Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 TartışmaEditöre Mektup CBT 1501 /25 Aralık 2015 Özgürlük, eşitlik, kardeşlik. Herkes için ve hemen. Prof. Dr. Rana Yavuzer Anadolu; profdrranaanadolu@gmail. com T arihsel bir anımsatma: Liberté, égalité, fraternité: Özgürlük, eşitlik, kardeşlik, Fransız devriminin ünlü sloganıdır. 1790’da, devrimin öncü ismi Robespierre tarafından söylenen bu üç kelimeli slogan; Fransız monarşisine karşı yapılan ve tüm vatandaşların özgür, eşit ve kardeş olduğunu vurgulayan devrimin temel değerlerini özetler. 1789’da yayımlanan; birey ve vatandaş hak ve özgürlükleri bildirgesi ile bu slogan sadece Fransız vatandaşlarına özgü olmaktan çıkmış ve tüm Dünya ülkelerinin vatandaşlarının, özgür, eşit ve kardeş oldukları biçiminde evrenselleştirilmiştir. Biraz Fransızca: Birey ve vatandaşların hak ve özgürlükler bildirgesinde “Les hommes de tous les pays sont frères, celui qui opprime une seule nation se déclare l’ennemi de toutes.” “Men of all countries are brothers, he who oppresses one nation declares himself the enemy of all.” Türkçeleştirirsek: “Bütün ülkelerin vatandaşları kardeştir, kim bir ülkeyi baskı altına alırsa, kendini tüm ülkelerin düşmanı olarak ilan etmiştir”, denmektedir. Berlin’de bir bahar günü. Yol sormak için sokakta durdurduğum gurbetçi aile, çoluk çocuk otelime kadar eşlik edince, onları otelin bahçesindeki kafeye davet ediyorum. Gurbetçi baba der ki; “Hocam biz gelmiyelim, bizi oturtmazlar buraya”. Gerçekten de üç masa oturduğumuz otel kafesinde Alman garson kızın bizi görmezden gelmesi, servis vermek istememesi, misafirlerime kaba davranması beni çileden çıkarıyor. Amsterdam’da bir takside: Havaalanından bindiğimiz taksi şoförü ile sohbet ediyoruz. Hollanda’da doğmuş. Ancak o bir Ortadoğulu. Üniversitede işletme okuduktan sonra taksi şoförü olan babası ile çalışmaya başlamış ve kendi taksi şirketlerini kurmuşlar. Arada kendisi de o gün olduğu gibi müşteri taşıyor. Doğup BUGÜNDEN KİŞİSEL GÖZLEMLER: büyüdüğü, dilini konuşup, vatandaşı olduğu ülkede, büro veya iş çıkışı gittiği birahanede buğday tenli olması nedeni ile ayırımcılığa maruz kalmak ağırına gidiyor. Montreal’de rüzgârlı bir Kasım sabahı: Sabah kahvesini içerken konuştuğum Cezayir’li genç adam, finans sektöründe çalışıyor. İyi kazanmasına ve yüksek bir yaşam standardına karşın mutlu değil. Ülkemde durum biraz daha iyi olsaydı orada aile kurmak isterdim, çocuklarımın kibarca ötekileştirilmesini istemiyorum diyor. Paris’in göbeğinde bir restoran: Fransız garson, karakaşlı, karagözlü insanlardan oluşan ve kendisi ile İngilizce iletişim kuran grubumuza ısrarla Fransızca yanıtlar veriyor ve Fransızca bir menüyü burnumuza sokuyor. Uygar ülke vize ofisinde bir vize formu: Kökeniniz başlığı altında; beyaz, hispanik, Ortadoğulu, Asyalı, Güney Doğu Asyalı, AfrikaAmerikalı, Yahudi, Sferdik, Aşkenazi vb. bir çok sınıflamalar içinde gerçek yerinizi bulmakta zorlanıyor ve insan ırkının salam dilimi gibi ince ince ve bu denli keskin dilimlenmesine şaşıp kalıyorsunuz. Avrupa’da günlük yaşam tatsızlaşıyor: Göçmen sorunu, yerinden yurdundan edilmiş milyonların Avrupa kapılarını zorlaması Avrupa’nın gündemine oturmuş durumda. Uzaklarda bir yerlerde şehirlerin bombalanması, iç savaşların yaşanması, kitlelerin din, mezhep ve etnik nedenlerle katledilmesi elbette iyi değildi. Ama uzaktaydı, zaten o geri kalmış uzak diyarlarda yaşam hep böyle deği lmiydi? Gelgelelim önce haberleri , resimleri, videoları daha yoğun ulaştı konforlu batıya. Rahatsız edici bulundu. Keşke onlar da daha uygar olsaydı... Sonra bu az gelişmiş memleketlerin, uzak diyarların gariban insanları ,akınlar halinde hareket etmeye başladılar batıya doğru. Çok rahatsız edici bir durumdu... Vahşi terör kendine tüm Dünya’da korkunç eylemlerinde kullanmak için, hem de okumuş yazmış kesimden bile, rahatça ve çok sayıda fedai bulabiliyor. Neden? Liberté, égalité, fraternité: Özgürlük, eşitlik, kardeşlik... Ama herkes için ve hemen. F Merak eden, atılgan olan çocuk “sen çocuksun böyle sorular sorulmaz” gibi açık sınırlamalarla, baba, Allah, cin, şeytan, günah korkuları ransız Devrimi ile canlanan ve Avrupa’da ile, “tutun şunun çükünü keselim” gibi tehdit etkin bir değer olarak gelişen düşünce öz yüklü şakalarla, saygısızlık gibi suçlamalarla, gürlüğü konusu ülkemizde Osmanlı’nın son utandırmalarla susturulur. Ailede, okulda, çocuğa özgür, özerk öğyüzyılından beri hep kısıtlayıcı yasalar bağlarenme, düşünme merakını aşılamayan, özerk mında ele alınmış, tartışılmıştır. Gelmiş geçmiş iktidarlar düşüncenin her kimlik gelişimini desteklemeyen, sorgulamadan türlü anlatımını az ya da çok yasaklarla baskı öğrenmeye dayanan yetkeci (otoriter) eğitim lamaya ve sınırlandırmaya eğilimli olmuşlardır. düzeni baskın ve yaygındır. Bunun yanı sıra, evreni ve insanı soruşturSon yıllarda baskıcı, otoriter düzeni benimsemiş egemen bir parti yönetiminin uygulamaları mayan, insanın araştırıcı yönünü kısıtlayan, ile demokrasiden hızla uzaklaşmakta olduğunu anlamadan ezberlemeyi ilke edinmiş yaygın gördüğümüz ülkemizde konu daha çarpıcı bi dinsel eğitim de bu kısıtlayıcı, baskıcı düzenin çimde güncelleşmiştir. Yazarlar, haberciler, TV önemli ve etkin bir parçasıdır. Cumhuriyet devkonuşmacıları tutuklanıyor, hapse atılıyor, işten rimlerinin eğitimdeki büyük atılımlarına karşın, çıkarılıyor, ağır cezalara uğrayabiliyor, öldürü ne yazık ki, çocuklarımızda özgür düşünebilmeyi kısıtlayan uygulamalar toplumun büyük lebiliyor. En azından iki yüzyıldır gerçek aydın olan bir kesiminde sürüp gitmekte, hatta güçlenmekaydınlarımız düşünce özgürlüğü için yürekli bir tedir. Ülkemizin çocukları, sorgulamadan inanan, savaşım içindeler: yazıyorlar, çiziyorlar, konuşuyorlar, fakat toplumun büyük kesiminde böyle düşünmeden öğrenen kişiler olmaktadır. Böyle temel bir konuda büyük bir değişme, gelişme bir ortamda özerk, özgür düşünmenin toplumolmuyor. Aydınlanma yolunda Cumhuriyet dev sal bir değer olarak yerleşmesini, köklü bir kişirimlerinin büyük katkısı olsa bile düşünce öz lik özelliği olmasını bekleyebilir miyiz? Ülkemizde düşünce özgürlüğünün, araşgürlüğü açısından etkili ve yaygın bir değişme tırmacılığın bir türlü yerleşememesinin temel olduğunu söylemek güçtür. nedeni, merak ederek Neden? Sorgulamadan inanan, sorgulama, özgürce düBu toplumda kişinin özgür düşünebilme yetisi düşünmeden öğrenen kişilerin şünme ve öğrenme yetidaha çocuklukta kısıtlanolduğu bir ortamda özerk, sinin çocukluktan başlayarak baskılanmasıdır. makta, yok edilmektedir. Bu özgür düşünmenin toplumsal Merak etmeyen, sorguülkenin çocukları özgür düşünebilme yetisinden önemli bir değer olarak yerleşmesini, lamayan, kısacası özgür düşünemeyen bireylerin oranda yoksun olarak yetişköklü bir kişilik özelliği çoğunlukta olduğu bir tirilmektedirler. Bunun nasıl olmasını bekleyebilir miyiz? toplumda düşünce özbaşarıldığını anlayabilmek gürlüğü büyük bir değer için çocuğun doğal gelişimine ve bu gelişim sürecinde karşılaştığı tutumlara taşımamakta, düşünce özgürlüğünü kısıtlayan bir göz atmak gerekir. Normal çocukta 2.53 yasalar da kendileri için önemli bir sorun olayaşlarından başlayarak devinim, konuşma, al rak görülmemektedir. Bunu destekleyen göstergeler çoktur. gılama, anlama gibi yetiler hızlı gelişmektedir. Bu dönemde çocukta sürekli merak ederek soru Örneğin, özgür, akılcı düşünce yerine inanca sorma, (tecessüs, curiosity) tutkusu başlar. Bu tut dayalı örgütler ve politik akımlar yaygınlaşmakku 47 yaşlarında doruğuna varır. Bu yaşta ço tadır. Düşünce özgürlüğüne sözde değer vericuk, fiziksel ve toplumsal çevresinin çapını hızla yor görünen, fakat inanmayan politikacılar çogenişletirken, kendi bedenine, oğlan kız farklı ğunluktadır. Özgür düşünen yazarlar, ozanlar lıklarına, cinsel konulara, yıldızlara, sonsuzlu topluca yakılabilmekte, yakanlar kışkırtılmış sağa dek her şeyi ve her şeyin nedenini bilmek, yılıp dolaylı yollardan onaylanmaktadır (Sivas öğrenmek ister. Özerk bir kimlik kazanma, öz olaylarında olduğu gibi). Geçmişte ömrünü düşünce özgürlüğü sagür düşünebilme yetisi insanın evrimselkalıtımsal yapısında bulunmaktadır. İnsanın doğuştan vaşımına adamış yazarlarımız, ozanlarımız, gelen birçok yetileri, ancak uygun toplumsal düşünürlerimiz bu ülkede az acı çekmediler. ortamda uygun etkileşimlerle beklenilen düzeye Günümüzde de çok çekiyorlar. Uygar insan erişebilir. Uygun ortam bulunmadığında bu ye olmanın en önde gelen koşullarından olan özgür düşünebilmeyi benimsememiş geniş bir tiler giderek cılız kalır, tümden sönebilir. İşte, bu dönemde toplumumuzda çocukla toplum kesimi bu acılara duyarsız kalabiliyor. rın aile içindeki, okuldaki, genel toplumdaki ye Bu duyarsızlık baskıcı, yetkeci politikacılarca tiştirilme ve eğitim biçimlerine bakacak olursak sömürülüyor, onların önemli güç kaynağı olabibüyük bir çoğunlukta merak ederek soru sorma, liyor. Bu kısır döngü içinde düşünce özgürlüğü bilmediği, anlamadığı şeyleri öğrenmeye ça savaşımının daha uzun yıllar süreceği anlaşılılışma eğiliminin etkili bir biçimde baskılandı yor. Yürekli savaşan aydınlarımız var oldukça ğı, susturulduğu, hatta söndürüldüğü görülür. umudumuzu yitirmiyoruz. orhanozt@gmail.com Düşünce özgürlüğü: Özgür Düşünebilme Prof. M. Orhan Öztürk