Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
"Şiirin altında ayrı bir akıntı vardır: Yaşamayı sevmek, insanın haklı çıkması. O bütün bu verileri kucaklar, sayar, köşelere diker. Büyük bir hoşlanma duygusuyla kamaşıktır; ürkek yürek bütün geçmişi kabullenmektedır. Duyarlık, yüreğinde de ömuzunda da aynı hızla yükselir." • Turgut Uyar aramızdan ayrılalı beş yıl oldu ya da Turşut Uyar'ın ölümünün beşinci yılı demek gelmiyor ıçimden. Doğrusu şu olsa gerek: Turgut Uyar bugün 63 yaşında. Elimizin altındaki "Büyük Saat" ile "Sonsuz ve Öbürü" onun bugün 63 yaşında olduğunun en canlı kanıtı değil mi? İkinci yeni şiirinden günümüze kayayı delen incir misali ulaşan şiirlerinin gün geçtikçe güncelliğini tazeleyerek okunur olması Daşka nasıl açıklanabilir? Şairleri, yazarları, sanatçıları ölüm yıllarında anmak bir kadirşinaslık elbet. Ama arkalarından ağıt yakmayı anlamıyorum. İnsan sevinçli şeyler de söyleyebilmeli. Bu sevinçli şeyler de doğrudan şairlerin yazdıkları, söylediklcri, ne düşündükleri neden olmasın? "Büyük Saat" ile "Sonsuz ve Öbürü"nü okuyunca Turgut Uyar'ın hâlâ aramızda olduğunu, o "uzun şiir"ini hâlâ yazmaya devam ettiğini göreceksiniz. "Yaz günü kim ister ki öldüğünü eksik bıraktığım her şeyim kalır" Her şeyi kalmıştır, en başta da şiiri... • "Sonsuz ve öbürü"nün baş tarafına sıkıstırılmış mütevazı "kısacık bir yaşam öyküsü" var. Uçbeş cümleyle nerede, kaç yılında doğduğu, ne işler yaptığı, kitaplarının adları, aldığı ödüller anlatılıyor bu "kısacık öyküde." Ama ölüm tarihi yok. Şiiriyle hayat arasında böylesine sıkı bağlar kuran bir şaire de bu yakışırdı zaten. Has şairlerin ölüme tarih attıkları görülmüs müdür? Çünkü "insan kalbinin içindedir." D Turgut Uyar'ın şiiri üstüne Turgut Uyar'ın Girişimi CEMALSÛREVA yöyle deyince daha çok yaklaşıyorum onun şiırıne: Turgut Uyar özellikle son yıllarda büyük bir şiirin ortasım yazıyor. Büyük bir gövdedir onun şiiri. Kımıldadıkça kendine benzer yeni gövdeler hazirlar, çoğaltır. Bir anıttan çok bir dirim belırtisidir. Bu yüzden kolay kolay tanımlanmaya gelmez; görülür, tanık olunur. Blok halinde bir izlenimler bütünüyle gireriz ona. Şiirsel işlevini bütünüyle ve sürekli bir şekilde hareket ederek sürdürür. Tek tek şiirleri yok, şiiri vardır. Bölerek, parça parça düşünmek silahsızlandırmaktır onu biraz. Parça parça en eüzel şeyleri söylediği halde böyle konuşuyorum. Asıl Turgut Uyar daha yukarı bir kesimden sonra başlar. Ayrıntılar ayrıntı olarak değil bütünün küçük organları olarak önem kazanırlar. Tekrarlar, yığıntılar o bütüne göre anlamlanırlar. Tarih içinde değil küçük olayların öyküsü, daha doğrusu o olayların "ben"le ilişkisinden doğan bir mitoloji içindedir. "Ben" kendisiyle samimi ilişkiler kurmuştur. Bu da dünyayı ilkel çızgileriyle kabul etmekten çıkıyor galiba. İnsan doğar ve kendi gerçeklerini yaratmaya başlar. Ama tek insan için bunlar bir veriler yığınından başka bir şey değildir. Turgut Uyar'da cinsel istek eşyaya damgasını basmıştır. Cinsel isteği saf ve aptal odalardan çıkararak şehrin güriiltüsünden gecirir. Şehir, fetişleridir. Şiirin altında ayrı bir akıntı vardır: Yaşamayı sevmek, insanın haklı çıkması. O bütün bu verileri kucaklar, sayar, köşelere diker. Büyük bir hoşlanma duygusuyla kamaşıktır; ürkek yürek bütün geçmişi kabullenmektedir. Duyarlık, yüreğinde de omuriliğinde de aynı hızla yükselir. Turgut Uyar'ın bu şiirsel gövdeye uygun olarak kurduğu söz düzeni sanatımızın en ilginç girişimlerinden birıdir. lere katılmaya zorlanmasını anlamıyorum. Bu, ödüllendirmekten çok, bir yarışma oluyor. Sanat, bir at yarışı mıdır? Yasını başını almış bir yazarı ödüle katılmaya zorlamak bence onur kılıcı bir davranış olsa gerek. Bakıyorsunuz, kırk yılını şiire vermış bir şaır, yirmi yaşındaki bir gençle aynı kulvarda yarışmaya zorlanıyor. Bu yüzden ödülleri ben ikıye ayırıyorum: Bırincisi, genç yazarlar için özcndirme ve yüreklendirme ödülü, ikincisi, yaşlı yazarlar için değerlendirme ödülü. Bu, biçime ilişkin bir ayrım. Bir de ödülün işlevi var. Bunu da iki pîanda ele almak gerek. Yine birincisi, ödül olarak verilen para, ikincisi, ödül alan kitabın çok basılıp satması. Her ikisinde de yazar, bir süre için rahat çalışma olanağına kavuşur kaniMndayım," Çağdaş bir bilge mi? "Kırk yıldır şiir üzerine yazıp konuştum" diyor. "Bu kez başka şeylerden konuşalım. Nedir bir şairin dünyası? Nasıl geçer 24 saati? Düşleri, umutları, korkuları nedir?" diyorum. "Kendimle ilgili hiçbir şey biriktirmiyorum. Arşıvım yok örneğin. Öldüğümde el yazısıyla tek şiirim kalmayacak arkamda. Kitaplardaki şiirlerimden başka bırakmak iştemiyorum. Kendini gizleyen yazarları seviyorum. Örneğin, Traven. Kâğıt bırakıp insanların aklını bozmaya hakkımız var mı? Bence Özdemir Asaf ın sağlığında yayımlamadığı şiirleri basmak bir hatadır. " Sözü şiire getiriyorum. Dalgın. Uzun uzun konuşmak istemiyor. Eli Bafra paketine gidiyor. "Şiir bir kişilik işidir" dıyor. Tarih ve Şiirimiz KEMAL TAHİR Turgut Uyar'ın Divan adlı kitabını çok sevdim, getirdiği şiirlerle çok 'duygulandım, önü tıkanmış görünen şiirımizi yeni, geniş alanlara geçirmek için taşıdığı tekliflerle de çok umutlandım. Divan'ın eski şiirimizle ilintisi kitabın adından belli... Oysa modern şiirimiz, çoktandır, divan edebiyatiyle "göbek bağını" kopardığı sanısında, daha korkuncu, buna bir daha hiç dönmeyeceği kanısındaydı. Çünkü "Divan edebiyatı AcemArap kopyasıdır." (Eğer bu böyleyse, Tanzimat batılaşmacılığından bu yana batı kapitalist temelinde gelişmeye yeltenen şiirimizle Nâzım Hikmet'Ie başlavıp gene günümüze ulaşan sosyalist temele dayalı şiir, bunların biçimleri gibi özleri de bu kaba yargıdan nasıl kurtulur?) Divan edebivatımız için ikinci daha haksız kötüleme, onun, halktan ayrı, bir saray sanatı olduğu yargısıdır. Osmanlı sarayının, batıdakiler gibi bir feodal çekirdeği sımsıkı kaplıyan bir aristokrat kuruluş olmadığı bugün artık en iieri bilim verileriyle ispatlanmıştır. Bir toplumda halktan ayrı düşmüş bir zümrenin. Divan edebiyatımız gücünde şiiri olup halktan ayrı dünya görüşünü belirleyen aynı güçte tarih, felsefe ve sosyoloji eserleri olmaması aklın alacağı şey değildir. Kaldı ki halka mal edilmek istenen tekke ve halk şairleri ürünleri de gerek kullandıkları kalıplar, gerekse taşıdıkları öz bakımından Divan edebiyatının ana temeli halkça hemen anlaşılır açıklıkta değildir. NOT: Bu bölüm, Broy Yayınları arasında çıkan "Sonsuz ve öbürü" adlı kitaptan alınmıştır. S A Y F A 11 T U R G U T U Y A R ' A Varsa Ölümün Arifesi CAN YOCEL Bakmayın siciline "emekli yüzbaşı" kaydı işlendiğine, Kendisi mirlivaydı... Nası da sürerdi yavrum, gebelerden aşağı Şiiraşkın komutu üzre Livalarını O umarsız ve umulmaz güzellikteki benliğimize doğru!... Gördünüz hepiniz arazide onu Bütün piyade ve süvari tatbıkatlarında... Derken indirirdi bir paraşüt bölüğünü Benlen karımı barıştırmak için Oturup patlıcan salatası yapardı Unutmaz kırmızı biberi, sarımsağını... O, aynı zamanda, Nepoleon'un ordusunda Mısralann, kıtaların ta önünde Yürüyen bir tırampete çocuktu Waterloo veya 12 Mart'ta... Belki de İspanyol İç Harbi'nde Pisi pisine ölen bir Lorca... Ben Turgut'la okuşup kokuştuğumda Yaşamanın umman soluğunu soluduğumda denize açılır olurdum hep Fethe çıkarcasına "Dünyanın En Güzel Arabistanı"nı Şiirimizin o en kız.ıl saçlı levendiyle... Hiçbir Şey Biriktirmiyor Kendisiyle İlgili REFİK DURBAŞ Sürsün artık akşamın süsü ne yapalım postacılar dolaşsın sokaklarda hiç kimseye yazılmamış mektuplar için adres var, ölü değil, ama yok olan. Duvarda renk cümbüşü içinde bir Şahmeran. YanıbaşındaOrhan Peker.Tüllerin arasında soluk bir gün ışığı. Turgut Uyar yüzünü gün ışığına kapamış. ayaklarının ucunda gazeteler, elinde suyla karışık limonlu bir bardak vokta. Yüzü sessiz ve huzurlu. Gözlerinin ışığı sehpadaki üç demet sümbülde yansıyor. Sedat Simavi Ödülü üzerine konuşuyoruz: "Hiçbir ödüle kendim katılmadım. Hep önerildim. Ödüllere karşı değilim. Ama yazar ya da şairlerin ödül CUMHURİYET K İ T A P : SAYI 27