20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İnsanlık durumu üzerine bir düşünce I0NACI0 RAMONET Sayfa sayfa çevirip Selçuk'un desenlerine baktıktan sonra, nereden geliyor o garip duygu ki şaşkınlık ve katılım, şiddet ve sevecenlik, şiirsel hayranlık ve siyasal suç ortaklığı karışıyor içine. Selçuk'un dünyası çoğunlukla tek başına yaşayan kişilerden oluşuyor (aynı tomurcuktan türemişler gibi). Yalnız sessizliğin değil, yalnızlığın, içıne kapanıklığın da evreni. Dayanışmalardan yoksun bir insanlığın dünyası. Bir de kadınsız bir evren ya da erkeğin erotik bakış açılarındaki tutkularında var kadınlar. Doğanın da var olmadığı gibi görünen bir dünya. Desenlerden birinde bir dağ, bir bulut, bir ağaç boy gösterecek olsa bile bu, ancak kişinin acı felaketinin altını çizmeye yarıyor; duyulannın yok olduğunu, işe yaramaz hale geldiğini gören bir kişinin. İçlerinden bırinin eriyip yok oluşu karşısında, diğer duyulara karşı, sırayla, göz, ağız ya da kulak ağır basıyor, insan kişiliğini allak bullak ediyor, küçültüyor, parçalıyor. Yani kör, sağır ve dilsizlerden, içlerine kapanmış yaratıklardan bir dünya yaratıyor: İletişimsizliğin duvarları arasına hapsolmuş birileri. Buna karşılık çevrelerinde kitle haberleşme araçları zafere ulaşıyor, her biri efsanevi bir 'iletişim toplumu'nun borazanını çalıyor. Selçuk'un deseni, hep geniş açıdan çizilmiş gibi. Kişiler, eşyalar hemen hep yakından görülüyor, çerçeveyi dolduruyor. Bu yakınlık etkisi, imgeye güç ve kudret kazandırıyor. Okur, kaçamayacak biçimde onunla karşı karşıya geliyor. Yani sadece bakan biri olmaktan çıkıp, tanık haline dönüşüyor. Nedir gördüğü? Yaşamın acımasızlığı, yaratıkların çiğnendıği bir dünyanın dehşeti. Kendilerine yabancı gelen, saçmasapan labirentlerde şaşkına dönen yaratıklar. Baş kaldırmayan, isyan etmeyen, sadece zaman zaman şaşkınlıkla ezılmişliklerini seyreden yaratıklar. Selçuk acımasız, sadist biri mi? Hayır. O, bu şekilsizleşmiş, parçalanmış, yüzü çarşamba pazarına dönüşmüş irisanlan sergilemek için çırpınıyorsa, amacı okuru edilginliğinden çekip çıkarmak, yakasından tutup sarsmak, isyana kışkırtmak ve eyleme teşvik etmek içindir. Selçuk'a göre basında karikatür, iktidarın, her türlü iktidarların gerçek yüzünü ortaya koymaya yönelik olmalı (hatta duyuların bile). Alışkanlıkların ağırlığını, ödünlerin birikiminin ve hâkim düzenin sessizsedasız sakladığı yüzleri ortaya çıkartabilmelı. Selçuk her tür maskeyi düşürüp her şeyi ortaya çıkarmak isterken vatandaşların gözünü açmak istiyor. Desenlerinin hemen okunabilir niteliği ile güçlü biçimde tiksintisini, isyanını, öfkesini, daha geniş kitlelere aktarmak istiyor. Selçuk bir denemeci. O, sessizlik estetiğini (desenleri ne söz ne de resim altı kaldırır), parçalara dayanarak yapılandırıyor. Her deseni, hep aynı temaların dönegeldiği söylemin bir parçası. Böylece, tam anlamıyla bir söz sanatı geliştiriyor. Selçuk'un sanatının başlıca figürleri, kaynaşma ve yön değiştirmeler. Kaynaşma (sürrealistler buna kolaj diyordu), iki farklı kendiliği birleştirip, üçüncü bir canavar kendilik yaratmak. Kaynaşma, bir de aynı desende iki sahnenin yer alması: Örneğin Selçuk sosyal eşitsizlıkleri anlatmak için gözlükler; işitmeyi bilmeyenler için de nota portreleri üzerinde dolaşan kara gözlükler. Kutsal kişiler ne derlerse desinler, tarih ve yaşamın hep bir anlamı var: Hep aldatılan insanoğlu, duyulartnı yitiriyor. Nereye gittiğini sorduğu var mı? Bir kere hayati sorular sormamaya karar vermiş artık. Bu nedenle Selçuk'un içtenlikle önüne serdiği kâbusu görmemeyi umuyor. Geç uyanacak olursa, geberecek. Kimbilir, belki de en iyisi onu uyandırmamak, Selçuk'un duyarh sanatını boşvermek, sahte, modern bu dünyayı iplememek. O basit bir kalemle, okuru çağdaş insanlığın karmaşasına sürüklüyor. Bugün fotoğraflar ya da TV görüntüleri, uydu yayınlar ve dığer modern olanaklarla her yere aktarılıyor, yaşamın soluk kesen anlanndan görüntüler veriyor, ama izleyici daha ıleri gitmeyi bilemezsc, bunun ne anlam ifade ettiğinı anlayamaz ki. Kimi üzüntüler ve kımı kıvançların görüntüsü yoktur. İnsanoğlunu ezıp öğüten karar ve mekanızmaların çoğu, kamerajara sığmaz, kaçar. Işte Selçuk'un deseni, yakalanamayan gerçeği kavramak, ona ulaşabilmek için ortaya çıkıyor. Yayvan gerçek ve olgulann karanlık ve gizemli yönlerini araştırıyor. Elle yoklanan ekranı aşan Selçuk, elle tutulur durumları yakalıyor, "olgusal" araştırma peşinde koşuyor. Ama sakın onrn umutsuz olduğunu söylemeyin. Yoksa onu anlamamış olursunuz. İyi bakın. Işte kitabın sayfaları arasındaki mum ışığı; işte bilinmeyen bir kitabın kapağındaki şaşkın göz; ışte aynasında basılmış sayfalarda yansıyan adam; işte beynin içinde düşüncenin kaçamadığı labirent, işte okunamayan o metnin orta yerinde patlayan "özgürlük" sözcüğü ve kabasabaya karşı kelebeği seçen salıncak. Selçuk nerhalde bu satırlarda kendisini bulamayacak, çünkü bunlar onun lanetlediği kelımelerle yazıldı. İçgüdüsünün meydan okuduğu mantıkla kaleme alındı. Buna karşılık onun desenleri, desenlerini çevreleyen mctınlerle tıpatıp uyum içinde Her iki taraf da kuşkusu7 aynı dilı konuşmuyor, ama aynı dünyayı ifade edıyorlar, aynı mutluluğu arıyorlar, aynı kayıtsızhğı ele veriyorlar, aynı ınsanı sıcağın ve umudun susuzluğunu çekiyorlar. C] C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 4 4 Le Monde Dıplomatıque dergisinin "Görme Şekıllerı" adı altında yayımladığı dızının 10 kıtabı Selçuk Demırel'e ayrıldı kara gözlüklü ve puro içen 'burjuva'nın kellesinin önı; ne, puronun ısısından yararlanan bir gariban oturtuyor. İki kişilik, iki durum, iki tarz, ama tek bir desen, tek bir mesaj. Yön değiştirme, eşya ya da kişileri hiç alışılmamış bir ortama yerleştirerek, kökten yeni bir durum yaratmak. Lautreamont, "bir teşrih masası üzerinde bir dikiş makinesiyle bir şemsiyenin rastlantı sonucu karşılaşmalan"nın alışılmamış güzelliğinden söz ediyordu. Selçuk'ta da bir saatin kadranı üzerinde uçan bir martının gölgesi, zarif bir şiırsellik yaratıyor... Selçuk, özdeyişler, yani söz sanatındaki istiare ile de oynamayı seviyor. Örneğin 'Adamın yüzünü kitap gibi okumak', 'gözler, ruhun pencerelerıdır', 'yumurta kafalı* gibi deyimler, sık sık desenlerinde yansıyor. Bir başka figür de desen içinde desen. Zaman zaman desenlerden biri, bir başka desene nakledilmı^ gibi ortaya çıkıyor. Bir kitabın kapağındaki göz gibi. Selçuk sanki gerçek nerede diye sorar gibi. Acaba algıladıklarımızdan pek emin miyiz? Insan duyularına böylesine güvenmeli mi? Selçuk'un yıkıcı amaçlarından bazıları eşyanın değişmeyen mantığını sarsıp dengesini bozmak, uygunsuz denecek bir başka durum düşlemek. Çizer, bu yolla bağımsızlığını onaylatıyor, gündelik yaşamın baskıcı gerekırciliğini gündeme getıriyor, egemen siyasal düzene karşı çıkıyor. Gerçek ilkesi uğruna yüceltilen bencillik gibi bir çılgınlığa karşı, bir tür çılgınlıgın övgüsünü yapıyor. Selçuk'un desenlerinin çaktırdığı kıvılcımlar, kışkırttığı şaşkınlıklar, okurlarının yavaş yavaş 'gözetim altındaki düşünce'nin baskılarından kaçıp kurtulmalarını sağlıyor. Sözün kısası insanlık durumu üzerine grafık bir düşünme türü getiriyor. D Le Monde Dıplomatujue Yazı tşlerı Müdürü Y F A 1 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle