22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

G E Ç M İ Ş i G E L E C E 6 I Soylu bir ozan Gerçeğin Öte Yakası / Metin Altıok / Türkiye Yazıları / 64 s. / 3İ5Ö"TL MELİH CEVOET ANDAY Handke ve dil sorunu Konstans Gölü'nden Atla Geçiş / Peter Handke / Çeviren: Dürrin Tunç Logos Yayıncılık / 88 s. / 5.000 TL. / * CKK Kod No: 437.003 Peter Handke'nin, özgün adı "Peter HandkeStücke: 2" olan kitabından Mehmet Akıncı tarafından dilimize çevrilen "Konstans Gölü'nden Atla Geçiş" geçenlerde yayımlandı. Yayınevi kitabın sonuna Peter Handke ile ilgili Zehra IpŞİroğlu ve Yavuzer Çetinkaya'nın kaleme aldığı iki değerlendirme yazısı eklemij. Genel olarak Handkenin, özel olarak da bu kitabın anlaşılmaf'.na büyük katkısı olduğunu düşündüğümüz yazılardan İpşiroğlu'nunkini buraya alıyoruz. konstans golu'ntlen atl» geçiş Handke'nin birşarkıdan esinlenerek yazdığı oyun P. Valery, şıırde biçimin önemıni anlatnıak ıçin şu sözleri sdylemişti: "Sen kafesi yap, kuş nasıl olsa gelır." Bu söze, "Ya gelmezse?" karşjlığını vermek, şiir çalışmasının kafesi yapmaktan başka bir şey olînadığını bilmeyenlere yakışır. Ozan biçımler aramalı, boyuna daha karmaşık biçimler .ıranıalı; okur bunu fark etmesc de verdiği olağanüstü erincı duyumsar. Müzikteki armoni gibidir bu, ezgiyi yaratır. Özbiçim tartışmasını, ben, özkonu olarak değiştirmek istcrdim: Burada öz, yalnı/ea biçim anlamına gelir. Baktım annem yoktu yanımda; Sırtımda bahriyeli giysimle, Ben bir kcz kayboldum çocukluğunıda. Bu, üçlemede "yanımda" ile "sırtımda"nın arka arkaya gelmesine ve üç dızenin de sesli ile bitmesine karsın, bir dizim kaygısının bajı çektiği göze çarpıyor; böylece öykü güçleniyor. "Gerçeğin Öteyakası" adlı şür kitabındaki bütiin şiırlerini sevdiğim Metin Altıok, "Ben Üzre" bölümünde bulunan üçlemelerin tümünde eşdeş bıçim uygulamasını sürdürmüş. Şu örnekleri de vereyim: "Bağırsam ncye yarar, nasıUa duymazlar. Ben bir kömür ocajhnın onulmaz göçüğüyüm; Içimde cesetlcr ve daha ölmemişler var. * Akarsulara özenen bir adamım ben, Taştan taja vuran kendini; Durmayı bir türlü beceremeyen. Ozan, yalnız yaptıklan ile değil, yapmadıkları ile de kurar şiirini, kendine koyduğu yasaklarla. Biz onları bilemeyiz, ama bu yiizden bir kişilikle karjılaşırız, yeni bir kişılikle. Ben de Metin Altıok'u böyle tanıdım ışte. Onu artık nerde, hangi dergide, hangi seçkide görsem ayırabileceğim. Çünkü onu izleyerek, burdan sonra nerelere gideceğini merak ediyorum. Yazımın başında, ozanın boyuna daha karmaşık biçimler araması gerektiğini söylemiştim. Anladığıma göre Metin Altıok, o görüşte değil; sade biçimler ona yetiyor, ufak bir kafeste koca kuşlar barındırmayı başarıyor cünkü. Kitap dört bölümden kurulu. Işte "Sevda Uzre"den bir u^leme: Önceleri bir kurıı daldım ama; Tuttum yapraklar açtım, Seni görünce dünyaya. "Gerçeğin Öteyakası"nın dördüncü bölümünde rahat söylenmij 15 sone yer alıyor. Shakespeare'inkileri andıran sonelerdir bunlar. O bölümden bir örnek alıyorum yazıma. Neden dıyorum kendi kendime hep; Üstclik paranı da varken ve tokken karnım, Acaba nedir duymama sebep Gülmck, eğlenmek isterken canım, tğneden geçirip ebruli bir ipliği Ucıınıı düğümler gibi birden. Ncden, neden diyorum, ama; l.kmck alnıaya gönderen çocuğunu, Dul bir kadın geliyor aklıma Ve ben bilmiyorum o kadının kim olduğunu. Demek benim içimde bir ben daha var, Hem ben olan, hem siz, hem onlar. ZEHRA İPŞİROĞLÜ Dil davranışlarımızı ne denli etkiliyor? Bizi ne derecede yönlendıriyor, biçimlendirıyor? Handke, yapıtlarının tümünde bu sorunların üzerinde duruyor. Kalıplaşmıj deyişler, sıradan sözcükler, atasözleri, alıntılar, kısaca konuşma dilinin her türü Handke'nin oyunları•nın ana temasını oluşturur . "Konuşma oyunlan" olarak adlandırdığı ilk oyunlarında, dünyayı resimlerle değil, sözcüklerle algıladığını söyler Handke Gerçekten de bu oyunlan sahnelenmekten çok okunmak ya da işitilmek üzere yazılmışlardır, görsellikten yoksundurlar. Konuşma oyunlarının yine de başarıya uiaşmasının nedeni, sözcüklerin, tümcelerin sahnede belli bir uzajn içinde çok boyutluluk kazanması, somutlaşmasıdır. Handke'nin konuşma oyunlarında, çeşitli deyiş biçimlerinden yola çıkarak dilin yapısını, etkisini, işleyişini incelemesi, alışılagelmiş yazın anlayışına tepkisini dile getiriyor. Yazarın, dilı, istediğini söyleyebileceğı bir araç gibi görmesine, Sartre'ın tanımıyla "dilin gerçekleri yansıtan bir cam olduğu" görüşüne karşıdır Handke. Bu bakımdan Handke niçbir öyküye, kurmacaya bağlı kalmadan dilin işleyişi üzerinde toplar dikkatleri. Öykü, insanı kendinden, kendi gerçeklerinden uzaklaştırmaktadır Handke'ye göre. Çünkü kullanıla kullanıla aşınmış, tükenmiş, yalnızca okuyucunun alışılagelmiş beklentilerini yerine getiren, onun hoş vakit geçirmesini sağlayan ölü bir yazın aracına dönüşmüştür. Bir yazar ne denli ilerici olursa olsun, bu geçirlilieini yitirmiş öykü anlayışına bağlı kaldığı sürece, sakalı uzamış, bildik yaşantıları yinelemekten öteye geçemeyecek, başka bir deyişle hiçbir eleştıri, hiçbir yenilik getıremeyecek", yazdığı her şeyi bir tüketim aracına dönüştürecektir. Handke'ye göre yeni bir deneyim, yeni bir yaşantı, ancak o zamana değin eörülmemiş, alışılmamış yepyeni bi biçimle dile getirilebilır. İşte Handke bu yeni biçimi; dili öyküden, konuşma oyunlarında olduğu gibi görselliğe doğru her şeyden soyutlayarak yabancılaştırmada görür. Böylece izleyıcinin dikkati belli bir öyküyle dağılmadan, salt dil, dilin yapısı, işleyişi üzerinde odaklaşır. Handke'de soyutlama, dil sorununa alışılmadık, yeni bir açıdan bakmamızı sağlar. Yazarın amacı, okuyucuyu ya da ızleyiciyi yadırgatma yoluyla bilinçlendirmektedir. "Tiyatroda biri çıkıp da 'iyi günler', öteki de Desen Kemal Gökhan 'ben iyiyim' dememeli" der bir yazısında. "Bildik, alışıldık olan, alışılmışlığından soyutlanıp yabancılajtırılmalı. Bir duraksama, Dİr şaşkınlık olmalı." Kendisiyle yapılan bir konuşmada da Sartre'ın "Bulantı"sında Roquintin nasıl nesneler karşısında bir bulantı duyuyorsa, aynı bulantıyı insanın, dile karşı da duyması gerektiğini, ancak o zaman bilinçlenmenin başlayabileccğini söyler. Handke'nin bilinçlenmeyle kastettiği, hiç düşünmeden kullandığımız dilin, bizi yönlendiren kalıplardan, klişelerden oluştuğunun bilincine varmamızdır. Türlü söz oyunlan, anlaşmazlıklar ve davranış biçimlerinin sergilendiği "Konstans Gölünden Atla Geçiş" adlı oyununda, bilinçlenme anları gösterilir. Düşle gerçek karışımı bir hava içinde gelışen oyunda, oyuncular törensel bir hava içinde uyurgezer gibi konuşur ve davranırlar. Bu uyurgezerlere özgü otomatikleşmiş davranışlar, yer yer ters bir deyiş, bir yanlış anlaşmayla kesintiye uğratılır. Bu kesintı anlarında, oyuncular söz ve devinimin yetersizliğinin bilincine varırlar, şaşkınlık ve korku içinde sessizliğe gömülürler. Bu oyun Gustav Scnwab'ın "Atlı ve Konstans Gölü" adlı şarkısından esinlenerek yazılmıştır. Bu şarkıda bir binici hiç ayrımsamadan üstü incecik bir buz tabakasıyla örtülü bir gölden karşıya geçer. Sonra gölü aşmış olduğunu öğrenaiğinde, bu gerçek onu öylesine ürkütür4ti düşüp ölür. Dil ve iletişim biçimlerini de bu incecik buz tabakasına benzetir Handke. Hiç düşünmeden, bilinçsizce konuştuğumuz, davrandığımız sürece bizi tehlikesiz taşır, sağlamdır. Ancak bu gerçeğin bilincine vardığımız anda, bastığımız yer çatlamaya başlar, kendimizi boşlukta buluruz. Handke yapıtlarında hep dil sorunundan yola çıkarak yeni teknikler, yeni modeller geliştırir. Sürekli bir yenilenme çabasının onun sanat anlayışını, özünü oluşturduğunu söyleyebiliriz.D S A Y F A $ CUMHURİYET KİTAF: SAr/ 2 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle