28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sessiz toplum, düşsüz insanlar Türkiye Toplumunun Bunahmı A11 met İnsel / İletişim Yayınları CKKKodNo: 066.146 TANIL BORA Bunaldığımızı biliyoruz. Toplumun buru>lımı üzerine, bu ülkede siyasetle, okuyup yazmayla ilgilenen herkesin söyleyecek yığınla sözü var. Reel politika düzeyinden iktisada, sanat kültür alanına kadar, bunalım etmenlerine ilişkin saptamalar siyasal tartışmalarda, gündclik sohbetlerde hergün resmi geçit yapıyor. Sapıanan bunalım etmenleri hakkındaki özellikle soldan yapılan daha "rafine" lahliller, Türkiye toplumunun "nesnel koşuüarözel tepktler" diyalektiğinin standardına uymayışına takılıyorlar: Yaşanan maddi sıkıntılar ve baskılar karşısında normal bir toplum bin kere tepki gösterirdi; bizimki niye böyle? Cevaplar sınıf tahlilJerine dayalı çıkarsamalarda, veya "millctin koyunluğundan" dem vuran ölgün yakınmalarda aranıyor. Takati olanlar, toplumun etki tepki mekanizmasını onarmaya, işletmeye çalışıyorlar. Dördü Birikim dergisinde yayımlanmış olan altı yaztsını derlediği Türkiye Toplumunun Bunalımı kitabında Ahmet İnsel, bu uğraşın sadece nafile olmakla kalmadığını, bir yandan da toplumsal bunalımı yeniden ürettiğini ortaya koyuyor. Bunalım, siyasalideolojik çizgilerin mekanizmalarına, programatik esaslarına ilişkin kurguların berisinde; "Türkiye toplumunun, bugüne kadar, kendisinin ergin bir özne olarak aklı selimiyle kurduğu bir toplumsal düzen içindeyaşadığını tahayyül edememiş" (s. 80) olmasında... A. tnsel, bunalımın özünü, "toplumsal varoluş anlamı bunalımı" (s.9) sözleriyle özetliyor. Donuklaşma, ıçc kapanma, kavramsal olmaktan çok içgüdüsel nitelikli mıılıafazakârlık, kamusal varoluşla özelgündelik hayattakı varoluş arasındaki geniş açıda ycr tutan ikili benlik, toplumsal varoluş anlamı bunalımının yapısal gorünümleri. Sol ve diğer radikal siyasal iddia sahipleri de, kahrettikleri bu yapısal özelliklerden arınmış değiller. Ahmet İnsel, kitap boyunca toplumsal varoluş anlamı bunalımını tahlil cılerken, bilinen ideolojik adlandırmalardan, maddisınıfsal kategorilerden bem daha kanlıcanlı, hem de toplumun kolektif insanı varoluş koşullarını daha derinlemesine açıklayan bir kavranılaştırmayı benimsiyor: Toplumdaki siyasalideolojik yönelimleri, "tahayyül dünyası", "zihniyet dünyası" ve "siyasal tasavvur" terimleriyle karşılanan bir kavramsal düzcyde tartılıyor. "Toplumun kendini tanımladığı, toplumu oluşturan insanların ve onların ait oldukları toplıılukların davranışlarına bir anlam verdikleri" (s.8) bu düzey; "simge (veya ideolojiksiyasal hedct, şiarT.B.) ileonu işarct ettiği kabul edilen olay arasıııda kocaman bir tahayyül dünyası olduğunu dikkate alan, o tahayyül dünyasının simgcsi algılamayorumlama özelliklerine dayanarak anlamaya çalışan" (s. 60) birbakışıgereklikılıyor. Türkiye toplumunun tahayyül dünyası/zihniyet dünyası, toplumun iradesıni, ınısiyaıifini, meşruiyet kaynağı olma niteliğıni hatta bizzat ıneşruiyetini yerleşikleştiremediği bir bünyenin egemenliğinde. Kitaptaki ilk makale, bu fgemenliğin Osmanlı'ya uzanan köklerini ve tarihsel değişimini/sürekliliğini ele alıyor. Osmanlı imparatorluğunun Weber vd. sosyologların kurgularındSki çerçevesini aşarak kamusal ahlaka damgasını vuran bir çapta etkin olan patrimoniyalist (pederşahi) devlet yapısı, (sivil) toplumda hiçbir meşruiyet kaynağının nefes alamamasını getirmiştir. Devlet otorıtesi, kendine özgü bir totaliterlik etmeni içerir: "Yaptırmak yönünde değil, başka türlü yaptırmamak yönünde" (s. 33) işler. Bu yapı, Osmanlı döneminde topİumu uzaktan denetler, devlctin otoritesine rakip olmadlkları müddetçe heterojen toplumsallıklara ilişmez. Yüzyü dönümünde tamamen "devletin bekâsı" mantığıyla, araçsal bir zeminde yürütülen çağdaşlaşma sürecinde, esasen modernleşen, devletin toplumu denetleme tasarımıdır: Devlet, uzaktan denetimin yerine, topluma içselleşen bir denetimi oturtma iddiasındadır. Ama resmi siyasal tasavvurun pozitif içeriğinin kısırlığı, toplumda gerçekten içselleşemeyen (bu anlamda totaliterleşemeyen), kaba hir otoriteryanizmi ortaya çıkarır. Oyle ki, kapitalizmin toplumda içselleşmesi bile kayıtlışartlı yürür; yalınhaliyle işlerlik kazanamaz. "Siyasal ve lktisadi Bir Bütün Olarak Devletçilik"i ele alan 5. bölümde tasvir edildiği gibi, Türkiye'de burjuvazi "devletin burjuvazisi," işçi sınıfını "devletin işçi sınıfı" olarak "tasarlanmış"; işçi sınıf ı bu yapısal özelliğin belirleyiciliğinden ancak 1970'lerdeki kıpırdanışlarla kısmen sıyrdmaya yönelebilmiştir. Türkiye toplumunun fiili asker tahakkümüne karşı kendi sivil gücünü temsil edecek bir güçten yoksunluğu, geleneksel siyasal kadroların ve onun tabanını oluşturan dar kitlenin muhafazakâr, lejitimist (yasalcı) vefırsatçı niteliği (s. 14041), "Kronik Rejim Bunalımı" başlıklı 4. makalede ağırlıkla incelendiği gibi, kof bir otoriteryanizmin sürekliliğini güvenceler. Toplum bunalıyor... Donuklaşma, içe kapanma, içgüdüsel muhafazakârlık, ikili benlik mı'ndan çıkan ana fikir, toplumun erginlik deneyimini zenginleştirmeyi öngörmeyen bir siyasal girişimin, varolan "tahayyül bunalımı"nı ve mevcut toplumsal düzeni değiştirmcsinin mümkün olamayacağı. Solun, sosyalizmin kendisine bu noktada bir misyon atfedebilmesi için öncelikle "siyasal tasavvur önderliğine" (s. 146) sıvanması, bunun içinde kendisini ciddı olarak sorgulaması gerekiyor. Şayct insanların çıkarları ile veya güdüleri ile değil, gerckli ve anlamlı olduğu üzere tahayyül dünyaları / zihniyet dünyaları ile iletişim kurulmak isteniyorsa, toplumu, hayatı, insanları sadece bir iktisadi sınıfsal nesnelliğe bağlı verilerlc tanırnlamayan, "toplumsal dinamiğe ve insanların yaratıcı güçlerine inanan" (s. 120) bir perspektif zorunlu. Kitaptaki ("Demokrasi Üzerine") son makale, toplumu özgürleştirici ve erginleştirici bir perspektifin omurgasına, ilkeselci demokrasi savunuculuğunu oturtuyor. Demokrasiyi araçsal bir mantıkla veya "bir toplumsal örgütlenme (veya yönetim T.B.) tckniği" (s. 173) olarak değerlendirmeyen, onu "bir toplumun kendini bilinçli olarak var ederken hedeflediği amaç vc bcnimsediği kuruluş prensibi olarak tanımlayan" (s. 176), toplumötesi meşruiyet kaynaklarını ve. konumlarını reddeden bu "fundamentalist" demokrasici yaklaşım, Türkiye'deki demokrasi konusundaki bütün bilinen tavırlara meydan okuyor. Zaten Türkiye Toplumun Bunalımı, bu ülkeye dair düşünce, tartışma ve okumalarımi2i, tutumlarımızı bütünüyle "kurcalayan" sigaya çeken bir kitap • bu tahrikekapılmalıyız! D Devletin bekâsı uğruna toplumun erginliği üzerine konulan ipoteğin ideolojik çerçevesini, "dünycvi bir din doğması" (s. 46) haline getirilen Atatürkçülük oluşturur. A. İnsel, Türkiye Toplumunun Bunalımı içinde laiklik sorunsalını tartıştığı 3. makalede, Atatürkçülüğün sacayağını laiklik • cumhuriyetçilik milliyetçilik ideolojilerinin meydanagetirdiğini anlatır. Resmi algılayışta cumhuriyetçüik, temel iktidarın daima Atatürkçü olarak kendilerini tanımlayan kesimlerde ve orduda kaldığı bir tür "monarşik cumhuriyet"tir; milliyetçilik, Müslüman ve Türk olmayanların fiilen ikinci s>ınıf olduğu, fiilen Müslümanlık üzerıne kurulu bir ilkeselliktir; laiklik, devletin tüm dini pratikleri denetleyerek, dini prensiplcrden kamu yaşamına yün vermek amacıyla yararlanmasıdır A İnscl'in çok önemli bir tespiti, Turkiye'de en güçlü sivil toplumsallaşma mecrası olduğunu belirttiği popüler İslam'ın (Şerii Mardin'in ünlü "volk lslam"l) paradoksal gibi görünse de/ devlet toplum ilişkılerine bakışta Atatürkçü / devletçi seçkinlerlc aynı mantığı paylaştığı doğrultusundadır: 1 ler iki cenahta da, "siyasal meşruiyet toplum ötesi bir kerteden alınmakta vc toplumu kaynaşmış bir kitle kabul edilmektedir" (s. 117) Popüler İslam'ın rejimlc homojenlik peşindeki devletlu bir zihniyet dünyasında buluşması, kuşkusuz, Turkiye'de özerk ve özgür toplumsallaşnıa odaklarının boğulmasında önemli pay sahibidir. Tıpkı, liberalizmle muhaiazakârlığın statükocu bir bileşim içinde bütünleşmeleri yönündeki evrensel eğilimin Turkiye'de derhal ve ideolojik • siyasal nüansları massedici biçimde gerçekleşmiş olmasında; bu iki akımın, yerleşik siyasal tasavvurdaki homojenlik, daha önemlısı "homojencilik" karşısındaki teslimiyetinin payı önemli olduğu gibi... (A. tnsel bu hızlı bileşimi, Türkiye'nin düşünce dünyasının temel özsel kamplaşmalarının tarihini yorumladığı 2. makalede tartışır). Tasvir edilen yapı, demokratikleşmeyi doğrusal olarak nıodern sivil toplumun oluşmasına bağlı sayan yak laşımıngeçersizliğinideortayakoyar. Bunalımın çıkışı neredc? Türkiye Toplumunun Bunalı Ahmet İnsel kitabında dördü Birikim dergisinde yayımlanmış, altı yazısını sunuyor S A Y F A 4 CUMHURİYETKİTAPS/»y/50
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle