03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

rum ki Yahya Kemal ile Nâzım Hikmet kalacak. Hikâyede Sait Faik var tabii. Bence Sait Faik uluslararası değerdebirhikâyeci. Romanda Halit Ziya, Tanpınar, Yaşar Kemal, daha gençlerden Yusuf Atılgan, Oğuz Atay, eleştirsem de bir Orhan Pamuk var. Bunlar şu anda ilk aklıma gelenler. Unuttuklarım da kusura bakmasınlar veya baksınlar, üç küfür daha ederler sonunda... (Gülüyor). Eleştırmenlerdeeleştirialıyorlartabii... • Almaz olurlar mı? Ayrıca şu var: bizim işimiz geometri problemi çözmek değil ki, orada bir noktadan başlarsınız, bir noktaya gidersiniz. Kesindir, tek çözümdür. Eleştirmenler değişik değişik okuyabilirler. Eleştirmen, 10 yıl önce okuduğu kitabı 10 yıl sonra okuduğumda tam tersini düşünebilir. Bu bende oldu, M. Şevket Esendal'ın Ayaşlı ve Kiracıları'nı ilk okuduğumda sevmiştim. Türkiye'de Roman ve Toplumsal Değişme'yi 1980'e doğru hazırlarken yeniden okudum.sevmedim.Birazaraverdim, 1 ay sonra okudum, sevdim. Bunlar olabiliyor. Bir eleştirmen de kendini ele%tirebilryor demekki? Tabii. Reşat Nuri için yazacağımı söyledim, Türkiye'de Roman ve Toplumsal Değişme'de 5 yazı var sanıyorum; sözgelimi bu kitaba oradan sadece Yeşil Gece'yi hiç üzerindc durmaksızın alabilcceğim. O olmuş bir yazı, ama orada Acımak için ve diğer kitaplar için yazılaryazmışım.şimdionları o halleriyle yeniden yayımlamam. Oturup üzerlerinde çalışmam gerektiğini biliyorum. • 40yıldenıliyoramaaslındadabafazlayıl oldu deği! w/ ? • Aslında 50 yıl. 1943'te ilk imzamı gördiim, ayrıca ilk eleştiri de 19451946'da Necatigil'in Kapalı Çarşı, Cahit Sıtkı'nın Otuzbeş Yaş kitapları için yazdığım yazılar. 50yıla yakın yani. Son kttabtmı için ne söyleyeceksimz ? Son kitabımın baştaki yazısını çok seviyorum.O yazı benim kuşağımdan çoğu kişinin düşünüp de söylemeye cesaret edemediklerini ilk defa benim yazdığım bir yazı. Turgay Fişekçi (onlar benim yazdıldarımı ilk okuyanlardır, " Adam Sanat"a gidince) , "Ağabey.çokacı..." (durdu) "amagerçek," dedi. O yazıyı seviyorum yoksa bu kitapta derinlemesine bir inceleme yok. O da şundan ileri geliyor: Yazıların çoğu " Aydınlık"ta yazdığım yazılardı. Sevdiğim yazıları aldım buraya. Ayıkladım, asıl "Eleştiri Günlüğü" adına layıkyazılar onlar belki. "Günlük" deyince okura okuması kolay geliyor. Ben onları bölümlere ayırıyorum, bir de şu var: Eleştiri Günlüğü'nde insan kısa şeyler de yazabiliyor. Bazı şeyleri uzun boylu anlatamazsınız, yarım sayfadır; iki sayfa yazdığınız zaman bir buçuk sayfası palavradır. Ben o palavradan yazımı kurtarmak için bunu yapıyorum. "Her Sinema Tutkununun Bir Cennet Sineması Vardır" yazısını severim. Giresun'da yarı kaçık bir Şükrü ağabeyimiz vardı onu anlatan bir yazı. Çok seviyorum o yazıyı. Bırdeyayınahkyönünüzvarsizin. Ger• çek Yayınlart nasılolu\tu? • Ben iki defa işten kovuldum. Hapse girdikten sonra kamu kurumu işten attı. Sonra askere gittim, döndüm. İş ve tşçi Bulma SAYFA 8 Kurumu kanalıyla Emayetaş fabrikasında işe girdim. Orada personel işlerinden sorumluydum. 5 yıl çalıştım ve aynı yıllarda Işçi Partisi'nde çalışıyordum. tşçi Partisi'nin programını yapıyordum. Program yapıldıktan sonra 1964'tebeni işten attılar. "Yön"de yazıyordum ve patronların toplantılarına katılıyordum. Artık sendikalararası görüşmeler başlamıştı. Madeni Eşya Sanayicileri Sendikası bizim fabrikanın dahil olduğu sendika, karşımızda da Madentş sendikası vardı. Oradakiler de benim partiden ahbaplanm. Patronlar da rahatsız oldu, ben de... Çalıştığım yerdeki saygıyla andığım Bedii Taransu en sonunda, "Ölmuyor!" dedi. Ya Fethi Naci olacaksın, ya da orada kalıp yükseleceksin! Sonunda kovdular. 10.000 TL. çıkartma tazminatı aldım. 17.000 TL. ile yayınevini kurdum. Yayıncılıktan başka yapabileceğim bir iş yoktu benim için. îlk iki kitap tuttu. Benim yazdığım Az Gelişmiş Ülkeler ve Sosyalizm, Emperyalizm Nedir? Bu iki kitap yayınevini ayakta tutmaya yaradı. Az gelişmiş ülkelerin sorunlanyla ilgili kitaplar yayımlıyordum ama o sırada Ankara'da Sol Yayınları kuruldu ve Muzaffer Erdost Marksizmin klasiklerini yayımlamaya başlayınca bizim yayınevi durdu. Bizdeoarada "Ant" dergisiniçıkardık. Bir şey çok açıktı: Türkiye gerçeklerini anlatan btlimsel eserler yoktu. Onu yapabileceğimi düşündüm, bunu yazabilecek durumda olanların bir kısmı benim arkadaşlarımdı. Bir kısmı "ağabey" diyebileceğim insanlardı, bir kısmı da bana "ağabey" diyen insanlardı. Kadro iyiydi ve her konuyu en iyi yazabilecek kişilere yazdırdım, onlar da Marksistlerdi. O dizi iyi tuttu. 1968'de başladım 1976'ya kadar 48 kitap çıktı 8 yılda. 1976'da karımın ve kızımın trafik kazasında ölmesinden sonra ise 100 Soruda dizisi, 1976'danbuyana 18 yıldaancak 58 kitaba gelebildi. Yayıncılıkta benim dikkat ettiğim şey şu oldu: Hiçbir yayınevinin yapamadığı bir alanda, Türkiye gerçekleri üzerine kitaplar yayımladım. En iyisini yaptım ve bu karşılığını buldu. 68'den sonra 12 Eylül kepazeliğine lcadar bu kitapları, yalnız öğrenciler değil, aydınlar da okuyorlardı, çünkü Türkiye için bir şeyler yapabilecek durumdakı insanlar, bilim olarak da, zihinscl olarak da aydın olmak gereğini duyuyorlardı. Konularını en açık anlatan kitaplar ise benim yayımladığım kitaplardı. 12 Eylül her şeyi berbat etti. Kitap yazacak adam kalmadı. Üniversitelerin en değerli hocalarını mahvettiler. Kimsede yazma isteği kalmadı. Bir şey yazdırmak istediğim zaman yazacak bilim adamı bulamıyorum, bulduğum zaman da kaytarıyorlar. Bıktım artık uğraşmaktan. Yayımladığım kitaplardan 1012 tanesi üniversitelerde yardımcı kitap olarak kullanılıyor, yayınevinin büro ve depo kirasından başka masraf da yok, her şeyi kendimiz yapıyoruz. Yani o küçük yayınevi beni 4 ay Bodrum'da besleyecek durumda. O kadarı da bana yetiyor. Babam ekmek parası için çalışırdı, ben ekmek artı rakı parası için çalışıyorum. Söz aramızda o benden çok içmiştir aynca.. .• Eleştiride Kırk Yıl / Fethi Nact t Adam Yayınlart 1176 i Yunus Nadi 1994 Roman Ödüllü "Parodi Yaşamlar" vuzu •• •• Oykunun S binbir Serdar Rifat'ın "Parodi Yaşamlar"ı Yunus Nadi 1994 Roman Ödülü'nü aldı. Bir ilk roman olmasına karşı ustalıklı anlatımı ve olay örgüsünün yetkinlikle kuruluşu, romanımızda yeni bir yetenekle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor "Parodi Yaşamlar". •• MEHMETSERT 3 erdar Rifat'ın ilk romanı PaM rodi Yaşamlar'ı daha yayıma lanmadan okumak mutlulu• ğuna erişmiş birkaç kişiden bırıyım. Itiraf etmeliyim ki, nasıl romanın tamamlanışı ile yayımlanışı arasında geçen uzunca süreyi Serdar için bir talihsizlik sayıyorsam, 436 sayfalık bu yoğun, büyük emek ürünü kitabın karşısına, onu daha önce okumuş olmanın, üstelik zamanın bıraktığı o çok gerekli soğuma, sindirme payına sahip olmanın avantajıyla çıkmayı da kendı açımdan bir talih sayıyorum. Parodi Yaşamlar'ı belli bir rikre sahip olarak yeniden okumaya girişirken, doğrusu kitabın doluluğu, yoğunluğuyla orantılı bir bakış açısı seçmekte çok zorlandım. Bu sıkıntım temeJde Parodi Yaşamlar'ın, öykü/roman ilişkisini, daha doğrusu romanda öyküleme sorununu Türk edebiyatında örneğine rastlamadığımız bir tarzda ele almış olmasından kaynaklanıyordu. Dolayısıyla, Parodi Yaşamlar'a bir giriş yapabilmek için önce romanda öykünün yeri sorununa değinmemiz gerekiyor. îngiliz romancı E.M. Forster'ın da C U M H U R İYET KİTAP SAYI 228
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle