03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

r' bağhdır. Mesela "ftir Palyaçonun Görüşlcrf'nde tck cşle evlilik vc sadakât ilkelerini kilisenin dınî nikâh şartına baölaması, roman kalıramamnın trajedisini uoğurıır. "Babasız Evlcr"dc savaş sonrasının yok sulluk yıllarında rahipler meskcn sıkmtısı bilmczkcn çocuklu ailelerin evsizlik problcmiyle nası] bunaldığı anlatılır. Keza Nazi döneminde devrin politikasına ayak uyduran, Gcrmcnlcriıı bazı gclcncklerini canlandırma cınrinc boyun eğcn, hiçbir dinîinsanî uyarıda hulunmaya kalkmayan kiliseyi birçok cseriıulc, özellilde de "Saar Dokuzbuçukta Bilardo"da clcştirir. Ilicve vaıan bir eleştiri, Heinrich Böll'ün temel anlatım tutumııdur. FJeştiri ruhunu Kölnlü oluşuna bağlar. Biyografisinc şu sözlcrle başlar: "Betı Köln'dc dogdum. Ren Nehri'ntn arta bölümlcrindckı ievtttılıltğinden u%anıp yayıldığt, diimdüz ovaya girerek Kuzey Denizı'ntn sıslerine doğru aktıfa ycrdc, o Köln ki, dünya kudretini hiçbir zaman doğru dürmt ciddiyc almamtj, ruhanî' gücü de Almanya'tıın öleki yerlerinde olduğundan çok claba az önemsemişlir. Hitler'in başına saksı fırlattlan, btr gün içindc üç farklı ünıforma gıyerek piyasaya çtkan o kendini beğcnmij kanlı canlı Göring'le açıkça alay cdilcn ycr, Köln." (Über mich sclbat, Der Schriftsteller H.B., Köln, BM. 1962, s. 24) Yazarlıkta, ele^thel anlatım tutumu olarak ortaya çıkan bu eleştiri ruhu, Heinrich Böll'ün son cscrlcri dahil, bütün kitaplarında kendini hissettirir. Alman ya nın bir refah toplumu olduğu yıllarda da ahlakî aksaklıkları sergilemek tarzıdır son yıllarda benimsediği tarz. Mcsclâ medyanın, parasal kazanç ugruna insan onurunu hiçe sayarak polisiye mesclclcri, yasal sonuç uclli olmadan kendine malze me cdişi gibi bir problemi "Katharina Blum'un Çiğncnen Onuru"nda (1974) son derece etkili tablolarla canlandırır. Boyalı basını hicvederken clc aldığı, temelde bir ahlak sorunudur. Son romanı "Irmak Manzarası C^nünde Kadınlar"da (Frauen vor dcr Flusslandschaft) (1984) elcştirisini politik ha yata yöneltir, ama yine politikanın ahlak boyutudur onıı ilgilendiren. Cîeçmişinde birer Nazi olan politikacıların hâfâ siyascl sahnesinde bulunabilnıcsi ve yine ayak uydurma taktikleriyle denıokratik düzcne uyum sağlamış olrnalarını gözler öniinc serer, bu tip insanların her zaman "devlet"le özdeşleşmelerini hicveder. Sözün ctki gücüne güvencrek edebiyatı insanlığın hayrına adaıııak, iştc Heinrich Böll'ü mekân ve zaman sınırlarının dışına taşıyan, onu klasik yapan özcllik budur. Irkçılık, savaşlar, maddî çıkar uğruna insanın harcanması ne yazık ki Jünyamn yalnızca belli yerlerinde ve tarihin yalnızca belli dönemlerinde görülmüyor. Bu olumsuzluklara başkaldıran yazar Heinrich Böll'ün de itibarını koruması, onun her zaman ve her yerde okuyucu bulması, edebiyatın hem güçsüzlügü nem de gücüdür. Güçsüzlüğüdür, çünkü eğer edebiyat, insanlığı cğitcbilseydi Heinrich Böll'den sonra ne ırkçılık ne de savaş bclası kalırdı; gücüdür, çünkü olumsuzluzlukların var olduğu yerde ve dönemde Böll'ün romanlan insanlara bir sığınak sunabiliyor. • Alman toplumunun yicdanı öldü, ya bizimki? Heinrich Böll'ün onuncu ölüm yılı nedeniyle Böll Vakfı tarafından Istanbul'da düzcnlenen 'Ahlak, Estetik vc Politika' adlı toplantıda konuşan yazarlardan Ncsin dc ilginç bir konuşma yaptı. BUKETUZUNER obel ödüllü yazar Heinrich Böll için 'Alman toplumunun vicdanı' denir. Böll, yalnızca iyi bir yazar olmakla kalmamtş, ülkesindeki toplumsal hoşgörüsüzlük vc adaletsizlildere de karşı çıkarak, ağırlığını duyurmuş bir çağdaş aydındır. Vicdanının sesinc kulaklarını tıkayan bir insan, onu tamamen öldürene dek vicdanından nasıl rahatsız olursa, Böll de ülkesindeki bazı kişi ve kıırunıları öyle rahatsız ctmiş, haksızhkça ve tek yanlılıga karşı çıkışları nedeniyle ilk zamanlar, daha çok ülkesi dışında ünlenmişti. Bu yıl Heinrich Böll'ün onuncu ölüm yılı nedeniyle Böll Vakfı tarafından Istan bul'da düzcnlenen 'Ahlak, Kstetik ve Po litika' adlı toplantıda konuşan yazarlardan Aziz Nesin şövle diyordu: "Heinrich Böll, Alman toplumunun var olan değil, olması gereken vicdanıydı." Bu, birkaç kcz düşünülüp, çok katman lı algılanabilecek önemli bir cümledir ve her ultıs için de benzer şeyler, farklı adlarla söylenebilir. Aziz Nesin devam ctti: "Buaün bizc sattığı silahları PKK'ye karsı kullanmamıza kızan, bunu insan haklarına aykırı bulan Almanya, acaba aynı silahlarla Yunankları mı, yoksa Suriyelileri mi öldürmemizi uygun bulurdu? Ve acaba Heinrich Böll yaşasaydı, Alman yetkililere bu konuda neler söyleyecekti?" Salonda Aziz Nesin'in ağzından çıkan her söze gülen bir izlevici grubu dikkat çekiyor. Bunlar kahkanadan kırılıyorlar adeta. Oysa Aziz Nesin keskin, asit kokulu, dehşetcngiz sözler söylüyor, sorular soruyor. Aklımıza gclip, dilimize gelme yen, sormaya akıl ya da cesaret edıleme Beştlri ruhu N ycn sorular... C) bunu hep yapıyor. Evct, o bunu yıllardır yapıyor! Artık yaşamadığı için konuşamayan I leinrich BölPün yaşarken yazdıklaruıdan yola çıkarak, bugün ulusal ekonomisinin bir bölümünü silah endüstrisinc baglayan bir ulusun üretip, sattıgı ölüm makineleri geliriyle yaşam kalitesi yüksek bir toplum oluşturup, ardından insan hakları konu sunda vaaz vcrmcye kalkmasının yüreklilik.plmadığını düşünmek yanlış değildir. Oliim makineleri iiretin, bunları satın, tomar tonıar marklarla ellcrinizi ısıtın, ama ardından o silahlann yok edeceği hayatların kültürel kimlikleri üzcrine tercih bclirtin! Alman silahlarıyla ölenin Yahudi veya PKK'li, ya da zenci olmasını tartışmadan önce, kendini 'insanlığa angaje bir yazar' olarak tanımlayan, vicdanınız Heinrich Böll sormaz mıydı size; "Oldürnıeyını/! I.konomı vc politika nızı ölüm üzerine inşaa etmeyiniz!" diye? Üstelik düşünce veya ifade özgürlüğü kısıtlanması gibi olanaklarınız (!) Alman aydınları ve halkının yüzyıllar süren mücadeleleri sonunda elinizden ahnmışken, Böll'ü hanislere atıp, susturamadınız da... Meraklıları bilirler, filme de çekilen 'Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru' adlı ünlü uzun öyküsünde yazar Böll, 1970'lerde Federal Almanya'nın da acısını yaşadığı tcröorizmle ilgili olarak yetkililerin canını sıkmıştı. 'Katharina Blum'un Çiğnenen Onuru', Almanya'da teröristlerın izlenmesi sırasında yaratılan antidemokratik ortamı, polis ve yargı mekanizmalarım acımasızca eleştirir. Ayrıca, şimdiki zamandan yirmi yıl önce bile, medyanın doğru ve tarafsız ÇfrklnUklerf görmezdm gehııek haberciliktcn saptığında kişi hak ve özgürlüklcrini nasıl yok cttiğini eleştirel biçimde anlatır. Katolik olarak, doğan ve yaşayan I [einrich Böll, 'Palyaço' adlı romanında da günümüzdc Katolikliğin nasıl yozlaştırılmış olduğunu anlatmaktan hiç çekinmcz. Çünkü yalnızca kendimize ait olduğu ya da çıkarlarımıza uyduğu için kötülük, haksızlık ve çirkinliklcri görmezdcn gclir, hatta alkışlarsak, çok zengin, ünlü ve 'önemli' biri olarak hayatta kalabiliriz, ama vicdanımız ölmüştür. Vicdansa, in san olmanın bir iki göstergesinden biridir. Yıllarca ıslahevlerinde ve hapishanelerde yatan, daha sonra kendini kurtarıp ünlü bir yazar olan Fransa'nın 'vicdan'larından Jean Gcnet geliyor aklıma. Şöyle demişti Genet: "En büyük azizler, yakından bakıl dığında suçlulara bcnzerler. 1 ler ikisi de korkutur." "Toplumla, suçlu ve aziz arasında bir uyuşma olamaz." "Suçlular ve azizler yalnızdır." Böll toplantısında A2İ2 Nesin, sormayı sürdürüyor: "Irak'taki nükleer tesislerin Alman malı olduğu anlaşıldı. PKK'nin Alman malı silah kullandığı basında yer aldı, buna nediyorlar?" Salonda bulunan Böll'ün akrabaları ve Alman dostlar, anında çcviriyle kulaklıklarına dolan Aziz Nesin'in sözlerini dikkatle dinliyor, yer yer destek veriyorlar. O sırada arka sıralardan Türkçe bir ses yük seliyor: "Almanya'nın vicdanı ölmüş olabilir, ya bizimki?" Aziz Nesin, kürsüdc konuş mayı ve sormayı sürdürüyor. O bunu hep yapıyor.» SAYFA 15 CUMHURİYET KİTAP SAYI 270
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle