17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y R I N T I N M KIZILAĞAÇLAR KRALI/Mıchel Toumıer Ç*v.t Daha önce Veda Yemeği, Cuma, Çalı Horozu ve Altın Damla adlı kitaplarını yayımladığımız, Fransız edebiyatının büyük yaratıcılarından Michel Tournier'nin en önemli romanlarından biri olan Kızılağaçlar Kralı'ru sunuyoruz bu kez. Kızılağaçlar Kralı, herkesin kendi halinde bir oto tamircisi sandığı, oysa masallardaki tenobur devleri çağrıştıran, kökeni yıldızlar ve gezegenler evreninde olan, zamanın ölçüsünden sıyrılan, ancak güncel olaylar içinde de yaşamak zorunda kalan Abel Tiffauges'un İkinci Dünya Savaşı öncesi Fransası'nda başlayan ve savaş boyunca Fransa, Almanya ve Prusya'da süren olağanüstü serüvenini anlatır. "Yarısı ettenkemikten, yarısı mermerden bir heykel" olan, "et seven, kan seven, ten seven", körpe çocuklarıysa bambaşka duygularia seven Abel Tiffauges, ruhunun dünyanın oluşumu kadar eski olduğuna ve sonsuza kadar yaşayacağına, kendisi ile Yazgı arasında bir tür ortaklığın variığına, yeryüzündeki tüm olayların onun yaşamındaki gelişmelere göre biçimlendiğine inanır. Öyle ki, SaintChristophe koleji o haksız yere cezalandırıldığı için yanar; İkinci Dünya Savaşı o haksız yere tutuklandığı için çıkar... Kızılağaçlar Kralı başlığı ile roman kahramanının adı Abel Tiffauges, daha baştan, okuru bir göstergeler, simgeler, alegoriler, mitler ormanı içine sürükler: başlık, Goethe'nin ünlü baladından alınmıştır ve bir babanın kucağından oğlunu kapan doğaüstü bir çocuk avcısına gönderme yapar; bu simge roman içinde bir başka anlam daha kazanacaktır. Abel, Kutsal Kitapların bilinen öyküsüne göre, kardeşi Kabil tarafından öldürülen göçebe Habil'dir; Tiffauges'sa, korku öykülerinde Mavi Sakal'a dönüşen Gilles de Rais'nin şatosunun bulunduğu yörenin adına bir gönderme. Abel Tiffauges'un olağandışı serüveni, ayrıca İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası'nın perde arkası üzerine gerçek bir belgesel niteliğindedir. Bize, mitler dünyasından seslenerek yepyeni öyküler anlatan, hayal gücümüzün sınırlarını zorlayan bir başyapıt... İOMM Ç*v.ı Temris Uy«r AİLEDE BİR ÖIÜM/James Agee Ailede Bir Ölüm James Agee'nin Türkçedeki tek kitabı. Amerıka'nın içe kapalı, geleneklerine bağlı bir yöresinde doğup büyüyen Agee, geleneksel aile ilişkilerini, insanların yaşam ve ölüm karşısındaki yalnızlıklarını büyük bir sadelik ve incelikle işlemesiyle dikkatleri çekiyor... Agee yaşamı ve ölümü varoluşçu bir açıdan sorgulamıyor. Daha çok bir olgunun ya da olayın insanlar üzerindeki etkisini garip denebilecek bir tutku ve yoğunlukla betimliyor. Birbirlerine kanbağlarıyla bağlı insanların duygusal yaşantılarının acı bir olayın ağırlığı karşısında altüst oluşunu, belli uan"larda aralarında kurulan uzaklık ve yakınlıkları anlatıyor. Davranışlar, sözler ve jestlerle kurulan bu duygu dünyasını olağanüstü bir titizlik ve duyarlıkla yansıtıyor Agee. Bilinci kılı kırk yararcasına didikleyen üslubuyla Faulkner'ı çağrıştırsa da "dış dünya" daha ağır basıyor Agee'de. Romanda "bir çılgının anlattığı masal"a benzetilen hayat, tüm karmaşıklığı ve acımasızlığı ile önümüze seriliyor: Yabancı, uzak, kayıtsız ve her türlü anlamlandırmaya açık... Agee bu açıklığı aile ilişkileri, insanlar arası iletişim ve iletişimsizlikle dolduruyor: Uyulması gereken kurallar, söylenmesi gereken sözler, karşılıklı ödevler ve alttan alta akan gerçek duygu ve düşünceler... Her türlü abartıdan uzak, yalınlığın ve içtenliğin edebiyattaki karşılığı olan bir roman Ailede Bir Ölüm... Gündelik hayatın "basit" gerçeklerini incelikli bir üslupla anlatan bir yazar James Agee... Ve bu yalınlığın, içtenliğin, inceliğin Türkçedeki dünyasını kuran bir çevirmen Tomris Uyar... GÜLME/Henri Bergson KOMİĞİK ANLAMI ÜSTÜNE DENEME F*la«f* Ç«v.s Yaşar Gün boyu üstünde düşünmeden yaptığımız edimlerden biridir gülmek. Peki ama gündelik hayatımızda bizi güldüren şeyler nelerdir, kimlere güleriz? Okuduğumuz veya seyrettiğimiz bir yapıtta komik olan nedir?.. Bu sorular üzerine düşünmeye başladığımızda gülme ediminin hiç de o kadar anlaşılır olmadığını, Aristo'dan günümüze derin düşünmelerin konusunu oluşturduğunu fark ederiz... Henri Bergson Gülme adlı bu denemesinde bizi bu soruların cevaplarıyla karşı karşıya getirmekte, hayatın ayrıntıları üzerinde düşünmeye davet etmektedir. Komik olan şey doğada değil, insanda vardır. İnsan bedeninin çeşitli durumları, jest ve devinimleri, bu bedeni bize basit bir makine olarak düşündürttüğü ölçüde gülünçtürler. Dolayısıyla yaşamın iç yumuşaklığına uymayan bir katılığın olduğu yerde, kılık değiştiren bir toplum, komik vardır. Komik, özden üstün olmak isteyen biçimdir; dikkatimizi insanın ruhsal yanından çok bedensel yanına çeker. Bir kişi bize ne zaman bir nesne izlenimi verse güleriz. Yineleme, tersine çevirme, rollerin değişmesi, yaşamın makineleştirilmesi... Doğallığı bozulmuş her düşünce ve davranışta komik bir yan buluruz. Kişinin toplumla uyumsuzluğu (dikkatsizlik), izleyicinin duygulanmaması ve istemdışı, bilinçsiz devinim gülmenin temel koşullarıdır. Bir insan başkalarını ve kendini tanımadan ne onlara ne de kendine uyum sağlayacağından katılık, özdevinim, dalgınlık, topluma uyumsuzluk ortaya çıkar ve komik bir karakter oluşur. Gülme'de özel olarak cevabı aranan soru, topluma uyumsuzluğun neden gülmeye yol açtığı sorusudur. Hayatın ayrıntıları arasında kaybolmak isteyenlere... lf AYUNTI Pıyer Lotı Cad 17/2 34400 Çemberlıtaş/lstanbul Tel (0 212) 518 76 19 Fax (0 212)516 45 77 AYRINTI YAYINLARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle