merkezi. Oysa bundan 2800 yıl kadar önce Ün Asya dünyasının odak noktalarından biri, Urartu Krallığı'nın görkemli başkentiydi. Tuşpa adını taşıyan bu kent o zamanlar çevreye ışıklar saçan büyük bir uygarlık merkezi durumundaydı. Ancak Urartular dendiğinde akla ilk kez madencilikteki gözalıcı başarıları gelmektedir. Urartu halkının demir madenciliği ve teknolojisinin gelişip yaygınlaşmasında bir öncü rolünü oynadığı bilinmektedir. Yalnızca bu özellik nedeniyle bile günümüz modern uygarlıklarının onlara çok şey borçlu oldukları söylenebilir. Buna karşılık bugün onların kökeni ve bu uygarlığı nasıl yeşerttikleri konusundaki bilgilcrimiz oldukça yetersiz, hatta çelişkilerle doludur. Elinizdeki küçük kitapta bu halkın 1Ö. IX. yüzyılın ortalarında tarih sahnesine güçlü bir siyasi birlik olarak ortaya çıkışı öncesindeki durum ele alınmakta ve Urartu uygarlığının kökeni, demir madenciliğinin gelişimi, ölü gömme adetleri vb. konularda yeni kazılardan sağlanan kimi ön sonuçlar sunulmakta. Arkeologlann ve meraklılarının kaçırmaması gereken bir kitap. CUMHURİYET KİTAP SAYI 353 YABANCILASMA İKÎİÎfi!