Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
nızınadlan btle, ulkemızıncanlı tarihinden kuçuk kesüler: 70 'lı yıllar ve Ka vga nın YüreğijaşısttırmanışveSendeKatdmalısın YaşamıSa vunmaya, baskıdö nemı ve Geceye Karşı Söylenmiştir, Eylullu gunlcr ve Kimlikltriniz Lütfen, Araya Giren Görüntüler.. Bıraz da bu konuda konuşalım, ozanın tanıklığı, şiirınguncellığt... Ozanın tanıklığı yaşama bakışıyla, onu kavrayışıyla ilgili. Geçenlerde katıldığım bir toplantıda, daha önce benzeri toplantılardan birinde bir genç ozanın s>öylediklerini andılar. Preveze Deniz Savaşı'nda balıkların ne yaptığıyla, nereye kaçtığıyla ilgilendiğini söylemiş. Hemen aklıma Brccht'igetirdi bu. "Çin Seddinin bittiğiakşam,duvarcılar nereye gittiler?" diye başlar onun bir şiiri. Sonra şöyle sürer: "Büyük İskender Hindistan'ı fethetti, yanında bir aşçısı olsun yok muydu?". İşte iki bakış, ikikavrayış! Ben yaşadığım çağın, ülkenin, zaman diliminin içinden bakıyorum. Yazdıklarımda bu yüzden, toplum olarak yaşadıklarımız günü gününe görünüyor. Ama aynı zamanda, günün yaşayan bir bireyi olarak baktığımdan yazdıklarıma psikolojik boyut dayansıyor. Benimyaşadığunlatoplumun yaşadığı birbiriyle çakışıyor. demek istediğim, sanatın güncel olması için günü yazmak değil; ister geçmişe ister geleceğe, neye bakarsanız bakın aslolan günün içinden bakabilmek. Kemal Özer 1935'teİstanbul'dadoğdu. İstanbulErkekLisesi'ndeorta öğrenimini bjtirdi. Istanbul Üniversitesi EdeHiyal Fakültesi'ndekiyüksek öğtcnımini yarıda bıraktı. Cumhuriyet gazetesinde (196081 ),KaracanYayın]an'nda (1981 82) çalıştı. Varlık dergisinin yayın yönetmenliğini (198390) yaptı.şimdi Yordamkitaplarıadı altında bütün yapıtlarını yayımlaınayısurdürüyor.İlküçkitabını oluşturan şiirleriyle İkinci Yeni hareketinin önde gelen ozanlarından sayıIırken,KavganınYiireği( 1973) kitabında bir araya getirdiği şiirler sanat anlayışında, dünya görüşünde yeni bir dönemin ilk ürünleri olarak çeşitliyankılara neden oldu. Toplumcu gerçekçi diye nitelenebilecek bu dönemde toplumsal ve siyasal olayların yansıdığı güncel şiirler ağırlıkkazandı. SendeKatılmalısın Yaşamı Savunmaya (1975) kitabına Türk Dil Kurumu Ödülü, Kimlikleriniz Lütfen (1981) kitabına ömer Faruk Toprak ödülü verildi. Şürinin toplumcu karakteri aynıkalmaklabirlikteyenikitaplanndadurmadankendiniyenileyerek ilgi alanlarınıgenişletti, Özellikle Araya Giren Görüntüler (1983) kitabında 12 Eylül'ün psikolojik tanıklığı vesorgulaması, Sınırlamıyor BeniSevda( 1985)kitabındasevdaya getirdiği toplumsal yorum, Yunus Nadi Ödülü verilen tnsan Yüzünün Tarihinden Bir Cümle (1990) kitabında fotoğraf/şürbileC U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 2 0 3 HR< 1Ü|* şimiyle insanı kavrayış derinliği dikkatleriçekti. SonkitabıBir Adı Gurbet (1993) kimlikleriyüzünden baskılara uğrayan, acı çektirilen insanlarıgündemegetiriyor. Bukitabıyla, şiir dalında verilen Ferit Oğuz Bayır Düşün ve Sanat Ödülü'nü kazandı. Şiirden başka gezi, günlük, deneme, çocukedebiyatı dallarında yapıtları bulunan Kemal Özer'in Lubomir Levçev, Georgi Cagarov, Attila Jozsef, Nicolae Dragoş, Lorca ve Neruda'dan yaptığı şiir çevirilerideyayımlanmışdurumda. Şiir kitapları: Gül Yordamı (1959),ölüBirYaz (1960),Tutsak Kan (1963), Kavganın Yüreği (1973), Yaşadığımız Günlerin Şiirleri (1974), Sen de Katılmalısın Yaşamı Savunmaya (1975),Geceye Karşı Söylenmiştir (1978),KimIikleriniz Lütfen (1981), Araya Giren Görüntüler (1983), Sınırlamıyor Beni Sevda (1985), İnsan Yüzünün TarUıindenBirCümle( 1990),Bir AdıGurbet(1993). Deneme kitapları: Umut EdebiyatıYediCanlıdır( 1992),Acı Şölen (1992), Gün Olur Söze Yazılır (1992). Çocuk kitapları: NasrettinHoca (1975),TatilKöyününÇocuklan (1981 ),TrenlerNeGüzeldir (1983),DünyaOnlarlaDahaGüzeI (1992), Şiirlerle Ezop Masalları (1993). Gezi kitabı: Güldeki Şafak (1979). Günlük kitabı: Tanık Günler 1 (1993),TanıkGünler2. • Şiirimzın ıçeriğıne uygun bir estetik anlayiftnız var. Yalın ve açık yazıyorsunuz • Anlamı önemsiyorsunuz. Ben tavır alan bir şiirden yanayım. Üstelik bu tavrı yalnız ortaya koymakla yetinmeyen, onun paylaşılmasını da isteyen, onu okura aşılamak da isteyen. Birçok özellikleri yanında iletisi de olan bir şiir yani. Genel bir ileti olabilir bu, sözcükler düzeyinde kalabilir; özel incelikleri, derinlikleri de gerektirebilir. Ne olursa olsun varolması anlamla sıkı sıkıya ilişkili. öyle bir şiirde anlamdan ödün verilemez. Başka türlü kavranması o şiirin zenginliğine yorulamaz. İşte bıınu sağlayacak bir estetik: En ince kıvrımları yansıtacak kadar esnek, başka türlü anlaşılmayı ortadan kaldıracak kadar ödünsüz. •SınırlamıyorBeniSevda,şiırseruvenıniz ıçin ozel bir yer tutuyor olmalı. Sevdayagorevyuklemek, yaşama dırençle tutunmak ıçınde sevdığımzle birlikte yurumek, birlikte savaşım vermek... "Surçersem yargda benı" dıyorsunuz bir şiirde. Duygularla kavganın örtüşmesi... Bu kitapta iki şeye karşı tavır geliştirmek istedim: Ozanların sevda şiiri yazarken genel tutumlarından uzaklaşır olmaları ve sevdanın toplumsal boyutunun görmezden gelinmesi. Kabullenildiği gibi, insanı insanla sınırlayan, bir güzellik uğruna bütün güzelliklere onun gözlerini kapatan bir ilişki değil sevda. Tam tersine, bir emek ürünü; insanın başkalarma ulaşması, başka güzellikleri görüp yaşaması, paylaşmanın güzelliğine varması için bir olanak. Paylaşmanın olduğu yerde, gelişmenin olduğu yerde ise hem toplumsallık vardır, hem kavga. Karşımıza çıkanlan tanımıyla sevda da bizi bir kavgayla yüz yüze getirmiyor mu? En toplumsaldan en bireysele bütün tepkilerimizde, bütün duygularımızda kavgayı göğüslemek zorunda kaldığımız gibi, bu yanlış tanıtılan, dolayısıyla elimizden alınmak istenen insanî olanağı yeniden kazanmak için el ele vermeli değil miyiz? İnsan Yüzünün Tarihinden Bir SAYFA 13 : Şilrdeanlamdanödin verllemez