17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Son Araştırmalardan CBT 1501/25 Aralık 2015 Yeni bir madde Alzheimer plaklarını temizliyor Yeni keşfedilen bir molekül Alzheimer hastalarının beyinlerindeki birikimleri temizliyor. Plak olarak isimlendirilen bu protein parçacıkları, beyin hücreleri arasındaki uyarı aktarımını bozuyorlar. Bunun sonucunda hücreler işlevlerini yitirip ölüyor. Güney Koreli bilim insanları şimdi hasta farelerin bellek yetilerini EPPS molekülüyle önemli ölçüde iyileştirmeyi başardı. Özellikle de Alzheimer hastalığının ilk evresinde beyinde amiloid peptitleri diye bilinen protein parçacıkları birikiyor. Seol Bilim ve Teknoloji Enstitüsü’nde Youngsoo Kim ile çalışan ekip, EPPS molekülünün var olan plakları temizlediğini söylüyor (Nature). Araştırmacılar EPPS’yi ilk önce deney tüplerinde test etti ve plaklar önemli ölçüde çözüldü. İkinci aşamada ise molekül, beyinlerinde Alzheimer hastalarınkine benzer birikimler olan fareler üzerinde denendi ve hayvanların zihinsel yetilerinin iyileştiği görüldü. Ülkemizde halen 400.000 civarında Alzheimer hastası bulunmaktadır. Nüfusun yaşlanmasıyla birlikte bu sayının 2030 yılında iki, 2050 yılında ise üç katına çıkması bekleniyor. Hastalığın görülme sıklığı yaşa göre değişmektedir. Altmış beş yaş üzerinde yüzde bir olan bu rakam her beş yılda bir ikiye katlanır. Seksen beş ve üzeri yaşlarda hasta sayısı yüzde otuz sekiz ila elliye ulaşır. yen hidraların yavruları da ayrı ayrı kaplara konularak, beslenmeye devam edilmiş. Uzmanlar bu şekilde doğal ölümlerle hidranın ölümlüğünü hesaplamışlar. Buna göre hidranın ölüm riski yüzde 0,6 civarında, oysa insanın ileriki yaşlardaki ölüm riski yüzde elli civarındadır. Ancak yaşları 2030 arasında değişen insanlarda hidranınkine benzer bir sonuç çıkartılabilir diyor araştırmacılar. Bu kadar düşük bir ölümlülükte, polip neslinin sonunu görmek için birkaç araştırmacının ömrü bile yeterli olmaz. Beş yüz yıl sonra bile neslin yüzde beşi hayatta olurdu. İncelenen on iki hidra grubundan ikisinde ölümlülük riski o kadar düşük çıkmış ki bu durumda 3000 yıl sonra bile hayvanların yüzde beşi hayatta olabilir. Hidra, diğer canlıların aksine bedenindeki hasarları ve mutasyonları biriktirmeden bedenini genç tutmanın yollarını bulmuş. Bedenleri ve hücresel süreçleri çok basit olduğu için belki de kendilerin korumak için özel bir strateji geliştirmiş olabilirler. Tatlı su polipi zarara uğramış veya kopan beden parçalarını Japon uydusu Venüs’e ulaştı Beş yıllık bir gecikmenin ardından tarihte ilk kez bir Japon uydusu bir gezegenin yörüngesine yerleşti. Japon uzay ajansı Jaxa’nın açıklamasına göre “Akatsuki”, gezegenin 400.000 440.000 km uzaklığındaki eliptik yörüngeye ulaşmış. Yörüngenin çevresini 13 günde tamamlayabilen Akatsuki, Nisan ayında görevlerini yerine getirmeye başlayacak. Kelime anlamı “sabah karanlığı” olan Akatsuki her şeyden önce Venüs’ün çevresindeki yoğum bulutları araştırarak, saniyede yüz metreden daha kuvvetli esen rüzgârların, atmosferdeki süper rotasyonları ne şekilde oluşturduğunu bulacak. Beş yıl önceki yörüngeye yerleşme çabaları ana motordaki sorunlar nedeniyle başarısız olmuştu. 21 Mayıs 2010 tarihinde uzaya gönderilen uydu, böylece bir gezegenin yörüngesinde salınan ilk Japon uzay aracı oldu. Uydu önümüzdeki haftalarda yörüngedeki maksimum mesafe olan 300.000 km’lik seviyeye indirecek. Ve bundan sonra uydunun yörüngedeki yolculuğu sadece dokuz gün sürecek. yıl süreyle tatlı su polipi hidrayı inceleyerek, ölümlülüğünün çok düşük olduğunu tespit etti. Uzun vadeli araştırmanın sonuçları yaşlanmanın evrimiyle ilgili teorileri tartışmaya açıyor. Bugüne kadarki tahminlere göre türlerin birçoğunda ölüm riski yaşlandıkça artıyordu. Fakat yaşlanmaya bağlı bedensel bozulma hidra için geçerli değil. Evrim bu tatlı su polipi için bir yol bulmuş gibi görünüyor. Araştırmacılar 2006’dan bu yana boyları bir santim bile olmayan ince dokunaçlı yaklaşık olarak 1800 adet hidrayı inceledi. Bu amaçta laboratuvarda örneğin hidraları avlayacak düşmanların bulunmadığı tehlikesiz bir yaşam alanı yarattılar. Her hayvan kendi cam kabında on sekiz derecelik sıcaklıkta ve doğan gündüzgece ritminde tutulurken, hep aynı miktarda yemle beslendiler. Araştırmanın başlangıcından bu yana tomurcuklanarak eşeysiz olarak üre yenileme yetisine sahip olduğu gibi bedeninin neredeyse tamamını da yenileyebiliyor. Bu her beden parçasına dönüşebilen kök hücrelerinin çokluğu sayesinde mümkün oluyor. Dahası küçük hidra bedeninin hücreleri dört hafta içinde tamamen yenilendikleri için, hayvan mutasyona uğramış hücreleri de düzenli olarak atma şansına sahip. Ve bu şekilde zararlı hücrelerin bedende birikme şansı bile olmuyor. İster filtre ister espresso ya da Türk kahvesi olsun, kahve günün her saati sevilerek içilen bir içecektir. Bu zengin aromalı içeceğin karaciğer üzerindeki etkisi çok sayıda araştırmayla kanıtlanmıştı. Alman Beslenme Araştırmaları Enstitüsü (PotsdamRehb rücke) bilim insanları şimdi en büyük Avrupa Uzun Vadeli Araştırması ‘nın (EPIC) verileriyle kahve tüketimi ve karaciğer kanseri arasındaki ilişkiyi buldular. Buna göre kahvenin karaciğer kanserinden koruyucu etkisi günde 600 ml’den yani dört fincandan fazla kahve içen kişilerde ortaya çıkıyor. Çok fazla kahve içenlerin karaciğer kanserine yakalanma riski, az içenlere (günde 300 ml’den az) kıyasla yüzde 75 oranında daha düşük. Bilim insanları bunun üzerine karaciğer için önemli olan 21 biyolojik göstergenin etkisini araştırınca, üç maddenin kahve tüketimi ve karaciğer kanseri arasındaki ilişkide önemli bir rol oynadığını tespit etmişler. İltihap reaksiyonlarının ayarlanmasında katkısı olan interlökin6, aspartatamino transferaz ve gamma glütamil transferanz enzimleri karaciğer hücrelerindeki hasarlara ve safra hastalıklarına işaret ediyor. Biyolojik gösterge analizleri, yüksek kahve tüketimi ve düşük karaciğer kanseri riski arasındaki biri ilişkinin bulunduğunu ortaya koyduğu gibi kahvenin karaciğeri iltihaplarından ve hücre bozulmalarından koruyarak, kanserin oluşmasına engellediğini göstermektedir. Nilgün Özbaşaran Dede [email protected] Kahvenin bir yararı daha Ada Lovelace ilk bilgisayar programcısı Dünyanın ilk programlanabilen makinesinin Alman mühendis Konrad Zuse tarafından geliştirilmesinden yüz yıl önce genç İngiliz Ada Augusta Lovelace ilk makine programını geliştirmişti. Meraklı doğa bilimcisi zamanının çok önündeydi. Augusta Ada Byron adıyla 10 Aralık 1815 yılında Londra’da dünyaya gelen matematikçi iki yüz yaşında. Amatör bir matematikçi ve doğa bilimlerine meraklı annesi sayesine Ada bilginlerle tanıştı. Henüz 17 yaşındayken filozof, astronom ve matematikçi Charles Babbage ile tanışan Ada, daha sonraları bu bilginle birlikte çalışmıştır. Babbage 1833 yılında “Analytic Engine” (çözümleyici makine) diye adlandırılan ve çağdaş sayısal (dijital) bilgisayarın öncüsü olan aygıtın tasarımını gerçekleştirdi. Bu aygıtta delikli kartlardan gelen komutlar uyarınca bir aritmetik işlemin yapılabilmesi öngörülüyordu. Ayrıca sayıların saklanabileceği bir bellek birimi, işlemlerin art arda ve sırasıyla yapılmasını sağlayacak ardışık kontrol ve bugünkü bilgisayarın daha birçok temel öğesi makinede yer alacaktı. Rostock MaxPlanck Demografi Araştırmaları Enstitüsü (MPIDR) bilim insanları, on Tatlı su polipi hiç yaşlanmıyor Ne var ki bu makine hiç bir zaman üretilememişti ve eğer Ada bu makinenin önemini keşfetmemiş olsaydı unutulup gidecekti. Matematikçinin görüşleri, yorumları ve hesaplamaları sayesinde makinenin içinde ne kadar büyük bir potansiyelin gizli olduğu ortaya çıkmıştı. Ada, 1943 yılında 28 yaşına geldiğinde Analytic Engine için, günümüzde bile hala geçerli olan programlama yönteminden yararlanarak bir algoritma geliştirdi. Babbage mekanik bilgisayarını sadece işlemci olarak görürken, Ada evrensel bilgisayarın kullanılabilirliği potansiyelini fark etmişti. Bununla birlikte Ada hayattayken hiç takdir göremedi. Analytic Engine projesi gerçekleşmedi. Ancak yüz yıl sonra 1953 yılında önerileri, yorumları yeniden yayımlanınca bilim dünyasının ilgisini çekti. Ve 1970’li yıllarda Amerikan Savunma Bakanlığı’nca teşvik edilen bir program dili Ada olarak isimlendirildi. Hastalıklı bir çocukluk ve üç çocuklu mutsuz bir evlilik geçiren matematikçi henüz 36 yaşındayken kanserden ölmüştür.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle