29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ucuz bir kocanın romanı Françoise Sagan 1935'te ^doğmuş, henüz on dokuz yaşındayken yazdığı ilk romanı "Bonjour Tristesse/G ünaydın Hüzün"le dünya çapında ilgi uyandtrmışbiryazar. Geçen günlerde yayımlanan "Tasma' ise Sagan'ın son romanlarından biri Françoise Sagan'dan aylaklığa özgü bir "Tasma" İ HALIL GOKHAN üznü en az lıerkes kadar erken ay ırdcdcn, ama 19 yaşında yazdığı "Cîünaydın Ilüzün" ile onu, çok kimseden öncc bozan Françoise Sagan'ın son romanlarından biri, Tasma. Tasma'nın hikayesi, romandaki kurgusal bir dergi ya/ısıyla şöyle başlar: "Çok güzcl vc zcngin bir kız ulan Laurence, döneminin bütün kurtları peşinden koşarken, bir gün tesadüfen, Montparnasse'ta bir kahveye girer ve hüzünlü gözleriyle yalnız bir aslana rastlar. Onun besteci, çok yetenekli biri ulduğıınıı ve kendisine ilk bakışta aşık olduğunu anlar." Aslan besteci Vincent'in doğruladığı tek şey ise Montparnasse'taki bir kahvede rastlaşmış olmalarıdır. Bir piyanonun başında bir sürü dalgacıyla birlikte çılgınca eğlcnirken Laurence, alenen grubuna yanaşan tipik bir kentsoylu kızıdır.Laurence ona ilk görüşte âjık olmuştur, fakat Vincent'in onu görmesi ve hatta tahammül edebilmesi haftaları almıştır. Sonuçta Laurence, Vincent'a bir zar oyunundan sonra kalmış okkalı bir kazançtır. Rvlenirler. Gelinin ebeveynleriyle dargınlık içindebağımlı yedi yıl geçer. Yedi yıl sonra Vincent, kayınpederinin; bir virtüoz olmadığına ilişkin sanılarını, çok tutulan bir film müziğı besteleyerek, bir ölçüde baksız çıkarır. Ru müzik, yedi yıldır Laurcnce'tan aldığı kısıtlı ancak harcanıaya de ğer harçlıklarla tam bir aylaklık yaşayan Vincent'a bir milyon dolar kazandırır. Ne var ki aptallığına doymasın garip bir borçluluk duygusu içinde Vincent, Laurcnce ile ortak bir hesap açarak parasını kurda kaptırır. Düşjerini gerçekleştiremediği, kazandığı küçük serveti sınırstzca H harcayamadığı ölçude yine ynjcsul, yine bağımlıdır. İlk başta, sanaıın paradan önce geldiğini savlayarak, genç konservatuvar öğrencisi Vincent'ı tavlayan Laurence, daha sonraları parayı, kocasına oldııkça lüks bir yaşam içinde dolaştırabilmek için gereksindiği bir tasmaya çevirmek istemişti. Zaten kayınpederinin gözündc de bir aylak olan Vincent için bu paralı tasma tam biçilmiş kaftandı. öyle ki evliliğinin ancak yedinci yılı sonunda, bir erkek olarak, etkinliklerinin bazılarına kendi karar verir hale gelmiştir. Değil mi ki Laurence, bir insanı değil de ona sahip olmayı sevmekle, eşyayı değil maİ sahipliğini sevmekle, onun aylaklığını ve eşyalığını ortaya seriyordu; Vincent'in da buna olmaz diyesi zaten yoktu. Yedi yıl kolayca geçti. BencU, güçsü/, tutsak ve küstah bir biçimde. Ancak sonunda Vinıent kendini tuhaf hissetrrieye başladı Artık gülünç olmaya başlamıştı. Eskidcn sahip olduğu Françoise Sagan bazı iyi nitelikler arasında bulunan canlılık, güven ve kalenderliğin yerini kayıtsızhk, ihtiyat ve alaycılık almıştı. Yedi yıllık tasma. Yedi yıllık yalnızlık. Yedi yıl boyunca yiten saat kavramı. Çevresinde kaygısız, özgür insanlar. F.beveynler, bankacılar, yapımcılar, yönetmenler ve kadınlar barındıran bir kişi için ne yedi yıl! Yanlış söylenmedi. Kaygısız, sıkıntısız ve özgür insanlar. Yedi yıl sonra, eline geçen küçük çaplı bir serveti aile kendine saklamayı beceremeyip, hem dc tasmasının uzaması adına, zeki ama akılsız, müsrıf ama cımri, güzel ama çekicilikten uzak, özverili ama kötü yürekli, hareketli ama coşkusuz karısına kaptıran, ucuz koca Vincent, bu kaygısızlıkları ve ne idüğü belirsız özgürlüğü bırakıp gitmediyse, bunda kesinkes oyuna gel • mişlik duygusu vardı.Evliliğinı bir mekân sorunu haline getirenlere, büyülü olmasa da akıl ötesi bir küçük formul düzeltmesi varVincent'ta. Tasmalı cvliliğine, sonunda en iyimser bakışla hapislik kavramını yakıştırarak, hapisliğinin bir mekân sorunundan çok, bir zaman sorunu olduğunu söylerken, karısından kaçma planları kurgıılamada yaşadığıbaskının.anneMndenkaçanhirdelikanlının yaşadıklarıyla aynı olduğunu saptanıası; onun gerçekte, rııhunun sürekli bir kiracısı olduğunu belirttiği kendisiyle evli olduğunun kanıtı değil midir? Her evlilikte, kapı önüne konma, konulan vardır, fakat hepten ucuz, dalgın, asalak ve aylak bir koca için bu olasılıklardan biri bile çoğu zaman büyük bir fobi oluşturmaya yeter. Ucuz koca nasıl aşar bu fobiyi? Başarının kazandırdığı yepyeni bir erkeklikleetkisini arttırarak? Erkeğin, daha doğrusu kocanın ucuzu, Vincent örneğinde olduğu gibi, dengesini, kadının duygularındakı şiddede kendi duygulan arasındaki belin>izliğin dengesizliğine borçludur. Yani "tuhaf bir biçimde, onun yaptırımlarının olmadığı bir yaşam düşünemez " ya da kadının, bağlılığı bir yana bırakarak, yalnız kendi duygularını yaşaması ve koca kılığındaki eşyaya sahiplenmeyi sürdürmesi, dengesizliğın bu ayrıksı örnekte yarattığı bir başka denge olacaktır.Kentsoylu toplumun vardığı son aşamaların birinden, yaşama, evliliğe, başarıya, paraya vc tutkuya öylesine fırlatılmış bir bakış atmasıdır Tasma. Değer ve bedcl, "indirgeme' ve "indirim" arasında çağdaşbırgelgıt. Süngüsü düşük erkekliğin harçlıklarla onarıldığı, virtüoz bozması bir ıııü/.isyenin stüdyo yaşamından, onaylı çeklerden, sıradan, içgüdüsel ve entellektüel kaçışıdır. Dışardaki yaşama. Gerçi, ünlü beste ci, para adına kaçışını erteler; fakat bu yalruzca ajk dolu bir gece sürer. Koca ve jigolo. Mutlu özlemlerin, 12 notasını, tuhaf bir akorttançıkararak;başkalarının düşüncesine önem verici bir değer yapısıyla yetişmis, karısından, yarıanarşist yetişmesiyle sıyrılınabilmesi yedi yıl da sürmüş olsa; saygınlık, tembellik, aylaklık, prangasını çıkarınasının zafer işareti sayılabilecek ilk özgürlük tümcesi gerçekten olağanüstü sıradan: "Kırlargüzeldi." Bertrand Russell, ünlü "Aylaklığa Ovgu' denemesinde, asü kötü insanın, müsriflik y.ıpanın değil, para biriktiren insaıı olduğunu söyler. '/iıa insanın kazandığını harcadığı ve harcarken de bajkalarına iş sağladığı birgerçcktir. 1932 yılında yazdan bu denemede Russell, ciddi olarak iunubelirtir: "Moderndiinyada, ÇALIŞMANIN liRDVM OLDUĞUNA İNANMA YÜZÜNDEN çok büyük zararlar doğnnıktadır ve mutluluğa giden yol, refaha gıden yol, çalışmanın görütlü bir düzen içinde azaltılmasından geçer. (...) Çalışma ahlakı köle ahlakıdır, modern dünyada ise köleye ihtıyaç yoktur. (...) insan doğallıkla, yediğine ve başını birçatı altına sokmasına kar^ılık bir şey sağlamalıdır Çalışmanın ancak bu kadarı bir görev sayılmalıdır." Uygarlık için boş zaman gereksinildiğini soyleyen Russell, sanatı ve bilimleri geliştiren, kitaplar yazan, felsefeler ortaya atan, toplumsal ilişkileri incelten, insanlığı barbarlıktan kurtaran bir aylak sınıfınvarlığınıkoyuyor ortaya. tşi gücü çalışmak olan öteki sınıfların af yonu olan bir aylaldık azınlığl. Birinin erdemi, ötekilerinin yoksunluğu ve dolayısıyla köleliği, hatta suçu. Kölelik suç ise o halde yaşasın Aylaklık! Russell'i tanıtlayan, yani kazandığı parayı harcamak için karısından kaçan ya da kaçışından sonra kazanacağı bütün paraları harcamak için Russell'in yüzüniı kara çıkarmayan ucuz koca Vincent... seninkı dezüppelikama. Modernlik de zaten öyle değil miydi ? Yuppi, züppe ve hoppa'nın ortak doğrultusu. Zamanımızın bütün değeıleıini, çitte standartlardan arındırmak koşuluyla evrensele çevirebiliriz. Ama aylak azınlığın aylaklığın, özdeksel ve kültürel tüketimi patlayan çaiışan çoğunluğun afynntı olmaktan çıktığını; daha koyu, sert, acımasız uyuşturuculara artık gereksinimi olan bu çoğunluğun tüketecek ozdek bulaına yınca, tinsel'e yöneldığini; ırk, ulus, din şeylan üçgeninde insanı boğmava gittiğini görmek koşuluyla. Yaşasın tasmalanmamış modernlik! • Tasma / Françotse Sagan IÇev: Hulya Tufan/AVA Yayınalık 1160s. S AY F A C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 9 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle