29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Çağdaş Türkiye'de İslamcı hareketlerin anatomisi Ayet mi, Slogan mı? Ruşen Çakır yapıtında, İslamcı hareketlerin 1980'lerde gösterdiği çarpıcı gelişmenin nedenlerini, Islamcılığın bağımsız politik çizgi geliştirme olasılığını, Türkiye'ye şeriat düzeni getirip getiremeyeceğini, Türkiye'de laiklik, insan hakları ve demokrasi sorunlarıyla ilgilenenlerin zihinlerindeki daha birçok temel soruya yanıt getirmeye çalışıyor. uşen Çakır'ın Ayet ve Slogan adlı kitabı (Metis Yayınları, Kasım 1990, 304 s.), çağdaş Türkiye'yi 'anlamaya' çalışanlar açısından son yılların en dikkate değer yayınlarından biri. Çakır'ın çalışması, esas olarak günümüz Türkiyesi'ndeki islamcı hareketlerin 'kendiferinden olmayan biri' tarafından kaleme alınan bir anatomisi niteliğini taşıyor. Akıcı bir üslupla yazdığı kitabında Çakır, bundan beş yıl önce Nokta dergisinin bir muhabiri olarak izlemeye başladığı, 'bin bir parçaya bölünmüş' bir yapıdaki islamcı hareketi, İslamcıolmayan okurlara ana çizgileriyle tanıtıyor. Ayet ve Slogan, İslam ve Islamcılık konusundaki anlayışı genellikle pek yüzeysel ve çoğunlukla yanlış bilgi kırıntılarından öteye geçmeyen İslamcıolmayan okurlar açısından, 'cehaleti' gidermeye başlamak için bulunmaz bir fırsat. MNP ve ardından MSP'nin kuruluşunda önemli rol oynayan Nakşibendi şeyhi Mehmed Zahid Kotku ve onun İskender Paşa Dergâhı'nın temel görüşleri nedir? Kotku'nun ölümünden sonra yerini alan Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan'ın çıkardığı İslam dergisi neyi "tebliğ" etmektedir? Ve Prof. Coşan 1990 yılında neden RP'den desteğini çekip kendi partisini kurma çabasına girmiştir? Bediüzzaman Said Nursi'nin İslam'ın demokrasiyle çelişmediğini savunan "talebeleri" neden DP misyonunu sürdüren sağ partilerin AP ve DYP'nin destekçisidir? AP milletvekili Kemal Kaçar'ın önderliğindeki Süleymancıların (Süleyman Hilmi Tunahan'ın izleyicilerinin) içinde Atatürk ve Kenan Evren köşeleri de bulunan öğrenci yurtları alanında u/tnanlaşmaları nedendir? Radikal Islamcılık neden marjinalleşmeye doğru gitmektedir? Ve Süleyman Karagülle ve taraftarlarının, toplumda ademi merkeziyetçiliği, çoğulculuğu savunan bireyciliği öne çıkaran ve "Mazdek cemaatinden, Şeyh Bedrettin'den, ütopik sosyalist Robert Owen'dan ve Tito deneyiminden" etkilendiğini söyleyen Akevler girişimı, gelenekçiler arasında neden büyük bir öfke doğurmuştur? İslamın kutsal' yönünii ön plana çıkarmaya uğraşan Müslüman aydınlar hangi konuları tartışmaktadır? Bunlar, Çakır'ın ışık tuttuğu pek çok konudan yalnızca bazıları. Ruşen Çakır, yıllar süren gözlem ve araştırmaların ürünü olan eserinde, çağdaş Türkiye'de İslamcı harekttlerin anatomisini çizmekle kalmıyor. İslamcı hareketlerin 1980'lerde gösterdiği çarpıcı gelişmenin nedenleri nedir? Islamcılık bağımsız bir politik çizgi geliştirebilir mi? İslamcılar "kazanabilir", Türkiye'ye şeriat düzenini getirebilir mi? Demokratık düzen içinde R ŞAHİN ALPAV Ruşen Çakır'a göre, İslamcılar arasında da şeriat duzenını egemen kılmak ıçın evrımcı bir yöntem ızleyen gelenekcılerle devrımcı yontemler öneren radıkallerı birbırlennden ayırmak gerekır (Fotoflraf: Erdoğan Köseofllu) CUMHURİYET KİTAP SAYI 44 laikliği sağlam bir temele oturtmanın yolu var mıdır? Çakır, Türkiye'de laiklik, insan hakları ve demokrasi sorunlarıyla ilgilenenlerin zihinlerindeki bu temel M> rulara da yanıtlar getirmeye çalışıyor. Çakır'a göre 1980 sonrasında İslamcı hareketlerin gösterdiği gelişme yalnızca 12 Eylül yönefîminin ve ANAP iktidarlarının "devlet eliyle yürütülen Islamizasyon" politikalarıyla açıklanamaz. Geleneksel yapıların hızİa dağılmakta olduğu bir ortamda, kişilerin "bir topluluğa ait olma" ihtiyacı; gittikçe "karmaşıklaşan dünyada bütün olup bitenleri açıklayabilen, bu cangıl içinde bireye azim, direnç, umut" verecek hir kimlik arayışı; devletin çeşitli sosyal hızmetleri ihmal ettiği bir ortamda İslami cemaatlerın geleneksel dayanışma ağlarını canlandırması, İslamcı hareketlerin gelişmesini açıklayan öteki önemli etkenler arasındadır. Çakır'ın vurguladığı önemli bir nokta, Türkiye'de sıradan Müslümanlar, dindar kalabalıklar ve İslamcılar ayrımı. "Sıradan Müslümanlar", yani "dini ihtiyaçlarını gündelik yaşamlarının belirleyici gücü olarak algılamayan" kitleler toplumda büyük çoğunluğu oluşturmaktadır. Bu çoğunluk, Türkiye'de "laik düzenin teminatı"dır. Mevleviler, Cerrahiler, Rifailer, Rutailer, Kadıriliğin bazı kolları gibi tarikatlar da bu çoğunluğa dahıldir. "Dini yaşamın en belirleyici gücü olarak kabul eden... dindar kalabalıklar" İslami bir "dünya nizamı" olarak gören ve devleti de din esaslarına göre düzenlemek isteyen tslamcılar'ın "tebliğ faaliyetlerinin" ana hedefidir. Ancak burada karşılarına çıkan en önemli engel, "tarih boyunca devlete itaati şiar edinmiş gelenek"tir. Çakır'a göre islamcılar arasında da şeriat düzenini egemen kılmak için evrimci bir yöntem izleyen gelenekçilerle devrimci yontemler öneren radikalleri birbirinden ayırmak gerekir. "Evrimci çizgi, gelenek ile modernlik (söz ile yazı, din ile politika, ayet ile slogan...) arasında önce bir denge kurup ardından bu dengeyi ikincisi lehine yavaş yavaş kırmayı" hedeflemektedir. Bu çizginin başarılı uygulayıcıları vardır. "Dindarların bir an önce politikleşmesini isteyen" radikaller ("ayeti sloganlaştıranlar") ise çeşitli ıç ve dış nedenlerin etkisiyle "giderek marjinalleşmektedir." "Aşağıdan yukarıya toplumsal dönüşümler yoluyla şeriata varmak isteyen" evrimci İslamcılar "kaleyi içten fethetme" stratejisı uygulamaktadır. Bu kesimin "başta gelen korkularından bîri devletin dinden elini çekmesidir. Böylesi bir durum Diyanet İşleri teşkilatının lağvedilmesi, imam hatip liselerinin kapatılması, okullardaki zorunlu din derslerinin kaldırılması, resmi iletişim araçlarındaki dini programların iptal edilmesi, tüın bu işlevlerin cemaatler tarafından üstlenilmesi anlamına gelecektir... Devletin dini finanse etmekten vazgeçmesi altından kalkılması imkânsız dev külfetler getirecektir." Çakır, "devletin dinden elini çekmesi" olarak tanımladığı projenin bugüne değin toplumda pek az destek bulması karşısındaki hayretini şu sözlerle dile getiriyor: "Gariptir ki bir politik ideoloji olarak tslam'ı ve politik İslamcı yapılanmaları güçsüzleştirecek; bir din olarak tslam'ı, laikliği ve sivil toplumu giiçlendirecek böyle bir ütopyaya az sayıda solcu ve İslamcı aydın dışında gönül veren yok." Çakır'ın kitabında yer alan ve bu kısa yazı çerçevesinde ancak bazılarına değinebildiğim çözümlemeler, sanırım çalışmanın önem ve değeri hakkında iyi bir fikir vermektedir. Çakır'ın çalışmasına kendimce bir paha biçmek gerekirse; bugün içinde yaşamakta olduğum toplum hakkında bana bu kadar çok şey öğreten pek az kitap olduğunu söylemek isterim. D S A Y F A 1 T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle