04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sanıyorum, Heidegger'in odası ve masası üzerine epey !jey konuştuk da, Karaormanlar'da yürürken çekilmiş (şimdi arlık "Yürüme'nin 5. s>ayfas>ında duran) fotoğraltan (birlikte) sözetmedik. Başlık sayfasının hemen ardından çı5. kagelen, bir tür önönsöz gibi bakılan, ama geçilen bu fotoğraf beni çağırmayı Bir başına Yürüme'k. sürdürdü sonradan. Onda, üzerinde Yer, Yutı, Yol arayışına çıkan Kij/'nin aslında hc[> valnız oldıığunu dü bir ycrde, içinde bir noktada ya da tabakada gizli, gizli olmasa bile örtük bir şündük,o«tY'. yananlam bekliyordu sanki. Bu kez Aramızdan, Rimbaud'nun ilk başbaşka bir otel odasında evden çıkarkaldırı yürüyüşüne, bir başına Alp'leri kcn bir tek " Yünimc'yi almıijUm yanıaşarak İtalya'ya inişine olduğu kadar, ma sayfayadü^tü ışik: son, uzun, kangıenli bacağıyla Habeşeli'nden Akdeniz'e uzanan ölüm yüOmuzları bıınca genİ!}, sırtı bunea rüyüşüne (gerçeklen de ölesiye yürüpek olmasa dahası: Kimoldıığunııbilmüştü Rimhaud; önce bacağı kesildi, mesem pekâlâ, yaşlılık döneminde yüsonrasoluğu)bağlananlaroldu. rüyüşe çıkarken Charles (^haplin derdim; demez, diyemez miydim? Yürüme nin geridönüşsüzlüğü mü dağladı onları? Gençölümlcrtuttuydu Şüphesiz şapka ve asa bu etkiyi yaraellerinden: "Yürümek"te, en son saytıyor bende. Onun için de, C.haptada " Yürümek, dönüp bakmamak ar lin'den çok Charlot'dan söz açmam gekaya" derken son adınıa yaklaştığını rekirdi. "Asri Zamanlar"ın büyük, çeola ki biliyordıı Sevgi Soysal, ama kici, itici, güçlü soytarısından. öyle sanıyorum ki "Beyaz maıHolu ("Soytan" için, bekleyiniz, Work in adamın, boynunu geçen yere kadar progress: "Hokkabaz"). Oysa burada yürüyeceğini aklına geürmemişti" diHeidegger'den yola çıkmıyorum. yen Oğıız Atay zatvn farkında olsa da, önümdeki fotoğraitan, fotoğrafın henüzurunçalıştığınıbilmiyordu. içinde yer aldığı kitaptan uzaklaşmamamendogrusu. Ben, Giacometti'nın "Yürüyen AdarrTına bakakalmıştım o sıralar: "Büyiik Uyum" bir vehimdi, seziyor6c dunı. Gaziosmanpaşa'daki evin bahIkifigürarasındakiencanalıcıortakçesinde uzun sessizlikler bülüyordu lık, asa. Heidegger'in elindeki bir konuşmamızı. Daha o zamanlar, gözü'yürüme bastonu : Anı geldiğinde, bir mün önündcydi Heideggcr'in "holztümseği a^mak için ona dayanabilir, wege"deyürüyüşlotoğıafı. ondan güç alabilir. Yeri geldiğinde, sivri ucuyla, yaprak toplayabilir. 6. Gene de bir 'denge sopası' oknyorum fotoğralta ben. Yürürken, on&tutunuİki başına Yürüme'k. yor Ileidegger: Trapez ustasınııı, bo$Hıç yalnız olunnnıdığına, olmadıfcımı lukta gerili ipin üzerinde, ipince bir yoza vardık, sonra. İçimizde hiz yürürlun üzerinde dengesini kurduğu gibi. ken duran, durmaya davranan; biz ko("Denge" için, bekleyiniz, work in nakladığunızda, durayazdığımızda prt)gress: "Korkuluk"). ayağa kalkmadan edemeyen; bir yön seçtiğimizde, aynı anda öteki yüne, Yürürken, anı ve yeri geldiğinde, öteki yere yola/yolcu çıkan biri daha düşmemek, dengesini korumak için yaşıyordu. bu bastonu kullanıyor olmalıydı Heidegger Karasu'nun durmadan ışığın geldiği "deliğe doğru yürüdüğünü' sanan, Diyorum ki: Goruyorum, dümdüz "nicedir sisin içinde yürüyen", hem yolda yürüken de kullanıyor onu: Boş"yürüdüğunün bilincinde" olan hem lukta yürüdüğünü biliyorHeidegger. de kendisini "yürürken izleyen", "yoBıınu, bunun böyle oldıığunu Bizc lunun ucundaki ölümü düşünerck yübiraz da o öğretmedi mi? rüyen" insanlarıyla tanış,mıştık. Sevim Burak'ın " Ah Yarab Yehova"da, yüreğine doğru adım adım ilerleyen dikiş Belki bundan, hem bir başına yürüiğnesine karşı/n yürüyen, konuşan, içi yor Orııç Aruoba, hem de Heidegni her iki anlamda da döken insanıyla ger'le birlikte. Büsbütün yalnız okunatanıştığımız gibi. Netatigil'in şiiri mıh bilir mi(ydi), yürürkcn, sanmıyorum: CUMHURİYET KİTAP SAYI 160 se, bir hal olarak Yürüme eksik olmayacaktı günden, geceden. Yol'un başında sorııyorduk, çokluk sessizce hep kcndi kendimize: Kaçınıız, hangimiz, ne(reyc) kadar yürüyebilecek yürüyehileceğiz? Yol'un başında anlamıştık: Orrak kaygılaı, zıtlıklar, zeminbirlikteliği değil dc harka ortaklığı, saatin paylaşımı belirlcyiciydi. "Yürüme"de yol alırken, her adımın kayboluşundan bir sonsuz yürüyüş provası çıkageliyordu. gibi duruyordu aklınnzda: "Uyurgezer o yolu iki başına yürüdü Biriayboşlukvedüştü,öbürü 1 Susanlara hiçbir şey sormayınız " 6b yanşın ortasında bulduğıımuz anlar vardır,kendimizi. Yol'uşaşırırız. Kişi'nin kendi, doğru yönü adına bir denek noktasını gözden yitirmemesi, bambaşka bir güzergâhta dengi, denkleri olması gerektiğini unutmaması, onunla, onlarla belli bir ortak saat ay armda gece gizlice buluşacağı bir akabe'y'ı zihninde ve gönlünde taşıması yoldaşlığın vazgeçilmezliğinin kanıtı değil midir? Çoğu kez, öldüğü sanılan yoldaşlarla birlikte yürümeyi sürdürdük de, akahe'yi, yer ve an, unuttuk, unutmayı seçtik. Yıllar Sonra Blanchot'yu, "L'Amite", yeniden okurken (artık her yenidenokumanın bir ilkokuma oldıığunu kavradığımız yaştayız), anladım: Dost'u hepB«, yitirdik a ya da ben değil. Birlikle.birbirine doğru Yürüme'k. Neden sonra Tahsin Yücel'in öykü sügeldi: "Yürümek." Kâtiba'nınZöhre bacıya doğru, ayakları yerden kesilene dek süren sancılı, sancı verici yiirüyüşü. Şüphesiz, "Yürümek de dönüp durmaktı bir bakıma", ama Kâtı ba'nın özel bir kıble ayarı her yolcuyu yoldaşıyla birlikte, ona doğru yuruıııe süreci içinde zorlayacaktürdendi. Kadın'ın Yolcu olabileteğini düşıınmeden yola çıktık. Bız. Durmadan onunla ilgili ülküsel yoldaşlık tanımlaı ı aradık, denklemler kurup ço/.dük. Hem kendi kendisinin yolcusu, hem yoldaşının yoldaşı olabilirdi. Birlikte, yanyana, birbirimize doğru yürümeyi öğrenemedik. Yolda yoldaş gerekiyoı du yolcuya; kendi yolunda yolcu oluısa, sandık, yoldaş olamaz. Onlar buna inandılar. Bu y anılgı yoldaşımız oldıı. 8 "Yürüme"yi okurken, ondan yola çıktp yazarken, üruç Aruoba'nın kitabının çözümlemesine girişmekten, onun "Tümceler" ve "de ki işte" ile organik ilişkilerini yoklamaktan bile isteye kaçındım: Bir kitaptan, yazılı bir ürün ol maktan başka, öte bir nabzı var "Yürii me"nin: Sesler, harfler, heceler, kelimeler, 'tümce'ler, tıpkı bir kum saatinde olduğu gibi, ters çevrildiğinde (okumak, yazarak bir "yeı"<Jen bir başka "yer"e akmış, akıtılmı^, bütün lüğün öteki "yön"ünde "yol" alınması sayılamaz mı?), geldikleri /// yurd'a doğru gerisin geri yürütülür, bir başına, iki başına, birlikte, birbirine doğru yürünür.diyeakılyıirüttümKarşımdaki aynadan benim tuıtuğum, kıldığım, olduğıım aynaya bu sesler, harfler, heceler, kelimeler, 'tümce'leryansıdı. • S A Y F A 9 7c İçimizde bize benzeyen, bize benzemediğinibildiğimiz birinin (daha) yol almabinı, yön aramasını, yer etmesini hepbekledik. Kimdi o: Yoldajımız mı, yoldaşı olduğumuz Kı$i, kişilerden oluşan bir imge mi 5 1970'lerin başında iki film, "Walkabout" ve "Vanishing Point", hem yol ve yolun yitiıni, hem de yoldaş ve yalnızlık üzerinde düşündürdüydü bizi: Yol'a çıkmak üzereydik, her birimiz; "Yolcu" çıkmak üzereydik (work in progress), ayrı ayrı. Ortak bir pusula, belli belirsi/, arandıydı: AnlaşJan, tek başına kalmaktan, bir başına kaybolmaktan korkuyorduk: Korkunun bütününden adam başına düjecek payı merak ediyordıık ki, birden haşladı Yol: Korku.bütünündebizeaitti. Üçüncü bir film, Bunuel'in "Le Charme Discret de la Bourgeoisie"si, fınaldeki yitik yürüyüş sahneleriyle karşımıza çıkıverdiydi. Birlikte Yürüme'k Herzog'un iki dağcısı da gerçekte içimizde barınır. "Bir Başka Tepe " olduğunu bilsek bile, öteki'yle kem bir 7b
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle