26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bilim Haberleri CBT 1501 /25 Aralık 2015 9 İnsan gibi öğrenen program ve becerileri Aşk ile sarhoşluk arasında ince bir çizgi var A G ünümüzde bilgisayarlar örneğin yüzleri veya konuşmayı tanımak gibi görevleri yerine getirebiliyor. Hatta bunlardan birçoğunu bir dereceye kadar kendi kendilerine öğreniyorlar. Makineye özgü öğrenme yetisini bilgisayarlar yeni bilgileri ve karmaşık görevleri tarayarak ediniyor. Yapay zekâ araştırmalarında bu yeni trend “Deep learning” olarak isimlendiriliyor. Bilgisayar çok sayıda girdi verisini benzerlikleri, farklılıkları ve dikkat çekenleri aramak için kullanıyor. Bilgiler her yeni öğrenme sürecinde dikkate alınıyor. Çok sayıda süreç içerisinde bilgisayar, kendisine bilinmeyen görevleri de yerine getirmeye yardımcı olan kriterlerle karşılaşıyor. Bununla birlikte tüm bunların insanın ne şekilde öğrendiğiyle neredeyse hiçbir ilgisi yok diyor Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden Joshua B. Tennenbaum, Science dergisinde. Çünkü büyük veri yığınları yerine insanın yeni bir konsepti öğrenebilmesi için tek bir örnek yeterli. Çocuklar bile mesela bir topu, bir veya iki kez gördüklerinde, bir dahaki görüşlerinde başka renklerde olsa bile topu tanır. Tek örnekle öğrenme yetisi yetişkinlerde de kalıcı oluyor. Mesela bir insan ilk kez bir akıllı telefon gördüğünde ikinci görüşte o objeyi tanımakla kalmaz, aynı zamanda onunla ne yapıldığına dair bir fikri de olur. Tennenbaum şimdi insan gibi öğrenme türüne benzer bir sistem geliştirdi. Program halihazırdaki makine gibi öğrenen yöntemlerden farklı işliyor. Programın öğrendiği aslında olasılıklarla uğraşan diğer bir programdan başka bir şey değil. Her süreçte yeni sonuçlar ve programlar oluşuyor. Bu da insanın öğrenme şekline benziyor, bizim konseptlerimiz de daha çok olasılıklar içeren programlar diyor araştırmacılar. Yeni program şu şekilde işliyor: Verileri baz alan bilgisayar olasılıkların yardımıyla da tahminler yürütüyor. Ayrıca özellikleri yakalamak veya pikselleri taramaktan öte ürünün arkasındaki modelleri tanıyor. Mesela simgelerde bu sistem şöyle işliyor: Program bir simgeyi çizmenin en etkili ve en kolay yolunun hangisi olduğunu öneriyor ve deniyor. Daha önce öğrenilen konseptler işlem sürecine akıyor. Yöntem aralarında Sankritçe ve Tibetçenin de yar aldığı elli sistem içindeki 1.600 simgeyle denenmiş. Program gerçekten de simgeleri sadece birkaç kez “görmesine” rağmen öğreniyor. Araştırmacılara göre program insana benzer öğrenmeye çok yaklaşmış ve “Deep learning” testlerinde de daha başarılı olmuş. şk hormonu olarak bilinen oksitosinin alkol zehirlenmesini andıran karanlık bir yüzü de var. Çok sayıda araştırma oksitosinin olumlu etkilerini gözler önüne seriyor. Söz konusu hormon bağlanmayı kolaylaştırıyor, güven duygusunu arttırıyor ve özgeciliği destekliyor. Oksitosin “aşk hormonu” adını da işte bu bulgulardan alıyor. Gelgelelim, son araştırmalar oksitosinin karanlık bir yüzü de olduğunu ortaya koyuyor: Bu hormon saldırganlığı, risk almayı ve önyargıyı körükleyebiliyor. Bu araştırmalarla ilgili yeni bir çözümleme oksitosinin beynimiz ve davranışlarımız üzerindeki etkilerinin gerçekte hem lehimize hem de aleyhimize etkiler yaratan bir başka madde olan alkolün etkilerini andırdığını ortaya koyuyor. Bu durum oksitosin hormonunun bağımlılığa çözüm getirebilecek yeni yöntemlere ışık tutabileceği anlamına geliyor. Birmingham Üniversitesi ruhbilimcilerinden Ian Mitchell önderliğindeki araştırmacılar hem oksitosinin hem de alkolün korku, kaygı ve gerginliği azaltırken, bir yandan da güven, cömertlik ve özgeciliği körüklediğini gözler önüne seren bir toplu çözümleme (metaanaliz) gerçekleştirdiler. Ne var ki, Neuroscience and Biobehavioral Reviews dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, bu ikisi aynı zamanda saldırganlık, risk alma ve, kendimize benzer kişilere başkalarını ezip geçme pahasına arka çıkmak olarak tanımlanan, grupiçi yanlılığı da körüklüyor. Araştırmacılar bu benzerliklerin oksitosin ile alkolün beyinde aynı kimyasal yolaktaki farklı noktaları etkilemelerinden kaynaklanabileceğini düşünüyorlar. Oksitosin, genelde beyindeki sinirsel etkinliği azaltan, GABA sinir iletenini devinime geçiriyor. Alkol GABA alıcılarına ilişerek bu sinir TOPLU ÇÖZÜMLEME ileteninin etkinliğini arttırıyor. Öyle ki, gerek oksitosin gerekse alkol genelde beyin etkinliğini yatıştırıcı bir etki yaratıyor. Bu da her ikisinin kişinin ket vurma duygusunu neden azalttığının bir açıklaması olabilir. Klinik çalışmalar oksitosin ile alkol arasındaki karşılıklı etkileşimi daha da açıklığa kavuşturarak, burundan püskürtülen oksitosinin alkol bağımlılarında içme arzusunu bastırdığı ve alkolden uzak kalındığında ortaya çıkan belirtileri yatıştırdığını gözler önüne serdi. Elde edilen bu bulgular Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmanın esin kaynağını oluşturdu. Söz konusu araştırma oksitosin ve alkolün aynı sinirsel yolağa katılmakla kalmayıp, bu ikisi arasında fiziksel bir etkileşimin olduğuna da işaret ediyor. Bu bulgular “aşk sarhoşluğunun” kişinin gerçek anlamda sarhoş olmasını önleyebileceğine ya da, en azından sarhoş olmanın çekiciliğini azaltabileceğineişaret ettikleri gibi, insanların bağımlılıklarından kurtulamalarına yardımcı olurken toplumsal desteğin neden can alıcı bir önem taşıdığı konusuna olası bir dirimsel açıklama da getiriyorlar. Araştırmacılar bu iki kimyasal arasındaki benzerliklerin gelecekte alkolikler için oksitosine dayalı yeni sağaltım yöntemlerinin geliştirilmesine olanak tanıyacağına inanıyorlar. Rita Urgan, Scientific American Online/ 13 Ağustos 2015 39. Bilim Akademisi Popüler Bilim Konferansı Bilim Akademisi popüler bilim konferanslarının 39.’su 26 Aralık 2015 Cumartesi günü saat:13.00’da İstanbul Kültür Sanat Vakfı Salonu‘nda gerçekleşecektir. Konferansta Ersin Kalaycıoğlu “Seçim ve Tekrar Seçim: Demokrasi ve Hürriyet“ başlıklı bir konuşma yapacaktır. Ersin Kalaycıoğlu’nun özgeçmişi: http://ipc.sabanciuniv. edu/people/ersinkalaycioglu/ 2015’in en iyi bilim fotoğrafı1 Sürüngen savaşı Dünyanın en büyük kertenkelesi olan Komodo ejderleri yaşam alanlarını korumak için vahşi bir mücadelenin içinde. Bu ilginç kareyi Vahşi Yaşam fotoğrafçısı Andrey Gudkov çekti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle