Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ları dışında eğitim öğretim arayışları görülüyor. BİLSAK, BÎLAR vb... "Cep Üniversitesi" dizisini de bu kapsamda değerlendirebilir miyiz? Ortada böyle bir ihtiyaç olduğu bence çok doğru. Bu diziyi de bu ihtiyaca verilebilecek cevaplardan birî gibi görmek yerinde olur. Türkiye'de eğitim her zaman sorunluydu. Özellikle orta öğrenim sonuna kadar yapılan, eğitimden çok beyin yıkamaydı. Seksenlerde bu adamakıllı yoğunlaştı; YÖK yoluyla yüksek öğrenim kurumlannda ciddi bir biçimde bilgi üretilmediği gibi, bilgi aktarılmıyor da; çünkü sistem, aktarmadan önce bilginin "zararlı" olanının ayıklanmasını talep ediyor. Bütün bunların ne zaman, nasıl düzeleceği belli değıl ve bunu düşünmek bile bir kâbus. Insanın değerli organı olan beynine verilen uzun vadeli zararları düşündükçe karabasanlar basıyor. Birtakım insanların, bütün bir toplumun kendileri kadar geri zekâlı olmasını garanti altına almayı düşünmeleri ve bunu gerçekleştirecek tedbirleri almaları korkunç bir şey. Dolayısıyla bilgi ve düşünce alanında, resmi kurumlar dışında bir hareketlilik sağlanması zorunlu. Öğrenmek ve düşünmek isteyen insanlara bir malzeme verebilmek gerekiyor. Yalnız burada da yukarıda değihdiğim iç ve dış etmenlere toslâma ihtimali var. Bunun geçici bir konjonktür olduğu kanısındayım, ama şu yıllarda dünya hızla zihinsizleşmekte. Yani Türkiye'de gerçek ve ciddi bilgilenmenin nesnel bir ihtiyaç olduğu doğru; ama diplomalı cehalete prim veren bir düzen var oldukça, kaç kişi bu nesnel ihtiyacın bilincine varacak? Bugün ve bu toplumda, pek çok şey bu sorunun cevabına bağlı. D Çekoslovak deneyini HaveVin ağzından dinlemek Böyle olmak zorunda mıydı? 0RAL ÇAUŞLAR Uzaktan Soruşturma Uzaktan Soruşturma / Vaclav Havel / Çeviren: Ala Yayınları / 197 s. / 10.000 TL. / CKK Kod No.: 011.121 "İntiharı kim düşünmez ki! Elbette ben de çok kere düşündüm, hâlâ da düşünürüm, fakat sadece düşünme yeteneğine sahip her insanın düşündüğü kadar... Her ne halse, intiharı lanetleyecek duruma hiç gelmedim; daha çok ona saygı duyarım. Bir ınsanın yaşamına son vermesi çok büyük bir güç gerektirdiği için değil, aksine, intihar eden kişiler bir anlamda yaşama daha çok değer vcrdikleri için. Yaşam, onlara demek ne kadar kıymetli bir şey görünüyoı ki boşuna, amaçsız, anlamsız, aşksız, sevgisiz, umutsuz yaşayarak onun değerıni düşürmek ıstemiyorlar. Bazen aklıma bir düşünce takılır, acaba intihar edenler yaşamın anlamının bir tür hüzünlü bckçileri midir?" Çekoslovakya'nın yeni Cumhurbaşkanı Vaclav Havel, henüz daha muhalifken kendisiyle yaşamı ve yaptıkları üzerine bir röportajda bunları söylüyor. Yukarıdaki alıntı, ne kitabın içeriğinin bir özeti ne de Havel'in düşündüklerinin bir toplamı. Ama bu sözler onun olayİara yaklaşımının çarpıcı bir örneği sayılabilir. Havel, yıllarını lıapiste ve siyasi baskı altında geçirmiş, aristokrat kökenli bir tiyatro işçisi, bir tiyatro yazarıdır. Hiçbir zaman komünist oİmamıştır. Devrim sonrası, burjuva kökcnliliği, onun çocukluk ve gençlik yıllarının sıkıntıh geçmesinin temel koşullarını yaratmıştır. Belki de yaşadığı zorluklar onun daha sonraki dinamizminin ve yaratıcılığının ana kaynağı sayılabilir. ü yıllarını şöyle anlatır: "Bugün, o zamanlar yaptıklarımı nasıl yapmışım, hiç aklım almıyor. Günde sekiz saat çalışıyordum, işim Prag'ın öbür ucundaydı, gece vardiyam vardı, her akşam dört saat okul; işten ve okuldan yorgun düşüyordum, gene de yapmadığım kalmıyordu: Her türlü dans kursunu, ılerleme kurslarını, baloları bitirdim, bir sürü kitap okudum, eski kitapları karıştırdım, çeşitli yazarları zıyaret ettım, arkadaşlarla bitmez tükenmez tartışmalar yaptım ve kendi yazılarımı yazdım." Havel, siyasi görüşlerini de yine intiharı anlatırken kullandığı kıvraklıkla ve yalınlıkla dile getirir. Önceleri kendisini sosyalist olarak tanımlarken daha sonra bu ifadeye bir daha dönmez. Nedenlerını de şöyle açıklar: "Sosyalizm bana göre daha çok insancıl, ahlaki bir duygu kategoıisiydi. Herhalde ben de Peroutka veya Çerny kadar sosyalisttim ... Öyle zamanlar oldu ki kendilerini baskı altında ve aşağılanmış durumda olanların yanında gören herkes, kendisini sosyalist diye gösterdi, yani asla güçlülerin, haksız yere sivrilenlerin, doğuştan bir takım üstünlüklere sahip olanların tarafında değildiler; güçsüzlerin sömürülmesine, sosyal adaletsizliğe, insanları aşağılayan, uşak yerine koyan ahlak dışı sınırlamalara karşıydılar, işte ben de bu türden bir 'duygu' veya 'ahlak' sosyalistiydim, bugüne kadar da öyleyim, sadece bir fark var, artık tavrımı bu sözcükle tanımlamıyorum." Havel'in sözleri onun dünyaya bakışını anlatıyor. Ama Uzaktan Soruşturma kitabının asıl ilgi çekicı tarafı, Havel'in düşündüklerinden çok yaşadıklarıdır. Ha vel, Çekoslovak muhalefetinin temel belgesi Charta 77'nin nasıl ortaya çıktığını, bu ülke aydın ve yazarlarının hangi koşullar içinde muhalefet ettiklerini birinci elden aktarıyor. Bugünün Çekoslovakyası'nın ipuçları bu anılarda tek tck beliriyor. Havel'in yakın arkadaşları arasında ünlü sinema yönetmeni Miloş 1brman ve yazar Milan Kundera gibi aşina isiiıiler de yer alıyor. Havel'in Kundera ıle çcşıtlı polemiklere giriştiği anlaşılıyor. En çok da onun Çek halkının Sovyet işgaline boyun eğmesini teorileştirmesine kızıyor. "Eski komünistlerin bütün bunlann sonucunda duydukları hayal kırıklığını yüzde yü/ anlıyor, saygı duyuyorum, fakat gerçeğin sert duvarına çaıpmalarınm şiddetini, yüzyıllık Çek kaderine sığınarak yumusaımaya çalışmaları ve böylece aslında ellerini yıkayıp temizc çıkmaları hiç hoşuna gitmiyor... Kundera'nııı bugüne kadarki yazılarında bu tarihin tanıklığına sığınma alışkanlığını hep bulabiliriz: Bir zamanlar biri varmış, 'tarihin dümenini elinde tuttuğunu sanırmış', sonra tarihin onun istediğinden bambaşka bir yöne gittiğini acı acı tark etmiş, o zaman biraz da panige kapılıp kestirmeden bir sonuca varmış. Meğer tarıhın dümenini lutan kimse yokmuş. Kundera tarihi bu yü/Jen ilahlaştırıyor." Havel'in cumhurbaşkanlığına ulaşan yaşamı, dünyanın birçok yerinde siyasi muhaliflerin yaşamıyla paralellik gösterir. Bir gün cezaevının paryalarmdan birisı olarak tenekc işindedir, sonra otomatık bıçkı fabrıkasına, oradan çamaşırhaneye terfi eder: "Hapıshanede çalışmak bir çeşit köle hizmetı ve gerçek bir ce/a kabul ediliyor. Normlar, sivil hayata kıyasla ıkı kat d.iha yüksek. Ama şunu da eklemeliyim ki ılk bulunduğunı eğitim grubunda, her şeye rağmen, iş, tutuklulara çoğunlukla mola gibi gelirdi, tutuklular çalışırken kafalarını dinlerlerdi. Geri kalan zaman da insan 'yeniden eğitilme' cenderesine katlanmak zorundaydı." CEP Ü N İ V E R S İ T E S İ K İ T A P L A R I .J lletişim Yayınları "Cep Üniversitesi" dizisinde şimdiye dek 7 kitap yayımladı. Yıl sonuna dek bu sayı 15'i bulacak. Dizinin 90 yılını kapsayan programında bizden de üç isim yer alıyor. Mustafa Sönmez'in "Gelir Eşitsizliği" yayımlandı. Çetin Özek'in "Laiklik" ve Zafer Toprak'ın "Türkiye'de Halkçıhk"ı önümüzdeki günlerde yayımlanacak. 1990 programının diğer Kİtapları ise şunlar: Aşk / Pierre Burney, Sinema Tarihı / G. Betton, Faşizmler / H. Michel, Insan Hakları / J. Morgeon, Çevrccilik / D. Simonnet, Kanser / M. Tubiana (Bu kitaplar yayımlandı), Ortak Pazar / J. F. Druesne, Tiyatro Tarihi / R. Pignarre, Seçim Sistemleri / J. M. Cotteret C. Emeri, Kadın Hakları / N. Bensadon, Burjuvazi / R. Pernaud, Hitler ve Nazizm / C. David. (Yayımlanacak) Vaclav Havel 1991 llk yan yıl programı Darwin ve Darwinizm / D. Buican, Cinsellik / L. Gallen, Anarşizm / H. Arvon, Muhafazakârhk / P. Beneton, Avrupa'da Siyasal Partiler / D. L. Seiler, Basın Özgürlüğü / Çetın Özek, Özyönetim / H. Avron, AJkolizm / G. Malignac, Hukuk Sosyolojisi / H. Levy Bruhl, Devrimler Sosyolojisi / A. Decoufle, Virüsler / P. Lepine, Totalitarizm / C. Polin, Yapay Zekâ / I. P. Haton, Siyasal Partiler / M. Offerle. Havel'in anılarında, bağımlı bir sosyalizm deneyinin, bir büyük devletin denetimindeki sosyalizm deneyinin çarpıklıkları bütün çıplaklığıyla görülüyor. Demokratik bir çizgi tutturmak isteyen partinin tepesine Sovyet ağırlığı çöküveriyor. Tabii, partinin başındakilerin de bağımsız bir çizgi tutturmaktaki korkaklıklan ve çekingenlikleri, halka güvenmeyip Sovyetler'i yanıuşatıp ikna etmeye çalışmaları da bu sonucun daha trajik olmasını beraberinde getiriyor. Çekoslovak deneyini, onu en canlı yaşayan birisinin ağzından dinlemek, Havel'in zengin ve çarpıcı anlatımıyla o günleri yeniden yaşamak, insanı garip bir melankoliye sürüklüyor. Böyle olmak zorunda mıydı? D S A Y F A 15 CUMHURİYET KİTAP SAYI 44