Katalog

6 Son Araştırmalardan geler için geçerli olabileceğini düşünen uzmanlar, dünya genelinde 40.000 tropikal ağaç türünün tehlike altında bulunduğunu tahmin ediyor. Dünyamızın üçte biri ormanlarla kaplı ancak her yıl 13 milyon hektar ormanlık alan kayboluyor. (Bu alan aşağı yukarı Yunanistan kadardır). Ve orman kaybı en çok da tropikal bölgede kendini gösteriyor. Örneğin Amazonlardaki yağmur ormanları soya plantasyonları ve sığır otlakları yaratmak için kesiliyor ve odunlar da genelde ihraç ediliyor. Özellikle de Endonezya’daki tahribat endişe verici. Burada palmiye plantasyonları için ormanların yasadışı olarak yakılması yüzünden 17.000 kilometrekarelik yağmur ormanı yok olmuş. Bu durum özellikle de tür çeşitliliği için önemli olan iklimi bozuyor. gösteriyor. Araştırmacılar Virginia Tech’de yetiştirilen ve kayıtları tutulan beyaz Plymouth Rock tavuklarını analiz etmişler. Selektif çiftleşme sayesinde 1957 yılında yetiştirilmeye başlanan iki tavuk grubunda on misli büyüklük farkı elde edilmiş. Araştırma çerçevesinde iki gruptaki her nesilden on iki tavuğun kan örneği incelenmiş. Bu şekilde mtDNA’nın kuşaklar boyu dişi yavrulara ne şekilde aktarıldığı takip edilebilmiş. Gözlemlerimiz evrimin çok hızlı işlediğini gösteriyor diyor araştırmacılar Biology Letters dergisinde. Araştırmayla ortaya çıkan diğer yeni bir sonuç da şu: DNA’nın kuşaklar boyu ayrıntılı bir şekilde sekanslanması sayesinde, bir paternal mtDNA vakası (yani babadan geçen mitokondriyal genler) saptanmış. CBT 1498/4 Aralık 2015 Son yirmi yıl içinde iklim felaketleri yüzünden 600.000’in üzerinde insan yaşamını yitirdi. UNO’nun tahminleri ayrıca dört milyarı aşkın kişinin yaralandığını ve evsiz kaldığını da söylüyor. Veriler UNODoğal Afet Risklerini Azaltma Dairesi’nin (UNISDR) raporuna ait. Uzmanlar Paris’teki iklim zirvesinde yeni bir sözleşmenin ne kadar gerekli olduğuna dikkat çekiyorlar. Kasım ayının sonunda başlayacak ve iki hafta devam edecek UNO iklim zirvesinde ilk kez küresel bir iklim sözleşmesine karar verilecek. Başlıca hedef ısınmayı, endüstri dönemi öncesindeki ortalamanın en fazla iki derece üzerinde tutabilmek. İklim felaketleri 600.000 kişinin yaşamını aldı Evrim, sanılandan daha hızlı işliyor 150 bilim insanının katılımıyla gerçekleştirilen bir araştırmanın sonucuna göre Amazon bölgesindeki tüm ağaç türlerinin yarısı tehdit altında. Dünya genelinde tehdit altında bulunan bitki türlerinin sayısı buna göre beşte bir oranında artabilir diyor uzmanlar. Hollandalı çevrebilimci Hast ter Steege (Naturalis Biyolojik Çeşitlilik Mer Amazonlarda ağaç türleri tehdit altında Bilim insanları evrimin gelişkin hayvanlarda çok yavaş işlediği konusunda hemfikirdi. Buna göre mitokondriyal katılımının değişim oranı bir milyonda yüzde ikiden fazla değildi. Mitokondriler, hücrenin enerji santralleridir ve mitokondriyal DNA veya kısaca mtDNA olarak isimlendirilen bir kalıtıma sahip hücre organelleridir. Mitokondriyal DNA anneden çocuğa geçer. Bir annenin tüm çocukları aynı mtDNA’ya sahip ve birçok kuşakta takip edilebilir. Oxford Üniversitesi’nde tavuklarla gerçekleştirilen uzun vadeli bir çalışma sonucunda, Gregor Larson ile çalışan ekip, sadece elli yıl içinde mtDNA’da iki mutasyonun meydana geldiğini saptadı. Bu da tavuklardaki evrimin beklenenden on beş misli hızlı işlediğini Domatesin kültüre alınmasından sonra zamanla yalnızca tadı ve görünüşü değil, biyolojik saatinin de değiştiği ortaya çıktı. Güney Amerika’nın ekvator bölgesine ait bitki insanlar tarafından ılımlı enlemlere getirilmişti. Biyolojik saatin yavaşlaması anlaşıldığı üzere buradaki uzun yaz günlerine uyum için gerçekleşmiş. İç saat, fizyolojik, davranışsal ve biyolojik süreçlerle, gündüz/gece ritmi arasında kesin bir uyum sağlayarak bir ayıklanma avantajı sunuyor. Saat farkının yaşandığı bir bölgeye yolculuk edenler, iç saatin çevreyle uyumlu olmaması halinde neler yaşandığını bilirler. Anlaşıldığı üzere doğada da iç saatin çevreyle uyumu önemli bir rol oynamakta. Burada yirmi dört saatte bir tekrarlanan ritmin doğal değişimi rol oynuyor. Köln MaxPlanck Bitki Üretim Araştırmaları Enstitüsü bilim insanları bu varyasyonların domatesin evcilleştirilmesi sırasında da önemli olduğunu buldu. Domatesin evcilleştirilmesi günümüzde de çok sayıda yabani domates türünün bulunduğu Ekvador’da başlamıştır. Bunlar yabani ot olarak deniz seviyesinin 3000 m üzerindeki yüksekliklerdeki uç habitatlarda yetişiyorlar ve kültüre alınmış tür Domatesin biyolojik saati değişmiş lerden çok farklıdırlar. Jose M. JimenezGomez ve Niels A. Müller ile çalışan araştırmacılar, 34 kültüre alınmış ve 68 yabani domates türünün sirkadiyen ritmini karşılaştırarak, kültüre alınmış domateslerin iç saatinin daha yavaş işlediğini buldular. Ve genetik analizler sonucunda da sirkadiyen saatinin yavaşlamasının sadece iki gendeki mutasyonla ortaya çıktığı anlaşılmış. Araştırmacılar ilk kez deniz tuzunda mikroplastik saptadı. Çin’deki deniz tuzu örneklerinde kilogram başına 700 plastik partikülü bulunmuş. Mikroplastiklerin kaynağı tuzun elde edildiği deniz suyu. Bilim insanları bu Deniz tuzunda mikroplastik yüzünden diğer ülkelerin deniz tuzunda da mikroplastik bulunduğunu tahmin ediyorlar. Plastik atıklar gölleri, nehirleri ve okyanusları önemli ölçüde kirletiyorlar. Plastik partikülleri bugüne dek bal, bira ve mineralli kaynak sularında da saptandı. Doğu Çin Normal Üniversitesi’nden Huahong Shi Şanghay’daki süpermarketlerde satılan on beş Çin tuzunu incelemişler. Sonuçlara göre her tuz tü kezi) ile çalışan ekibin verileri Amazon ormanlarındaki 1500 görüntüye dayanıyor. Bu görsel verilerle araştırmacılar, 1900 yılından bu yana gerçekleştirilen kesimlerin 15.000 ağaç türü üzerindeki etkisini saptadıkları gibi 2050 yılına kadar ağaçların ne derece azalacağını da tahmin etmişler. Daha sonra ise sonuçlar Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) kırmızı listeye aldığı türlerin kriterleriyle karşılaştırmışlar. Buna göre Amazon bölgesindeki ağaç türlerinin yüzde 3657’si tehdit altında olabilir diyor uzmanlar. Bunların arasında elli metre kadar uzayabilen Brezilya cevizi ağacı ve kakao gibi yabani bitkiler de yer alıyor. Tüm tropikal ormanlık alanlarda aşağı yukarı aynı koşulların ve sorunların bulunması nedeniyle sonuçların diğer böl Antibiyotik dirençliğinden sorumlu gen bulundu Antibiyotik öncesi döneme mi giriyoruz? Post antibiyotik dönem ne demek? Bilimi insanları, bakterileri antibiyotik tedavisine karşı bağışıklık kazandıran bir gen keşfetti. Dahası MCR1 adını taşıyan gen, çok sayıdaki bakteri kökü arasındaki yatay gen transferiyle çabuk yayılıyor ve bu nedenle de salgın potansiyeline sahip (The Lancet Infectious Diseases). Liu Jian Hua ve ekibi, geni Güney Çin’de antibiyotiğe karşı dirençli mikroplar taşıyan domuz ve tavukları incelerken bulmuş. Gen sayesinde bakteri kökleri, polimiksin olarak bilinen bir antibiyotik grubuna karşı direnç kazanıyorlar ki bu çoklu antibiyotik direnci gösteren bakteriler için son tedavi seçeneğidir. MCR1 geninin tüm dünyaya yayılması halinde, antibiyotik dirençliğinden sorumlu diğer genlerle birleşmesi yalnızca zaman meselesidir. O zaman ise büyük bir olasılıkla postantibiyotik devre gireceğiz diyor Cardiff Üniversitesi’nden Timothy Walsch. Çalışmalar sırasında MCR1 geni, incelenen hayvanların, yüzde yirmisinde bulunan bakterilerde ve çiğ et örneklerinin de yüzde on beşinde tespit edilmiş. Ayrıca Guandong ve Zhejiang eyaletlerindeki insanlardan alınan 1322 örneğin on altısında da saptanmış. Bilim insanları yeni araştırmanın hayvancılıkta antibiyotik kullanımını yeniden tartışmaya açacağını söylüyor. Bu tür dirençlikler daha önceleri tek tük organizmalardaki mutasyonlarla ortaya çıkıyordu ki bunların “bulaşıcılığı” da son derece sınırlıydı. Dünya Sağlık Organizasyonu WHO da “Antibiyotik öncesi devirlere dönüş” konusunda uyarmıştı. Bu devirlerde çok hafif enfeksiyonlar veya kesik yaraları bile ölümcül olabiliyordu.