13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker harunaykutgoker@gmail.com 8 Eğitim/Teknoloji CBT 1465/17 Nisan 2015 Çanakkale Zaferi, Kullanılan Silahlar ve Düşündürdükleri... Silahtan ve savaştan çokça söz ettiğimin farkındayım. Ama coğrafyamız silah ve savaş kokuyor... Okuyucumuz M. Emin Atılgan’ın [Elektrik Mühendisi; ODTÜ] 29 Mart’ta yazdığı mektubu sizlerle paylaşmak istedim. Der ki: “28 Mart günü, İş Bankası Müzesi’ndeki ‘Çanakkale Savaşı’ sergisini, arkadaşlarımla beraber, büyük bir beğeni ile gezdim. Özen verilerek hazırlanmış... Silahlar, giysi, başka kişisel eşyalar, bölgenin güzel bir maketi, fotoğraf ve filmlerle zenginleştirilmiş... Bu ufacık mekândaki sergi, adeta Çanakkale Savaşı’nı daha anlaşılır hale getirmiş... “...Savaş sırasında ecdadımızın gösterdiği olağanüstü kahramanlıklar, harbin sevk ve komutasında, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm komutanların çok olağanüstü yetenek ve becerileri göğsümü kabarttı. Hele hele, askerlerimizin ayağı çıplak, karnı aç olarak bu kahramanlıkları göstermesi ile serginin sonunda yer alan, Atatürk’ün yabancı şehitler için söylemi gözlerimi yaşarttı: ‘Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve rahat içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak ülkelerden evlatlarını savaşa gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.’ “Sergiyi gezdikten sonra, müze karşısındaki bir kahvehanede, kahve molası verdiğimizde bu savaşta Osmanlının kullandığı savaş teçhizatını düşünmeye başladım. Top, mayın, torpido, denizaltı, mayın gemisi, askeri teçhizat, kişisel eşyalar... Bunlardan hangileri Osmanlı’da üretiliyordu acaba diye düşündüğümde içimi tarifsiz bir hüzün kapladı. Hemen hemen hiçbiri... Savaşa katkımız, subaylarımızın sevk ve komutası dışında, insanımızın kanı, canı ve fedakârlığı ve bu silahları kullanma becerisi olmuştu. Basın ve medyada, yalnızca, savaşan iki tarafın silah ve asker mukayesesi yapılırken bu konuya hiç değinilmediğini fark ettim. Daha sonra Niyazi Berkes’in ‘Atatürk ve Devrimler’ kitabında (Adam Yayıncılık)geçen bir cümle aklıma geldi: ‘Alman Generalin [Von Der Goltz] deyimi ile Türk, Osmanlıİslam devletine bir ‘kan vergisi’ borcu olan bir bölgenin [Anadolu’nun] insanı olmuştu.’ (s. 83) “Özlemini duyduğumuz Osmanlıya niye özlem duyduğumuz bir kere daha kafama dank etti. Anadolu insanı, hamaset edebiyatı ile yine ‘kan vergisi’ mükellefi olarak kullanılmak isteniyor.” Mektup burada bitiyor. Doğru; Çanakkale zaferinin ne pahasına kazanıldığı hep konuşuluyor da böyle bir zafere karşın Osmanlı’yı İstanbul’da teslim olma, sonunda da çökme noktasına getiren nedenler pek konuşulmuyor. Evet, silah, gezegenimizin verili koşullarında ne yazık ki ulusların gelişmişlik düzeylerinin en çarpıcı göstergesi... Elinizdeki silahın markası yabancıysa siz bilim ve teknolojiye de yabancısınız demektir. Eğer öyleyseniz, sınırlarla bölünmüş bir dünya coğrafyasında varlığınızı sürdürebilmeniz ya da hangi şartlarda sürdürebileceğiniz de size değil bilim ve teknolojiye egemen olan ulusların iradesine bağlıdır. Osmanlı bilim, teknoloji ve sanayideki geriliğiyle çökertildi. Ama Osmanlı’ya birileri çok özeniyor. Baksanıza başlarındaki de şimdiden padişahı oynamaya başladı. Oyunun gerçek olması için gereken tek şey sandıktan yeterli sayıda destek oyu çıkartılması... Ya bunu kesinlikle başaramayacakları kanısına varırlarsa? Mektubun son cümlesinin gerçekleşmesi ve ‘kan vergisi mükelleflerinin’ göreve çağrılması olasılığını pek de yabana atmayın... İçte düşük yoğunluklu savaşı körüklemeyi ya da sınır ötesi bir harekâtı, seçimi ertelemenin en iyi çaresi olarak niçin düşünmesinler ki? ODTÜ’de robotlar yarıştı: 8 kategoride 25 robot ödül aldı kategorisinde, yarışmacı robotların mayınsız yollardan geçerek pisti en kısa sürede tamamlamaları beklenirken bu alanın da geliştirilerek, savunma sanayinde büyük bir yere sahip olacağı belirtildi. Mayın Tarlası Kategorisi’nin birincisi Eray Aktokluk olurken, ikinci Balıkesir İMKB Meslek lisesinden “Dede” isimli robot, üçüncü ise Balıkesir Bilim ve Sanat Merkezinden “Miner” isimli robot oldu. Sumo kategorisinde “Dohyo” adı verilen yuvarlak metal zemin üzerinde yarışan robotlar, birbirlerini pistin dışına iterek birincilik elde etmeye çalıştılar. Bu kategoride birinci “Sakin” adlı robotuyla Karabük Üniversitesi olurken onu Hatemokulları takip etti. 10. yılda özel olarak yarışlara eklenen “AramaKurtarma” kategorisi iki robotun yönlendirmesini içerirken, kategorinin birincisi “Kayıp Yavrucak” isimli robotuyla yine Eray Aktokluk birinci oldu. Bu kategoride Zile Endüstri Meslek Lisesi ikincilik, Karabük Üniversitesi de üçüncülük ödülünü aldı. Labirent kategorisinde, Marmara Üniversitesi farklı robotlarla ilk iki sırada yer aldı. Serbest kategoride Koç Üniversitesi üçüncü, Hava Harp Okulu ikinci olurken, Marmara Üniversitesi ilk sıraya yerleşti. Jüri Özel Ödülü ise Akçabaat Fen Lisesi’ne verildi. Robot Günleri’nde belirlenen 8 kategoride yarışan robotlar dışında, robot teknolojileri hakkında bilgi veren seminerler de gerçekleştirildi. ODTÜ’de robotlar 8 kategoride yarıştı. Geliştirilen robotlardan bir kısmı askeri alanlarda kullanılabiliyor. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) “12. Uluslarası Robot Günleri”ne ev sahipliği yaptı. ODTÜ Robot Topluluğu tarafından düzenlenen etkinlikte katılımcı robotlar çeşitli kategorilerde yarıştı. Katılımcı robotlardan bazıları savunma sanayi, insansız yük taşıma sistemleri ve arama kurtarma çalışmalarında kullanılabiliyor. İlki 2002 yılında düzenlenen ODTÜ Robot Günleri’nin, 78 Mart’ta ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezinde (KKM) 12.’si düzenlendi. Katılımcılar; “Sumo, Çoklu Mini Sumo, Çizgi İzleyen, Labirent, Mayın Tarlası, Çöp Toplayan, AramaKurtarma ve serbest” kategori olmak üzere 8 dalda yarıştı. Etkinlikte en yüksek başvuru, “Çizgi İzleyen Robotlar” kategorisine yapıldı. Bu kategoride birinciliği ve ikinciliği İstanbul Pendik Teknik Lisesi alırken, “kopgel” adlı robotlarıyla İstanbul Gelişim Üniversitesi de üçüncü oldu. Çizgi izleyebilen robotlardan fabrikaların insansız yük taşıma sistemlerinde ve müzelerde ziyaretçileri gezdiren rehber robotlar olarak faydalanılabildiği belirtildi. Yarışlara yeni eklenen “Mayın Tarlası” Van Gölü’nün Yeni Yaşı Açıklandı! Van Gölü’nde ‘PaleoVan projesi’ kapsamında, tabanından örnekler alıp inceleyen bilim insanları, gölün yaşının 600 bin olduğunu belirledi. Dünyadaki iklim değişiklikleri ve küresel ısınmanın nedenlerini araştırmak için 2004 yılında Van Gölü’nde 12 ülkeden 36 bilim insanının yaptığı araştırmanın sonuçları belli olmaya başladı. Önemli veriler elde edilen araştırmada, son olarak Van Gölü’nün yaşı ortaya çıktı. Türkiye’den Yüzüncü Yıl Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Almanya’dan Bremen ve Bonn Üniversiteleri ile İsviçre Çevre Bilimleri Enstitüsü’nün ortaklaşa yürüttüğü, TÜBİTAK ve Uluslararası Karasal Bilimsel Sondajlama Programı (ICDP) tarafından desteklenen proje kapsamında, Van Gölü üzerine kurulan platformlarla gölün 700 metre derinliğinden sondajlarla örnek alındı. 11 yıldır Almanya ve İsviçre’deki laboratuvarlarda incelenen karotlardan bilim insanları Van Gölü ve iklim değişiklikleriyle ilgili önemli sonuçlara ulaştı. Araştırmaya lojistik destek veren YYÜ MühendislikMimarlık Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayşegül Feray Meydan araştırmada çok önemli verilerin elde edildiğini söyledi. Elde edilen karotlarda detaylandırma çalışmalarının hala sürdüğünü belirten Yrd. Doç. Dr. Meydan, “Van Gölü’nün yaşı önceki araştırmalarda 400 bin yıl olarak belirlenmişti. PaleoVan Projesi’nin verilerine göre 400 bin yıl olarak belirlenen yaş, 600 bin yıl olarak önümüze çıktı” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle