Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Tartışma yaratma ve ucuz hammadde sağlamaya yönelik fakir ülkeleri kolonileştirerek sömürme ve insanları köleleştirme, zengini daha zengin yapma gibi işlevlerine karşı yeni ileri teknoloji daha sosyal ve insancıl olarak ilerleyerek bizim gibi ülkeleri sıçratacaktır. CBT 1481/ 7 Ağustos 2015 19 Ayrı mı yazalım, bitişik mi? kemalkirar@gmail.com SON BAŞARI ÖRNEĞİ Son başarı örneği olarak Hacettepe Teknokentten söz etmek istiyorum. 2003’te “Hacettepe Teknokent A:Ş” halinde yeniden organize edilen Teknokentte bugün 30 bin m2 kapalı alanda 200 kadar araştırma ve teknoloji üretim firması yer almakta. Yakında tamamlanacak binalarla kapalı alanı 100 bin m2 ye, firma sayısı 400’e ulaşacaktır. HÜTA’daki firmaların halen %30’u bilgi teknolojileri, %15’i sağlık teknolojisi, %20 ’si yazılım, %10 kadarı elektronik, %10 kadarı savunma sanayi firmalarıdır. HİBTEK firması savunma sanayi alanında radara yakalanmayan tank, gemi ve uçak boyaları ve ileri teknoloji kaplamaları HASSAS tarafından dünya standartlarında kurşun geçirmez hafif yelekler, EVT tarafından geliştirilen elektrikli arabalar ihraç potansiyeli de olan bazı üretimlerdir. HÜNİTEK ARGE Merkezi de kurulmuş, bu merkezin müdürlüğüne Hacettepe Nanoteknoloji Merkezinin ilk başkanı Prof. Dr. Emir Baki Denkbaş atandı. Bir analiz ve test merkezi de var. Hacettepe Doping Merkezi de bu arada uluslararası yeterlik belgesi alarak uluslararası hakem ve uzman kontrol merkezi oldu. Kemal Kirar * er ve konum bildiren ismin “de” hali eki bitişik (Necip dün akşam bende kaldı.), “dahi” anlamına gelen ya da bağlaç görevi yapan “de” ise ayrı yazılır (Ben de bu akşam Necip’te kalacağım.) * İsimlere eklenerek yer ve zaman bildiren sıfatlar türeten “ki” eki bitişik (Bu sabahki maçı kolayca kazanırız.), bağlaç görevi yapan “ki” ise ayrı yazılır (Olmaz ki, böyle de yatılmaz ki!). * Türkçede “ki”, anlamı vurgulamak için sadece olumsuz ifadelerde kullanılır, olumlularda değil! (Örnek: Ama ben onu hi görmedim ki!) * ki” bağlacı, kalıplaştığı için bazı durumlarda (istisnai/ayrıksı durum) bitişik yazılır (oysaki, meğerki, illaki, mademki, sanki, halbuki, çünkü [için ki]). * “ta ki” sözüyle başlayan bir anlatım ya emir ya da istek kipiyle çekimlenmiş bir fiille bitmelidir: “Ta ki herkes öğrensin...”, “Ta ki beni anlayana kadar...” gibi. * Her soru edatı istisnasız olarak ayrı yazılır (ben mi, benimki mi, gelir misiniz vb.). Y KARIŞTIRMAYIN! Bilhassa, işi yazı yazmak olanlara, “Gerek imlası/yazımı gerekse telaffuzu birbirine benzeyen kelimelere dikkat edin.” derim. Ben derim de dinleyen olur mu bakın onu bilemem! (Bir kişiye faydamız dokunsa kârdır.) Minik bir liste sunuyorum: * “Bilhassa” yerine “bilakis” derseniz, “özellikle” demek isterken “aksine” demiş olursunuz! * Mesela, bir problemi “çözmek” istediğinizi belirtirken onu “halletmek” istiyorsunuzdur; ama “çözümlemek” dediğinizde, onu “tahlil/analiz” etmek istemiş olursunuz! * Bir şeye “delalet” etmek, ona “işaret etmek/yol göstermek” anlamını taşır; yok eğer karıştırıp da “dalalet” der SÖMÜRGELEŞTİRMEZENGİNLEŞME Dünya da ilk sanayileşen ülke İngiltere oldu. Bunu Fransa ve İspanya, Portekiz, Hollanda, Belçika gibi diğer Avrupa ülkeleri izledi. Bu ülkeler başta Afrika, Doğu Asya ülkeleri olmak üzere Amerika ve Okyanusya ülkelerini işgal ederek sömürgeleştirdiler. Üretimleri için Pazar ve hammadde kaynağı olarak bu ülkeleri sömürdüler. Sanayileşmeye geç başlayan Almanya ise ayrı bir yol izleyerek araştırma ve bilgiye dayalı teknolojik üretime yöneldiler. Friedrich List adlı meşhur ekonomist “Almanlar önce Britanya ve Fransa gibi sanayi devlerinin seviyesine gelinceye kadar devlet koruması altında olmalı” dedi. Ülkede Frauenhofer, Max Planck, Helholtz gibi ülke çapında yayılan araştırma merkezlerinde Alman Akademisyenler özellikle kimya sanayisinin ihtiyaç duyduğu alanlarda ticarileşen araştırmalara yöneldiler. Mühendis yetiştiren mesleki teknoloji yüksek okullarını, uygulamalı bilimler üniversitelerine dönüştürdüler. Bu sayede Almanlar dünya ihracat şampiyonu oldu. Bugün İleri teknoloji dediğimiz her alanda Almanlar öncü olup, biz daha çok bu modelden yararlanmalıyız. Biz de devlet destekli teknoloji araştırma merkezlerini çoğaltırken, özellikle güneş panellerinde kullanılan silisyum ve grafen gibi ileri teknoloji kimyasallarını, devlet korumasıyla ülkemizde üretmeliyiz. seniz/yazarsanız, “doğru yoldan sapma/sapkınlık” demiş/ yazmış olursunuz! * Birinin “eşkal”inden söz edilir, “eşgal”inden değil; çünkü, ilki “şekiller” demektir, diğeri ise “işler”. (“Meşgul” kelimesi size yol göstersin bundan böyle...) * “Etkin” kelimesi “faal, aktif” anlamına geldiği için, “etken”i “faktör”e karşılık olarak kullanmalısınız. * “Katil”deki “a” harfi uzun okunduğunda, “öldüren kişi”, kısa okunduğunda ise “öldürme işi/edimi” anlamındadır. (Bu konuyu biraz açmak lazım: Televizyon ve radyo haberlerinde garipsediğiniz o kısa/kapalı okunuşlu “a” telaffuzu doğrudur; bir daha, “katl” der gibi “a”yı uzatmadan “katil zanlısı” diyen spikerleri bilip bilmeden eleştirmeyin! Çünkü, “insan öldüren kişi, cani” anlamındaki “a” harfi uzun okunan “katil” ile “öldürülme hadisesi” anlamında olan; ama, sesli türemesiyle araya bir “i” harfi alarak “katil” olan kelime, anlamca birbirinden farklı olup buradaki anlamı, “cinayet zanlısı”dır. “Hırsız zanlısı” denmeyip “hırsızlık zanlısı” dendiğini hatırlamanız yeterli olacaktır.) * “Mahsur”un “kuşatma”ya, “mahzur”un ise “zarar, sakınca”ya tekabül ettiğini aklınızdan çıkarmayın! * “Mütehassis” olduğunuzda “duygulanmış” olursunuz; “mütehassıs” olmanız ise, sizin bir işte “uzman” olduğunuz anlamına gelir! * “Mütevazi”nin anlamı “birbirine paralel, eşit” olduğu için, “alçakgönüllü” anlamına gelen kelimenin “mütevazı” olduğunu sakın ola unutmayın! * “Takdir”in “değer biçme”, “taktir”in ise “damıtma/ distilasyon” demek olduğunu bilirseniz iyi edersiniz! (Musahhihe az iş kalır böylece [“musahhih” için de sözlüğe bakıverin bir zahmet].) * “Tefriş”in “döşemek”, “teşrif”in ise “şereflendirmek/ onurlandırmak” anlamına geldiğini bir kenara yazıverin! * Eklendiği kelimeye, “ondan zarar gören” anlamı katan “zede” sonekini iyi belleyin; “oğul ve doğmuş” anlamlarına gelen “zade” ile karıştırmayın! Bu yazıyı ak kâğıda basıp elinizin altında bulundurun! Bilim Akademisi: Çocukları aşılatın! B ilim Akademisi’nin 5 üyesinin (Prof. Dr. Murat Akova, Prof. Dr. Bertil Emrah Oder, Prof. Dr. Önder Ergönül, Prof. Dr. Şevket Ruacan, Prof. Dr. Kemal Türker) hazırladığı rapor doğrultusunda, son zamanlarda aşılamanın değişik kesimlerce yanlış ve eksik bilgilerle eleştirilmesi, insanların ve özellikle çocukların aşılanması aleyhine görüşlerin ileri sürülmesi üzerine bir bildiri yayımladı. Dernek, bu bildiri ile insanlarımızı, bilimsel doğrular ışığında kişisel ve toplum sağlığını koruyacak ve gelecek nesillerimize sağlıklı yaşamlar sağlayacak yönde sorumlu davranışlarda bulunmaya, devlet kurumlarımızı da önümüzdeki gerçek sağlık tehdidine karşı hızlı ve akılcı önlemler almaya davet ediyor. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yakın zamanlı bir kararında, aşı hakkında aydınlatıldıkları halde, hiçbir haklı gerekçe taşımaksızın aşıya rıza göstermeyen anababanın tutumu, çocuğun üstün yararı gözetilerek çocuğun menfaatine aykırı bulunmuştur. Yargıtay, anababanın tutumuna hukuksal sonuç bağlanamayacağını belirterek, somut olayda rızanın aranmayacağına hükmetmiştir. Bildiride özetle şöyle deniyor: 1. Aşılar insan sağlığını korumada ve bulaşıcı hastalıklara karşı savunmada modern tıp biliminin geliştirdiği en etkin, ekonomik ve yan etkileri çok düşük yöntemlerdir. 2. Aşılar yüzyıllar boyunca insanlığın sağlığını tehdit eden çiçek, çocuk felci, kızamık, kabakulak, kızamıkçık gibi hastalıkların kontrol altına alınması bakımından çok başarılı olmuştur. 3. Herhangi bir nedenle aşılamanın ihmal edilmesi veya yaptırılmaması çocukları gereksiz hastalık, komplikasyon ve hatta ölüme kadar giden risklerle karşı karşıya bırakmaktadır. 4. Sık kullanılan aşılar bugün milyonlarca kişi üzerinde denenmiş, yan etkileri ölçülemeyecek düzeylere düşmüş ve katkı maddelerinin olası zararları ortadan kalkmıştır. 5. Günümüzde ülkelerin bir bölümünde hatta ülkeler arasında bulaşıcı hastalıkların yayılması riski çok yükselmiştir. Türkiye gibi yüksek göç alan ülkelerin özellikle tehdit altında olduğu bir gerçektir. 6. Yersiz kuşkular ve bilim dışı iddialarla aşıların toplum sağlığına olan yararlı etkilerinin tartışmaya açılması insanlarımızı ölüme kadar gidebilecek risklere açık bırakmaktadır. 7. Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de insanları ve çevrelerini gereksiz yere hastalık ve ölüm riskine atmanın yasal dayanakları bulunmamaktadır.