05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OralCalıslar toplumlarının içindfn geçtiği tarihin ilk günlerine kadar inen kadim bir koııunun da yeniden aktüel hale gelmesini sağlamaktır. Yani Hz. AliMuaviye çatışması konıısu ki, hunıın bütiin bir Islam tarihini doldurduğunu, çeşitli düzeylerde çatışma vc ayrılıklara yol açtığını ve bu trajik olaydan sonra Islam dünyasında etkilcri bugüne kadar süren çok sayıd.ı itikadi ve siyasi mezhebinkurulduğunubiliyoruz. Her iki durumda da bu yöndeki araşurma vc çabalar yararhdır. Nitekim sonuçta çağda:; Alevi kimliği, kendinc özgü yaşadığı tarihin entellektüel, kültürel vc sosyal tabanında bir karşilık bulmak isteyecektir. Muhteınelen başka seçenek de yoktıır. Çiinkü bugün aranacak ve benimsenmeyc değer bulıınacak hiçbir kimlik kendi tarihsel bağlamından koparılanıaz. Bu, özellikle bizim gibi İslam toplumları için doğrudur. Sayın üral Çalışlar'ın "I Iz. Ali Mu öncmli kaynaklara başvurmayı ihmal etmiştir. Klasiklerden sadece Taberi'ye başvurmakla yeiinmesi bence önemli bir eksikliktir. oysa Türkçe'de de yayımlanan M. Ebu Zehra'nın İslam'da Siyasi ve İtikadi Mezhepler Tarihi, Irlan Abdulhamid'in kitabı bu koruıda öncnıli kaynaklar arasında yer alırlar Klasiklerdcn İ!>e Bağdadi, Ibn Hazm, Fahruddin erRazi ve Şehrista ni temel kaynaktırlar. Yine dc Sayın Çalışlar'ın geleneksel laik aydınlardan farklı olarak kullandığı kaynaklardan yaptığı alıntılarda gösterdiği üzen ve bir ölçüde tarafsız değerlcndirmclcri de aktarması hayli önemlidir. Genel yaklaşımda ise hemerı göze çarpan noktalar, kullanılmaları için daha henüz vaktin erken oldıığu ifadeler dikkat çekicidir. Sözgelimi "Aleviliğin son yıllarda ülkeınizde bir Rönesans yaşadığmdan' sdzedilmesigibi. Rönesans (yenidcn doğuş) sayılabi Oral Çalışlar'ın "Hz. Ali Muaviye Çatışması' özenli bir çahşma Kisi bilmediğinin düsmanıdır II; VII Mı \M\I İslam Dünyası son yıllarda bir kimlik arayışının içine girdi. Türkiye bağlamında isi bu kimlik arayışı özellikle Alevilerde ılaha yoğun olarak gözleniyor. Oral Çalışlar İslam tarihindeki bu ilk önemli ayrüığın, ŞiilikSünnilik ayrılığının köklerine iniyor. aviye Çatışnıası" adlı kitabı "İslamın Doğuşıı ve İlk Ayrılıklar" alt başlığından da anlaşılacağı üzere, konunun ikinci yönüyle ilgilidir. Bugüne kadar Alevî topluluğun yaşadığı Anadolu coğratyasında Sünnilikten farklı özelliklerini vurgulanıa amacını güden diğer çalışmalarla karşılaştırıldığında Sayın Çalışlar'ın araştırması daha başka birönemkazanır. Kitap eleştirmenliği alanında yetenekli bir yazar olmadığımı belirterek, söz konusu çalışmayı ilgiyle okudıığumu ve bazı rezcrvler koyarak genelde yararlı bıılduğumu söyleyebilirim. Rezervlerimi iki ana noktada toplayabilirim: Biri kaynak kullanımı, diğeri genel yaklaşıın tarzı ile ilgilidir. Sayın Çalışlar, Brotkelmann, I lenri Gorbin.M.EbuZehra.A.BakiGölpınarlı, Şemsettin Günaltay, Muhammed Hamidullah, Hüseyin Ilatemi, Taberî, Montogonıery Watt, Wellhausen vb. sınırlı sayıda güvenilir kaynak dışında, ulaşabileceği halde diğer ALİBULAÇ üıiın Ulaın dünyasında oldugu gibi Türkiye'de de "İslami uyanı^" veya "İslami kimliği veniden keştetme" akımlan giderek giiç kazanıyor, sınırlı bir aydın çevresinden çjkıp geniş kitlelerin gün delik hayatına, siyasal tercihlerine yansıvan bir iuplumsallas,maya dönüşüy(ir. "Kürt kimliği"nin tanınması alanıınla ya^anan sorunlar ise ortada ve bugünlerde hemen hcnıen herkesi yakından uğraştırıyor. Bu ana hatianna işaret cttiğim çcrçevcden anlaşılacağı gibı, Alevilik konusuyla ilgili olu^an gündcm vebu alanda giderck yoğunlaşan etkinliklerin, sayı ları giderek artan yayınların, Aleviliğin en ba^ta bi'ıyük bir toplıılugun kimlik arayı^ıyla yakın bir ilgisi var. Bıı, genel konjönktürün doğal bir yansımasıdır. Son yıllarda Alcvilikle ilgili yayınlarda gözlenen artışın kimlik arayıjjinı a^an ilave bir boyutu var. Bu, Amaçlanan değilse bile, sonuç itibarıyla İslam B lecek bir hareketin çok zengin ve çok yonlu bir literatürü ortaya koymıış olması beklenir. Bu da Sayın Çalışlar'ın yaptığı çalışmaya benzer çalışmaların çeşitlendirilerek arttırılmasına bağlı yoğun bilimsel, edebi, kültürel veentelektüel çabaları zorunlu kılar. Yeniden doğuş çok iddialı bir tanımlama gibi geldi bana. Bunun çok yönlü ve yoğun çeşitliliğine rağmcn, geneldeki İslam dünyası için kullanılması bile isabetli olmaz. Kaldı ki Alevilik, İslamın bir altkültür kolu olarak daha henüz yolun başında bile sayılmaz. İkinci rezervim, yer yer "Sünni hegemonya" veya "Sünni iktidarların baskısı'ndan şikâyet edilmesidir. Bizim temel yaklaşımımtza göre kendini herhangi bir mezhebe dayandıran ve bu mezhebi resmi din göriişü haline getirip diğer mezhep ve fırkalara hayat hakkı tanımayan heryönetim, meşrııtiyetini İslam hukııkundan değil, fiziksel gücü elinde topladığı salt iktidardan alır. Her ne kadar Emeviler'in resmi din görüşü Mürcie, Abbasilerin Mutezile, Osmanlıların SünniIIanefilik ve Safevilerinki de Şia olsa bÜe, en başta Sünni hukukçular, tslamî yönetimlerin resmi bir mezhebe sahip olamayacaklarını açıkça savunmuşlardır. tmam Malik'in ünlü eseri Muvatta'ı resmi hukuk metni şeklinde kullanınak isteyen Abbasi I Ialifesi Harun Reşid'e verdiği cevap ünlüdür. Şıı halde, tarihte kavga ŞiiSünni veya AleviSünni halkların kavgası değil, içtihad ve mezhep farklılığını manipule eden siyasal iktidar kavgasıydı ve bundan her iki mezhebin bağlıları zarar gördüler. Durum buysa, "Hz. Hiiseyin'in kanlı sonu, bugün bile Şii ve Alevi dünyasında, Sünni haksızlığının enkötü deneyi olarak kabul cdilir. (s. 12) tanımlaması doğrıı olmaktan hayli uzaktır. Nitekim burada bir değerlendirme (veya bilgi) hatası da var; çiinkü Sayın Çalışlar'ın da ileride gosierdiği gibi, İslamın başlangıçvıllarında teşekkül eden iki ana akım Şia ve Haricilik olup Sünnilik ancak 10. yüzyılın ortalarına doğru belirgin bir mezhep olarak ortaya çıkacaktır. Yani 10. yüzyıla kadar Mücrie, Mutezile vb. me/hepler var, ama henüz somut olarak Sünnilik yok. Bu yukanda değindiğim noktalar rezervlerimdi. Üzerindc dıırulması ve tarttşılması gereken başka noktalar da var. Ancak yeri burası değil. Benim genel yaklaşımım ve dileğim, her şeyin yeniden sorgulandığı, kimliklerin yeniden oluştuğu böyle kritik biı zaman diliminde Allah înancı (tevhid),ahiret (diriliş) verisalet (peygamberlik) konularında ortak paydaları olanvereleransları,yaniKuran'ııı ilahi mesajı, Hz. Muhammed'in (S.A.V.) sünneti ve onun ödünsüz izleyicisi 11/.. Ali'nin (R.A.) yolunda birleşcn SiinniŞii ve Aleviliğin birleşıirici bir kimliği bulup çıkaracakları yönündedir. Kültür, ibadet şekilleri, dini pratik ve hu kuk anlayışları farklı farklı olsa bile. Bu fcırklılık bir zenginliktir ve fakat hepimizin arzu ettiği ve ihtiyaç duyduğu çokluk içinde birliktir, yani Kesrettc Vahdet'tir. Sayın Çalışlar'ın "birbirimizi karşılıklı anlamak, dostça ve içten bir tartışma ortamı yaratmak en büyük ihtiyacımız" dediği şeye ben dc içtcnliklc katılıyorum. Çünki Sünniler için de, Şiiler, Zeydiler ve Aleviler için de yepyeni bir gün başlıyor. Bu yeni günün kutlu şafa ğında, daha öncesinde olduğu gibi gece yarısı karanlığında ve gözleri bağlı kardeşler olarak birbirimizi vurmayacağız, tam aksine birbirimizi anlayıp yeni biı dünyanın kurulması için ortak çabalaragircceğiz. "Ben bilginin şehri isem, Ali onun kapısıdır" diyen Hz. Muhammed (S.A.V.) bir başka zamanda "Kişi bilmediğinin düsmanıdır" demişti. Şıı halde yapacağımız şey açık ve basit: Önyargılardan ve tarihsel çürünıüş tortulardan arınarak birbirimizle ilgili doğru ve güvenilir bilgiler edinmek. arkasmdan bilgi, özgürlük ve adalet şehrini, Medine'yi yeniden kurmak için ortak bir irade beyan etmek. Ben buna aklı başında hiçbir Alevi veya Sünninin itiraz edeceğini sanmıyorum. • S A Y F A 5 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 14 $
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle