Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AHMETÜMİT azar neyi yazmah? Günü• müzün Fransız yazarlannelan Annie Ernaux bu soruyuşöyleyanıtlıyor: "Bana öyle geliyor ki yazmak da buna yönelmeliydi, cinsel birleşme sahnesinin yaptığı etkiye, yani bu bunaltıya, bu şaşkınlığa, ahlak yargılannın askıya alınmasına." Annie Ernaux'nun üç kitabı geçen günlerde peş peşe yayımlandı. Yaşar Âvunç'un Türkçeye kazandırdığı bu kitapların adları şöyle: "Yalın Tutku", "Bir Kadın", "Bir Adam" (Cem Yay. 1994). Bu üç kitabı incelediğimizde Annie Ernaux'nun yazmak hakkında yukarıda özetlediği görüşe sadık kaldığını görüyoruz. Üç kitabında da kendi yaşamını anlatıyor Annie Ernaux. Daha doğrusu yaşamındaki üç insanı, üç ilişkiyi. "Yalın Tutku"da Fransa'ya başka bir ülkeden gelmiş, kendisinden genç ve evli bir erkekle olan ateşli ilişkisini, "Bir Kadın"da annesinin silik yaşamı nı, ona duyduğu sevgiyi ve kıskançlığı, "Bir AdanV'da ise babasının alçakgönüllülük içinde geçen ömrünü. Bu kitaplardan "Yalın Tutku" 1622 Nisan 1992 tarihlerinde Fransa'da en çok satankitapolmuş. Yazar neyi yazmalı? x\nnıe Ernaux'nun üç kitabı geçen günlerde peş peşe yayımlandı. Yaşar Âvunç'un Türkçeye kazandırdığı bu kitapların adları şöyle: "Yalın Tutku", "Bir Kadın'V'Bir Adam." Ahmet Ümit, kitaplardan hareketle yazarın neyi yazması gerektiğini irdeliyor. nesidir. Yine de yazarımız olayı abartmaz. Ömrün geçiciliği ve ölümün kaçınılmazlığı öyle yoğun verilir ki annenın trajik durumu ikinci planda kalır. Daha doğrusu annenin yaşlanarak tükenişi yaşamın geçiciliğini anlatan yakıcı bir örnek olarak sunulur bize. Annie Ernaux özgür bir yazar. Yaşadıklarını tabulardan çekinmeden, olduğu gibi yansıtıyor. Ne alabileceği tepkiler ne yaşadıklarının etkisi onu "gerçekten" kopartamıyor. Evli bir adamla olan "yasak ilişkisini" adeta şampanya içmek gibi doğal bir edim olarak anlatıyor. Madam Bovary'de olduğu gibi romanın kadın kahramanı kendini suçlamıyor. "O gider gitmez çok büyük bir yorgunluk içinde donup kalıyordum. Ortalığı hemen toplamıyordum. Bardaklara, yemek artıkları dolu tabaklara, izmarit dolu sigara tablasına; koridora, Annie Ernaux üç kitabıyla dilimizde... Ama dişiliğinden utanmayan, kendi cinselliğine sahip çıkan bir kadın. Yapmacık annelik duyguları, sahte utangaçlık gibi aptalca davranışlarla cinsel kimliğini saklamaya, gizlemeye gerek duymayanbirkadın.Çocuklarıylailgili yazdıkları onun ne kadar içten olduğunu gösteriyor: "Bu ilişkimi çocuklarımdan tümüyle gizli tutmayı yeğlerdim. Kuşkusuz yargılarından kaçınmak istediğim için. Ustelik, anababa ve çocuklar, kendilerine cinsel bakımdan en, ama sonsuza dek en yasaklı kişilerin cinselliğini rahatça kabul edebilecek en son kişiler olduklan için. Çocuklar annelerinin o boş bakışlannda, o dalgın sessizliğinde gizlenen şu gerçeği kabul etmesinler: Onların kimi zaman çocuklarına verdiği değer, erkek kedilerin peşinde koşmaya can atan oişi kedilerin yavrularına verdiği değerden daha büyük değildir." Ikl ömür vs delice bir aşk Yazarın bir başka olumlu yanı da yaşanılan tutkuyu, soğukkanlılıkla, coşkuya kapılmadan, üzülmeden, kıskançlık duymadan, öfkelenmeden sergiliyor olması. Tabii yine dilde aşırıhğa kaçmadan. Sözü son derece ölçülü kullanarak. Annie Ernaux'yu asıl özgür kılan da bu tutumu. Yazarken kendini hiçbir kuralla sınırlamayışı. "Kendi anılarını yazanlar gerçek yazarlar değillerdir. Yazın, kurgusal bir dünyadı r" gibi sözler çok söylenmiştir. Bu konular yazın dünyasında hâlâ tartışılagelmektedir. Annie Ernaux ise bu sözlere aldırmıyor. Olayları olduğu gibi, nasıl yaşadıysa aynen öyle aktarıyor. Ama okur bu kısa metinleri bitirip kitaplann kapağını kaparken tutku, anne, baba ve yaşam üzerine uzun uzun düşünmeye başlıyor. fki ömür ve delice bir aşk "Bir Kadın", "Bir Adam" ve "Yalın Tutku" Annie Ernaux'nun bu üç kitabı, yaşam nedir sorusunun yanıtını arayanlara iyi ipuçları veriyor. Annie Ernaux, az söylemekten, neredeyse özete yaklaşmış olmaktan çekinmiyor. Sanatsal arayışındaki cesa • ret, edebiyatı deforme mi ediyorum kaygısından koruyoronu. Hatta bu cesaret daha da fazlasını yapıyor. Olumsuz gibi görüneni olumluya çeviriyor. Onu öteki yazarlardan ayıracak sesini, rengini belirginleştiriyor. Sınırlarını çiziyor, farklılığını ortaya koyuyor. Kendi ıslığıyla kendi türküsünü çalmayı öğrçniyor. Yazılmamışa, denenmemişe, kendine ait olana ulaşmasını sağlıyor. Yalnızca bu özelliği için bile Annie Ernaux okunması gereken bir yazardır. • "Yalın Tutku", "Bir Kadın", "Bir Adam"/ Annie Ernaux / Çev.: Yaşar Avunç/Cem Yayınlan/1994/64 s., 80 s.,92s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 222 Yalınlığm sınırları Oldukça değişik bir tarzı var Annie Emaux'nun. Kısa ve yoğun tümceler. Anlaşılabilir, net sözcükler. Ayrıntıda kısıntı. Psikoloji yok. Açıklamaktan çok sergileme. Annie Ernaux yalınlığın sınırlarında gezinen bir yazar. Yalınlık zaman zaman sıkıntı verse de anlatımdaki yoğunluk her defasında yenıden sarmalayıp kitaba çağırıyor okuru. Her üç kitapta da en belirgin özellik gerçeğe bağlılık. tlişkilerde abartı yok. Sevinç ve hüzün, başarı ve yenilgi, onur ve rezillik gerektiği ölçüde yer alı yor. "Gerçeğe bağlılık" hem günlük olaylar anlatılırken, hem de bu olayların aynasında yaşamın mantığı sergilenirken hissediliyor. Sıkıntı ve anfamsızlık sık sık kendini gösteriyor. Varoluşçuluğun solgun nefesini duyuyorsunuz. Yazarımız yapay çarpıcılıklara, olağanüstü anları anlatmaya gerek duymuyor. Çünkü yaşadıklarında okuru allak bullak eden olaylar zaten var. "Bir nisan akşamı kombinezonu ile çarşafların üstüne uzanıp çoktan uyumuştu; bacaklannı kaldırmıştı, cinsel organı görünüyordu. Oda çok sıcaktı. Ağlamaya başladım, çünkü o annemdi, çocukluğumdaki aynı kadındı. Göğüsleri küçük mavi damarlarla kaplıydu" Hastanedeki bu çökmüş, yıkılmış artık çişini bile tutamayan yaşlı kadın bir zamanlar güzelliğine özendiği anSAYFA 6 odaya saçılmış giysilere, çamaşırlara, yere sarkmış çarşaflara bakıp duruyordum. Gücünü ve aciKinı bir müzede başka bir tablo karşısında hiçbir zaman duyamayacağım bir tablo oluşturan bu dağınıklığı olduğu gibi bırakmak isterdım. Burada her eşya bir jesti, bir anı anlatıyordu. Doğal olarak, onun spermini içimde saklamak için ertesi günden önce yıkanmıyordum." Clnselliğine sahip çıkan kadın Tutkunun bir suç değil, sıkça yaşanması gereken bir lüks olduğunu kitap boyunca haykırıyor yazar. Ostelik Annie Ernaux bir marjinal değil. Toplumla büyük çatışmalan olmayan, öğretmenlik yapan, anne olan bir kadın.