22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tartışma CBT 1498/4 Aralık 2015 19 HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz okcesizhayrettin@gmail.com Enerjide çıkmaz sokak: Kömür Nükhet Barlas, barlaslar@gmail.com Çevre Uzmanı, Endüstri Mühendisi, Yazar http://www.earthtale.com/CEVREGUNDEM/ Ö nümüzdeki haftalarda iklim müzakerelerinin uluslararası bir anlaşmayla sonuca bağlanması bekleniyor. İklim, yeryüzünü insan yaşamına uygun halde tutan sistemlerden biri ve atmosfere saldığımız sera gazları nedeniyle ürkütücü şekilde değişiyor. Paris’te Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Sözleşmesi çerçevesinde toplanacak yüz elli ülke sera gazı emisyonlarını azaltma hedefleri taahhüt edecek. İnsan etkinlikleri yüzünden dengeleri bozulan biyolojik çeşitlilik, azot döngüsü, orman alanları gibi bizim için hayati diğer yeryüzü sistemleri de varoluşumuzu riske sokacak boyutlarda değişmekte ama iklimin değişmesi bunların da hepsini etkiliyor. İklim sisteminde kontrol edilemez ve geri dönülemez sıçramalar yaratabilecek bir eşik olarak kabul edilen “iki derecelik ısınma” sınırını aşmamak için küresel emisyonları hızla azaltmamız gerekiyor. Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulan Uluslararası İklim Değişikliği Paneli’nin önerisi bugünkü emisyonları 2030a kadar yüzde kırk, 2050ye kadar yüzde seksen azaltmak. En fazla emisyon salan Çin ve ABD’nin aralarında anlaşabilmesi yeni bir uluslararası anlaşma umudunu artırdı ama ülkelerin şu ana kadar açıkladığı hedefler, kritik sınırı aşmamızı engelleyecek düzeye ulaşabilmiş değil. Müzakereler, sıkı pazarlıklar sürecek. Küresel emisyonların çok büyük kısmı da enerji üretiminden kaynaklandığından, enerji üretimde kömür, petrol gibi fosil yakıtlardan vazgeçilmesi, hedefi yakalamak açısından büyük önem taşıyor. Gelişmişler liginde olmakla övünen OECD üyesi ülkemiz de kendi azaltma hedeflerini kabaca açıkladı ama verilen hedefin gerçekte “iklim için kılını kıpırdatmamak” olduğu kolayca görülebiliyor. Sayılarla oynayarak göz boyamak bir yana, en bol sahip olduğumuz güneş enerjisi acıklı derecede göz ardı edilip yetmişten fazla yeni kömür santralı planlanırken, zaten iklime, doğaya, insan sağlığına duyarlılıktan bahsetmek zor. Üstelik, amaç sırf ekonomiyi geliştirmek ve istihdam yaratmak olsaydı bile bu yine yanlış bir politika sayılabilirdi çünkü temiz teknolojiler yeni bir ekonomi ortaya çıkarırken daha fazla ve daha kaliteli istihdam da yaratıyor. Bu teknolojilerin kullandığı güneş ve rüzgâr gibi bedava kaynakların ülkemizde bol bulunması, artık diğer teknolojilerle rekabet edecek kadar ucuzlamış olması yanında, birim yatırım veya birim enerjiye karşı yarattığı istihdam oranı da daha yüksek hesaplanıyor. Eğitim, ARGE gibi alanlardaki olumlu etkileri de cabası. Sonuçta, ülkeyi teknolojik olarak da geliştirerek temiz enerji üretilirken daha fazla da işaş yaratılıyor. Bu dönüşümün başarılabilmesi ise çok zor değil. Çeşitli çalışmalar gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde bir buçuk kadarının yenilenebilir teknoloji geliştirmeye ve enerji verimini artırmaya yönlendirilmesinin yeterli olacağını hesaplıyor. Ülkemizin her yıl fosil yakıtlara sağladığı teşviklerin bu oranın çok üzerinde olduğunu ve zaten iklim değişikliği müzakerelerinde fosil yakıtlara sağlanan teşviklerin kaldırılması kararı alındığını hatırlatalım. Ayrıca, enerji altyapımızı en az kırk yıl bağlayacak olan kömür santralleri, 2050 emisyon azaltma hedefini tutturmamızı imkansızlaştıracağı gibi, gelecekte (dünya ticaretinde karbon vergileri vb. yüzünden) kömür fiyatları arttıkça ve/ veya pahalı karbontutma teknolojileri zorunlu hale getirilirse elimizde ölü yatırımlar olarak kalma riski taşıyor. Küresel finans dünyası da artık kömür yatırımlarını geleceğin “ölü yatırımları” olarak görüyor. Bir de not düşelim: iklim müzakereleri esas olarak emisyon azaltmaya odaklanmış olsa da, atmosferdeki karbonu özümseyerek tutan orman, deniz ve toprak sistemlerinin korunması ve iyileştirilmesinin atmosferdeki karbon oranını düşürmede önemli rolü olduğu biliniyor. Bu konularda da ülkemizde büyük potansiyel var. Bu sayede, iklim dengelerini gözetirken, hem zengin tür çeşitliliğimizi korumak, hem de gitgide sorunları büyüyen gıda üretimini geliştirmek mümkün. Kömür santralleri ise bunların da hepsine zarar veriyor, verecek. Bunca olumsuzluğa rağmen enerji geleceğimizin hala kömüre bağlanmasını anlamak zor. Yeni seçilmiş hükümetimiz belki bir süreliğine olsun seçimeodaklı kısadönemli politikaları bir kenara bırakıp toplumun uzundönemli çıkarlarına odaklanabilir ve gelişmiş ülkeler gibi enerji geleceğimizi “düşük karbonlu yenilenebilir teknolojilere” yöneltecek adımları atabilir. Hızla değişen enerji dünyasına ayak uyduramazsak yakın gelecekte gelişmişlikte de çok gerilerde kalacağımıza şüphe yok. Sırada Ne Var Sıradanlaşacak? • Bir ülkede sermayedarlar bile kapitalizme karşıysalar, geriye emperyalistler kalıyor. Bunlara gerçek demokratik bir sosyalizmle karşı koyabiliriz. Bugün bunu düşünün! • Her iktidar muhalefetin eseridir. • Gücü güçsüzler yaratır. Güçsüz oldukları için de değiştiremezler. • Köleler ilk robotlarımızdı. Robotlarımız da son kölelerimiz olacak. Kölelik sırası bizde. • Seçmenlerin yüzde ellisi ettikleri yemine karşı olduklarını açıkça söyleyen ve bununla Atatürk’e, Cumhuriyet’e, Türk Ulusu’na da açıkça düşman olan ve anayasa değiştirmeye gücü yeten bir meclis çoğunluğu seçti. Öteki yüzde elliyse bu zulü sineye çekebiliyor. Ne söyleyeyim daha başka! • Şiddet teknolojisi gelişti, ele geçirmek ve kullanmak kolaylaştı, artan bilgiye rağmen bilisiz ve bağnaz insanlar daha da çoğaldılar, siyasal güç elde ettiler ... Bu olanakları kullanan şarlatanlar terör dediğimiz bir yöntemi kullanarak kutsal savaşlar başlattılar. Birey korku dediğimiz asidin içerisinde eriyip gitti. Şimdi insandan yeniden özerk birey yapmanın savaşını vermek zamanıdır. • Üniforma heveslisi bir sivil kadar tehlikeli bir yaratık yoktur yeryüzünde. • Devlet terörü terör devletine evriliyor. • Bir temel hukuk ilkesi: “Bir hakkın sırf gayri izrar eden suiistimalini kanun himaye etmez” Eski Medeni Kanunumuzun ikinci maddesinde böyle yazardı. Şimdikinde bu ilke daha sade yazılmış. Bir hakkın sırf başkasına zarar veren bir kullanımını hukuk korumaz, demektir bu. Sınırlarınızı diyelim ki ihlal ettiler. Hiç bir hasmane tutum içinde olmayan iki yabancı pilotu öldürmek egemenliğinizin haklı kullanımı olabilir mi? Hukuk bu olayda egemenlik hakkınızı nasıl korusun? Ülkeyi hukukla yönetin, keyfilikle değil! • Hukuk bu gezegenin ikinci atmosferi olmak zorundadır. Başaramazsak tüm İnsanlık İdeallerini unutmamız gerekecek. • “Ürümesini bilmeyen it sürüye getirir kurt”... Bir Aksaray atasözü! • Bir diktatörün iki yolu vardır: Güçlendikten sonra saldırmakla, saldırarak güçlenmek... Yerine göre ikisini de kullanır. • Bir diktatör kendini öğretmenlere alkışlatmayı başardığında o ülkede tüm meşaleler sönmüş demektir. • “Türk” olmak “Türkiye Cumhuriyetini kurmuş Türkiye Halkı”nın tüm üyelerine sunulmuş bir unvandır. İsteyen kullanabilir. Kimseye dayatılamaz. • Bir siyasetin amacını tam göremezseniz, neyi niye yaptığını anlayamazsınız: 1. Türkiye Devleti bir İslam devleti olacaktır. 2. Hilafet yeniden kurulacaktır. Biz bu amaca koşarken bizim sırtımızdan, kanımızdan, etimizden nemalanan pek çokları bulunacaktır. Sonundaysa bizim amaçlarımızın değil, sömürgenlerin amaçlarının her şeyi yönettiğini bir kez daha büyük acılar içinde yeniden göreceğiz. En sonunda, yanlış amaçlar her zaman büyük yıkımlar getiriyor, diyeceğiz. Tüm bunlara şimdiden yüksek sesle ve büyük bir güçle hayır demek de var tabii! • Hükümetlerin karşıtlarını tutuklatmaları, mahkum ettirmeleri bir yerden sonra buzlu yolda fren yapmaya benzer. Sonlarını hızlandırır. • Kimseyi savunmayın, özgürlüğü ve hukuku savunun. O zaman herkes layıkıyla savunulmuş olur. • Devlette ne kadar sır o kadar zulüm. • Siyasetçinin çıkarı büyüdükçe kamunun çıkarı küçülür. • Bir yasa önerisi: Devlette görev alan her siyasetçinin mal varlığına kayyım atansın ve yasal bile olsa her türlü zenginleşmesi yasaklansın. • Nerdeyse hiç güvenmediğimiz tiplere itaat edeceğimiz yasalar yaptırmak da neyin nesi? • Postmodern küresel siyaset acıyı duyulmaz kılar. Kendi acını bile duyamazsın. Onlarca yıldan beri bize dayatılan şey böyle bozulmuş bir kamusal alan... • Bir siyasetçi devletsizlik de öldürür, diyor. “Devletsizlik” devletin başka bir adı değil mi, Hukuk Devleti değilse! • Tanımlamak kötü bir şey. Gücümüz yettiğince tanımalıyız. • Başkasına atmadan önce suç bizde... • Kurtaranlardan kurtulunca kurtulmaya başlar bir ülke. Yaratıcı Çocuklar Derneği ve Multi Channel Developers (MCD) işbirliğiyle hayata geçirilen “Geleceğin Mucitleri” bilim yarışmasında birinciliği, icat ettiği “İlaç Saati Hatırlatıcısı” ile İTÜ Geliştirme Vakfı Okulları Özel Beylerbeyi Ortaokulu öğrenci Armağan Sevim kazandı.  Türkiye çapında ortaokul düzeyinde öğrenim gören öğrencilerin çevre, enerji, sağlık ve teknoloji dallarında katılım gösterdiği yarışmada bu yıl 687 başvuru arasından seçilen 10 finalist, Kidz TV’de projelerini anlattıkları videolarla halk oylaması sonuçları ve yarışma jürisinin değerlendirmesine tabi tutuldu. Değerlendirme sonucunda “İlaç Saati Hatırlatıcı” projesiyle İTÜ Geliştirme Vakfı Okulları Özel Beylerbeyi Ortaokulu’ndan Armağan Sevim birinciliğe layık görüldü.  Geleceğin Mucitleri Yarışması’nın birincisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle