25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kısasüreönceöykükitabt" Geceyansı Güneşi" yayımlanan Gürhan Uçkan: Türkiye ne aklımdan kopuyor ne de yüreğimden... I • EMELAYDIN Gazetemizdeki yazılarından ve kitaplarından tanıdığımız Gürhan Uçkan'la kitapları ve yazarlığı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Uçkan ,Isveç'te yaşıyor. rak gördüm. tnsanlar aslında, o kadar çeşitli değiller. Üç aşağı beş yukan benzer şcylcri severler. Yazmadan olamadım. Ortaokulda şiir yazmaya başladım. Sonra Isveç'e gelince dostlarla mektuplaşmalar derken çeviriler, araştırmalar, öyküler... Beni öyküye başlattıran, bu yolda bırakıpjçiden Sait Faik'tir. Üç şiir kiubınız var: Sevdalar da Geçici, Bir Demet Özlem ve Mutlu Kadınlar. Şiir anlayışınızı biraz açar mısınız ? Benim şiirlerim çekingen şiirlerdir. Politik içeriğin slogana dönüşmemesi için çekingen davranıyorum. Fazla bağırmadan yazılan şiirden yanayımdır. "Mutlu Kadınlar'da aslında mutlu olmayan kadınları anlatmaya çalıştun. Dostluklan, sevdalan, umudu, dayanışmayı... Gürhan Uçkan 1972'de, doktora yapmaya gelmiş îsveç'e. O gün bu gündür de burada. tsveç'e uyum sağlamış olsa da, her yaz Türkiye'ye gitse de, orada olanı biteni düzenli izlese de.. öykülerinde, şiirlerinde hep özlem var. Benim ne aklımdan ne de yüreğimden kopuyor Türkiye. Her an için kendimı yurtdışında hissediyorum. Biliyorum her şey değişiyor: Memleket de dostlar da; ama değişmeyen, Türkiye'de geçirdiğim yıllarım. Hiçbir şeyi bıraktığım gibi bulamadığım için yerlerden çok dostları özlüyorum. Nasıl başladımz yazarlığa? limde, Gürhan Uçlcan'ın son kitabı var: Geceyansı Giine}i.* Çıkalı bir hafta olmuş. O an gözlerim dalıyor ve 11 yıl öncesine dönüyorum. Yıl 1983. Ankara'da güneşli bir öğleden sonra. Abdi Ipekçi Parkı'ndaki çay bahçesinde oturuyoruz. Ben 13 yaşında bir kız çocuğu, gözlerimi açmış, uzak bir ülkeden, annemdenbabamdan habcr getiren' Abi'yi dinliyorum. Onlardan mektup ve fotoğraflar getirmiş. Babam sendikacı. 12 Eylül'de ülkesini terk etmek zorunda kalan binlercesinden biri. Bu 'Abi, onunla îsveç'te tanışmış. Ben de oraya gideceğim ama bir türlü çıkmıyor pasaportum. Sonradan öğreniyoruz, 13 yaşındakı kızın siciline, " Yurtdışına çıkmasısakıncalıdır"yazılmış.Öyleözlemişim ki annemibabamı, karşımdaki 'Abi'nin elini sıkıca tutup ona, "Al beni de Isveç'e götür" demek geçiyor içimden. Yıllar sonra Stockholm'de, yine aynı abiyle, yani Gürhan Uçkan ile karşılıklı oturup çaylarımızı içiyoruz. Onun son yayımlanan öykü kitabı "Geceyansı Güneşi"yle ilgili sohbet ediyoruz. Kitap 12 kısa öyküden oluşuyor. Yazarın kahramanları içimizden birileri: Büyük bir şeyler yapmalarına gerek yok, yalnızca varlar. Ben sokaktaki insandan ysnayımdır her zaman, diyor ve sürdürüyor: Benim öykülerimde trajik olaylar, intiharlar, ölümler yok. Günlük yaşamın belli bir kesitinde insanı alıyorum, ya bir mekânda ya da onun kendi dünyasında. Beni insanların kendileri için büyük, dışardakiler için küçük sorunları ilgilendiriyor. Bir de olmayacak aynntılara takdıyorum. Çok seviyorum öykü yazmayı. Bana kalsa sabah akşam yazarım, ama yapılacak başka işler de var. Günde 8 saat ekmek parası kazanmak, iki çocuğa bakmak gibi... Ben Stockhlom'ü de insanlarını da sokakta tanıdım, yürüyerek tanıdım. Aralarında olarak, birlikte otura Birçok öykünüzde kadınları anlatıyorsunuz, Yazılarınızda da öyle; hep kadınlardan yanasınız... Ben politik olarak nasıl bildün bileli sosyalistsem ve bunun kökeninde nasıl sınıf meselesi yatıyorsa ve çarpık düzenli toplumlarda eziien, hor görülen insanlann yanında olmak gerekiyorsa, aynı şekilde o toplum içinde ezılen kesimin başında kadınlar geldiği için onlann yanında olmak doğal bir şey. Aynca da böylelıkle kesınlikle bir paye yüklenmiyorum. Çünkü gönül isterdi ki böyle bir tavır almaya gerek kalmasın. Zaten en kızdığım laftır 'kadın sorunu'. Sorun varsa bu toplumun sorunudur, kadınların değil... Bir de iş hayatımda kadınlann payı fazla. Yardımcı olduğum, beraber iş yaptığım kadınlar çok. Bana kalırsa onlann dünyası bizimkilerinkinden daha derinlikli, erkeklerinkinden daha çok yönlü. Bir kere her şeye isterse kendileri karşı çıksın, aldırmam gerçek duygu katıyorlar. Günümüzde buna o kadar gereksinme var ki. O kadar duygusuzlaştık ki. Küçük bir renk katmak ve kendinden ufak bir şey verme, o anlayış çok hoşuma gidiyor. Erkeklerin dünyasında ise her şeyin olabildiğince verimli olması, çabuk olması istenirken amaç unutuluyor. Siz tsveççeden en son üç kitap çevirdiniz. tçlerinden biri de erotik öykülerden oluşan Gece Treninde Aşk. Bu üç kitap Isveç'in değişik kesimleri ni bir arada gösteriyor. Sven O Bergkvist'in romanı "Gökyüzünde Isyan" kuzey tsveç toplumunu ve bugünkü Isveç'e nasıl gefindiğini gösteriyor. Dan Mellin; genç öykücü, işçi yazarfann geleneğini sürdüren, kısa öyküleri, sürprizli bitişleri olan öyküleriyle çok özgün bir yazar. "Gece Treninde Ask" ise erotik öyküler değil aşk öyküleridir. Her öyküde değişik bir aşk var. En ufak bir cinsel ilişki olmayan aşk da var, örneğin hastanede yatan bir adamın kafasında yaşattığı bir aşk. Adam yaşadım gibi hissediyor ölmeden önce. Ya da limana sarhoş çıkıp ne yaptığının farkında olmayan denizcinin ilk sarhoşluğu ve bir sokak kadınıyla yatmaya kalkışması. Ya da sevgili yazanmız Birgitta Stenberg'in nefis erotik öyküsü. Bodil Malmsten'in bir genç kıztn cinsel kimliğini buluşunu anlatan öyküsü... Bu kitabın devamı olarak yeni bir öykü seçkisi basılmak üzere. Çağdaş tsveçli yazarlann, büyük çoğunluğu oldukça genç yazarlann resmen erotik öyküleri var. îsveç'te aşk mı merak ediliyor, buyursunlar bu iş burada nasıl yapılıyor, görsünler, Erotizm ve pornografinin arasında büyük bir fark var. Pornografi bir cinsin ötekini kendi zevki için aşağılamasıdır. Üstelik ezen cinsin parasal kazancı da vardır. Bu kitapta bu tür hiçbir özellik yok. Biraz açık olan öykülerin yazarlan kadınlar. O öyküleri okuyanlar görecektir ki bu hatunlar kendileri istemeden bir erkeğinselamınıbilealmazlar... Giiney Afrika'daki politik durumu anlatan araştırmanız var. Hele son gdişmelerden dolayı daha da giincel olsa gerek bu araşfjrma. 1.5 yılımı alan bir çalışmaydı ve bu günkü gelişmelerden en ufak bir ipucu yokken gerçekleştirilmişti. Zevkle yaptığım bir çalışmadır. Mandela bugün başkanlık kürsüsüne çıkıp konuşurken benim duyduğum zevki sözcüklerle anlatamam. Sizin yazılarınızı son zamanlarda Cumhuriyet'te görüyoruz. Amatör dergUer benim gönül taslanmdır. Zaman zaman insanı kızdırsalar da,onlarsız olunmaz... Bir şeye dikkat ettim, araştırma yazılannın sayısı azdı. tsveç, araştırma bakımından bir cennet. Burada parlamentonun kütüphanesinden tutun, Dış Politika Enstitüsü'ne kadar büyük olanaklar var. Bu olanaklan kullandım. Dergilerde yazdım, iki yıldır da Cumhuriyet okurlanna seslenmenin mutluluğunu duyuyorum. Gelecek için planlannız neler ? Uzun vadeli planlar yapamıyorum. Biz kendimize bakamadan, stres icindeyaşayan Türk erkekleri önde gidiyonız bu konuda benim yaşımdaki insanlar, birer birer patküt gıdiyorlar. Örneğin Yavuzer Çetinkaya. Kesınlikle kaderci değilimdir. Ama yaşam benim için bir öncelik tanıma cambazlığı haline geldi. Bu bakımdan şu anda yaptığım işleri sağlıldı sürdürebilmek, oturup beş yıl sonrası için program yapmaktan daha mantıklı geliyorbana..* Geceyansı Güneşi/Günhan Uçkan/ Kavram Yayınlan/120s. S A Y F A 8 CUMHURİYET KİTAP SAYI 229
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle