Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 İklim Değişikliği ve Dünya CBT 1498/4 Aralık 2015 11 İKLİM ZİRVESİNDE ÖLÜMKALIM PAZARLIĞI: Köklü önlemler almazsak 100 yıl içinde yok olacağız Bir milyon parçacıkta CO2 miktarı 190’dan fazla devletin hükümeti, küresel sera gazı emisyonlarının azaltılması ve böylece iklim değişikliği tehdidini önleme amacıyla olası bir yeni küresel anlaşmayı görüşmek üzere Paris’te bir araya geldi. Sera gazı emisyonları ile ilgili güncel taahhütler 2020 yılında sona erecek. Bu yüzden, hükümetlerin Paris’te en azından 10 yıllık anlaşmalar üretmeleri bekleniyor. Ve eğer bu taahhütler tutulmaz ise bazı bilim insanlarına göre insan türünün Yeryüzü’nde hayatta kalma şansı ancak 100 yıl. B BİLL MCKİBBEN: Bill McKibben “torunlarımız” için iklim değişikliği ile ilgili bir şeyler yapmamız gerektiği yolundaki popüler siyasi söylemin gerçeklerle bağdaşmadığını söylüyor. McKibben küresel ısınmayla mücadelenin sivil toplum örgütlerinin kapasitesini aşan bir hareket olduğunu, dolayısıyla mücadelenin siyasi bir platforma taşınarak, çok geniş kapsamlı bir eyleme dönüştürülmesini gerekli görüyor. • Atmosferdeki CO2 yoğunluğunu azaltacak teknolojilerin geliştirilmesi için ciddi bir mali kaynak aktarımı • Karbon vergisi. Atmosfere hakkı olandan fazla karbon salan şirketler, saldıkları her fazladan karbon için vergi ödemeli • Sıfır ekonomik büyüme. Yalnızca gerekli sanayiler faaliyetlerini sürdürmeli. Böylece dünyanın kısıtlı kaynakları üzerindeki talep azaltılmalı • Fosil yakıt şirketlerinin atmosferi açık kanalizasyon olarak kullanmalarını engellemek için yenilenebilir enerjilere yatırım yapmaya teşvik edilmeli • Günlük yaşam alışkanlıklarında temel değişiklikler hemen yaşama geçirilmeli. Daha paylaşımcı, gereksiz tüketime kapalı bir komün yaşamı özendirilmeli ‘Alışkanlıklarda köklü değişiklikler gerekiyor’ FRANK FENNER: Avustralyalı Emeritus Profesör Frank Fenner, aşırı nüfus artışı, iklim değişikliği ve çevresel yıkıma bağlı olarak insan türünün 100 yıl içinde sonunun geleceğini öngörüyordu. Avustralya Ulusal Üniversitesi’nde (ANU) mikrobiyoloji dalında Emeritus Profesör olarak uzun yıllar emek vermiş Fenner, “Homo sapiens, nüfus patlaması ve dizginlenemeyen tüketim hırsı nedeniyle Yeryüzü’nde ancak bir yüzyıl daha hayatta kalabilir. Kendisi ile birlikte pek çok türün de yol olmasına yol açacak. Şu anda geriye dönüşü olmayan bir yoldayız. Bunun nedeni sanayileşmeden sonra Yeryüzü’nü yaşanamayacak hale getiren insandır” diye konuşuyordu. 2010 yılında yaşamını yitiren Fenner, iklim değişikliğinin henüz başlangıç aşamasında olduğunu söylemekle birlikte, yok olmamızın en önemli nedeni olacağına kesin gözüyle bakıyordu. Fenner bu öngörüsünü şöyle açıklıyordu: “Paskalya Adası’ndaki insanlarla benzer bir kaderi paylaşacağız. Daha fazla insan demek, sınırlı kaynakların yeterli gelmemesi demektir. Bu durumda yiyecek savaşları kaçınılmaz olacak.”Paskalya Adası’nda Polinezya yerlileri yaşar. Polinezyalılar MS birinci binyılda adaya ayak basmışlar. Bu el değmemiş, zengin tropik adada önce nüfusları artmış; sonra ormanları tüketmişler; doğal olarak ormanda yaşayan hayvanlar teker teker yok olmuş ve 1600 yılları civarında uygarlıkları çökmeye başlamış ve 19. yüzyılın ortalarında tümüyle silinmişler. Evrimsel biyolog Jared Diamond, Paskalya Adası’nda olanlarla, gezegenimizde bugün tanık olduğumuz olaylar arasında çok büyük bir paralellik olduğunu söylüyor. ‘İnsan türü 100 yıl içinde yok olacak’ STEPHEN HAWKİNG: Dünyaca ünlü fizikçi Stephen Hawking İngiltere’de Cambridge Üniversitesi’ndeki ofisinden, holografi teknolojisi yardımıyla Avustralya’daki bir çevre toplantısına katıldı.“İnsanoğlunun hayatta kalması için uzaya gitmesi şart” diye konuşan Hawking, “Bana kalırsa bu kırılgan gezegenden kaçmadıkça insanoğlu bin yıldan daha uzun süre hayatta kalamaz” dedi. Etkinliği düzenleyen New South Wales Üniversitesi’nden profesör John Webb, Stephen Hawking’in insanlığın geleceği ile ilgili ciddi kaygıları olduğunu toplantıda şöyle anlattı: “Hawking insanoğlunun doğasında kontrol edemediği bir saldırganlık olduğunu düşünüyor. Bu saldırganlık insanlığın bir döneminde yiyecek ve eş bulma gibi konularda yararlı olmuş olabilir. Ancak bugün tanık olduğumuz saldırganlık insanlığın sonunu getirecek.” ‘İnsanoğlunun gezegenimizdeki ömrü en fazla bin yıl’ ilim insanları, sera gazı emisyonlarının bugünkü hızda artmaya devam etmesi durumunda, küresel ısınmanın geri döndürülemez bir noktaya geleceğine ve kritik eşiğin aşılacağına dikkat çekiyor. O eşik sanayi öncesi seviyele UMUTLAR TÜKENMİŞ DEĞİL rin üzerinde 2 °C‘lik bir sıcaklık artışı olarak tahmin ediliyor Bütün bu karamsar tabloya karşın umutlar tükenmiş değil. ve mevcut emisyon düzeylerine bakıldığında yaklaşık 5°C bir Halihazırda küresel kirliliğin % 50’sinden sorumlu olan Çin, artış bekleniyor. Bu nedenle Paris’te alınacak kararlar insa AB ve ABD sera gazı salımının kısıtlanmasında işbirliğine sınoğlunun geleceğini belirleyecek; yani bir anlamda bu zir cak bakıyor. ABD daha az kömür yakıyor; Avrupa, hatta Çin ve sonrasında ortak bir eylem fosil yakıtı daha az kullanmaplanı oluşturulmaz ise insanlık Atmosferdeki CO2 2100’deki at ya gayret ediyor. Hindistan ve ölümkalım mücadelesi kaybetAsya’nın geri kalanında kömürle mosferik CO2 miş olacak. işleyen yüzlerce santralın kurul910 ppm muş olmasına karşın, güneşten, rüzgardan ve sıcak kayalardan BUGÜN İTİBARİYLE eler g r e enerji elde etmeye çabalıyor. öst 675 ppm İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ üg k Uluslararası Enerji Ajansı’nın n ü Hâlihazırda atmosferdeki Bug en son Dünya Enerji Raporu’na 20C’de sabitlenmiş CO2 yoğunluğu 400 ppm’e göre 2040 yılında dünyanın (önlem ulaşırken, ortalama küresel 480 ppm elektriğinin yarısı iklimi daha alınırsa) sıcaklık yaklaşık bir derece az kirleten kaynaklardan sağarttı. Çevreci gazeteci, yalanacak. Şu anda “Antroposen zar, akademisyen ve 350.org termal maksimum” adı verilen hareketinin kurucularından bir döneme girmiş bulunuyoruz. Bill McKibben gözlemleneBu dönemi tanımlayan en önemli bilir iklim değişikliğini şöyle özellik, Dünya üzerinde yaşayan özetliyor: “Kutuplarda erime tahminlerden daha hızlı; Grön bir türün (tabi ki insan) fosil yakıt yakması ve ormanları kesland’daki büyük buzullar inceliyor. Denizlerdeki asit oranı ve mesi sonucu ortaya çıkan küresel ısınma. 2015 belki de CO2 su seviyeleri yükseliyor. Gezegenimizdeki hassas dengeler yoğunluğunun 400 ppm’in altında olduğu son dönem olabilir. son yıllarda giderek güçlenen tayfunlar, siklonlar, kasırgalar, Reyhan Oksay fırtınalar yüzünden altüst oluyor. Amazonlardaki yağmur orhttp://www.scientificamerican.com/article/withoutgovernmentthemanları marjinal sınırlara geriledi. Kuzey Amerika’nın konifer marketplacewillnotsolveclimatechange/ http://www.vice.com/read/neartermextinctionistsbelievetheworldiskuzey ormanlarının (boreal orman) birkaç yıllık ömrü kaldığı goingtoendverysoon söyleniyor.” http://bigthink.com/dangerousideas/5stephenhawkingswarningKısaca Dünya’nın iklimi değişti. Yaklaşık 200 yıllık fosil abandonearthorfaceextinction yakıt tüketiminden sonra atmosferdeki karbon dioksit yoğunhttp://www.dailymail.co.uk/sciencetech/article1287643/Humanluğu 400 ppm’e (parts per million – 1 milyon parçacıkta 400 raceextinct100yearspopulationexplosion.html http://blogs.reuters.com/greatdebate/2015/06/18/achildbornCO2 ) ulaştı. Yüzde 0.04’lük atmosferik CO2 yoğunluğu çok önemli bir artış değilmiş gibi görünmekle birlikte, bu miktar todaymaylivetoseehumanitysendunless/ http://www.express.co.uk/news/nature/586626/EndoftheworldMet Office’e (Büyük Britanya’nın meteoroloji kurumu) göre climatechangeglobalwarmingDavidAuerbach dünyanın ortalama sıcaklığını bir derece santigrat arttırmaya https://yesilgazete.org/blog/2015/07/02/parisiklimzirvesiyetiyor. Bu arada sera gazı salımının atmosferde ısıyı hapset hakkindabilmenizgerekenhersey/ mesi ve deniz suyuna karışarak asit yoğunluğunu arttırması sıcaklık artışına süreklilik kazandırıyor. Aslında yüzlerce bin yıldan beri bu kadar yoğun bir CO2 birimi olmamıştı. Her yıl kabaca 35 milyar metrik ton CO2 atmosfere salınıyor. Aynı zamanda dünya denizlerinin asit yoğunluğu % 30’larda seyrediyor. Sıcaklık kayıtlarının tutulmaya başlamasından bu yana en yüksek sıcaklıkların El Nino’ya bağlı olarak bu yıl yaşanmakta olduğu belirtiliyor. Daha da kötüsü tarım, ormanların yok edilmesi ve diğer faaliyetler de metan ve nitro oksit (nitrous oxide) gibi diğer sera gazı salımına katkıda bulunuyor. ve yanıtlanamayan 10 SORU FİZİK 10 Evren sonsuz mu, yoksa sadece çok büyük mü? Evrenin ne kadar büyük olduğunu eski Yunandan beri biliyoruz. Güneş, güneş sistemi ve Samanyolu Galaksisi? Hiç sorun değil; hepsinin boyutu biliniyor. Ancak sıra evrenin büyüklüğüne geldiğinde, elimizde yalnızca tahmini veriler var. Illinois Batavia’daki Fermilab’dan kozmolog Scott Dodelson, “Tuhaf bir şekilde astronomide kesine yakın bir hassasiyetle bilinen miktarlara gözlemlenebilir evrenin boyutu ile ilgili veriler de dahildir. Ama en az bilinenlerin içinde tüm evrenin boyutu ile ilgili veriler yer alır.” Gözlemlenebilir evrenin boyutu nasıl hesaplanır? Bunun bir yolu Big Bang anında çıkan ışığın bugüne dek ne kadar yol aldığını dikkate almaktır. En iyi kozmolojik modele göre bu mesafe 46 milyar ışık yılıdır. Bu kozmik ufuk olarak biliniyor. Kozmik ufuk Dünya’da gördüğümüz 2 boyutlu ufkun üç boyutlu muadilidir. Evrenin genişlemesinin giderek hız kazandığını ortaya çıkartan Nobel Ödüllü Johns Hopkins Üniversitesi’nden Adam Riess, “Bu mesafe bizim saptayabildiğimizdir. Bunun daha büyük olduğundan oldukça eminiz” diyor. Niçin? Çünkü evren, nereye baktığınızdan bağımsız olarak, her yeri hep aynıdır, tekdüzedir. Örneğin kozmik mikrodalga arkaplan (CMB) ışıması gökyüzü boyunca hep aynıdır. Ve kozmik ufuğun ötesinde de değiştiğini düşünmek için geçerli bir neden yok. Nerede başladığı bilinmediği gibi, bir yerlerde de bittiğini de kimse sanmıyor. Harvard Smithsonian Astrofizik Merkezi’nden Daniel Einstein, “Evren gördüğümüzden birazcık bile büyük olsa, galaksi iplikçiklerinden daha büyük yapıların izini bulma umudu doğar. Bu izler CMB’nin sıcaklık haritasında çılgın farklılıklar şeklinde kendini belli eder” diyor. Ancak böyle bir ipucu görülmediği için evrenin gözlemlenebilir köşesinden daha büyük olduğu varsayılabilir. Daniel Einstein evrenin milyon veya trilyon kez daha büyük olabileceğini, hatta sonsuz olabileceğini ileri sürüyor. Gerçekten de sonsuz bir evreni insanın algılayabilmesi çok zordur. İnsanın aklını karıştıran bir diğer fikir de evrenin sonsuz olması durumunda, hep sonsuz olduğunu kabul etme olasılığının da ortaya çıkmış olmasıdır. Demek ki evrenin boyutunun saptanması konusunda daha gideceğimiz çok yol var... Reyhan Oksay New Scientist, 5 Eylül 2015 ‘İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİ ÖZEL SEKTÖRÜN ÇÖZMESİNİ BEKLEMEYELİM’ Birleşmiş Milletler’in Paris’teki İklim Zirvesi’nde en kritik soru, ulusların bir araya gelip iklim değişikliğini tehlikeli sınırın altına çekip çekemeyecekleri ile ilgili. Eğer ortak görüş sağlanamazsa bunun en büyük sorumlusu hükümetlerin rolü konusunda Amerika gibi küresel ısınmayı en fazla arttıran ülkelerde varolan geleneksel kafa karışıklığı olacak. Eğer uluslar bu konuda ortak bir adım atmaya karar verirlerse, kapitalist ülkeler, serbest piyasaların tek başına iklim değişikliği sorununu çözeceği yolundaki inançlarını terk edip, hükümetlerin liderliğindeki eylem planını benimsemesi gerekecek. BM’in alacağı bir kararın başarılı olabilmesi, imza atan ulusların sağlam bir iç politika ile kararları uygulamasına bağlı olacak. Fakat Amerikalı siyasiler siyasi bir bedel ödeyecekleri kaygısı ile eylem planına karşı çıkabilirler. İklim eylem planına karşı çıkmalarının nedeni, büyük hükümet kavramının yarattığı kaygıdır. Ama uluslar iklim değişikliğini frenlemek istiyorlarsa ABD’nin hükümetin başrolde olacağı bir senaryoya onay vermesi gerekir. “En iyi hükümet en az yönetime en az müdahale eden hükümettir” özdeyişi Amerikan yaşamında uzun zamandır geçerlidir. Muhafazakâr siyasetçiler, iklim değişikliğinin insan eliyle geliştiğini kanıtlayan bilimsel delilleri kabul etmeyerek “laissezfaire” kapitalizminin serbest piyasalar eliyle iklim değişikliğini çözümleyeceğine inanıyor. Oysa günümüz piyasalarında insanlar atmosfere karbon dioksit “çöplerini”en ufak bir bedel ödemeden döküyor. Bu piyasaların bir hatasıdır. Bu hatayı düzeltmek için karbon salımının bir bedeli olması gerekir. Bu bedeli ödemek istemeyen bireyler, yatırımcılar ve girişimciler alternatif arayışına girip güneş veya rüzgâr enerjisinden yararlanmanın yollarını arayacaklardır. Bu karbon vergisinin belirlenmesi ve toplanması hükümetlerin görevidir. Böylece hükümetlerin öncülüğünde özel sektör daha çevreci teknolojilere yönelecektir. Ayrıca yenilenebilir enerji yatırımlarının kârlı olabilmesi için büyük ölçekli olması gerekir. Bu da ancak kamu sektörünün öncü rol oynaması ile gerçekleşebilir. Ön lem al ın m am ış