20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

RIDVAN DAIMSUK S unay Akın'ın yazdığı tür değiştirilmezse, yani aynı şairde değiştirilmezse tıkanmaya yazgılı bir tür." Cemal Süreya'nın bu sözü takıldı kaldı kimilerinin belleklerinde. Sunay Akın ilk kitabı 'Makiler'i çıkardığında Cemal Sürcya böyle demişti. Fakat Cemal Süreya'nın sözleri burda bitmiyordu. Diyordu ki: "Ama onda tıkanmıyor. Şiirleri çoğaldıkça bende bir şaşırma duygusu yaratıyor. Bu da onun başka bir erdemi elbet. Her gün düşünüyorum, yarın ne yapacak, ne dıyecck diye." Tıkanma sözcüğünde takılan bellekler bir sonraki tümceyi anlamlandıramayacak kadar sığdı. Cemal Süreya göremedi ama; Sunay Akın ikinci kitabı 'Antik Acılar'ı çıkarırken, Cemal Süreya'nın öngörüsünün hiç de yanlış olmadığını kanıdıyordu Sunay Akın'ın ilk kitabının bıraktığı iki "is" vardı: 1) Acaba bu şiir türü devam edebilir miı* 2) Acaba bu şiir uzun soluklu olabılir mi? Evet, Sunay Akın'ın ikinci kitabı 'Antik Acılar' bu soruların açık yanıtıydı. Bir şair böz emekçisidir. Söz onun her şeyidir. Her dcdiğinin hesabını vermek zorundadır. En azından kendine... Bu, yazdığı şiirlerde olduğu gibi yazdığı yazılarda da böyle. öyle ya, bir etiği olmalı yapılanın (yazma eyleminin)!.. Usta şairler, genç şairleri genellikle okumazlar. Hatta kimileyin küçümserler, kırarlar... Nadir olan bir tavırdır; yüreklendırmek... Çok az usta şair bu tavrı taşır. Böyle mi olmalı yoksa başka bir türlü mü olmalı tartışmasına girmeyeceğım. Ancak genç şairleri yürdklendiren (onları okumak, izlemek bile yüreklendirmektir) ustaları saygıyla anıyorum. Cemal Süreya, birçok genç şairi tanıyıp onları yüreklendirmiş (kimüerince mavi boncuk dağıtmış) ama hepsi için zar atmamıtjtır. Sunay Akın, hem yazan hem de eyleyen bir şair. Yazdıkları yaşamında, yaşamı yazdıklarında. Nâzun Hikmet'in doksanıncı doğum yıldönümü için gerçekleştirilen "24 saat şiir okuma etkinliğinin" başlangıç yeri olan Nâzım'ın ülkeden son adımını attığı Tarabya Kıyıları'nda yüzdürdüğü 'kâğıt gemiler', gerçi denizde birkaç dakika içinde batmıştır ama Sunay Akın'ın son kitabı Kaza Süsü'nde o 'kâğıt gemiler' hâlâ yüzmektedir: "Deniz kıyısında/ bir martıyla konuşurken görüyormuş/ dostlarım beni sürekli/ bir kaptanım çünkü/ kâğıt gemilerin/ emekli" Sunay Akın'ın Karaköy Vapur Iskelesi'nde açtığı, Şiirimizde lskeleler ve Vapurlar sergisi, Birinci Poesyumun "boş" koltuklara hapsettiği şiiri halktn ayaklarına götürüyordu. Karaköy Vapur Iskelesi'nde her gün sergiyi gören yirmibin kişı, bu sergiyi belki de dünyanın en çok gezilen şiir sergisi yapıyordu. Bu rastlantı değildir. Bu, şairin belki de şiire yüklemek istediği işlevle ilgilidir. Sunay Akın, "Peşlerinde koşturarak papazı/ kiliseden çaldıkları/ günah çıkarma kulübesinde/ şiir kurtuluş örgütünü kuran/ kenan evren lisesinden terk çocuklar/ mutlaka gelirler cenazeme/ her birinin elinde deniz yıldızı" derken, "şiir kurtuluş örgütü" ku Top seslerinden korkan Bizanslı cocuk gibi... Sunay Akın'ın şiiri, kolay okunan, insanı sıkmayan ve insanı alıp derinlere götüren bir şiir. Tıpkı ilk kitabı "Makiler"deki ya da ikinci kitabı "Antik Acılar"daki şiirleri gibi. lı elbisesini/ ince bir duman savurarak havaya/ dansa kaldırır/ kız kulesini." Sunay Akın'ın şiirlerinde kullandığı hüzün, çocuk ve umut imgeleri kendine özgüdür Ayrı bir renk, ayrı bir incelik... Kendini aradığı şiirinde "I iüzünlü bir çocuk yüzü müyüm/ merdiven altındaki/ boş rakı şişelerinin/ hareketliliğinden anlayan/ babasının eve gelip/ gittiğini" derken, içinde bulunduğu hüzün ne arabesktir ne de alışılmış söyleyiştır. Onun hüznü sevgi bekleyen bir çocuğun hüznüdür: Sessiz, usul usul ama içinde büyük depremlerolan... Ondaki çocuk imgesi, yalnızca içinde yaşadığımız kültürü dar kalıplarıyla içermez. Anadolu'daki diğer kültürleri de dikkate alarak evrensele ulaşır. Ve Bizanslı çocuk gibi kucağına aldığı kedisi bir başka boyutu gösterir: Dünyanın sadece in Sunay Akın üçüncü şiir kitabı "Kaza Süsü" ile okurlannın karşısında SunayAkın ran bu çocukların yüreklerinde "şiir" yandıkça elbette insanların mutluluğu için çalışacaklarını söylemektedir. Sunay Akın, bir yazısında; "bir sabah vapurunda çayınızı yudumlarken Kızkulesı'ni kara çarşaf içinde göriirseniz sakın şaşurnayın" derken, kimsc, Sıvas'ta o kara düşünceli insanların, 'otuzyedi güzel insanı' diri diri yakacağını tahmın etmiyordu. Bu tür olaylar için, yaşadığımız onca pislik için biraz daha sıkı sarılıyordu şiire. Ve cumhuriyetini ilan ediyordu şiirin... Ancak kendisi bu faaliyetleri yürütürken, şiirinde 'Kızkulesi'yle ilk dansı Cemal Süreya'ya verecek kadar da inceydi. "Cemal Süreya vapuru/ akşamüstleri giyince/ ışık sanlara ait olmadığını... "Sokaklarda gezinmek yerine/ kimi gün/ dolaba kitlerim kendimi/ top seslerinden korkarken/ Bizanslı bir çocuk gibi/ kucağıma alarak/ kedimi" Ve o çocuk büyür: "Her kapı eşiğinde/ çocuk mezarı gibi takıldığınız/ 45 numara ayakkabılarımla/ içinde ederi çürüyen/ bır çocuk ceseti taşıdığmı/ nasıl da bildiniz." Ayakları büyür, bedeni büyür insantn, ama yine de bir şey hep çocuk kalır. " Yarısını tuttum/ çocuk doktoru/ olmamı isteyen anneme/ hasta yatağında verdiğim sözün/ doktor olamadım ama/ çocuk kaldım." Ve biz büyüklerin oyunları; doymak bilmez iştahlanmızın yarattığı savaş laı, en çok çocukları korkutur... Ve şair, biz büyüklerin de o savaşlara giderken aslında o kadar da gönüllü olmadığımızı söyler. Her ne kadar sözlere aktarmasak da davranışlarımız bizi ele verir: "Bir . mehteranım sözgeiimi/ çalgılar arasında/ yürürken savaş alanına/ üç adımda bir/ geriye döner/ ve yaşh gözlerle anarım/ sevgilimi...' İnce bir "ti" vardır bu dizelerde. Dalga geçer savaşlarla... Ki o savaşlar tarihlerimizi oluştıırur. tşte bu dizeler tarihi yeniden yazmanın gerekliliğini bir daha düşündürür. Şair aynı zamanda bir martıdır. Richard Bach'ın "Martı Jonhonaton"ndan farldı bir duyarlılıktadır. Çünkü bu martı, insanların daha mutlu yaşamaları için varolan dinlerin, insanları nerelere sürdüğünü/sürüklendiğini anlayan yüreği sevgi dolu bir martıdır. "Kanadım kırılsa da konmam/ deniz kıyısındaki/ hiçbir caminin minaresine/ kubbeye tüneyen martıların/ keyiflerince uçmalarını bekleyen imam/ ezanı geç okuduğu için sürülünce/ bir dağ köyüne" Yüreğimizde hüzün rengini koyulaştırırken "umut imgesi" çıkıp gelir imdadımıza: "Kâğıt bir gemidir devrim/ bütün gemiler hurdaya/ çıksa da sonunda/ taşıdığı özgürlük şiiriyle batmadan yüzer nicedir/ dünya sularında (...) kimbilir kaç yunus görmüş/ kaç deniz gezmiş" Şair, bir generali dünyanın en aptal kuşu peşinde koşturur da yakalatmaz!.. tnce bir mizahla birlikte özgürlüğe duyulan tutku vardır bu dizelerde: "Göğsünde şakırdayan madalyalarıyla/ peşinde koştuğu/ dünyanın en aptal kuşunu/ bile zor yakalar/ generalim" Sunay Akın, 45 numara ayakkabı giydiğine göre, "çocuk yürekli bir dev" olmalı!.. Çocuk yürekli ama çocuklarla oynayamayan bir dev... Boyu büyük olduğu için aralarına almıyor çocuklar. O büyüklerle de olmuyor: "İki çocuk/ rahatlıkla oturduğumuz/ kapının eşiğine/ kendi başıma zor sığıyorum bugün/ büyüdükçe insan/ yalnız mı kalıyor ne?" Sunay Akın'ın şiiri, kolay okunan, insanı sıkmayan ve insanı alıp derinlere götüren bir şiir. Tıpkı ilk kitabı 'Makiler'de bulunan' Ayrıhk' şiiri gibi... "İki rayı gibiyiz/ bir tren yolunun/ yakın olması/ neyi değiştirir/ son istasyonun" Ve siz o derinliğin sonunu getiremiyorsunz. Benim zarlarım yok!.. Ama olsaydı Sunay Akın için atardım... Lütfen okuyun Sunay Akın'ın Kaza Süsü'nü... B Kaza Süsü /Sunay Akın ICem Yayınevi I 64s. S AY F A 5 CUMHURİYET KİTAP SAYI 200
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle