Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ingiltere'de gelişti ve tohumlan dünyanın hcr yanına saçıldı. Kapiializmle yalnızca sanayi gclişmedi; özel mülkiyct, bircycilik, yaşamın hcr alanının metalaşması, iyinin ve kötünün parayla ölçülmesine dayalı bir kültiir ortaya çıkü. Ve Amerika üzerinden Kıta Avrupası'na dönerek bir diinya sistemi haline geldi. Yazılı larihin belki de en önemli sorusu bunun nasü olduğudur. Smith'den Marx'a, Wcbcr'dcn Tocqueville'e düşünce dünyasının devlerini de meşgul eden hep aynı soru olmuştur: Neydi bu adanın sırn? Macfarlane aile, evlilik, aşk, nüfus, şiddet ve kötülük, doğaya karşı tavır, bireyleşmc ve özel mülkiyet tutkusu gibi kültürel kalıpların zaman içindeki izlerini sürerek ve onlan başka kültiirlerle karşılaşürarak yepyeni bir iddiayla ortaya çıkıyor: Ingiltere hiçbir zaman köylü tophımu olmamıştır, ve değişim içinde sürcklilik vardır. Yazar bizi kendi tarihimiz üzerinde yeniden düşünmeye, her şeyin dcğiştiği ya da değişeccği sihirli devrim anları aramak yerine toplumdaki sürekliliğin izlerini sürerek mevcut kurumsallaşmaları anlamaya kışkırüyor. Oyunun kurallannın dcğiştiği, yeniliğin ve geçmişin reddinin şiddeti doğurduğu devrimler vardır ve olacaktır, ama her devrimin içinde devindiği kültürel ortam o devrimlere de damgasını vurur. NEDEN DOĞAYIHIRPALARE, AŞKLARMIZ ŞlDDETUDlR?. ruk, coğrafı olmaktan çok ideolojik bir kavram olan Batı, neredeyse bütün ülkelerin gözlerini diküği "büyülü bir merkez" konumunda. Kalkınma adına önerdiği sanayilcşme, bürokraükleşme ve tekniğin sımrsız kullanımı itirazsız kabulleniliyor; yaşam tarzına dönüşcn "tüketim" insanlann tek amacı sayılıyor. Serge Latouche isc bu büyüden kendini kurtararak dünyanın Baiihlaşması ile birlikte yaşam tarzlarınm birörnekleştiğini, düş gücünün standartlaştığını, kültürün yerini kalkınmanın aidığını söylüyor ve bu sürecin tehlikclerine dikkat çekiyor. Ona göre Batı merkezli haberler, gösteriler, modalar, ahlaki değerler, siyasal yasalar, kitle iletişim araçlanyla bir anda bütün dünyayı abluka altına alıyor; ekonomipolitik, "dinlcr dışı bir din" haline gelerek sınırsız üretim, başarı ve tüketim hırsı bütün dünyaya pompalanıyor; evrensellik adına insanların yüzyıllardır cdindikleri kültürel kimlikleryok ediliyor; gerçek anlamda "çoğul insanlık arayışı" giderek totalitcrleşen Batı yüzünden tehlikcye giriyor. Latouche bu tehlikeye karşı bize "kısır bir içe kapanışa başvurmadan, dünyadaki büyük gclişmelere dc kör kalmadan, gerçek anlamda farklı kültürel kimliklerden oluşan çoğul bir evrensellikten yana olma" çağrısı yapıyor. • atıljlaşma, 18. yüzyılın sonlarından günümüze Türkiye'nin poliıik/kültürcl sürcçlerini cticileyen asli faktörlcrdcn biri olarak varlığını sürdürüyor. Başlangıçta OsmanlıTürk aydınının "dcvlctin bekası" amacıyla "gcri" ve "örümcek kafah" halka zorla hazmettirmeye çahştığı "güzclliklerinin" simgesi olarak oldukça sınırlı bir dcstcğe sahipken bugün önemli bir toplumsal dinamiği simgcliyor. Cengiz Aktar, Batıcı aydmlann "halkı kafalanndakı uygarhk imgesine" bcnzctme istcğiyle "dağınık kalabalığı önce hukuk mükellefi haline getirip sonra standartlaştırmaya" çalıştıklannı söylüyor ve bu sürecin sonuçlarını tartışıyor. Ona görc bu süreçte tcmel sorun, gelcnckscl farklılıkların gayrimeşru addcdilcrek cşitlenmesi vc dcmokrasi adına dcmokrasinin vazgeçilmcz ilkesi olan toplumsal çelişkinin unsurlarının bastırılmasıdır. Dcvletin toplum üzcrindeki vclayeti bu noktada ortaya çıkmaktadır. Bu yüzdcn, toplumun devlct karşısında, ne eski ve gayrimeşru sayılan toplumsallıklar çerçevesindc ne de yeni, meşru ama sınırlı bir demokrasinin imkânsızlıkları yüzünden serpilip gelişmesi mümkün olamamaktadır. Zira devlet Batı'dan aklığı dcmokratik düzen anlayışını toplum için dcğil, kcndi bekası için kullanmaktan yanadır. Dcmokrasinin vazgeçilmcz koşulu olan, "toplumsal farklılıkların kcndilcrini ifade etmelerindcn yana olmak"tansa onlan bastırmayı ycğlemektedir. Bu da kendini ifade imkânlarını yaratabilmek için sık sık silaha başvurmak "zorunda kalan", şizofreniyle kolcktif paranoya arasında dolaşan bir toplumun oluşmasına neden olmaktadır... B,ugün soluduğumuz havanın önemli bir parçasını oluşturan kapitalizm, küçük bir adada, • B AYUNT1 Piyer Loti Cad. 17/2 34400 Çemberiitaş/lstanbul Tel: 518 7619 Fax: 516 45 77 ayrıntılar onemlidır!.